Devlet biziz! Din eğitimini biz veririz
24 Kasım Öğretmenler Gününde, İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi’nin makamındaydık. Kutlamalar, çiçekler, telefonlar arasında Aydınlık’ın sorularını yanıtladı, yayımlamak bugüne kısmet oldu
İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi, 2 yıl aradan sonra bu yıl Ağustos ayında tekrar görevine döndü, hızlıca kaldığı yerden işe koyuldu. Dr. Yahşi’nin yeni görev zamanı, tartışmalı ÇEDES projesinin başladığı ve yeni müfredat programının gündemde olduğu döneme denk geldi. Dahası, İzmir ÇEDES kapsamında sayısal olarak ‘manevi danışman’ unvanıyla en çok din görevlisi atanan iller arasında sayıldı. İlimizin bir başka sorunu da okullardaki uyuşturucu ve uyuşturucuyla mücadele olunca sorularımız ve merak ettiğimiz konular birikti. Söylentileri ve iddiaları bir kenara koyup Müdür Bey’le görüşmek ve bizzat kendisinden dinlemek istedik. Kırmadılar, kabul ettiler. Teşekkür ediyoruz ve kısa ama yoğun geçen sohbetimizi aktarıyoruz.
GÜZEL BİR MÜFREDAT OLACAK
İlk sorumuz müfredat oldu. Aralık ayı ortasında açıklanacak yeni program, geçen hafta Türkiye Maarif Vakfı’nın düzenlediği 3. İstanbul Eğitim Zirvesi’nde de tartışıldı. Zirveyi ve yeni müfredatı sorduk, yorum yapmadı, “Milli Eğitim Bakanlığı ve Talim Terbiye Kurulu bu konuda çok ince ve hassas bir çalışma yapıyor. Tüm kesimleri tüm görüşleri, velilerden öğretmenlerden öğrencilere varana kadar çok hassas bir çalışma sonucunda böyle bir sadeleşmeyle tüm toplumun önüne çocuklarımızın istifade edeceği ana unsurları asla ihmal etmeden güzel bir çalışmayla sonuçları ortaya koyacaklar. Bakanlığımızın bu çalışması her sese kulak veriyor, Sayın Bakanımızın demokratik katılımcı bir anlayışla güzel bir müfredat açıklayacağına yürekten inanıyoruz” demekle yetindi.
FETÖ MALLARI ENGELLİLERE
İkincisi uyuşturucu belasıydı. İzmir’de bazı semt okullarında madde kullanımı ve satışının tehlikeli boyutlara vardığı iddialarını sorduk Müdür Beye. “Yeşilay’ı İzmir’de kuran kişi benim” diye söze başladı, FETÖ ve özel eğitim başlıklarıyla devam etti:
“Ben FETÖ’den 187 tane kurum kapattım. Bu kurumların kahir ekseriyetini devletin kurumlarına verdim. Benim için engellilerin eğitimi çok önemli. Sırada bekleyen otistik spastik, işitme, görme, hafif, orta ağır bir tane öğrencimiz yok. Arabayla götürüyoruz, öğlen yemeğini de veriyoruz, 2-3 kişilik sınıflarda bu engelli öğrencilerimizin eğitim ve öğretimini yapıyoruz. Yetmiyor, kanser hastası veya çok ciddi bir hastalığa müptela olmuş veya ortopedik rahatsızlığı olan çocuklar da var. Ben izmir Milli Eğitim Müdürü olarak o eve o hastaneye her branşta öğretmen gönderme yetkisine sahibim. Anayasal olarak göndermek zorundayım. Bizim israf edecek ıskartaya çıkaracak bir tane öğrencimiz, çocuğumuz yok.”
Peki uyuşturucu bağımlılığı? Bununla mücadele ne durumda? CKD’nin kampanyası devam etse mi? Sorularına ise şu yanıtı aldık: “Uyuşturucu ne demek? Sadece uyuşturucu değil, teknoloji bağımlılığıyla alakalı mücadele etmemiz lazım. Bu konuda da çok ciddi çalışmalarımız var. Robotik kodlama ve yazılımla alakalı valimizle birlikte acayip bir çalışma için. Bütün okullara robotik kodlamayla ilgili sınıflar kuruyoruz. Anaokulundan liseye varana kadar robotik kodlamayı ele alacağız. Biz çocukları teknolojik bağımlılığından, madde bağımlılığından korumak için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Jandarmaya, emniyete yürekten teşekkür ediyorum. Çünkü göz açtırmıyorlar. Okullarımızın etrafında koşuyorlar. Bize destek veriyorlar ama biz 60 bin çalışanımızla birlikte Milli Eğitim ailesinde 800 bine yaklaşan öğrenciyi her gün ağırlıyoruz. Burnu kanamadan haftanın 5 günü uğurluyoruz evlerine…”
VE SIRA ÇEDES PROJESİNDE
İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Yahşi’ye son olarak ÇEDES’i sorduk. Hiç itirazı ya da endişesi yoktu, devlet eliyle din eğitimi konusunda anayasayı işaret etti:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti din eğitimini Anayasanın 24. ve 42. Maddeleri net bir şekilde ortada! Din eğitiminin devlet eliyle verildiği zaman daha sağlıklı, daha sıhhatli olduğumu düşünüyorum. Çocuklara din eğitimini ve temel değerlerini vatan, millet aşkını, gazilik, şehitlik kavramını ve bu ülkenin sevdasını devletin eliyle verilmeli! Devletin anayasal hak olarak çocuklarımıza bu bilgiyi, öğretim ve eğitimi de kendi eliyle vermesinin çok sağlıklı, doğru olduğu kanaatindeyim ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunu vermeye çalışıyor. Burada zorunlu olanlar, seçmeli olanlar var. Seçmelilerle ilgili olarak belli vatandaşımız ‘ben asgari düzeyde temel dini bilgileri benim çocuğumun bilmesini istiyorum’ diyorsa onu sağa sola göndermiyorum. Devlet olarak bana gel diyorum. Benim öğretmenim var, en sağlıklı, en doğru, en net, en güncel bilgiyi ben devlet olarak sana vermek zorundayım!”
