Dilde temizlik olmaz

TDK, Aile Bakanlığı ile cinsiyetçi ifadeleri arındırma çalışmaları yapacağı iddiasını reddetti. Dilciler, toplumsal değişimin esas olduğunu vurguladı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Türk Dil Kurumunun (TDK) Türkçeden cinsiyetçi ifadeleri arındırma çalışması yapacağı iddiaları tartışma yarattı. TRT Haber’in aktardığına göre Bakanlık ve TDK eşitlikçi ve şiddetsiz söylem amacıyla atasözleri, deyimler ve masallar inceleneceği iddia edildi. Sosyal medyada ise cinsiyetçi bulunan “hanım köylü”, “kız başına”, “erkek sözü”, “karı kılıklı”, “kadın kısmı” “kız gibi ağlama” gibi ifadelerin sözlükten kaldırılacağı öne sürüldü. Ancak TDK’nın sitesinde böyle bir değişiklik söz konusu değil. Sözlükte yalnızca “erkek sözü” ve “kadın kısmı” sözcükleri yer almıyor.

Tartışma yaratan çalışmayla ilgili Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından bir açıklama gelmedi. Buna karşın Türk Dil Kurumu Başkanı Osman Mert kendi döneminde böyle bir çalışmanın olmadığını belirtti. TRT’nin haberinde çalışmanın paydaşı olduğu belirtilen İletişim Başkanlığından da herhangi bir açıklama yapılmadı.

‘SÖZCÜĞÜ KALDIRMAKLA EYLEM ORTADAN KALKMAZ’

Türkolog Prof. Dr. Fuat Bozkurt

Kamuoyunda tartışma yaratan bu konuyu uzmanlarına sorduk. Türkolog Prof. Dr. Fuat Bozkurt, Aydınlık’a yaptığı açıklamada dilden sözcüklerin tasfiye edilmesine karşı olduğunu belirtti. Bozkurt, “Dilden sözcüklerin bu şekilde tasfiyesine tümüyle karşıyım. Bu olası da değil. Sözcüğü kaldırmakla o eylem de ortadan kalkmaz. Sözlükte açıklamalara yer verilebilir. Kullanımının yanlış olduğu, argo olduğu açıklanır. Olay budur. Yoksa istesek de istemesek de söz varlığında vardır. Kadın kuruluşlarından da tepkiler geliyor ama mantığı yok.” dedi.

ESAS OLAN TOPLUMSAL DEĞİŞİM

Şule Perinçek

USMER başkanı Şule Perinçek ise sözcüklerin kaldırılmasıyla değer yargılarının değişmeyeceğini belirtti. Esas olanın toplumsal değişim olduğunu vurgulayan Perinçek, “Keşke bu değer yargılarının dile getirilişi olan deyimler öyle tek bir emirle ‘kullanımdan’ kaldırılabilse. Dil ideolojinizi yansıtır. Temelinde yatan mülkiyet ilişkilerinden ve kültürden bağımsız, yalnızca bir iletişim aracı değildir ki sözlükten kaldırınca yok oluversin. Kültürün, değerler bütününün taşıyıcısıdır. Toplumsal yapının nesnel temellerinden biridir. Kadına ve erkeğe biçilen toplumsal rolleri siz bebeklikten bu yana, ayağına giydiği pembe-mavi patikle bile belleteceksiniz, okullarda ders kitaplarıyla, eğitim araçlarıyla büyüteceksiniz; sonra da sözlükte üzerini çizeceksiniz. ‘Aslan’ oğlumuzun canı yanınca ‘kız gibi’ ağlamayı yasaklayacaksınız. O arada o aslan oğlumuz, çok ‘modernleşecek’ dilini temizleyecek, ağzına biber sürecek ama öyle bir ‘özgür’ kız tanımı yapacak ki… kadının konumu piyasada ederi kadarıyla alınıp satılan kapitalist emperyalist kültürün nesnesine indirgenecek.” dedi.

DİL KULLANIMI BİR KÜLTÜR VE BİLİNÇ MESELESİ

Türkiye’nin girdiği millî demokratik devrim sürecini hatırlatan Perinçek, “Etrafınıza bakın göreceksiniz. Genç üniversiteli cinayetlerinin işlendiği mekânları, kızlarımızın kıyafetlerini ve cenazeyi almaya gelen ailelerin kültürel yapısını yakından inceleyin… nereden nereye sıçradıklarını göreceksiniz.

Üretimde ve dilde millî demokratik devrimimizi tamamlayacağız. Türkiye o sürece girmiştir. Bugün Amerikan askerinin kafasına çuval geçiren hiçbir TGB üyesi “karı gibi” sözcüğünü zaten kullanmaz. Kültürel sözlüğünden, hatta genlerinden onu çoktan atmış arınmıştır.” ifadelerini kullandı.

