Çin, Uygur politikasında Atatürk’ü örnek alıyor
Çin’in Sincian Uygur Özerk Bölgesi’nde ‘Yeniden Eğitim’ programını yürüten üst düzey Çinli yetkili, Çin’deki gericilik ile mücadele konusunu Aydınlık’a anlattı
Sincian Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi’ye ilk kez 2004 yılında gittim. İşçi Partisi (şimdiki Vatan Partisi) heyeti üyesiydim. Genel Başkanımız Doğu Perinçek ile Urumçi’de, İstanbul’daki Kapalı Çarşı örnek alınarak inşa edilmiş “Da Bazar / Büyük Çarşı”yı, ev sahibi Çin Komünist Partisi yöneticileriyle birlikte gezip, alışveriş yapmıştık.
Çoğunluğu Uygur dükkan sahiplerinin oluşturduğu Çarşı’daki zenginlik, hareket ve Türkçe alışveriş yapabilme imkanı hepimizi hayran bırakmıştı. 2004’te “Da Bazar”da başı örtülü bir tek bile kadın yoktu. Uygur hanım tezgahtarlar ya da dükkan sahipleri, aydınlık bakışları ve güler yüzleriyle ev sahipliği yapmak için adeta çırpınıyorlardı.
Sincian Uygur Özerk Bölgesi’ne daha sonra pek çok kere gittim. Urumçi’ye, Turfan’a, İli’ye, Hotan’a, Altay’a, Aksu’ya, Korla’ya iş gezilerim oldu. Konferanslara katıldım. Uygur dostların kentlerde, köylerdeki evlerine misafir oldum. Ancak 2013’teki Urumçi Çarşısı’ndaki tanıklığım bugünleri anlamak için önemli. 2014’te Urumçi’deki Da Bazar’da, başı açık bir tek kadın yoktu. Müslüman olmayan Han etnik kökenli satıcılar, dükkan sahipleri bile başlarını tarikat ehliymiş gibi örtmüşlerdi. “Neden örtünüyorsunuz” sorusunun yanıtı dehşet vericiydi: “Çarşının dışında bekleyip, örtüsü olmayanın yüzüne kezzap atıyorlar.”
ŞERİAT POLİSLERİNİN SOKAK TERÖRÜ
Selefi grupların “Şeriat Polisi” uygulamasını Uygur Özerk Bölgesi’ne taşıması şaşırtıcıydı. Kentte dolaşırken, şeriatçılığın nasıl bir “mahalle baskısı” yarattığına tanık olduk. Korla’dan Uygur işadamı arkadaşlar, beni “en helal” lokantaya götürmek için yarışıyorlardı. Bağnazlıkta yarış başlayınca, fren tutmayacağını Türkiye’den biliyoruz. Gittiğimiz lokantada, koyunlar üç gün önceden getirilip lokantanın bahçesinde kesecek kasabın elinden besleniyor. Kasap ise sıradan biri değil, bir imam.
“Helal” gıda çılgınlığı ise dudak uçuklatıcı hallere ulaşmıştı. Helal tavuk, helal maden suyu, helal gazoz, helal su, helal makarna, helal giysi vb. gibi bir Türkün aklının almayacağı alanlara taşınmıştı.
Dinci gericilik sadece köylerdeki eğitimsiz insanları cenderesine almakla sınırlı kalmamış, kentlere taşmış, özellikle eğitimli gençleri pençesine almıştı. 2011’de bize ücretli rehberlik yapan, Malezya’da İngilizce eğitimi sırasında devşirilmiş olan bir Uygur kızımızın, elimizi sıkmaktan dehşetle kaçınması unutulmayacak bir olaydı.
