CHP'li isimden dikkat çeken çıkış! Bir "değişim" açıklaması daha geldi!
Seçimlerin ardından CHP’de başlayan değişim tartışmalarına, eski Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan da katıldı. Kılıçdaroğlu’nun A takımında uzun yıllar görev alan CHP Milletvekili Bülent Tezcan da “değişim” dedi.
Muhalefet “Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi” olarak nitelediği 14 Mayıs seçimlerini kaybetmenin nedenlerini tartışıyor.
Seçimin hemen ardından yayınladığı “Değişim” videosuyla “Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemeyeceğiz” diyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kılıçdaroğlu ile yaptığı 3 görüşmenin ardından da çağrılarını sürdürdü.
İmamoğlu ile eş zamanlı bir çıkış da CHP Grup Başkanı Özgür Özel’den geldi. Özel de “Sorumluluk almaktan kaçmayacağım. Ama fedakârlık yapmaktan da geri durmayacağım” diyerek adaylığa da göz kırptı.
Partide her geçen gün yükselen değişim çağrılarına bu kez CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık genel başkanlığı döneminde uzun yıllar parti sözcülüğü, genel başkan yardımcılığı gibi önemli görevler üstlenen, yakın çalışma ekibinden Aydın Milletvekili Bülent Tezcan da katıldı.
CHP’de “Köklü, esaslı bir değişim”, bir anlamda “parti reformu” gerektiğini söyleyen Tezcan’a göre bu değişimin de genel başkan değişimi ile başlaması gerekiyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun göreve geldiği 2010 yılında yaşanan dönüşümü, heyecanı, motivasyonu hatırlatan Tezcan, bugünkü moral bozukluğunu ortadan kaldıracak yeni çıkışın da kısa vadede liderlik değişimiyle başlayacağı görüşünde. Tezcan’ın üç aşamalı takvimine göre kısa vadede gerçekleşecek liderlik değişiminin ardından ortada vadede yerel seçim süreci örgütlenmeli, bir sonraki kongreye kadar da örgüt, tüzük, program gibi yapısal dönüşüm gerçekleşmeli. Peki genel başkan görevde kalmakta ısrar ederse ne olur?
Öncelikle Kılıçdaroğlu’nu ikna etmek gerektiğini söyleyen Tezcan bu sonuç vermediği takdirde “siyasetin doğal, demokratik yarışı” diyerek yaklaşan kurultay sürecinde Kılıçdaroğlu’na rakip çıkabileceğinin mesajını veriyor, “Eğer biz bu dönüşümleri sağlayamazsak İstanbul da risktedir” diyor.
CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın CHP’deki değişim tartışmalarıyla ilgili sorulara yanıtları özetle şöyle oldu:
Seçimden sonra CHP’de her geçen gün daha da dozu artan bir “değişim” tartışması başladı. Sizce de değişim zorunlu mu artık?
Önce şunu kabul edeceğiz. Bu seçimi kaybettik. Kaybettikten sonra hiçbir şey olmamış gibi, her şey normalmiş gibi devam etmek mümkün değil. Yani başımızı kuma gömüp yürüyemeyiz. Bu sadece durumu kurtarmak, görüntüyü kurtarmak için değil ya da parti tabanının gazını, ateşini nasıl söndürürüz diye değil, gerçek anlamda bir muhasebeyi nasıl yaparız, bundan sonraki seçimi nasıl kazanırız? Artık bu mesele sadece 2024’teki yerel seçim meselesi değil, öncelikli o, ama onun daha ötesinde. Ondan sonraki seçimlerde eğer Türkiye'nin kaderini değiştireceksek, Türkiye'yi bu otoriter, popülist rejimin cenderesinden çıkaracaksak CHP’nin tutumu, iş yapma biçimi, siyaset yapma biçimini değiştirmek zorundayız. Partiyi yeni baştan, kodlarına, ideolojisine, kimliğine, 21. yüzyılın gereklerine uygun bir şekilde yorumlamak zorundayız. Bu kararlı, radikal bir dönüşümü gerektiriyor.
