CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş: ABD'nin 2010’da CHP’ye yaptığı operasyon hala sürüyor
Radyo Sputnik’te İsmet Özçelik’in program konuğu olan Meclis Eski Başkanvekili ve CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, “1 Mart Tezkeresi’nin reddi sonrası 2010’da CHP’ye operasyon yapıldı, bu operasyon hala devam ediyor” dedi.
Aydınlık Gazetesi Ankara Temsilcisi İsmet Özçelik’in hazırlayıp sunduğu, Radyo Sputnik’te yayınlanan 'Ankara Farkı' programına Meclis Eski Başkanvekili ve CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş konuk olarak katıldı. Ateş programda; Türkiye ekonomisine, NATO’nun yayılmacı politikalarına ve muhalefetin tutumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘KİMİ ARKADAŞLARIMIZ KAPRİSLERİNE, KİMİ ARKADAŞLARIMIZ İHTİRASLARINA YENİLDİLER’
CHP’nin 1 Mart tezkeresinde ABD’ye onay vermemesinin intikamının alındığını iddia eden Ateş, “Türkiye’nin tarihi, geleceği açısından da çok önemli bir gündü, önemli bir davranıştı. Biz bu davranışı gösterirken de bunun bedelinin olacağını düşünüyorduk ve 2010’da da bildiğiniz gibi Amerika iş birlikçileri ile CHP’ye de böyle bir kumpas kurdu. O kumpasın amacı şu; Türkiye’de Türkiye’nin ulusal çıkarlarını savunan güçlerin burnunu sürtmek. Onları mümkün olduğu kadar güç merkezlerinden uzaklaştırmaktı. Bu kumpası MHP’ye de kurdular. Maalesef bizim, benim de içinde olduğum yönetim, gereken duyarlılığı gösteremedi ve teslim oldu. Ben de 2010’da Sayın Baykal’a bu kumpas kurulurken de şunu söyledim: ‘Bu Sayın Baykal’ın şahsına, 72 yaşındaki bir insanın özel hayatına yönelik bir kumpas değil, bu CHP’ye ve Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne kurulan bir kumpastır, buna direnmemiz lazım, buna teslim olmamamız lazım’ demiştim. 2010’da Baykal’a kumpas kuruldu, Sayın Baykal 10 Mayıs Pazartesi günü istifa etti, biz de 11 Mayıs’ta; benim, Sayın Onur Öymen’in, Önder Sav’ın ve Mustafa Özyürek’in olduğu toplantıda bunu dile getirdim. Ama maalesef o zaman bizim yönetim gerekeni yapmadı. Kimi arkadaşlarımız kaprislerine, kimi arkadaşlarımız ihtiraslarına yenildi ve böyle bir sonuç çıktı. Şimdi bu süreç devam ediyor” ifadelerini kullandı.
CHP ve iktidarın bu kumpasa topyekun karşı durmuş olması gerektiğini söyleyen Ateş, “Yani eğer o gün siyaset kurumu, CHP, iktidar topyekun karşı durabilseydi MİT operasyonu olmazdı, 17-25 Aralık operasyonları olmazdı ve en önemlisi 15 Temmuz Darbe Girişimi olmazdı. Şimdi Amerikan yönetimi bunu sürdürüyor” dedi.
‘NATO, AMERİKA’NIN ÇIKARLARI İÇİN KULLANILAN BİR SOPA’
Yeni bir dünya düzeninin kurulduğuna işaret eden ve Türkiye’nin bu düzen içerisinde ulusal çıkarlarını korunması gerektiğini belirten Yılmaz Ateş, “Rusya en büyük ortağımız” vurgusu yaptı ve şunları ifade etti:
“Yeni bir dünya düzeni kuruluyor. NATO’nun kurulduğu günden bu güne kadar çok açık, çok net Amerika’nın çıkarları için kullanılan bir sopa olduğu herkes tarafından kabul ediliyor. Avrupa liderleri buna boyun eğdiler. Buna Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa’daki liderler Amerika’nın bu baskısına karşı koyamıyorlar. Bu NATO Konsept Belgesi’ne baktığımız zaman, bir taraftan Kuzey’den Rusya’yı çevrelemeye çalışıyor ve bu yeni Konseptte de Rusya bir numaralı düşman, Çin de NATO’nun en büyük rakibi olarak ilan edildi. Bir taraftan Rusya’yı, bir taraftan Çin’i ablukaya almak istiyor. ABD Yunanistan’a, Karadeniz’e yığınak yapıyor. Gerekçe olarak Rusya gösteriliyor. Ama esas orada Türkiye ve İran’ı da çevrelemeye çalışıyor. Karadeniz’i NATO adı altında Amerikan gölüne çevirmeye çalışıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1936’daki Montrö Antlaşması ile buna Türkiye ısrarla sadık kalıyor. Bu nedenle amaçlarını gerçekleştiremiyorlar. Baktığınız zaman Amerika yeniden dünya hakimiyetini NATO eli ile kurmaya çalışıyor. Şimdi burada özellikle yığınak yaptığı alan da Türkiye’nin ulusal çıkarı ile Türkiye’nin milli menfaatleri ile çok yakından ilgili. Bölgedeki sorun sadece Türkiye’nin değil, İran’ın sorunudur, Rusya’nın sorunudur. Bu üç devletin de diğer komşularımızın da sorunudur. Bu ülkelerin milli menfaatleri, bir arada oturup sorunlarını konuşmakta, çözmekten geçiyor. Ama Amerika öyle bir sistem kuruyor ki ‘Rusya’yı engelleyeceğim, dizginleyeceğim’ adı altında Türkiye’yi de, İran’ı da, diğer komşularımızı da tehdit ediyor. Türkiye Madrid’deki konsepte imza verdi ama Batı ile de bir anlamda geçinmek durumunda. Ama en az onun kadar belki ondan daha önemli Rusya ile de, İran ile de, Çin ile de, Hindistan ile de çıkarlarını sürdürmek durumunda. Çünkü Rusya bugün bizim ekonomide, turizmde, enerjide en büyük ortağımız.”
