CHP'nin dışişleri sorumlusunun biyografisi: Ergenekon-Balyoz'u FETÖ yapmamış!
CHP'nin dışişlerini emanet ettiği İlhan Uzgel, Doğu Akdeniz'deki cepheleşmeyi yapay olarak görüyor. Suriye'nin kuzeyindeki PKK varlığından ‘Kürtler’ diye bahsediyor. NATO ile Rusya'yı, Çin'le Amerika'yı eşitliyor. Ergenekon-Balyoz kumpaslarını FETÖ'nün yapmadığını öne sürüyor.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 17'si gölge bakan, 7'si yönetimden sorumlu genel başkan yardımcısı olarak duyurulan MYK'sında dışişleri Prof. Dr. İlhan Uzgel'e verildi. Uzgel'in yüksek ihtisasını Amerikan Büyükelçiliği'nin Fullbright bursuyla yapması göze çarptı. Uzgel'in İngiltere merkezli British Council ile Avrupa Birliği'nin Jean Monnet burslarından da faydalandığı görüldü. Uzgel'in NATO, Rusya, Çin, Suriye ve Doğu Akdeniz'le ilgili görüşleri dikkat çekti. Uzgel'in bir FETÖ kumpası olan Ergenekon-Balyoz davaları için "Ulusalcılar 2011’de Balyoz sürecinde kendilerini hapse atanı Gülen zannettiler. Gülen 'hocaefendiyken' de hapistesiniz, Gülen 'teröristken' de siz hapistesiniz. Dolayısıyla sizi hapse atanın Gülen olmadığını anlamış olmanız lazım." ifadelerini kullandığı ortaya çıktı.
BARIŞ İÇİN AKADEMİSYENLER İMZACISI
Prof. Dr. İlhan Uzgel, Ankara ve Cambridge üniversitelerinde yüksek lisansını tamamladı. Ankara Üniversitesi'nden doktora derecesini aldı. London School of Ekonomics ve Georgetown gibi üniversitelerde ikinci doktora ile doktora sonrası araştırmalar yapan Uzgel, British Council, Jean Monnet ve Fulbright gibi burslardan faydalandı. Oklahoma City Üniversitesi'nde de dersler veren Uzgel, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde uzun yıllar öğretim üyesi olarak çalıştı. Uzgel, terör örgütü PKK'nın hendek ayaklanmalarına karşı yapılan operasyonlar nedeniyle devleti katliamcı ilan eden "Barış için akademisyenler bildirisi"ne imza attığı için 2017'de Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildi.
'RUS YAYILMACILIĞINI HOŞ GÖREMEYİZ'
Uzgel'in son yıllarda öne çıkan NATO, Rusya, Çin, Suriye ve Doğu Akdeniz konuları başta olmak üzere Türk dış politikasına ilişkin çok sayıda görüş, makale ve bilimsel çalışması bulunuyor. Uzgel'in çizgisi CHP'nin dış politikadaki batıcı eğilimiyle örtüşüyor. Üniversitede "sosyalist" olarak bilinen Uzgel, NATO'yu "ABD'nin kontrol örgütü" olarak tanımlasa da Rusya ve Çin'le eşitleyen, Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri küçümseyen, Suriye'nin kuzeyindeki PKK yapılanması YPG'yi olumlayan politikaları savunuyor.
Uzgel, Ukrayna'daki NATO-Rusya gerilimini 22 Şubat 2022 tarihli Evrensel Gazetesi'nde şöyle yorumluyor: "NATO'nun yayılmasına da Rusya'nın yayılmasına da, ikisine de itiraz etmemiz gerekiyor. İkisinden birini seçmeye gerek yok. Amerikan yayılmacılığından şikayet ederken, Rusya yayılmacılığını hoş göremeyiz. Rusya-Amerikan çekişmesinin dünya halklarına, mazlum insanlara hiçbir faydası yok."
'DOĞU AKDENİZ YAPAY SORUN'
Uzgel, Doğu Akdeniz'deki gelişmeler için 27 Temmuz 2020'de Rudaw TV'de şunları söylüyor: "Erdoğan açısından bir oy kaybı söz konusu ve milliyetçi duyguları güçlendirmek ve dikkati dışarıya çekmek istiyor. Ama şöyle bir boyutu da var. Bütün bunlar olmasa içeride şu an bir milliyetçi ve İslamcı ittifak Türkiye’yi yönetiyor ve bu ittifak Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve diğer ülkelerle bir mücadele yürütüyor... Türkiye çok yalnız kaldı ve işte bu yalnızlığı kırmaya çalışıyor. Bunun sonucu Türk dış politikasının aşırı militarizasyonu oldu maalesef. Şu an Türkiye, Suriye’de, Irak’ta, Doğu Akdeniz ve Libya’da askeri güç kullanan bir ülke konumuna geldi... Türkiye Akdeniz’de doğalgaz bulamıyor, bulsa bile çıkarabilecek imkanı yok. Dolayısıyla da bunların hepsi yapay sorunlar, gereksiz bir tırmanma ve gerginlik var. Birinin Navtex ilanına diğer de aynı şekilde yanıt veriyor. Biri diğerinin tatbikatına tatbikatla yanıt veriyor. Buradan bir şey çıkmayacak."
