Çinli gezgincinin gözünden Antik Hindistan’da halk sağlığı ve eğitimi

Hint tıbbı, Antik uygarlıklara ait anlayışın ortak noktalarından olan ruhani yapıyı barındırır. Bu anlayış zinde kalmak, dengeli yaşamak, vücudun gençliğini idame ettirmek üzerine kuruludur

Hint mitolojisinde önemli ve eşit düzeyde yer alan 3 tanrı Brahman, Vişnu ve Şiva’nın sağlık felsefesine büyük katkı sunduğu bilinmektedir.

Avrupa Orta Çağ karanlığına gömülmüş iken Asya’nın kadim uygarlıkları Çin ve Hindistan uygarlığın ileri aşamalarını yaşıyorlardı. M.S. 7. yüzyılın ortalarında Hindistan’a giden Çinli gezgin Hiuen Tsang’ın büyük önem taşıyan tanıklığı, Hindistan’daki sosyal-kültürel yapı hakkında geniş bilgiler veriyor. Çin’e dönerken el yazmalarını beraberinde götüren Çinli gezgini sıcak karşılayan Tang İmparatoru, gezginden el yazmalarını Çinceye çevirmesini ister. Hiuen Tsang yıllarca uğraşarak imparatorun talimatını yerine getirir. Bunu aşağıda göreceğiz. Öncelikle Hint tıbbı hakkındaki temel bilgilerle başlayalım.

Ayurveda’da insan anatomisi, Sanskritçe.

ANTİK HİNDİSTAN’DA TIP

Hint tıbbı, Antik uygarlıklara ait anlayışın ortak noktalarından olan ruhani yapıyı barındırır. Bu anlayış zinde kalmak, dengeli yaşamak, vücudun gençliğini idame ettirmek üzerine kuruludur. Hint mitolojisinde önemli ve eşit düzeyde yer alan 3 tanrı Brahman, Vişnu ve Şiva’nın sağlık felsefesine büyük katkı sunduğu bilinmektedir. Onlara göre, dünyevi olan rahatsızlıklar daha çok yaralanma, kırık gibi haricen görülen/anlaşılan patolojilerdir. Bu bağlamda, Hint tıbbında yüzeysel bir anatomi bilgisinin var olduğunu söylemek mümkündür.

İki Hintli hekim Charaka ve Susruta, yazdıkları kitaplar ile tıbbın temellerini oluşturdular. “Veda”lar yolu ile pek çok uygulama halka aktarıldı. Aslında, “Veda”lar, Hint tıp anlayışının insanlığa aktarılmasında kullanılan yazılı metinlerdir. Bu metinlerde, tanrılara sunu, tapınma, sağlık için dualar, uzun yaşam dâhil pek çok konuya özgü yazılan dinsel yazılar yer alır.

Hint sağaltımının temeli “Ayurveda” olmasına karşın, günümüzde farklı yüzyıllarda Hint tıp sağaltımına giren geleneksel tıp sistemleri de mevcuttur.

Antik Hindistan’ın en tanınmış üniversitelerden birisi olan Nalanda

ÇİNLİ GEZGİNİN GÖZLEMLERİ

Şimdi sözü Budist etkisinin kuvvetle hissedildiği o yüzyılda (M.S. 7. yüzyıl) Hindistan’da uzun yıllar geçiren Hiuen Tsang’ın halk sağlığı ve eğitimi gözlemlerine bırakabiliriz:

“Pataliputra’dan (Ganj kıyıları) pek uzakta olmayan manastır ve üniversitenin bileşiminden oluşan büyük Nalanda Üniversitesi’nde 10.000 öğrencinin ve rahibin yaşadığı söyleniyordu. Burası Budist eğitimin büyük merkeziydi.…”

Çinli gezgin “Hükümetin idaresinin yumuşak ilkelere dayandığı için yalınolduğunu, halkın angaryaya tabi olmadığını” belirttikten sonra devam ediyor: “Halkın eğitimi örgütlenmiştir. Erken yaşlarda başlıyor ve kız-erkek çocuklar ilk sınıfı geçtikten sonra 5 sınıflı Şastralarda eğitime başladıklarını, Şastraların (temel bilgiler) günümüzde salt din okulu olarak anlaşıldığını ancak o günlerde her türlü bilginin verildiğimerkezler anlamına geldiğini” belirtiyor.

Gezgin devam ediyor:

“Beş Şastra (temel bilgiler) şunlardı: a) Gramer, b) Sanat ve Zenaat, c) Tıp, d) Mantık, e)Felsefe. Bu konuların öğrenimi üniversitelerde devam ediyor, çoğunlukla 30 yaşında ancak tamamlanıyordu. …İlköğretim oldukça yaygındı, bütün rahipler ve din adamları öğretmenlik yaptıkları için, bilgi eksikliği hissedilmiyordu.”

Çinli tanık, Budist imparator Harşa’nın tipik Hindu festivallerine gittiğini, bütün yoksulları ve ihtiyaç sahiplerini festivale davet ettiğini belirtiyor. Harşa’nın o panayırlarda günde 10.000 kişinin karnını doyurduğunu, her beş yılda bir hazinenin fazlasını halka dağıttığını naklediyor Çinli gezgin: Altınları, mücevherleri, ipeklileri, yani elindeki her şeyi…

Muhafazakâr bir Budist olan Harşa, hayvanların et için kesimini durdurduğunu, bunun Brahmanların çoğunun itirazıyla karşılaşmadığını, çünkü Buda’nın zuhurundan beri Brahmanların giderek vejetaryenliği benimsediklerini anlatıyor. Çinli gezgine göre Hindistan’da bir kişi hasta olduğunda hemen yedi günlük oruca başlarmış. Aslında hastalık o yıllarda pek popüler bir şey değilmiş, doktora da fazla ihtiyaç yokmuş.

Yine Çinli gezgine göre “Hindistan’ın çarpıcı özelliği yöneticilerin ve askerlerin eğitimli, kültürlü insanlara gösterdiği saygı”ymış. Gerçekten de o yıllarda Çin’de ve Hindistan’da kaba kuvvet ve zenginler değil, öğrenme ve kültür büyük saygınlık kazanır.

Gezgin Orta Asya’daki Budist manastırlardan da söz ediyor: “İran’da, Mezopotamya’da, Horasan’da, Musul’da vb. mevcuttu.”

Sonraki Haber