Erdoğan: Batılı yöneticilerin ikiyüzlü politikalarını ibretle takip ediyoruz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Yıllardır bize demokrasi ve özgürlük dersi veren batılı yöneticilerin Gazze katliamlarında takındığı ikiyüzlü politikaları ise ibretle takip ediyoruz.' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Demokratlar Birliği Kapasite Geliştirme ve Eğitim Çalıştayı katılımcılarına hitap etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

Dört gün boyunca siyaset, bürokrasi, sivil toplum ve akademi dünyasından kıymetli isimlerle bir araya geleceksiniz. Böylece ülkemizin farklı alanlarda ulaştığı seviyeyi en yetkili isimlerden bizzat dinleme fırsatı bulacaksınız. Geleceğe dair yol haritalarının şekillendirilmesi noktasında da çalıştayınız önemli roller üstlenecektir. Kendi bünyenizde yapacağınız istişarelerin de sizlere yeni bir vizyon, ufuk ve bakış açısı kazandıracağına inanıyorum.

'BİRLİĞİN FAALİYET SAHASI GENİŞLİYOR'

Özellikle kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı, ayrımcılık hatta antisemitizmle mücadelede birlik, Avrupa'da daima en öne saflarda yer aldı. Uluslararası Demokratlar Birliği, Avrupa'daki kardeşlerimizin haklarının korunması, Avrupalı Türklerin entegrasyon süreçlerinin kolaylaştırılması, genç kuşakların asimile olmadan içinde yaşadıkları topluma katılımı, siyaset, ekonomi, sivil toplum ve akademide insanlarımızın desteklenmesi gibi çok geniş bir yelpazede gerçekten kıymetli faaliyetler yürüttü, yürütüyor. Avrupa'daki Türk diasporasının karşılaştığı sınama ve tehditler değiştikçe, birliğin faaliyet sahası da genişliyor.

'OMUZLARINIZDA AĞIR BİR YÜK BULUNUYOR'

İslam düşmanlığından ırkçılığa, pek çok tehdidin Avrupa'da tırmandığı bir dönemde sizlerin omuzlarınızda gerçekten ağır bir yük bulunuyor. Çalışmak, daha çok çalışmak, daha fazla gayret etmek zorundayız. Hak verilmez, alınır şiarıyla mücadele tempomuzu biraz daha artırmalıyız. Avrupa Türk toplumu olarak saflarımızı sıklaştırmalı, her zamankinden daha dinamik, daha kuşatıcı ve kucaklayıcı bir anlayışla hareket etmeliyiz. Her zaman söylüyorum, biz nerede yaşarsak yaşayalım milletçe güçlü olmak mecburiyetindeyiz.

'DAHA FAZLA KATKI SUNMANIZI BEKLİYORUM'

Asırlar boyu İslam'ın sancaktarlığını yapmış, tarihi şanlı zaferlerle dolu bir milletin evlatlarına zayıflık yakışmaz, geride olmak asla ve asla yakışmaz. Şu an burada bizimle olan her bir kardeşimin de bu yüksek özgüvenle ve sorumluluk bilinciyle hareket ettiğine ve edeceğine inanıyorum. Sizlerden yaşadığınız ülkelerin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve bilimsel hayatına daha fazla iştirak etmenizi, daha fazla katkı sunmanızı bekliyorum.

'ÇİFTE VATANDAŞLIK ADIMINI OLUMLU KARŞILIYORUZ'

Bugün yaklaşık 7 milyon insanımız Avrupa'da yaşıyor. Avrupalı Türklerin neredeyse yarısı Almanya'da ikamet ediyor. Vatandaşlarımız uzun yıllar haklarını kullanma noktasında sıkıntı çektiler. Opsiyon modeli sebebiyle hakkaniyetli olmayan bir tercihe zorlandılar. Alman makamlarıyla olan görülmelerimizde sizden gelen taleplere göre biz de bu konuda yaşanan sıkıntıları pek çok kez gündeme taşıdık. Almanya'nın uzun yıllar direndikten sonra çifte vatandaşlığı kolaylaştıran düzenlemeleri kabul etmesini şu anda olumlu karşılıyoruz. Bu imkandan yararlanmanız, hak ve eşitlik mücadelenizde sizlere kuşkusuz fayda sağlayacaktır. Bu konudaki müspet yaklaşımımızı geçen hafta Külliye'de misafir ettiğimizi Almanya Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier'e de ifade ettim. Solingen faciasından 31 yıl sonra 25 Mart'ta yine aynı yerde ikisi çocuk 4 kardeşimize yönelik düzenlenen ırkçı saldırıyı gündeme getirdim. Bu saldırının hiçbir karanlık nokta bırakılmadan tamamen aydınlatılması ve sorumluların da mutlaka cezalandırılması gerektiğini kendisine söyledim.

'DAVANIN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ'

Yurt dışında yaşayan onlarca vatandaşını ırkçı teröre kurban vermiş bir ülke olarak bu menfur hadiseler karşısında sessiz kalamayız. Vatandaşlarımızla birlikte soydaşlarımızın haklarını da korumakl, devletimizin asli görevlerindendir. Büyükelçiliklerimizin ve konsolosluklarımızın kapıları sizlere daima açıktır. İnşallah ilgili kurumlarımız vasıtasıyla bu davanın takipçisi olacağız. Tabii burada şu hususu da açık ve net söylemek durumundayım. Nefret suçlarıyla mücadele noktasında Avrupa'da bir ayrım söz konusu. Bu tür olaylarda suçun kendisinden ziyade mağdurun kimliği daha fazla ön plana çıkıyor, daha çok belirleyici oluyor. Antisemitizme karşı gösterilen hassasiyet ne yazık ki İslam düşmanlığı ve ırkçılık kaynaklı saldırılardan esirgenmektedir. Hatta bu suçlar, güvenlik birimlerinin karıştığı NSU cinayetlerinde olduğu gibi dönerci cinayeti denilerek önemsiz hale getirilmeye çalışılıyor.

'ÇOĞU ÖRTBAS EDİLİYOR'

Müslümanlara ve göçmenlere yönelik düzenlenen ırkçı saldırıların çoğunun daha soruşturma aşamasında örtbas edildiğini hepimiz biliyoruz. Kur'an-ı Kerim'i hedef alan terör eylemleri, fikir özgürlüğü parantezine alınarak görmezden geliniyor. Bu tarz çifte standart örneklerinin sayısını çoğaltmak mümkündür. Avrupa'daki gelişmeleri takip eden herkesin kabul edeceği gerçek şudur. Bugün Türk ve Müslüman nefretinden beslenen Neonazi terörü, insanlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Aşırı sağcı akımların, kimi Avrupa ülkelerinde bizzat devlet tarafından himaye edilmesi batı demokrasileri adına tam bir faciadır, utançtır, skandaldır.

Sonraki Haber