Peki siz nasıl bir yöntem öneriyorsunuz?
Örgüt, kadro, program, söylem, tutum ve anlayış değişikliği. Köklü, esaslı bir değişim yani parti reformu. 2010 yılında Kemal Bey genel başkan olduğunda buna başlamıştık. Ciddi bir dönüşüm, heyecanla başladı. Yürütülen politika, anayasa referandumunda ana kolon haline getirdi CHP’yi. Arkasından yerel seçimlerde bunun esaslı sonucunu aldı. En son bu seçimlerdeki Cumhurbaşkanlığı merkezindeki ittifak o sürecin sonucuydu ve önemlidir. Yani yüzde 48’i bir yerde toplamak önemlidir, ama yetmedi. 2018’deki cumhurbaşkanı adaylarının aldıkları oylara bakıyoruz, topluyoruz 2023’te aldığımız oy aynı, yüzde 47.8. Hepsini bir noktada toplamak önemli bir başarıdır, ancak yetmez. Yüzde 48’i yüzde 51’e çıkarabilmeliydik, çıkmadı. Bu döneme kadar birçok şey yapıldı ama bu bizi iktidar yapma noktasına taşımadı. Burada değişim, yenilenme kapasitesinin tıkandığını görüyoruz. Bu seçimlerin bize ilk göstermesi gereken şey; değişim kapasitesi tıkanmış artık. Yeniden o kapasiteyi yakalayabilmek lazım. Burada da değişim bir kapasite ikmaliyle değil, yani birilerini takviye ederek değil, yeni kapasite ikmali.
Değişim için kapasite ikmali nasıl olacak?
Değişimin içeriğini “Örgüt, kadro, program, söylem, anlayış, tutum değişikliği” diye söyledik. Ama değişimin önce bir motoru, heyecanı olması lazım. Bu moral bozukluğunu ortadan kaldıracak bir çıkışa ihtiyaç var. Onun için değişim önce liderlik değişimiyle başlar. Çünkü, büyük değişimler liderlik değişimiyle başlamıştır. 2010 yılında övdüğüm o önemli dönüşüm, liderlik değişimiyle başladı.
Rahmetli Deniz Bey’in davaya çok büyük katkıları oldu. Çok iyi bir siyasetçiydi. Allah rahmet eylesin. Ama o da tıkanmıştı. 2010 yılında Kemal Bey'in gelişi morali, motivasyonu, büyük dönüşümün altyapısını hazırladı. Heyecan olmadan dönüşüm olmaz. Hele de böyle büyük bir travmanın yaşandığı yerde, 13 yıl genel başkanlık yaptıktan sonra... Bir kere değişim öncelikle genel başkanla olmalı.
Bunu söylerken sadece genel başkan değişimini söylemiyorum. Başta genel başkanla birlikte liderlik kadrosunun değişmesi lazım. Ben de dahil. Yani hiç kimse bu süreç içerisindeki sorumluluğunu kenara bırakıp, “şu değişsin, ama ben kalayım” deme hakkına sahip değil. Tekrar görev düşerse tekrar yaparız ama bu bilinçle yaparız.
CHP’nin, 1970’lerdeki değişimi de liderlik değişimiyle oldu. Bir kadro hareketi başladı. Liderlik değişimini sonuçlandırdıktan sonra parti esaslı dönüşümünü sağladı. Deniz Bey'den sonra 2010 yılında Kemal Bey'in gelmesiyle önemli değişiklikleri sağladı, şimdi artık değişim kapasitesinin sonuna geldik. Yeni kapasite imali için önce yeni liderlik ihtiyacı var. Onu bir kere net söylememek, etrafından dolanmak demektir.
