Cumhuriyet dönemi Türk romanı

Cumhuriyet dönemi romanı, cumhuriyet devrimlerinin halka anlatılmasında önemli rol oynar. Roman, siyaset ile halk arasında köprü görevini üstlenir, devrimleri yorumlama, açıklama ve savunmayı ana şiar edinir.

Bir ulusun, yüzyıllar boyunca akıp giden yaşantısını, yetiştirdiği yazarların, şairlerin yapıtlarında, yazdıklarında buluruz. Yazarlar, dahil oldukları ulusun, toplumun sözcüleridir aynı zamanda.

İletişim araçlarının kısıtlı olduğu Kurtuluş Savaşı sonrası, kurulan Cumhuriyet uğruna verilen mücadeleleri halka anlatma görevini üstlendi Türk romanı. Cumhuriyet devrimi ve sonrasındaki gelişmeler dönemin gerçekçi toplumcu yazarları tarafından kaleme alındı. Bu yazarların yapıtları, sorunlarını, mücadelelerini umutlarını yazdığı için halk tarafından benimsendi ve çokça okundu.

Özellikle Hasan Ali Yücel’in 1960’lı yılların başında Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra çevirisine ön ayak olduğu dünya klasiklerinden örnekler, Cumhuriyet döneminin romanın gelişmesinde büyük rol oynadı. Köy Enstitülerinin de aktif dönemine denk gelen bu atılım, Türk edebiyatında yeni bir damar yarattı. Köy Enstitülü öğrencilerin sular seller gibi okuduğu bu eserler, onları Türkiye’nin sorunlarını anlatma yolunda büyük katkı sağladı.

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ

Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Cumhuriyet dönemi edebiyatı, Milli Edebiyat'tan ayrılır. Çünkü Millî Edebiyat dönemi yazarları, Cumhuriyet'in ilk yıllarında en önemli eserlerini verdi. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip, Reşat Nuri, Refik Halit ve daha birçoğu Cumhuriyet'in ilk 50 yılına damga vuran yazarlardı. Cumhuriyet'in ilanından sonra yapılan dil ve harf devrimleriyle, Latin harflerinin kullanılmasıyla birlikte, 1920'li yıllarda başlayan edebiyat döneminin bugün hâlâ devam eden edebiyatın başlangıcı oldu.

Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının temelinde İstiklal Savaşı ve Atatürk devrimleri vardı. Şiirler, romanlar, hikâyeler bu iki konu ile doğrudan ya da dolaylı olarak kaleme alındı. Bu dönemden başlayarak gerçekçi anlayışla toplumcu eserler kaleme alındı.

Anadolu'yu tanıma çabası bu dönemin en belirgin özelliklerin biri. Edebiyat artık İstanbul'un sınırlarını aşmış, romanda ve öyküde toplum sorunları gözleme dayanan bir gerçekle yazarların ana konusu haline gelmişti. Böylece halkın her kesimi romandaki yerini de almıştı.

YABAN VE ANADOLU

Yakup Kadri’nin, Anadolu’ya açılışının ürünü Yaban romanıdır. Olaylar, Eskişehir, Kütahya, Simav dolaylarında geçer. Romanda Milli Mücadele yıllarının Anadolu’su verilirken, köyün ve köylünün durumu yansıtılır. Yaban’ı izleyerek Ankara’da da Milli Mücadele yılları ile Cumhuriyet’in ilk yıllarının Ankara’sı verilerek bir kalkınmanın öyküsü anlatılır. Bu yanı ile Yaban, Türk romanında çok önemli bir yere sahiptir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki gözleme dayanan roman, 1930-1940 yılları arasında toplumcu gerçekçiliğe yönelmeye başladığını görüyoruz. Sadri Ertem ve Sabahattin Ali toplumcu gerçekçiliği bilinçli bir biçimde savunan, 1950’den sonra yetişen yazarlara öncülük eden yazarlar oldu.

CUMHURİYET DÖNEMİ

Cumhuriyet döneminde ise Samim Kocagöz önemli bir yere sahiptir. Kocagöz, Kurtuluş Savaşı destanı niteliğinde olan Kalpaklılar ve Doludizgin’i romanlarını belgeler dayanarak kaleme alır. Bu aynı zamanda işgal altındaki topraklardan Kuvayı Milliye’nin doğuşuna, cephelerdeki vuruşmalardan, gerici ayaklanmalara kadar Kurtuluş Savaşı’nın, bir ulusun bağımsızlık için verdiği mücadelenin gerçek destanı olur. Üzerinde yaşadığımız, toprakların neler uğruna korunduğunun, toplu tüfekli düşman ordularına karşı, inancın, iradenin belgelere dayalı romanı olarak tarihteki yerini alır.