ÇİN YÖNETİMİ NE YAPTI
Çin Komünist Partisi önderliğindeki Çin yönetimi, Uygur Özerk Bölgesi’ndeki şeriatçı örgütlenmenin, terörizme nasıl zemin oluşturduğunu idrak edince harekete geçti. 2011’de Suriye’deki çeşitli şeriatçı grupların başlattığı terör saldırılarıyla, Uygur Özerk Bölgesi’ndeki terör saldırıları arasında paralellik var. 2017’ye kadar, sadece Uygur Özerk Bölgesi’nde değil Çin’in diğer bölgelerinde, şeriatçı Doğu Türkistan İslam Partisi’nin terör saldırılarıyla üç yüzden fazla kişi öldü, binden fazlası ise yaralandı.
ÇELİKTEN ÇİN SEDDİ İNSAŞI
Çin Devlet Başkanı ve Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri, 10 Mart 2017’de Çin Ulusal Halk Meclisi toplantıları sırasında Sincian Uygur Özerk Bölgesi milletvekillerinin toplantısına katılıp önemli bir konuşma yaptı. Sincian Uygur Özek Bölgesi’nde çelikten bir Çin Seddi oluşturacaklarını söyledi. Bu yeni seddin, “ulusal birliği, etnik uyum ve dayanışmayı ve toplumsal istikrarı koruyacağını” söyledi. Xi Jinping, “Halkın tüm etnik gruplarının Parti’nin korumasını ve anavatanın sıcaklığını hissetmesini sağlayacağız” diye ekledi. “Sincian halkının farklı etnik gruplarının, Çin milletinin bir parçası, Çin kültürünün zengin bir öğesi, anavatanın ayrılmaz parçası olduğunu kavratmak için Çin’e özgü sosyalizmin büyük tecrübesini geliştiren ÇKP’nin rehberliğine ihtiyacı olduğunu belirtti.
22 AYDIR TERÖR YOK
Xi Jinping’in konuşması Sincian’da terörle mücadelede bir milat oldu. 22 aydır Sincian Uygur Özerk Bölgesi’nde ve Çin’in diğer bölgelerinde terör saldırısı yaşanmadı.
Amerikan basınında başlayan, önce sosyal medyada yaygınlaşan, ardından İyi Parti yönetimi ve CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin gibi Amerikancılık yarışına giren siyasetçilerin diline dolanan “Sincian’daki eğitim kampları” son olarak Yeni Şafak ve Karar gibi AKP medyasının manşetlerine taşındı. Anadolu Ajansı ve TRT de, Çin söz konusu olunca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değil Amerika’nın talimatlarını dinlediğini bir kez daha gösterdi.
Sincian’daki gericilikle mücadele kampanyasını yürüten üst düzey bir yetkiliden, ismi bizde saklı kalmak üzere demeç aldık:
“Çin Komünist Partisi ortak hayallere sahip olmanın, ortak gelecek kurmanın, birlikte ağlayıp birlikte gülmenin ancak milletleşme ile sağlanacağını vurguluyor. Çin Halk Cumhuriyeti içindeki etnik halkların Çin milleti çatısı altında birleşmesinin yolunu arıyor. Bu birleşmenin Çin milletini hem kültürel hem siyasi hem de ekonomik alanlarda zenginleştireceğini ilan ediyor. Sincian Uygur Özerk Bölgesi’nde uygulamaya başlanan eğitim merkezleri de bu çabanın bir sonucu olarak uygulamaya konulmuş durumda. Çin yönetimi halkını gericiliğe karşı uyarıyor ve daha ileri bir toplumsal hayat kurmak için aydınlatıyor. Türkiye’den bu kadar çok tepki gelmesi anlaşılır değil. Biz Atatürk’ün yaptığını yapıyoruz. Atatürk gericiliğe karşı nasıl büyük bir aydınlanma seferberliği yürütüp başarılı olduysa, biz de aynısını yapıyoruz. Millet mektepleri, okuma yazma seferberliği, Halkevleri, Köy Enstitüleri, cahil ve yoksul Türk halkını aydınlatıp, kaynaştırdı. Çin’de olan da budur.”