Cumhuriyet’in öncü kadınlarından: Nakiye Elgün

‘Bütün harp senelerinde evlâdını, kocasını, malını mülkünü hep vatan için feda etti, boş kalan tarlalarda kendisi çalıştı. Muharebede askere erzak, cephane taşımak, hatta harp etmek yalnız Türk kadınlarında görülen vatanseverlik numuneleridir'

Türkiye’de, kadınların sosyal hayata katılmaları ve kadın hakları mücadelesi esas olarak 1908 İkinci Meşrutiyet ile başlar, Cumhuriyetle sıçrama yaşar.

Kentli kadınların sosyal hayattan dışlanması sonucu seçkin çevrelerde başlayan değişim yayılır. Nice kadın önderler yetişir. Kadınların toplumda bir yeri olmalı, kamusal yaşayışa katılmalı, çeşitli işlere girerek hayatlarını bağımsızca kazanabilmeliydiler. Üzerlerindeki baskı kalkmalı, giyimde özgür olmalı, eğitim olanaklarından yararlanabilmeliydiler. Çok kadınlı evlilik ve erkeğin “boş ol” demesi ile gerçekleşen boşanma kalkmalıydı.

Dönemin kadın hakları savunucularından biri de Balkan, Birinci Dünya, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet döneminde çeşitli görevler üstlenecek olan öğretmen Nakiye Elgün’dür.

1882 yılında İstanbul'da doğan Nakiye Hanım, Mehmet Ali Efendi ile Zeliha Hanımın kızlarıdır. Dört yaşında Rehberi Marifet adlı özel okulda eğitime başlamış, ardından Kız Muallim Mektebi’ne gitmiş, 1901 yılında mezun olduktan sonra on yıl bu okulda edebiyat öğretmenliği yaparken aynı zamanda eğitim alanındaki eksikliklerin giderilmesi konusundaki çalışmalara katkılar yapmıştır.

KADINLARI YÜKSELTME DERNEĞİNİN KÂTİBİ

İkinci Meşrutiyet’ten sonra, 1911 yılında, yeni açılan İnas Mektebine tayin edilmiş, eğitimciliğin yanı sıra sosyal hayatta da aktif rol oynamış, ilk Osmanlı kadın örgütlerinden Teali-i Nisvan Cemiyetlerinde kâtiplik görevinde bulunmuştur.

İnas Mektebi’ndeki görevi sırasında, Maarif Nezareti, kendisinden eğitim kademelerini yenileme çalışmalarında sisteme öncülük edecek bir proje hazırlamasını isteyince “Öğrencilerin gelişmesi için fiziksel koşulların önemli olduğunu gözlemleyip elektriği suyu olan, ısınma sorunu olmayan ve beyaz masa örtülü sıralara sahip sınıflarda eğitim verilmelidir” demiş. Bakanlık lüks olduğu gerekçesi ile projeyi reddedince, bugün Eğitim Bakanlığı olan Maarif Bakanlığı’ndan 1914’de istifa etmiştir.

1917 yılına kadar vakıflardan sorumlu olan Evkaf Bakanlığı’nda vakıf okullarının ıslahı için çalışmalar yapmış, Halide Edip Adıvar ile birlikte Suriye’ye gidip o yıllarda Şam, Kudüs ve Beyrut’ta Türkçe eğitim verecek kız okulları kurulmasına öncülük etmiş, Maarif Nezareti’nin bütün tedrisatı merkezileştirmeye giderek tüm vakıf okullarını Maarif’e devretmesi üzerine artık resmi okul hayatında kendisi için bir görev kalmadığını düşünerek görevinden ayrılmıştır.

1917 yılında, Selanik göçmenleri tarafından kurulan Feyziye Mektepleri Vakfı kurucu müdürlüğü görevine getirilmiştir. Bu süreçte, din dersleri yerine felsefe, mantık ve sosyoloji derslerinin okutulmasını sağlayarak yeni bir eğitim modeli uygulamaya koymuştur. Bu okulun müdürlüğünü on bir yıl sürdürmüş; Beyazıt’taki konağın yetersiz kalması üzerine,1923 tarihinde bu okulu Şişli’ye, Teşvikiye Karakolu karşısındaki Naciye Sultan Konağı’na taşımıştır.

HİLAL-İ AHMER’DEN MİTİNG KÜRSÜLERİNE

Birinci Dünya Savaşı boyunca, Hilal-i Ahmer’de çalışan Nakiye Hanım, savaş sonrası Anadolu’nun işgalini protesto etmek için, İstanbul'da çeşitli mitinglerde dönemin Muallimler Cemiyeti başkanı olarak konuşmalar yapmıştır.

23 Mayıs 1919 günü Sultanahmet Meydanı’ndaki büyük mitingde kalabalığa seslenen konuşmacılardan biridir. Katılmış olduğu bu mitingler siyasal bir figüre dönüştüğü alanlardır.