Sabahattin Ali’nin ilk romanı olan Kuyucaklı Yusuf, kasaba romanı örneği olarak bir ilk özelliği taşır. Yazar, romanında bir kasabanın toplumsal yapısını, aşk öyküsüyle süsleyerek verir.

Kuyucaklı Yusuf’u izleyerek yayımlanan İçimizdeki Şeytan’da II. Dünya Savaşı öncesi İstanbul’da aydınlar arasındaki değişik yönlerde yapılan tartışmaları, Kürk Mantolu Madonna‘da da bir aydının çevresi ve ailesiyle olan uyuşmazlığı, bu uyuşmazlığın nedenleri verilir.

Mithat Cemal Kuntay tek romanı olan Üç İstanbul’da Abdülhamit’in istibdat yönetiminin son yıllarından başlayarak, II. Meşrutiyet, İttihat ve Terakki ile Mütareke yıllarının İstanbul’unu verir. Bu yılların öteki yazarlarının da genel olarak romanlarında II. Abdülhamit döneminden başlayıp, Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllara değin geçen süreyi konu edindikleri görülüyor.

ROMANDA DENİZ, İSYAN GEÇMİŞ

Halikarnas Balıkçısı Cumhuriyet dönemi romanına ilk kez deniz insanlarının getirişiyle dikkati çeker. Halikarnas Balıkçısı, ilk romanı Aganta Burina Burinata’da küçük yaşta başlayan deniz tutkusunu dile getirirken, Uluç Ali ve Turgut Reis’te Osmanlı İmparatorluğu’nu denizlerde sınırlarını genişletmek için yaptığı savaşları anlatır.

Kemal Bilbaşar, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ve hemen bu yılları izleyen Şeyh Sait isyanı sırasında Doğu Anadolu’yu ele alan Cemo (1966) ve Memo (1968) romanlarıyla tanınır. Bilbaşar, Kölelik Dönemeci’nde Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasındaki Kaynarca Antlaşması’ndan sonraki yıllara döner.

Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste, Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler romanlarında bireyden hareketle, hemen hemen Tanzimat döneminden başlayarak, Milli Mücadele yıllarını da içine alan romanlar yazar.

Abdülhak Şinasi Hisar ise Fahim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz, Ali Niyazi Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği romanlarında, kendisinin de tat alarak yaşadığı, geçmişte kalan yaşayışa duyduğu özlemi dile getirir.

KÖY ENSTİTÜLERİNİN ROMANDAKİ YERİ

Dünyada eşi görülmemiş bir deneyimdir Köy Enstitüleri. Öğrenciler bir taraftan, çevrilen klasikleri sular seller gibi okurken bir taraftan da okulda ders, bahçede tarım, halkevinde piyes, sahnede mandolin, saz, keman öğrenirler. Cumhuriyet ideallerinin yetiştirdiği bireyler olarak; toprağı gasp etmiş köy ağasına, yoksulu haraca bağlamış tefeciye karşı köy rönesansının neferi olurlar…

Hasan Ali Yücellerin, İsmail Hakkı Tonguçların attığı tohum toprağını bulmuştur artık. Bu güçlü eğitimle donanmış genç öğretmenler Anadolu’yu dolaşıp, yeni tohumlar ekme görevindedirler. Onlar hem kendi haklarını hem de işçi sınıfının yandaşı oldukları bilinciyle hareket ederler.

Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Adnan Binyazar, Osman Şahin, Mahmut Makal, Mehmet Baraşaran bu eğitimle Türk romanında yeni bir soluk katarlar.

Fakir Baykurt

KÖY ENSTİTÜLÜ YAZARLAR

Doğduğu yer olan Burdur yöresini romanlarının bir bölümünde yansıtan Fakir Baykurt, Yılanların Öcü romanıyla ün kazanmıştır. Köylü muhtar ilişkisini ele aldığı Yılanların Öcü’nü izleyen Irazca’nın Dirliği, Kara Ahmet Destanı bir Irazca üçlemesi yöre insanın sorunlarını dile getirir.

