Deniz anlaşmasının önünde engel yok

Türkiye-Mısır arasında üst düzey karşılıklı mesajlar geldi. Fakat Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne taraf olmaması üzerinden, iki taraf arasında deniz sınırı çizilemeyeceği iddia edildi.

Türkiye, Adalar Denizi'ndeki haklarına ters düştüğü gerekçesiyle sözleşmenin tarafı değil. Fakat deniz hukuku bir örf ve adet meselesidir. Türkiye sözleşmeyi imzalamasa da, Mısır'la anlaşmasının önünde bir engel yok.

Türkiye'den Mısır'la ilişkilerin düzeltilmesine yönelik en üst seviyede verilen mesajlar, Mısır tarafından da olumlu karşılandı. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri, iki ülke halkları arasındaki kadim dostluk bağlarına dikkat çekerek, "Eğer Türkiye'den Mısır'ın prensipleri ve hedeflerine uygun gerçek adımlar gelirse, ilişkilerin normale dönmesi için temeller atılabilir" mesajını verdi.

Mısır istihbarat kaynakları da Türkiye'nin işbirliğini görüşmek için bir toplantı önerdiğini bildirdi.

Bu toplantıda başta diplomatik ilişkilerin yeniden üst seviyeye çıkarılması olmak üzere, iki ülke arasında bir deniz yetki alanı antlaşması imzalanması gibi önemli konuların ele alınabileceği değerlendiriliyor.

MISIR'DAN 10 ŞART İDDİASI

Diğer yandan Türkiye'nin Mısır'a yönelik olumlu mesajları Mısır basınında da geniş yer buldu. Mısır gazetesi el Vatan'ın Yazı İşleri Müdürü Ahmed El Hatib, Kahire'nin diplomatik gerilimin düşürülmesi için Ankara'dan '10 şartı' olduğunu ileri sürdü. Bu şartlar içinde Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)'ni uygulamaktan Yunanistan ve Güney Kıbrıs'la anlaşmaya, Libya ve Suriye'den çekilmekten Körfez Krallıklarından özür dilemeye ve Müslüman Kardeşler üyelerini tutuklayıp yargılamaya kadar bir dizi madde bulunuyor.

El Hatip, birinci şart olarak şöyle yazıyor: "Uluslararası hukuk kuralları olmadan iki taraf arasında deniz sınırı çizilemez. Türkiye’nin uluslararası deniz hukukuna uyacağını taahhüt etmesi gerekmektedir. Ankara, şimdiye kadar bu yasayı (BMDHS) imzalamayı veya tanımayı reddetti."

Her ne kadar El Hatip'in kaleme aldığı şartlar Mısır Hükümeti'nin resmi görüşünü içermese de, daha önce de başka ülkelerce dile getirilen bu tezviratı incelemek gerekiyor.

DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMESİ NEDİR?

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, denizlerdeki rejimin belirlenmesine ilişkin 157 devletin katılımı ve üç ayrı komite şeklinde yürütülen 9 yıllık çalışmalar neticesinde hazırlanmış kapsamlı bir metin. 320 madde ve 11 ekten oluşan nihai sözleşme metni, 10 Aralık 1982 yılında Montego Bay’de (Jamaika) kabul edildi. Mevcut durumda sözleşmeye taraf olan ülke sayısı 168. Aralarında ABD, İsrail, Kolombiya, Peru, Venezuela ve Türkiye gibi ülkelerin yer aldığı yaklaşık 30 ülke ise sözleşmeye taraf olmadılar. Türkiye'nin sözleşmeyi imzalamamasının en büyük nedeni ise; sözleşmenin 309’uncu maddesine göre; devletlerin sözleşmeyi bir bütün olarak kabul etmesi zorunluluğundan kaynaklanıyor. Türkiye'nin ise 309. madde yanında sözleşmenin 5 maddesine daha şerhi bulunuyor.

TÜRKİYE NEYE İTİRAZ EDİYOR?

Türkiye, sözleşmenin tarafı olmadığı gibi, "ısrarlı itirazcı" pozisyonunda bulunuyor. Çünkü sözleşmenin 3, 33, 74, 83 ve 121. maddeleri, Adalar Denizi özelinde incelendiğinde hakkaniyet ilkesine açık şekilde ters düşüyor. Bu maddeler içinde, Adalar Denizi'nde 12 mil karasuyu rejiminin uygulanabilmesi gibi Türkiye'nin "savaş nedeni" saydığı hükümler bulunuyor. Nitekim bu maddelerden doğan anlaşmazlıkların da Uluslararası Adalet Divanı'na gittiğinde özel koşullara göre değerlendirildiği ve sözleşme hükümlerinin boşa düştüğü görülüyor.

Peki Türkiye'nin anlaşmayı imzalamaması, deniz hukuku kurallarına aykırı hareket ettiği anlamına mı geliyor?

TÜRKİYE DENİZ HUKUKUNA AYKIRI MI DAVRANIYOR?

Uluslararası hukukun en eski konularından biri olan deniz hukukunun temelini örf ve adet hukuku oluşturuyor. Bugün sözleşme hükümlerinin pek çoğu da artık örf ve adet hukukuna dönüştüğü için, Türkiye'nin de riayet ettiği teamüller içinde yer alıyor. Zaten Türkiye, sözleşmenin oluşturulması sürecine aktif olarak katılarak önemli katkılarda bulunmuş bir ülke. Şerh koyduğu maddeler dışında sözleşmeye oldukça sıcak bakıyor. Ayrıca Türkiye'nin itiraz ettiği maddelerin de Uluslararası Adalet Divanı ve Tahkim Mahkemelerinde Türkiye'nin tezine paralel ele alındığı görülüyor. Yani özel durumlarda hakkaniyetli çözüm belirleyici oluyor. Dolayısıyla Türkiye, Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne aykırı hareket eden değil, sözleşmenin hakkaniyetli şekilde uygulanabilmesi için çaba sarf eden bir ülke konumunda bulunuyor.

SÖZLEŞMEYİ İMZALAMAYANLAR ANLAŞMA YAPAMAZ MI?

Mısırlı gazetecinin iddia ettiği gibi, Türkiye ile Mısır arasındaki bir anlaşma için Türkiye'nin Deniz Hukuku Sözleşmesi'ni imzalaması gerekmiyor. Türkiye, sözleşmenin tarafı olmasa da bu sözleşmede belirlenen haklarını hukuk önünde kullanabiliyor. Nitekim bugüne kadar anlaşmayı imzalamayan pek çok ülke, anlaşmayı imzalayanlarla deniz yetki alanlarını belirlediler. Örneğin sözleşmenin tarafı olmayan İsrail, imzacı olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile 2010 yılında Münhasır Ekonomik Bölge Antlaşması imzaladı.

MISIR DA TÜRKİYE'NİN İTİRAZLARINI KABUL EDİYOR

Diğer yandan Türkiye ile Mısır arasındaki deniz sınırında sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir sorun bulunmuyor. Türkiye'nin itirazları Yunanistan'ın adalarına tanıdığı maksimalist deniz alanları ile ilgili. Zaten Mısır da Yunanistan ile yaptığı kısmi anlaşmada Türkiye'nin tezlerine uygun olarak Meis Adası'nı yok sayıyor. Dolayısıyla iki ülkenin anlaşabilmesi için sözleşmeyi dayatmak oldukça anlamsız.

Sonraki Haber