CHP’de Batıcı gözükaralık dönemi

‘Değişen’ CHP’de siyasetler değişmedi. Özel ve İmamoğlu’nun kongre sonrası söylemleri başarısızlığın esas kaynağı olan siyasi çizgide ısrar ve gözükaralık döneminin başladığını gösterdi. Pek çok iç hesabın yapıldığı CHP’de seçim sonuçları ne olursa olsun 2024 düğüm yılı olacak.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 2023 yılını hayalkırıklığı ve iç kargaşa ile geçirdi. Ekonomide neoliberal, dış politikada batıcı, iç politikada yıkıcı ve terör örgütleriyle aynı safa düşen çizgi CHP’ye cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybettirdi. Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında girilen seçimlerde alınan yenilgi neticesinde yaşanan hayal kırıklığı partideki iç birliği bozdu. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu öncülüğünde, Meclis Grup Başkanı Özgür Özel’in de dahil olduğu “değişim” çağrılarıyla kongreye gidildi. Kongrede ise pek çok şaibeli iddianın gölgesinde Özgür Özel genel başkan oldu ama çok parçalı bir yapı ortaya çıktı. Genel başkan değişimi talebini ilk dillendiren olması, kongre sürecindeki etkinliği ve oluşan yeni yönetimde kendisine yakın çok sayıda ismin yer alması nedeniyle “Gerçek Genel Başkan İmamoğlu” yorumları yapıldı. Genel başkanın kim olduğu tartışılmaya devam etse de değişen CHP’de siyasi çizgi değişmedi. CHP, Türk milletinin 2023 mesajını doğru okuyamadı. Özel ve İmamoğlu’nun kongre sonrası söylemleri başarısızlığın esas kaynağı olan siyasi çizgide ısrar ve gözükaralık döneminin başladığını gösterdi.

İTTİFAK VE PROGRAMI KARŞILIK BULMADI

CHP, 2023 seçimlerine “Altılı Masa” formülü ile girdi. İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti ve Gelecek Parti ile Demokrasi ve Atılım Partisi’nden oluşan Altılı Masa seçimlere doğru “Millet İttifakı” formunu aldı. Esas belirleyeni CHP ve İYİ Parti olan Millet İttifakı süreç boyunca anlaşmazlıklarla anıldı. Cumhurbaşkanı adayı, yardımcıları ve yetkileri etrafında dönen anlaşmazlıklar İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in masadan kalkması ve yeniden oturmasına varan krizler doğurdu.

Millet İttifakı seçim beyannamesinde Türkiye’nin milli çıkarlarına ve güvenlik politikalarına ters bir program açıkladı. Programın satır aralarında Avrupa Birliği (AB) üyeliği, ABD ile ilişkilerin teröre verdiği desteği görmeksizin onarılması, Rusya başta olmak üzere Asya ülkelerine karşıt söylemler, neoliberal ekonomi modeli ve Türk yargısının egemenliğini zedeleyecek yaklaşımlar savunuldu.

PKK VE FETÖ İLE AYNI SAFA DÜŞÜLDÜ

Milli savunma hamlelerine yönelik kısıtlama sinyali verildi. Sınır ötesi operasyonların durdurulması, Suriye ve Irak’tan çekilme, terör iltisakları nedeniyle kamudan el çektirilen KHK’lıların devlete yeniden döndürülmesi, PKK’ya yardımları nedeniyle bazı belediyelere atanan kayyumların sonlandırılması, yeniden açılım gibi terör örgütlerinin talepleriyle kesişen vaatler dikkat çekti.

Seçim beyannamesinin yanı sıra terör örgütü PKK’nın siyasi ayağı Halkların Demokratik Partisi’nin (bugünkü DEM Parti) de örtülü olarak ittifaka katılması ve yurt dışındaki firari FETÖ’cülerin verdiği açık destek, Millet İttifakı ve CHP’yi büyük iddialarla girdiği cumhurbaşkanlığı seçiminde hüsrana uğrattı. Meclis üstünlüğü de elde edilemedi. 31 Mayıs akşamı Millet İttifakı sona ererken CHP’de adeta isyan çıktı.

İSTANBUL CHP’NİN KADERİNİ DEĞİŞTİRDİ

CHP’de isyanın başını İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu çekti. Daha seçim sonuçları kesinlik kazanmadan İmamoğlu bayrak açtı ve genel başkan değişimi talep etti. İsyana daha sonra Özgür Özel de katıldı ve İmamoğlu cesaret edemediği için “değişimciler” olarak anılan parti içi muhalefet bloğunun genel başkan adayı oldu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında ve yönetiminde yer alan Bülent Tezcan, Veli Ağbaba, Tekin Bingöl, Engin Altay, Selin Sayek Böke gibi pek çok isim de dahil oldu.

KONGRELERDEN AKILDA KALANLAR

İlçe ve il kongrelerinden akıllarda parti üyelerindeki duygusal kopuş ve kutuplaşan yöneticiler arasındaki sert tartışmalar kaldı. Kongrelerde ülkenin meseleleri, vatandaşın sorunları ve seçim dersleri konuşulmadı. Gündemi ekipler arası çekişmeler, bu taraflaşmalardan doğan apolitik ve siyasi nezaketten uzak polemikler belirledi. Ankara il kongresi ve Çankaya ilçe kongresi de dahil olmak üzere pek çok il ve ilçedeki kongreler boş salonlarda yapıldı.

4-5 Kasım’daki genel kurultay salonuna böylesi bir iklimde girildi. 900’e yakın delegenin imzasıyla genel başkanlığa aday olan Kılıçdaroğlu her iki turda da Özel’den az oy aldı ve 536 oyda kaldı. Genel kurultaya para karşılığı bazı delegelerin İmamoğlu tarafından satın alındığı iddiası damga vurdu.