İDARE MİLLİ EĞİTİMİN ELİNDE
‘Hocam çok kritik bir şey söylediniz’ diye sözünü kestik. İşin içinde Milli Eğitim dışında Diyanet İşleri de var. Din Bilgisi öğretmenleri yerine din adamları derse girecek… Çok başlı bir idare yok mu? Çocuk iki farklı eğitim arasında kalmayacak mı? Dr. Yahşi, öyle bir tehlike olmadığını söyledi, “Milli Eğitim uhtesinde yapıyoruz! Dün de yaptık yarın da yapacağız!” diye konuştu ve şöyle devam etti:
“Biz devletiz. Biz devlet olarak bunu vermek zorundayız. Vatandaş bunu istiyor ve ben vereceğim! Halk, vatandaş çocuğuna gerçekten bu konuda bilgi verecekse vatandaşa ben bunu veriyorum demeliyim. Seni oraya buraya gönderiyorum demenin bir anlamı yok. Türkiye Cumhuriyeti devletinde bu konuyla ilgili devletin sorumlulukları nettir.”
Din eğitiminin yanısıra öğretim ilkelerine ilişkin de şu mesajları verdi:
“Biz iddia sahibiyiz. Biz bu ülkeyi altın tepsi içinde almadık. Biz çocuklara akademik başarıyı sağlarken Çanakkale'de nasıl bir mücadele verildiğini, İzmir'de Hasan Tahsin'in nasıl kurşun sıktığını, Atatürk’ün buradan Yunanı nasıl denize döktüğünü… Bunları bilmeden bu çocuklara akademik bilgiyi vermenin bir anlamı var mı sizce? Kurtuluş Savaşını anlatacağız. Dumlupınar’ı, Sakarya'yı, mücadeleyi anlatacağız. Psikolojik dirençlerinin güçlü olmasını anlatacağız. Biz bu ülkenin güzelliğini, tarihini anlatacağız. Şuurlandıracağız.”
İZMİR’DE İDDİALIYIZ
Dr. Ömer Yahşi, lisansını M.Ü. İlahiyat Fakültesi’nden almış ama eğitim yolculuğu Sosyal Bilimler, Adalet, Kamu Yönetimi, İş Güvenliği, Uluslararası İlişkiler alanlarındaki akademik çalışmalarla sürmüş. Daha önce öğretmenlik ve idarecilik yanısıra Kadıköy ve Beyoğlu ilçelerinde Milli Eğitim Müdürlüğü yapan Yahşi, 5 yıl İzmir İl Eğitim Müdürlüğünü yapmış ve 2 yıl aradan sonra göreve dönmüş bir eğitimci. Bu kadar uzun süre emek verdiği İzmir’de başlıca hayalinin ne olduğunu sorduk. “İzmir'in çocukları, Türkiye Cumhuriyeti devletinin şarkısını ilelebet payidar ve bahtiyar kılacaklar” dedi ve devam etti:
“Müdürlüğümün en kıymetli, en değerli, en onurlu gördüğüm tarafı özel eğitimle ilgilidir. İddia ederim, İzmir’de sırada bekleyen bir tane öğrenci yok! 79 tane özel eğitim okulumuz, sırada bekleyen binlerce öğrenci vardı. Açıkta bir tane öğrenci kalmadı. Hepsini okullarımızı alıyoruz. Gelemeyene öğretmen gönderiyoruz. Bu benim için çok önemli. İkincisi, çok başarılı nitelikli okullarımız var. Bugün fen liselerimiz İstanbul ve Ankara'yı bile geçmiş durumda. Çok iddialıyız. Mesleki eğitimde de iyiydik ama daha da ileriye gideceğiz. Sektöre çok ciddi anlamda eleman vereceğiz. Sektör bana geliyor diyor ki, benim buna ihtiyacım var. Ben gidiyorum. O sektörün istediği yerde sınıf açmak için uğraşıyorum. Okulu resmen oraya taşıyorum.