‘İYİ Kİ KUTADGU BİLİG BÖYLE BİR TEMİZLİK İŞLEMİNDEN GEÇMEDİ’

Sözcüklerin sözlüklerden çıkarılmasının bilimsel olmadığının altını çizen Perinçek, “Ayrıca gerek tarihî gerekse bilimsel açıdan sözlüklerden sözcükler atılmaz. Aklıma ilk şu geldi, derin nefes aldım. İyi ki Kutadgu Bilig böyle bir “temizlik” işleminden geçmedi… Her okuduğumda sözcükler benimle konuşuyor, müthiş tanıklıkları var… Her şey yerine oturuyor, önümü aydınlatıyor.” ifadelerini kullandı.

‘HALKIN KONUŞTUĞU HER DEYİM YER BULMALI’

Dr. Kemal Ateş

Dr. Kemal Ateş ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Türkçenin sahibinin onu konuşan Türk halkının olduğunu belirtti. Cinsiyetçi kafaları değiştirmenin eğitimcilerin işi olduğunu kaydeden Ateş, “Doğru mu inanamadım? TDK Başkanı kendini Türkçenin Başkanı, Türkçenin sahibi sanıyor. Türkçenin sahibi, onu konuşan milyonlarca halktır. Halkın konuştuğu her deyim beğenmeseniz de sözlüklerde yer bulmalı. Cinsiyetçi kafaları değiştirmek eğitimcilerin işi.” ifadelerini kullandı.

TDK’NIN GÖREVİ BU DEĞİL

Türkolog Alp Paksoy

Karara tepki gösteren isimlerden birisi de Türkolog Alp Paksoy oldu. Paksoy, “Denen o ki TDK, Bakanlık’la birlikte çalışıp Türkçeyi ‘cinsiyetçi’ deyimlerden arındıracakmış. Senin görevin milletin ne konuşacağını belirlemek değil, milletin konuştuğu her şeyi sözlüklere geçirmektir. Görevini bilmiyorsan da bari sınırını bil TDK.” paylaşımını yaptı.

Bununla birlikte Türkçenin yapısının cinsiyetçi olmadığı daha önce uzmanlar tarafından ifade edilmişti. Latin dillerinin aksine Türkçede sözcükler cinsiyetlerine göre ayrılmamaktadır. Örneğin; Almancada “Der”, “Die”, “Das” ekleri sözcüklere cinsiyet atanması için vardır. Ancak Türkçede böyle bir dilbilgisel özellik bulunmamaktadır.

BATI’DA BAŞLAYAN AKIM

Dilin, toplumsal süreçlerden etkilenmediği ve kendi başına bir sistem olduğu fikri ilk kez yapısalcılar tarafından ortaya atıldı. Böylelikle o dili konuşan toplumun veya ulusun tarihsel gelişimi yok sayıldı. Neoliberalizm ve postmodernizmle birlikte gelişen yapısalcılık ve post yapısalcılık, dili halkın kullanımına göre değil, egemen olan ideolojinin ya da siyasi görüşüne göre biçimlendirmenin önünü açtı. Günlük hayatta karşımıza çıkan bir diğer akım ise politik doğruculuk oldu. Her ne kadar “farklı dil, din, kültür ve cinsiyetten kişileri incitmemek amacıyla, özenle kullanılan ifade, düşünce ve uygulamaları tanımlamak amacıyla kullanılan bir terim.” olarak tanımlansa da politik doğruculuk bir tür neoliberal dayatmaya dönüştü. Söz konusu kavram Batılı ve postmodern olmayan her ifadeyi, kavramı ve davranışı gericilikle, anti hümanizmle suçlamanın önünü açtı.

NEOLİBERAL DAYATMA

Türkiye’de de ‘eşit masallar’ projesi adı altında dünyaca ünlü masalların başlığı ve içeriği değiştirilerek yeniden yayımlandı. Bu durumun en çarpıcı örneklerinden birisi 2021 yılında yaşandı. Dünyaca ünlü polisiye yazarı Agatha Christie’nin “On Küçük Zenci” romanı ırkçı ifadeleri barındırdığı gerekçesiyle “On Kişiydiler” başlığıyla yayımlanmaya başladı. Neoliberal dayatma Rusya’nın Ukrayna topraklarına yönelik başlattığı özel askeri operasyonda da kendini gösterdi. Avrupa ülkelerinde başlatılan Rus düşmanlığı nedeniyle İtalya’da “tartışmaya girmeyelim” denilerek Dostoyevski dersi iptal edilmişti.

Sonraki Haber