Kaplumbağalar, Amerikan Sargısı, Tırpan ise Ankara yöresinde geçen romanlarıdır. Bu üç romanı arasında Tırpan, konusu bakımından dikkati çeken bu romanda istemediği zengin bir köy ağasıyla zorla evlendirilen genç kız, alışılagelindiği gibi kendini asmaz; tırpanla, evlendirildiği adamı öldürür.

Talip Apaydın‘ın romanlarını Polatlı, Eskişehir, Beypazarı yörelerinde ve çevre köylerinde geçer. Sarı Traktör romanıyla tanınan yazar bu romanında köylerde başlayan traktör tutkusunu ele almıştır.

Mahmut Makal, Bizim Köy kitabıyla köy gerçekliğin öncüsü olarak kabul edilir.

KÖY ÇIKIŞLI YAZARLAR

Köy çıkışlı yazarlar arasında adı ilk akla gelen Yaşar Kemal, ilk romanı Teneke ile Çukurova’yı yazmaya başlamış onu, alışılmış eşkıya tipini değiştiren İnce Memed I, II, III, IV izlemiştir.

Gözlemlerine dayanarak Çukurova’yı yazarken bir yandan da 1951’de İstanbul’da içine girdiği yeni çevreyi, bu çevrede yaşayan insanları, sorunlarını gözlemlemeyi sürdürmüş, bu gözlemlerin sonucu olarak, İstanbul ve çevresini yansıtan Deniz Küstü, Al Gözüm Seyreyle Salih, Kuşlar da Gitti romanları ortaya çıkmıştır. Son romanı Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (Bir Ada Hikayesi I) ile yeni bir çizgide görünüyor.

Adana yöresinden olan Orhan Kemal de romanlarında yaşadığı yöreyi yansıtmıştır. Baba Evi, Avare Yıllar, Cemile ve Dünya Evi romanlarını büyük ölçüde yazarın yaşamından çizgilerle oluşmuştur.

Eskici ve Oğulları, Devlet Kuşu, Vukuat Var, Hanımın Çiftliği’nde ise yoksulluğun aile yaşayışını etkileyişi ele alınmıştır.

Orhan Kemal

ROMANIMIZIN UNUTULMAZLARI

KEMAL TAHİR, Romanlarının bir bölümünde tarihe yönelen yazarın, ilk romanı Devlet Ana’dır. 13. yüzyıl Anadolu’sunu ele aldığı bu romanı izleyen Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu, Yorgun Savaşçı, Kurt Kanunu, Yol Ayrımı, Hür Şehrin İnsanları tarihsel olaylar bakımından birbirlerini izlerler. Yüzyıldan başlayarak, Cumhuriyet döneminin otuzlu yıllarına gelinir.

Necati Cumalı, Romanlarının korularını kendi yerleşim yeri olan Urla çevresinden almıştır. Bir üçlü oluşturan Tütün Zamanı, Acı Tütün, Yağmurlar ve Topraklar’ın ikinci baskısı Zeliş adıyla yapılmıştır. Bu üç romanında tütün ekicilerinin ve tütün işçilerinin sıkıntılarını yaşam koşullarını, iki gencin birbirlerine duydukları güçlü sevgiyle renklendirerek verir.

Tarık Dursun K., ilk romanı olan Ali Rıza Bey Aile Evi’nden başlayarak İnsan Kurdu, Sabah Olunca, Denizin Kanı, Alçaktan Uçan Güvercin’de emekçilerin yaşayışları ve geçim sıkıntıları üzerinde durmuştur.

Tarık Buğra, Siyah Kehribar”da aydın ve sanatçının, içine düştüğü çıkmazı ve başkaldırışını verir. Küçük Ağa, Küçük Ağa Ankara’da romanlarıyla da Kurtuluş Savaşı’nı yazan yazarlar arasına katılır. Bu iki romanı tamamlar.

Atilla İlhan, Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine Benzemez adlı romanlarıyla, kent insanının yaşamına ve soranlarına eğilir.

Aziz Nesin, bir mizah/gülmece ustası olarak ayrı yer alır Türk romanında. Gülmeceyi daha çok geçim sorunlarına bağlar.

(Aydınlık 100. Yıl Özel Eki'nde yayımlanmıştır.)

100. YIL ÖZEL EKİNE BAYİLERDEN YA DA E-AYDINLIK'TAN ULAŞABİLİRSİNİZ

https://egazete.aydinlik.com.tr/

Sonraki Haber