Denge değil dengesizlik

FERİT İLSEVER / VATAN PARTİSİ MERKEZ KARAR KURULU ÜYESİ

Türkiye-Rusya-Ukrayna Dışişleri Bakanları, 10 Mart'ta Antalya'da bir araya geldi. Daha sonra Çavuşoğlu sırasıyla Moskova ve Kiev'i ziyaret etti.

Ağırlıklı olarak iktidar çevrelerinde "Denge politikasının", ABD ve NATO'nun "hegemonyal" girişimlerine karşı bir savunma yöntemi olarak geliştirildiğini görüyoruz. Bunlara göre, Türkiye, Asya ülkeleriyle de ilişkilerini geliştirerek bir Doğu-Batı dengesi kurabilir ve NATO'nun saldırganlığını göğüsleyebilir. Bu iddianın son örneğini Tacettin Kutay'ın Akşam Gazetesi'ndeki önceki günkü yazısında gördük. Sayın Kutay yazının son bölümünde, NATO'dan çıkmamızı isteyenlere verdiği şu cevapla, "Denge politikasının" yanlışlığını bütün açıklığıyla gözler önüne serdi: "Denge politikamızı yitirdiğimiz anda, iki taraftan birine eşit olmayan bir ortaklıkla dahil oluruz."

Önce şunu belirtelim; sayın Kutay'ın sözünü ettiği "iki taraftan biri", yani ABD ve NATO, bütün ülkeleri ve insanlığı tehdit eden dünyanın en büyük emperyalist gücüdür. Diğeri ise, bu tehdide karşı mücadele eden, Asya merkezli dünya ülkeleri. Tabii, ABD Derin Devleti Gladyo, dünya çapındaki örgütlenmesiyle, başta Avrupa ülkeleri, dünyanın birçok ülkesini de saflarında tutabiliyor. Dünyanın birinci nesnel gerçeği bu.

İkincisi ise, Gladyo saldırganlığına karşı bütün insanlığın ayağa kalkmaya başladığı gerçeğidir. Evet, altını çiziyorum, "İkinci tarafın" en önemli özelliği, öyle "Taraflar arasında denge" vb. değil, "Ayağa kalkmak"tır.

Bu gerçekleri görmeden, "İki taraftan birine eşit olmayan bir ortaklıkla dahil olmak" sözünün de anlamı kalmıyor. Çünkü, yukarıda özetlediğim nesnel dünya gerçeğinde "Eşit olmayan ortaklık" sadece Gladyo merkezli birinci taraftadır. "Hegemonya" dediğimiz yerde ne eşitlik, ne de ortaklık olur. Yoktur da zaten. Bu merkezin başını çektiği "NATO ortaklığının" başlıca amacı, "ortak" diye bünyesine kattığı başta Avrupa ülkeleriyle diğerlerini ve bölgemizi denetim altında tutmaktır. Buna karşı isyan ise, başta NATO üyeleri, bütün insanlığın en doğal hakkıdır, görevidir. NATO'dan çıkmak ise, bu hak ve görevin en acil adımı olup, zaten dağılmakta olan bu saldırgan örgütün çöküşünü hızlandırır.

NESNEL GERÇEKLİK ÖNCÜ TUTUMLA HAYATA GEÇİRİLİR

Gerçek eşitlik ve ortaklık ise, sadece ikinci tarafta, Asya merkezli çağdaş dünyada yer bulmaktadır. Çünkü bu ülkelerin hepsi ABD emperyalizminin tehdidi altındadır ve bu tehdide karşı bir araya gelmek zorundadırlar. Böyle olunca da, ortak tehdide karşı ortaklık ve Gladyo'nun dayattığı eşitsizliğe karşı eşitlik, bu ülkelerin en temel ihtiyacı olmaktadır. Bu nesnel gerçeği vurgulayınca, bu ülkelerin hepsinin kayıtsız şartsız "eşitlik" ve "ortaklık" temelinde ilişkiler geliştirdiğini söylemiş olmuyoruz. Kuşkusuz bunların bazılarının da bu ilkeleri zedeleyen yanlış uygulamaları vardır. Temelde olması gereken nesnel ihtiyaca vurgu yapıyoruz ve bunun da giderek gerçekleştiğini görüyoruz. Bu alanda en başarılı örnek ÇHC'nin, bu ülkelerle ilişkilerinde esas aldığını açıkladığı "ortak yatırım", "eşitlik", "kazan kazan" ilkeleri boş sözler değil. Bu ilkeleri ÇHC hayata geçiriyor ve çağdaş dünyamızda hızla güçlendiriyor.

Bizim daha yüz yıl önce gerçekleştirdiğimiz bu olgu da bütün insanlığa, nesnel zorunluluğun ancak bir öncü tutumla hayata geçirileceğini ve giderek güçleneceğini bir kez daha gösteriyor. İşte bugün Türkiye'mizin en temel sorunu budur; öncülük. Nesnel olarak bulunduğumuz tarafı, "tarafsızlık", "denge" siyasetleriyle örtmeye kalkarsanız, başta kendimize ve dostlarımıza en büyük zararı verir, ABD Emperyalizmi'nin ekmeğine yağ sürersiniz. Bu yanlışı emperyalizme karşı "İkinci İstiklâl Savaşı" ve "Ekonomik Kurtuluş Savaşı" verdiğimiz koşullarda yapmak ise, en vahim hata. Büyük önderimiz M. Kemal Atatürk'ün İstiklâl Savaşı'mızla, Cumhuriyet'in kuruluşundaki öncü ve örnek tutumuna en çok ihtiyaç duyduğumuz koşullardayız.

Şimdi bu "denge siyasetine başarılı bir örnek" olarak gösterilen son olay, Rusya'yla Ukrayna arasında yürüttüğümüz diplomatik çalışma oldu. Diplomasiyi her ülkeyle, ya da ülkeler arası ilişkilerde sürdürürüz. Ancak diplomasideki başarıyı da bulunduğumuz nesnel tarafla ilgili tutumumuz belirler. Rusya'nın, ABD Emperyalizmi'nin Ukrayna üzerinden kendisini kuşatmasına karşı verdiği mücadelede dengesiz bir şekilde Ukrayna'nın yanında yer alırsanız, Türkiye'nin güvenliği yanısıra, diplomatik ilişkilerinizi de daha baştan zedelersiniz. Ne yazık ki, AK Parti Hükümeti'nin de yaptığı budur.

Yine de hükümetin, ABD'nin Rusya'ya yaptırımlarına katılmaması iyi olmuştur. Bu tutumun, Türkiye'nin, bolgemizin temel ihtiyacı ve gerçeği anti emperyalist mevziye kararlı ve tutarlı bir şekilde yerleşmesi yönünde bir adım olmasını dileriz. Hep söylediğimiz gibi, bunun için de önceliğimiz, bütün milletimizi birleştirecek üreticilerin milli hükümenin derhal kurulmasıdır.

Sonraki Haber