'ÇİN'İN ŞİKAYETİ RANTTAN AZ PAY DÜŞMESİ'
30 Ocak 2022 tarihli Birgün Gazetesi'ndeki köşesinde Çin'in küresel konumu için şunları yazıyor: "Rusya ve Çin küresel sisteme dair çok net bir ortak pozisyona sahipler. ABD hegemonyasına karşı çıkıyorlar ve çok kutuplu bir küresel sistem öneriyorlar... Bu, daha adil bir küresel düzen talebi anlamına gelmiyor. Örneğin Putin, 20 yıldır Batı’nın, ABD’nin Rusya’nın güvenlik kaygı ve çıkarlarına saygı göstermediğinden yakınıyor. Rusya ve Çin’in şikâyetleri aslında küresel sistemin rantından kendilerine daha az pay düşmesi ve bu payın artması... Bu arada Çin Avrasyacılık yapmıyor. Rusya’dan farklı olarak küresel bir siyaset izliyor, gözünü küresel kapitalizmin tepesine, ABD’nin yerine dikmiş bir ülke. Avrasya Çin için hafif kalıyor, Orta Asya’ya dair bir nostaljisi yok. Amacı iktisadi ve teknolojik açıdan ABD’yi geçip, askeri gücünü artırıp uzun vadede küresel sistemin liderliğine oynamak."
'ERDOĞAN'IN SEÇİM OPERASYONLARI'
Uzgel, pek çok demecinde Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki terör koridoruna karşı harekâtlarını "Erdoğanın seçim operasyonları" olarak niteliyor. PKK'nın Suriye'de değişik isimlerle boy gösteren kolu PYD için "Kürtler" tanımını kullanıyor. Türkiye'nin ABD'den izinsiz adım atamadığını ima eden Uzgel 17 Ekim 2019'da Birgün Gazetesi'nde şunları dile getiriyor:
"Rejimle PYD’nin görüşmesi ile Amerika’nın çekilme açıklaması eş zamanlı denk geldi. Kürtler bunu öngörüyorlarmış belli ki bir B planı yapmışlar. Yani Kürtler bütün yumurtalarını tek bir sepete koymamışlar. Uzlaşmaları da doğal, ikisinin de birbirine ihtiyacı var, yani Suriye Ordusu Amerika’nın bu kadar donattığı güçlerle çatışmak istemez, zaten yorgun bir ordu. Savaşmayı göze almaz. PYD de hedeflerine ulaşacak, özerklik istiyorlar ve o müzakereye tabi. Geniş bir alanı kontrol ediyorlar ve muhtemelen petrol gelirlerini paylaşıp, onun üzerine anlaşma yapıp çekilirler. Bunlar anayasa görüşmeleri ilerledikçe konuşulan meseleler olacak... Türkiye ise AKP ile devlet aklının füzyonun sonuçlarını yaşadığı bir döneme girdi. İçte otoriterleşmenin güçlendiği, milliyetçi hamasetin muhalefet dahil toplumu bir kez daha kuşattığı ve dışta ise diplomasinin bir kurum ve araç olarak eridiği, dış politikanın militerleştiği, yani askeri gücün başlıca ve belirleyici bir araca dönüştüğü, Musul’da gündeme gelen ama bir türlü gerçekleşmeyen irredentist hayalin, bu kez Suriye’deki krizle mümkün hale geldiği bir aşamaya geçtik."
‘ERDOĞAN’A GÖRE MAVİ VATAN YOK!’
CHP'nin yeni dışişleri sorumlusu Prof. Dr. İlhan Uzgel'in "Montrö Bildirisi" diye gündem olan tartışmalar sırasında Ergenekon-Balyoz davalarına ilişkin değerlendirmeleri de dikkat çekti. Uzgel, 2021 yılında Gazete Duvar'ın Youtube kanalında Ergenekon-Balyoz kumpaslarını FETÖ'nün yapmadığını öne sürdü. Uzgel şöyle temellendirdi:
“Ulusalcılar 2011’de Balyoz sürecinde kendilerini hapse atanı Gülen zannettiler. Gülen 'hocaefendiyken' de hapistesiniz, Gülen 'teröristken' de siz hapistesiniz. Dolayısıyla sizi hapse atanın Gülen olmadığını anlamış olmanız lazım. Ahmet Şık, Cem Gürdeniz, Oda TV çalışanları hepsi hapse girdi. Üç farklı düşünce sisteminden insanlar o zaman da hapse girdiler, şimdi de."
'REZİL VE PESPAYE HALİ'
"Dolayısıyla onları hapse atanın kim olduğunu artık muhtemelen anlamışlardır. Sembolik olarak da Erdoğan şu mesajı vermiş oldu 'Mavi Vatan falan yok. Avrasyacıları ve Ulusalcıları onar yıl arayla hapse atarım. Benim tarafım belli. Rusya’yı bir dengeleyici olarak arada kullanırım. Ama Türkiye içinde, samimi Ulusalcıları, Avrasyacıları gerekirse tasfiye ederim.' diyor. Perinçek ayrı, onun ne olduğu belli değil. 'Ordu içinde de ulusalcıların bağlantıları var.' deyip tasfiye yaparlar, iki tane Whatsapp mesajı bulurlar. Erdoğan, AB ile de pazarlığını yaptı, Oruç Reis Antalya limanına demirlendi. Cem Gürdeniz gözaltı alındı. Bu Türkiye’nin rezil ve pespaye halidir, tarihe de geçecek, biz bunları ileride anlatacağız.”
BARIŞ AKADEMİSYENLERİ BİLDİRİSİ
Türk Silahlı Kuvvetleri ile Jandarma Özel Harekât ve Polis Özel Harekât birlikleri 2015-2016'da terör örgütü PKK'nın Güneydoğu'daki bazı illerde sözde özerklik ilan ederek başlattığı meskun mahal çatışmalarını bastırmıştı. 11 Ocak 2016'da 1128 akademisyen "Bu suça ortak olmayacağız" başlığıyla bir bildiri yayınladı. Bildirideki şu ifadeler tepkilere neden oldu ve metne imza atan akademisyenler KHK ile kamudan ihraç edildi:
"Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz. Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükûmetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz."