Cumhuriyet yazarı: Çin ve Rusya’da demokrasi yok, NATO ve AB’de kalmalıyız

ÖRSAN ÖYMEN/ CUMHURİYET GAZETESİ

Öte yanda, bugünkü koşullarda, Türkiye’nin NATO’dan çıkmasını ve AB üyeliğinden vazgeçmesini savunmak da gerçekçi değildir. Türkiye, ekonomi, sanayi, teknoloji, tarım, savunma, demokrasi, laiklik, hukuk, adalet, insan hakları, eğitim, bilim, felsefe, sanat alanlarında dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi olsaydı, bu alanlardaki başarılarıyla bağımsızlığını ve gücünü kanıtlamış olsaydı, NATO’ya da AB’ye de gereksinim duymazdı. Ancak günümüzün koşulları ve Türkiye’nin zayıf noktaları dikkate alınacak olursa, demokrasiyle yönetilmeyen Rusya’ya ve Çin’e umut bağlayarak, AB ve ABD ile ilişkileri koparmak, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırıdır. Türkiye’nin ulusal çıkarları, Rusya ve Çin Bu oyunu bozmanın yolu, telaşla AB’den ve NATO’dan kaçmak değil, AB’nin ve NATO’nun içinde güçlü bir biçimde yer almayı denemektir. AKP iktidarda olduğu sürece, bu olanaksızdır. AKP’siz bir iktidarda da sadece bir olasılıktır. Umudu besleyen ise olasılıklardır.

'ABD'DEN UZAKLAŞTIKÇA İTİBAR ARTIYOR'

İBRAHİM KARAGÜL/ YENİ ŞAFAK

Bence artık terör örgütleri sahipsiz. ABD gücü ile iktidar hesabı yapanlar sahipsiz. Zihinlerini Washington’daki eski iktidar alanlarına kaptıranlar sahipsiz. Kim ABD’den ne kadar uzaklaşırsa o kadar itibar kazanacak. Biden dönemi bu “gerileme”nin hızlanmasından başka bir şey olmayacak.

'ABD ORDUSU TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİNİ KORUYOR'

HASAN BASRİ YALÇIN/ SABAH GAZETESİ

Dünyanın zenginleri listesinde ilk onun sekiz tanesi bu tür teknoloji şirketleri. Hiçbiri emek yoğun şirketler olmadığından istihdam yaratmıyor ve kendilerini bir devlete bağımlı olarak görmüyor. Aksine küresel hegemonyalarını yaymanın peşindeler. Bu uğurda en garanti yol ise Amerikan devlet makinasının gücünü arkalarına almak. Trump ve destekçileri zaten tam da buna itiraz ediyordu. Onlar Amerikan devletini Amerikan vatandaşlarının çıkarlarına göre şekillendirmek isterken bu şirketler Amerikan devletini küresel etkinliklerinin askeri koruyucusu olarak korumak istiyor.

'ÖĞRETMENLER AŞI LİSTESİNDE ÜST SIRADA OLMALI'

NAGEHAN ALÇI/ HABERTÜRK

Sevgili okurlar bu konuda kafa yoran doktorlar ve eğitimcilere listeyi sorduğumda konuştuğum herkesten aynı tepkiyi aldım: Bu mantıkla okulları bahara kadar açmamız zor görünüyor. Şayet çocuklarımızın, bu ülkenin gelecek nesillerinin eğitime kavuşmalarını önemseyen bir ülke isek bu listede öğretmenleri en yukarıya almamız şart. Sayın Ziya Selçuk’a buradan yalvarıyorum. Çocukları alışveriş merkezlerinden, marketlerden, mağazalardan çıkarıp okullarına kavuşturmak için masaya yumruğunuzu vurun, öğretmenleri aşı listesinin en başına yazdırın…

'NORMALLEŞME TAKVİMİNİN ZAMANI GELDİ'

HİLAL KAPLAN/ SABAH GAZETESİ

Günlük aşıya erişim açısından Danimarka ve Fransa'yı geride bırakarak ilk beşe yükseldik. Siz bu satırları okurken, sadece dört gün içinde yaklaşık 1 milyon kişi aşılanmış olacak. Öyleyse artık yavaş yavaş hayatı normale döndürme, bazı uygulama sınırlamaları olsa da tüm iş yerlerini "işlemeye" çağırma zamanı geldi. Aşının yaygınlaşmasıyla birlikte, kontrollü normalleşmeye geçiş için hükümetin bir yol haritası ve takvim sunmasının tam zamanıdır diye düşünüyorum.

ŞAKA GERÇEK OLDU

HİKMET GENÇ/ AKŞAM GAZETESİ

İlk aşıyı sağlık bakanımız oldu. ‘Yanlış yaptı’ diyenler oldu. Mesela, sözde muhalif mor halkalı gazetecilerden biri sordu; “Neden ilk kişi devletin başı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan değil?.. Sebep?..” Sabah programımızda o twiti yorumlarken dedim ki, “Ulan ilk aşıyı Erdoğan olsaydı, bu sefer de; ‘neden ilk önce cumhurbaşkanı aşı oluyor?.. Önce vatandaş olmalı’ derler… Dedim ve hep beraber güldük. Hani güya şaka yapmıştık ya... Asrın villacımız, “Neden önce cumhurbaşkanı aşı oldu, sırasını beklemedi, yeteri kadar aşı yok zaten” dedi… (Kendi kendimize gülmüşüz!.. Zira yaptığımız şaka gerçek oldu.)

Karar vatansever siyasetlerden rahatsız: Ulusalcı istikamette gidiyorlar

MEHMET OCAKTAN/ KARAR GAZETESİ

Kuşkusuz AK Parti iktidarının hukuk ve demokrasi karnesindeki zayıflar, sadece son yaşananlardan ibaret değil. Özellikle son beş yılda farklı düşünen, eleştiren gazetecilerin, siyasetçilerin, sivil toplum temsilcilerinin, aktivistlerin hiçbir kanıt ve belge olmadan tutuklu olarak cezaevinde alıkonulmaları iktidarın ve Türkiye’nin demokratik görünürlüğünü zedelemektedir. Hep dönüp dolaşıp “keşke AK Parti reformist kimliğini kaybetmeseydi” diye hayıflanıyoruz, ama bir gerçek var ki bugün AK Parti “vesayetçi” ve ulusalcı istikamette dolu dizgin ilerlemeye devam ediyor. İyi güzel de AK Parti’yi bu “kör kuyu”ya kim itti? Mesela Boğaziçi Üniversitesi’nin kapısına kelepçe takılmasında “dış güçler”in parmağı olabilir mi? İktidarın uygulamalarını eleştiren, muhalefet eden herkesin “hain” ya da “terörist” ilan edilmesi “üst aklın” oyunu olabilir mi acaba?

Sonraki Haber