Değişim çağrıları sonrası Kemal Bey, Kurultay’ı işaret etti ama açıklamaları yerel seçime kadar partinin başında kalma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Siz nasıl okuyorsunuz?
Siyaset biliminde iktidarın muhafazakarlaşması diye bir durum vardır. Ülkedeki iktidar değil, partilerin içinde de iktidarlar vardır. Parti içindeki iktidarlar uzun süre iktidarda kaldıkları zaman muhafazakarlaşmaya başlarlar. CHP’de de Kemal Bey'in baştaki devrimci liderliği bugün muhafazakarlaşmaya başladı. Biz de o muhafazakarlaşmaya katkıda bulunduk, bir dönem parçası olduk. Ve bugün hepimizin cesaretle bunu görüp bu dönüşüme imkan vermemiz lazım.
Kişiler değişmeden alışkanlıkları değiştirmek zordur. O yüzden 'iş tutma biçimini değiştirelim' demek yetmiyor, o iş tutanların değişmesi gerekiyor. Her seçimden sonra MYK değişiyor. Şimdi bütün bu süreçte tek sorunlu MYK mı? Genel başkanın ilk döneminde bunu anlayabiliriz. Ama 13 yıl sonra en önemli, kazanmaya bizim en yakın olduğumuz, iktidarın da depremden tutun pandemiye, ekonomik krize kadar üç önemli büyük krizi yaşadığı sürecin arkasından yapılan seçimi kaybettik. O zaman sadece liderin dışındaki lider kadrosunun değişmesiyle olmuyor.
Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel’in isimleri konuşuluyor. Sizin işaret ettiğiniz veya desteklediğiniz bir isim var mı veya aday olmayı düşünüyor musunuz?
Benim özel olarak işaret ettiğim biri yok. İleride zamanı gelince tercihimi söylerim. Çünkü şu an somut olarak çıkmış adaylar yok. Bunları anlatıp da ondan sonraki süreçte kendi adaylığımız üzerine bir tarif yaparsak samimiyet sorgulanır burada. Yapmamız gereken şey, nasıl Genel Başkan’a ‘bunun önünü açın, destek verin’ diyorsak, bizim de bu konudaki olumlu, olumsuz, doğru, yanlış, bütün birikimimizi bu değişime kanalize etmemiz gerek. Onun altyapısını hazırlamak. Yani onu temsil edecek partili bir figürün kolay çalışabileceği bir alana yardımcı olmak. Yapılması gereken budur.
4 partiye 39 milletvekili verilmesine tepki de büyük. Siz de aday belirleme sürecindeki komisyondaydınız. Bu karar nasıl alındı?
Genel Başkanla Oğuz Bey (Kaan Salıcı) birlikte yürüttü o süreci. Bir kere genel başkanın rızası, talimatı olmadan bunun (39 milletvekilliğinin) verilebilmesi mümkün değil. Bizim ne sayıyı ne de sırayı belirleme imkanımız olmadı. Ne sekizli grubun ne de parti MYK’sının. 8 kişi görüşünü söylemiş, genel başkan görüşünü söylemiş, liste yapılmış. Sonra bir bakıyorsunuz İstanbul birinci bölgeye 7 kişi gelmiş dışarıdan, 6 kişi kalıyor. Zaten 13 çıkarıyorsunuz. Sizin listeye koyduğunuz ve olmasını istediğiniz, örgütün de bulunsun dediği isimler birden kayıyor. 39 kişi verilmesi küçümsenecek bir iş değil, doğru da değil. Bu insanlar, kıymetli insanlar, şahıslarına dönük bir şey demiyorum, onlar da Meclis’te partileri adına mücadele edecekler. Ama CHP listesinin taşıma kapasitesinin çok üzerindeydi. İkincisi MHP'yle AK Parti ayrı girmiş. MHP listeyi önceden vermiş. O saatten sonra bizim ortak listeyle girmemiz için bir sebep yoktu. O zaman her parti kendi kimliğiyle girebilirdi.