TÜRK KADININ VATANSEVERLİĞİ

Dönemin yazıları içinde İstanbul ve Anadolu kadınları üzerinde karşılaştırma yapanlar bir hayli fazladır.13 Ocak 1920 günü Sultanahmet’te mevlit ve dua adıyla yapılan toplantıda konuşma yapan Fevziye Mektebi Müdürü Nakiye Hanım, ertesi gün ziyaretine gelen Tasvir-i Efkâr muhabirinin “Anadolu'daki Milli Hareket hakkında düşünceleriniz” sorusuna şu yanıtı vermiştir: “Anadolu’nun vatani meselelerde gösterdiği alâka, bilhassa milli hareketler övülmeye değer. Bu hareketler blöf değildir, pek hayırlı neticeler vereceğinden emin olabilirsiniz. Bilhassa Anadolu kadınlarının milli meselelerdeki vatanperverliği kutsanmaya lâyıktır. Bütün harp senelerinde evlâdını, kocasını, malını mülkünü hep vatan için feda etti, boş kalan tarlalarda kendisi çalıştı. Muharebede askere erzak, cephane taşımak, hatta harp etmek yalnız Türk kadınlarında görülen vatanseverlik numuneleridir. Son İzmir hâdiselerinde vatan için silaha sarılan zeybek kadınlarıyla bütün Türkiye iftihar etse yeridir.”

İstanbul hanımlarının da savaş yıllarında özveride bulundukları, fakat bunun bile “biraz süslü” olmaktan kurtulamadığını belirtmiştir. O,vatan meseleleri karşısında bütün Müslüman ve Türk kadınlarının hiçbir özveriden çekinmeyecekleri, ellerindeki serveti, damarlarındaki kanları, gerektiğinde vatan için harcamaktan bir dakika bile tereddüt etmeyeceklerini görmüştür.

CEMİYETLERDE GÜÇLENEN KADIN

Nakiye Hanım, Kurtuluş Savaşı başladıktan sonra, savaşta kimsesiz yardıma muhtaç aileleri korumak için Şehit Aileleri Yardım Cemiyeti adıyla bir dernek kurmuştur. Tüzüğünde “son savaşta şehit düşenlerin ailelerine mümkün olan her türlü yardımda bulunulması” yer alan derneğinin başında, şehitlerin geride bıraktıkları yetimlerin okullara yerleştirilmesinde önemli işler görmüştür.

Nakiye Hanım, müdürlüğünü yaptığı Feyziye Okulu depolarında, Bartın'dan Anadolu'ya sevkedilen savaş malzemelerinin bir kısmını saklayarak da Milli Mücadeleye destek vermiştir. Şehit Ailelerine Yardım Cemiyeti savaş sonunda görevi bittiği kanısıyla kapatıldıktan sonra Nakiye Hanım da Feyziye Okulları’ndan ayrılmıştır.

Savaştan sonra Nakiye Hanım, Türk Tayyare Cemiyeti İstanbul Şubesi açılışında görev almış ve bu şubenin başkanlığını da yapmıştır.

İktisat ve Tasarruf Cemiyeti Tesisi’nde görev almış ve daha sonra Halkevleri İstanbul Şubesi İdare Heyeti’nde çalışmış,1928'de tekrar eğitim hayatına, İstanbul Kız Lisesi Müdürlüğü’ne tayin edilmiştir.

1930 yılında kadınlara il genel meclisinde seçilme hakkı verilmesi ile siyasete atılmak için istifa ederek, otuz yıllık eğitim hayatını sonlandırmış ve İstanbul Meclis-i Umumi'ye Beyoğlu üyesi olarak girmiştir. Meclis Daimi Encümeni Üyeliği’ne seçilen ilk kadın başkan olmuştur.

Nakiye Hanım, 1930 yılında Taksim Meydanı’nda dünyada ilk kez çocukların da pankartlarıyla eşlik ettiği, “azarlanmamayı, havayı, suyu, güneşi, yalnız yatmayı” talep ettikleri bir çocuk mitingi düzenler ce Çocuk Hakları Bildirgesini okur.

İLK KADIN MİLLETVEKİLLERİNDEN

5 Aralık 1934'de Kadınlarımızın Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkını kazanması ile beşinci, altıncı ve yedinci dönem Erzurum Milletvekili olarak görev yapmıştır. İlk genel seçimde seçilen,17 kadın vekil ile birlikte özellikle kadın hakları, eğitim, sağlık, ekonomi, dış politika üzerine çalışmalar yapmıştır. Aktif siyasete 1946 yılında son verse de çalışmalarını ömür boyu sürdürmüş ve 23 Mart 1954’te yaşamını kaybetmiştir.

Nakiye Elgün, eğitmenlik yaptığı dönemde ve siyaset hayatında, özellikle kız çocuklarının eğitilmesi konusuna öncelik vererek, Osmanlı’nın son döneminde başlayan eğitim çalışmalarının Cumhuriyet döneminde daha da ileriye taşınmasını sağlamıştır. Gazete ve dergilerde, kadın erkek eşitliği konusunda birlikte savaş verilmesi gerektiğini açıklayan birçok röportajı yayınlanmış, eşitliği gerçekleştirmek için özellikle kız çocuklarının eğitime ve öğretime katılması için büyük çaba göstermiştir.

Nakiye Elgün’ün Cumhuriyet eğitimi bayrağını, daha da yükseltme sorumluluğunun bilinciyle, değerli anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

Sonraki Haber