Çocuklara borcumuz var
Zerrin ÖZTÜRK
Yarının büyüklerinin eğitimleri, oyunları, eğlenceleri, davranış biçimleri, kavrayışları, algıları çok gelişti. Ama bir o kadar da tüketim toplumuna doğmanın zararlarına karşı savunmasız durumdalar. Dünyada ilk kez, ulusal egemenlikle çocuğu bütünleştiren Atatürk’ün sözleriyle vurgularsak:"Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir." Yani görev, boynumuzun borcudur.
Günlük hayatlarında çocuklarımızın bilgilerini arttırmaları, kendilerini geliştirmeleri açısından sosyal medyanın, kuşkusuz pek çok yararı olduğu ve kolaylıklar getirdiği kadar, onların karşı karşıya oldukları en büyük tehlikeler de yine oradan geliyor. Burada ebeveynlere büyük iş düşüyor. Sosyal medyayı doğru kullanma bilincini kazanıp çocuklarımızı bu konuda yönlendirmeli, izlemeli, eğitmeli, denetleyebilmeliyiz.
Bindallı’da bu soruna güncelden ayna tutan yeni bir yazı dizisi başlatıyoruz. Yoğun talep üzerine sosyal medyayı ele almak çoktan şart olmuştu. Sosyal medyanın çocuklarımıza, gençlerimize yönelik olumsuz ve ağır hasarlar bırakan yıkıcı etkileri olduğu ve bilinçli, planlı, sistemli bir mücadelenin gerektiği bilinen gerçek. Olumsuz etkileri bertaraf edebilmeye katkı verebilmek amacıyla hazırlanan çalışmayı, en geniş biçimde ailelere ulaştırabilmemizde okurlarımızın çabasının değeri tartışılmaz. Yakınlarımızı, arkadaşlarımızı, dostlarımızı, çevremizi bilgilendirelim, okumalarını sağlayalım.
Büyük şair Nazım Hikmet, çocukları ne güzel anlatır:
“…
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler”
Sorumluluğumuz büyüktür. Sosyal medyanın zararlılarını saptamak evden, aileden başlıyor. Çocukların sosyal, fiziksel, kültürel, eğitimsel gelişimlerini sağlıklı sürdürebilmelerinde en önemli yönlendiricileri, eğitimcileri ebeveynlerdir.
Bilginin üretimi arttıkça insanın yaşam süresi artarken, teknoloji geliştikçe küresel internet erişimiyle sanal yönlendirmeler çoğalırken, nanoteknoloji-kuantum bilgisayarlar-akıllı robotlar- yapay zekâ insanın becerilerini büyütürken çocuklarımızı düşünme, çalışma, yaşam konusunda sağlıklı ve güçlü olarak yetiştirmek durumundayız.
Çünkü gençlik öncesi büyük tuzaklar, yeni teknolojilerin içine de tatlandırılarak kuruluyor. Çocukların içgüdüsel algıları yönetilip sosyalleşme adı altında, aslında topluma yabancılaştırılıyor.
Geleceğimizi kuşatan tehlike de sanılandan daha büyüktür. Çocuklara o nedenle borcumuz var. Çok yönlü iyi yetişmiş, başarılı, geleceğin gencini yetiştirmenin gururunu ve mutluluğunu yaşayabilmek, bugünün sorumluluğunu, görevimizi titizlikle yürütmekten geçmektedir.