CHP 7. Kurultayı


Siyasal gündemi değiştirmek, dikkatleri işsizlik ve yolsuzluktan uzaklaştırmak için akla hayale gelmeyen asparagas iddialar ortaya atılıyor. Yerli ve yabancı medya da bunları alabildiğine köpürterek toplumu şaşılaştırma görevini yerine getiriyor. Kristof Kolomb’dan önce Amerikayı hangi İslam denizcisi keşfetti? Herkes işi gücü bıraktı bunu tartışıyor. Oysa, konu tarihse eğer, tartışacak, örnek alınacak binlerce olay var. Üstelik yakın geçmişimizden habersiz balık hafızalılara bunları defalarca hatırlatmakta yarar var. Bu aynı zamanda demokrasimizin esenliği ve kurumlaşması için de gerekli. Örneğin bu hafta 67. yıl dönümünü idrak ettiğimiz CHP 7. Büyük Kurultay’ı...
CHP’nin 17 Kasım 1947’de başlayan 7. Büyük Kurultayı 19 gün sürdü. Yanlış okumadınız, ama ben yine yazıyla belirteyim; tam on dokuz gün. Bazılarının beğenmediği otuzlu, kırklı yıllar; CHP’nin ülkeye demokrasi getirmeyi planlarken işe önce kendisinden başladığını kanıtlayan en güzel örnek. Kılı kırk yaran, doğruyu bulmak için günlerce çaba harcanan tüzük çalışmaları... Bu çalışmalar sonunda önce Genel Başkanlık Divanı kaldırılmış. Yani bugün AKP ve CHP’de Genel Başkanların atadığı muavinlerden oluşan Merkez Yönetim Kurullarının işine son verilmiş. Bunlara rahatlıkla tek parti döneminin polit bürosu diyebilirsiniz. Yerine Kurultayca seçilecek 40 üyeli Parti Divanı getirilmiş ki ilerdeki yıllarda bunun adı Parti Meclisi olacaktır. Ayrıca 12 kişilik Genel Yönetim Kurulu’nun da Parti Divanı arasından seçilmesi hükme bağlanmış. Cumhurbaşkanlığı ile CHP Genel Başkanlığı’nın aynı kişide birleşmesi halinde Genel Başkan Vekiline geniş yetkiler tanınmış. Kurultay’da ayrıca yıllarca uygulanan merkezden atama yöntemi bir yana atılmış, tüm parti örgütlerinin seçimle iş başına gelmesi ilkesi benimsenmiş. Ayrıca Milletvekili adaylarının yüzde yetmişinin yerel örgütlerce belirlenmesi ilkesi getirilmiş. Seçmen yaşı yirmi bir olmasına karşın, partiye girme yaşı yirmi ikiden on sekize indirilmiş.
HADİ CANIM SEN DE
1930’ların, 40’ların CHP’sine saldırmak moda oldu ya! Vur vurabildiğine, uydur uydurabildiğine! Ama gerçek ortada. Güneş balçıkla sıvanmıyor. Türkiye’yi çok partili yaşama geçirmek için kollarını sıvayan CHP yönetimi önce kendi partisine demokrasiyi getirmeye çalışıyor. Bunun için on dokuz gün mesai harcıyor. 2014 yılının son aylarındayız. Geçmişe baktığımızda parlamentodaki iktidar ve muhalefet partilerinin 17 Kasım 1947 CHP’nden daha demokratik bir işleyişe sahip olduklarını söyleyebilir miyiz? Sadece adayların konuşabildiği olağanüstü Kurultaylarda, ulusun yazgısını belirleyecek Cumhurbaşkanı adayının nasıl belirlendiği düğümü bile hala çözülebilmiş değil! Cumhurbaşkanlığına seçilen kişi pervasızca Anayasa’ya aykırı davranıyor ve veliahdını Başbakan atamak için partisine buyruklar veriyor. Veliahdının adını millet değil, milletvekilleri bile ilandan sonra öğreniyor.
İsmet İnönü’nün, otuzlu kırklı yılları diline dolayanlara CHP 7. Büyük Kurultay kürsüsünden seslendiğini duyar gibiyim:
“Hadi canım sen de!”

Kemal Anadol

CHP Eski TBMM Grup Başkanvekili

Sonraki Haber