‘BİZ DE KUŞATILIYORUZ’
Son dönemde Yunanistan’da kurulan NATO üssünün Türkiye’nin çıkarları ile bağdaşmadığını söyleyen Yılmaz Ateş, muhalefet partilerinin söylemlerine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Ateş, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve dolayısıyla CHP’nin kuruluş felsefesi emperyalizmin yayılmasına karşı bir felsefedir. Yani Türkiye bugün bağımsız bir devletse, eğer modern bir Türkiye kurulduysa orada emperyalizme karşı verdiği mücadele sayesindedir. Şimdi Türkiye NATO’ya üye, elbette ki NATO’nun her şeyine evet dememesi gerekir. Kendi ulusal çıkarlarıyla daha entegre bir noktaya gelmesi lazım. Türkiye’deki muhalefet Cumhurbaşkanı Madrid’e daha gitmeden dedi ki ben bunu onaylamam. Ama hem CHP sözcülerinin, hem İYİ Parti sözcülerinin demeçleri şu: 'Kardeşim sen NATO’ya neden karşı çıkıyorsun?, NATO’nun genişlemesinden neden rahatsız oluyorsun?' Oysa NATO’nun genişlemesine, yayılmacılığına öncelikle CHP’nin itiraz etmesi lazım. Ukrayna’yı bahane edip Kuzey’i tamamen bir NATO, bir Amerikan bölgesi haline getiriyorlar, biz de kuşatılıyoruz. Nitekim Yunanistan’da son dönemde 13 tane deniz, hava, kara üssü oluşturuldu. Şimdi bu doğru bir yaklaşım değil, muhalefete de yakışan önceden hangi konularda hassas olduğunu duyurması lazım“ dedi.
‘MUHALEFET BİDEN’IN SÖYLEMLERİNE KENDİNİ KAPTIRDI’
Şeker fabrikalarının kapatılmasına da değinen Ateş, “İktidar 20 yıldır görevde. Yıprandı, yoruldu, uyguladığı ekonomi politikalarının da çıkmaz sokak olduğu kamuoyunun önüne kondu. Bu çıkış nedeni ile Sayın Cumhurbaşkanı dahi ‘Biz kamucu politikalara dönüyoruz’ dedi” şeklinde konuştu.
Ateş, bunu muhalefetin söylemesi gerektiğini ifade etti:
“Kamucu politikalar nedir? Halkçı politikalar nedir? Siz şimdi Tarım Kredi Kooperatiflerini işlevsiz hale getirirseniz, SEKA’yı kapatırsanız, yem fabrikalarını kapatırsanız, çimento fabrikalarını satarsanız, Sümer Bank’ın güzelim fabrikalarını satıp ekonomiden çıkarıyorlar, yani inşaat rantına feda ediyorlar. Yem fabrikaları, şeker fabrikaları öyle. Şimdi bunları yok edeceksiniz, devre dışı bırakacaksınız, köylüye ‘Siz tarla ekmeyin biz size ekmediğiniz biçmediğiniz ürünün bedelini ödeyeceğiz’ diyeceksiniz. Şimdi üretimden kopardın, ekonomiden çıkardın, 5 tane tekelci firmanın insafına bıraktın Türkiye’yi. Şimdi sen burada enflasyonu, işsizliği nasıl yeneceksin? Bunları söylemesi gereken muhalefet. Fakat muhalefet bu Biden’ın ‘Biz sizi iktidarın karşısında destekleyeceğiz, iktidara getireceğiz’ havucuna kendilerini o kadar çok kaptırdılar ki bunu dile getirmekten korkuyorlar. Yoksa bunu siz biliyorsunuz, ben biliyorum da, koca muhalefet partileri, o koca koca unvanları ekonomist olanlar bilmiyorlar mı? Biliyorlar. Fakat cesaret edip gündeme getiremiyorlar. O nedenle Türkiye’nin kamucu, devrimci, halkçı politikalara süratle dönmesi lazım.”