Opera ve Bale’de millî eserler neden geri planda

Devlet Opera ve Balesi’nin repertuvarında milli eserlerin geri planda tutulması tepkilere yol açtı. Piyanist Hüseyin Sermet ve Besteci-Yazar Ekrem Ataer, bir Türk ekolünün gelişmesi için Tanzimatçı, Batıcı anlayıştan kurtulmak gerektiğini söyledi

Devlet Opera ve Balesi’nin bu sezonki repertuvarı belli oldu. Repartuvarda özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir’de milli eserlerin geri planda tutulması ve temsillerinin sınırlandırılması tartışmalara yol açtı.

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan “Harika Çocuk Yasası”yla yurt dışında eğitim görme hakkı kazanan Piyanist Hüseyin Sermet ve Besteci-Yazar Ekrem Ataer, kültür ve sanat alanında milli sanat çizgisinin hâkim olması için özellikle devletin sanat kurumlarının bu duyarlılıkla hareket etmesi gerektiğine dikkat çekti.

TÜRK EKOLÜNÜN OLUŞTURULMASI ŞART

Hüseyin Sermet

Milli sanat çizgisinin oluşması için yapılması gerekenleri açıklayan Hüseyin Sermet, bir Türk tarzının oluşması gerektiğini söyledi. Batıcı zihniyetin milli sanatın önüne geçtiğini kaydeden Sermet, eserlerin de yetersiz olduğunu dile getirdi:

“Opera, Bale, Senfoni ve diğer tüm dallarda mûsıkimizin "MİLLÎ" olabilmesi yâni bir Türk tarzının (Ekolünün) zuhur etmesi şart. Şimdiye kadar verilmiş eserlerin ciddî bir kısmı, maalesef, terbiyeli bir kelime seçimiyle, yetersiz! Çalgılama tekniklerimiz hâlâ 19.asır sonu ile 20. asrın en başı arasında sıkışmış durumda ve Stravinski gibi üstatların eserlerini nazar-ı dikkate almadan bunu söylüyorum.”

GENÇ VE YETENEKLİ BESTECİLER MİLLİ KİMLİĞİNE YABANCILAŞTI

Genç ve yetenekli bestecilerin kendi milliği kimliğine yabancılaştığı tespitini yapan Sermet, milli olmayan hiçbir tarzın bir üsluba dönüşemeyeceğini kaydetti.

Sermet, “Kendimize, yâni öz kültür, geçmiş ve geleneklerimize bakış açımız ise, utanarak yazıyor ve söylüyorum, herhangi bir "Batılı"nın hafif müstehzi ve aşağılayıcı hâlinde tezâhür ediyor. En korkunç olansa, bu arkadaşların bunların farkında olamayacak şekilde kendilerinden koparılmış olduklarının bilincinde olamamaları ve bu seviyelerde sürünmeleri. Genç ve kâbiliyetli bestecilerimiz ise, genelde, küresel bir genel üslûbun parçası hâline dönmüş durumdalar.

Sebepleri çok, sonuçlar vahim! Doğru idâre edilmezse ki kesinlikle o şekilde idâre edilmiyor, sonuç ancak… "Bu" olur. Millî olmayan, olamayan hiçbir üslûp tarz oluşturmaz. Bakınız Rusya, Macaristan vs. Tüm bunları ayrıntılı bir şekilde îzah edebilirim fırsat olursa. Yazarak ve kısa zamanda bu kadarla yetinelim.” ifadelerini kullandı.

TANZİMAT ANLAYIŞINI SÖKÜP ATALIM

Ekrem Ataer

Besteci-Yazar Ekrem Ataer, Batıcı zihniyetin Tanzimat döneminden günümüze kadar sanatın içine işlediğini ve bu anlayışın artık değiştirilmesi gerektiğini belirtti.

Ulusal Bayramlarda nutuk atmakla milliyetçi ve vatansever olunamayacağını belirten Ataer, “Her yıl büyük bir iştahla Devlet Opera ve Balesi’ni merak ederim. Hangi konserler, hangi bale gösterisi var, hangi tiyatrolar var diye. Opera, Bale ve Senfoni Orkestrası’nda milli bir sanatı desteklediğimiz söylenemez.

"Nerede bizim yerli bestecilerimizin eserleri? Yok mu? Var. Ama o duvarı geçemiyorsunuz. Bu Tanzimat’tan günümüze kadar, hangi süreç olursa olsun temel bir eksen var. Aeort damarı gibi kalbimize girmiş. Bu damar kalkmıyor. Talat Sait Halman yapmak istedi, dünyayı zehir ettiler.” dedi.

Devlet müziğinin bir sınıfın müziği olarak algılanması yüzünden milli eserlerin engellendiğini kaydeden Ataer, “Burada bir problemimiz var. Devlet Müziğinin bir sınıfın müziği olarak algılanması saçmalığı yüzünden repertuvarın bir tarafı Almanya’da, bir tarafı Avusturya’da, bir tarafı Rusya’da. Hiçbiri bizim topraklarımızda değil. Bizim çok yetenekli bestecilerimiz var bunların önünü artık açın. Bayramlarda nutuk çekmekle bu iş olmuyor. 140 yıllık tolerans yeter.” diye konuştu.

MİLLİ ESERLER ÖNE ÇIKMAYACAKSA NEDEN FESTİVAL YAPILIYOR?

Aspendos, Bodrum, İstanbul ve Efes festivallerinde Mercan Dede’nin Güldestan adlı eseri dışında hiçbir yerli esere yer verilmedi. Öte yandan edinilen bilgiye göre Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, düzenlenecek olan Opera ve Bale Festivali’nde “Muhteşem Süleyman” adlı eserin gösterilmesini istedi.

Ancak bunun yerine 19-20 Eylül tarihleri arasında ABD’li yazar Fitzgerald’ın romanından uyarlanan “Muhteşem Gatsby” eserine yer verildi. Bugüne kadar Devlet Opera ve Balesi’nde en azından bir büyük Türk eserinin gösterilmesine özen gösteriliyordu.

TAKLİT İÇİN DEĞİL ÇAĞDAŞ BİR MEDENİYET İÇİN KURULDU

Türkiye’de sanat kurumlarının kuruluşu 19. yüzyıla dayanmaktadır. 1826’da kurulan Muzıka-i Hümayun 1924’te Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti adını alır. Daha sonra ise Atatürk’ün de isteğiyle 1932 yılında Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası adını aldı.

Türkiye'de çok sesli müziği yayma, tanıtma, sevdirme, Türk bestecilerin eserlerini yurt dışında seslendirmeyi amaçlamaktadır. Devlet Tiyatroları ve Devlet Opera ve Balesi de benzer amaçlarla kurulan kurumlar arasında yer aldı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sanat kurumlarını inşa etmesinin amacı kendisinin de söylediği gibi çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma amacını taşıyordu.

Sonraki Haber