‘GENEL BAŞKAN KİM’ TARTIŞMASI

Genel kurultayda çok parçalı bir yapı oluştu. İmamoğlu ekibi, Özel ve beraberindekiler, Kılıçdaroğlu ile hareket edenler, Erdoğan Toprak’ın kadroları ve arada kalanlar... Örneğin milletvekilleri içinde hakimiyet Kılıçdaroğlu ile hareket edenlerdeydi. Genel Sekreterlik Selin Sayek Böke’ye, mali işler ve yerel yönetimler İmamoğlu ekibine, örgütler Erdoğan Toprak’a yakın Ensar Aytekin’e bırakıldı. Çok parçalı yapıdada İmamoğlu ve İstanbul baskınlığı “Tarihte ilk defa genel merkez istanbul’a taşındı” yorumlarına yol açtı.

Bu tablonun ardından bu sefer de genel başkanın kim olduğu tartışması başladı. Yeni Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurulu’nda İmamoğlu’na yakın isimlerin ağırlıkta olması ve İmamoğlu’nun kongre sürecinde oynadığı etkin rol “Özel emaneten genel başkan” değerlendirmelerine neden oldu. İmamoğlu da bu süreçte hem etkin medya gücü hem de parti işleyişine aktif katılımla yorumları güçlendiren bir tavır sergiledi. Öyle ki durum belediye başkan adayı olmak isteyenlerin İmamoğlu’ndan icazet alma yarışına girmesine kadar vardı.

DAHA HIZLI DAHA ÖFKELİ

Özgür Özel CHP’nin batıcı, açılımcı ve neoliberal siyaset tarzını her fırsatta Kılıçdaroğlu’ndan daha militan bir şekilde savunacağını gösterdi. Özel, ilk iş olarak terör örgütü PKK’nın siyasi ayağı pozisyonundaki DEM Parti ile yaparsa açık ittifak yapacağını ilan etti. Açılımı ancak CHP’nin yapabileceğini öne sürdü. Özel’in bu çıkışları İYİ Parti’nin CHP ile arasındaki ipleri koparmasının bahanesi oldu.

Özel, Şangay İşbirliği Örgütü başta olmak üzere yükselen Asya ülkelerinin oluşturduğu birlikleri despotik ve fakir yapılar olarak niteledi. AB’ye tam üyelik hedefini öncelikle hedefler arasına koydu ve İsveç’in NATO’ya alınması protokolünü partisine onaylatacağını bildirdi. Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini aşarak başlattığı yargı krizinde Meclis’te milletvekillerine nöbet tutturdu. Kürdistan kurulması ve hilafetin yeniden getirilmesi için Cumhuriyete silahla isyan eden Şeyh Said’i masumlaştırmaya çalıştı. Son olarak Irak’ta 12 Mehmetçiği şehit eden terörü lanetleyen Meclis bildirisini imzalamadı. Tüm bunlar yaşanırken İmamoğlu da İYİ Parti’nin iç işlerine karışan ve DEM Parti ile işbirliği arayan bir mesai yaptı. Özel ve İmamoğlu ikilisinin başını çektiği CHP’de batıcı, açılımcı ve neoliberal çizgide gözükaralık dönemi başladı.

DEM’LE İŞBİRLİĞİ YOLUNDA

İYİ Parti’nin “hür ve müstakil” kararı CHP’yi 2024 yerel seçimlerinde DEM Parti ile baş başa bıraktı. CHP’nin kazanma olasılığını zorlaştırdı. İmamoğlu seçimin ilk turunda İYİ Parti ve DEM Parti desteğiyle 22 bin oy fark atmıştı. İkinci turda da tepkiler farkı 800 bine çıkarmıştı. İYİ Parti son genel seçimlerde İstanbul’da yaklaşık 825 bin oy almıştı. DEM Parti ise 800 binin üzerinde oy almıştı. Özel, gözükara çıkışlarını sürdürürken İmamoğlu’nun da DEM Parti ile işbirliği arayışında olduğu öne sürüldü.

DÖRT SEÇENEK MASADA

CHP kulislerinden edinilen bilgilere göre dört seçenek masada. Birincisi açık işbirliği. DEM Parti’nin talebi olduğu bilinen seçenekte İstanbul’la sınırlı kalmak kaydıyla Esenyurt gibi bazı ilçelerin DEM Parti’ye bırakılması ve büyükşehir belediyesinde de alan paylaşımları yapılması karşılığında İmamoğlu’na destek verilmesi öngörülüyor. İkincisi 2019 ve 2023’teki gibi siyasi paslaşmalara dayalı, DEM Parti’nin CHP ile protokole bağlamadan büyükşehirde aday çıkarmadığı örtülü işbirliği seçeneği. Üçüncüsü bazı ilçelerde DEM Parti adaylarının CHP’den seçime girmesiyle yapılabilecek yarı örtülü işbirliği. Dördüncüsü ise DEM Parti’nin zayıf aday göstermesi seçeneği.

DEM Parti ile açık işbirliğinin tercih edilmesi halinde bunun bir ittifak olmadığı yerel örgütler nezdinde işbirliği olduğu şeklinde halka anlatılacağı kaydediliyor. Ancak DEM Parti’nin talebi olan açık işbirliği seçeneği partideki bazı çevrelerde kaygı yaratıyor. Esas açık işbirliğinin İstanbul’u kaybettireceği, Türkiye çapında da büyük hasarlara yol açacağı ifade ediliyor. Henüz netleşmese de siyasi paslaşmalara ve belediyedeki alan paylaşımlarına dayalı örtülü işbirliği seçeneğini gerçekleştirmenin öncelikli tercih olduğu belirtiliyor.

Sonraki Haber