'Devlet üretimi planlasın gerekirse ortak da olsun'
66 ülkeye kedi kumu ihraç eden Ünyeli firmanın CEO'su Turgay Ömür, devletin üretimin planlama aşamasında olması gerektiğini söyledi
Dünya’da ve Türkiye’de evcil hayvan sektörü gün geçtikçe büyüyor. Evcil hayvan ihtiyaçlarının, üretiminden pazarlanmasına ve bunların yanında önemli bir istihdam sektörü. Kedi kumu üretimi ve pazarlaması bunlardan sadece bir tanesi. Kedi kumu üretimi ve pazarlamasında dünya sıralamasında üçüncü, Türkiye’de ise ilk sırada yer alan Bentaş-Bentoit firmasının CEO’su Turgay Ömür ile üretimi ve Türkiye ekonomisini konuştuk.
Yeminli mali müşavirsiniz ama uzun süredir kedi kumu üretimi ve ihracatı yapıyorsunuz. Nasıl girdiniz bu sektöre?
Ben eski maliye bakanlığı müfettişiyim. Yaklaşık 13 sene kadar Maliye Bakanlığı’nda çalıştım. Daha sonra istifa ederek yeminli mali müşavir oldum. Ünye’de bir Belçikalı firmaya danışmanlık yapmaya başladım. O firma kedi kumu üreten bir firmaydı ama sektörde başarılı olamadı. Biz dedik ki acaba bu işi yapabilir miyiz? Kurucu ortak olarak ben Ünye’de bir firma ile beraber başlangıçta 6 aile bu şirketi kurduk. İki yıldan beri 2 ailenin elinde. Türkiye’nin ihracatına katkımız olsun, Türkiye’ye seçkin, özgün bir ürün kazandıralım diyerek yola çıktık. Yolun sonunda 13 yıldır pazarlama yapıyoruz.
KİLDEN ÜRETİLİYOR
Neyden üretiyorsunuz bunu?
Bentonit madeninden üretiliyor. Yani halkın anlayacağı adıyla kilden. Her kil bentonit değildir ama her bentonit bir kildir. İçindeki elementin yoğunluğuna bağlı olarak maden sınıfına giriyor. İçindeki element oranı yüzde 50’nin üzerine çıkarsa buna bentonit madeni diyoruz. Bizim Ünye Fatsa bentonitleri de yüzde 60-90 arasında bu elemente sahip. Mesela kil daha çok çanak çömlek yapımında kullanılır ama bentonit olduğu zaman sanayide girmediği yer yoktur. Petrolün çıkarılmasından tünellerin yalıtılmasına kadar pek çok alanda kullanılıyor. Biz de bunu kedi kumu olarak değerlendirdik ve şu anda 66 ülkeye kedi kumu olarak ihracat yapıyoruz.
İTHALATI ÖNLEMEYİ AMAÇLADIK
Kedi kumunun Türkiye’deki tüketimi ne kadar?
Başlangıçta 10 bin ton olan Türkiye’nin tüketim kapasitesi yıldan yıla değişmeye başladı. Hayvan severler artmaya başladı. İnsanların yalnızlaşmasıyla beraber evlerde beslenen hayvan sayısı giderek arttı. Aynı zamanda son bir yıldır pandemi bu süreci anormal derecede hızlandırdı. Geçen yıl sattığımız kedi kumu 40 bin ton. Bunun rakip firmaları, ithalatı derken Türkiye’nin tüketimi 70 bin tonun üzerinde.
ALTINCI TESİSİ KURUYOR
Türkiye’ye katkısı ne oluyor bunun? İhracatınız ne kadar?
İhracatımız 100 bin tonun üzerinde. Toplam üretimimizin yüzde 80’ini ihraç ediyoruz. Geçen seneki miktarsal artışımız yüzde 50 civarında oldu. İhraç ediyoruz ama üretimimiz yetmiyor. Geçen sene kurduğumuz tesisimiz bile yetmedi. Geçtiğimiz yıl yüzde 50 kapasite arttırdık. Şu anda o kapasite doldu üç aydır yok satıyoruz. Şimdi Ünye'de dördüncü tesisimiz de nisanın başında devreye girecek. Dördüncü tesisimizle beraber seneye yüzde 30’luk bir büyüme hedefliyoruz.
Elinizdeki madenler yetecek mi?
Yetmeyecek. Nevşehir’de bir madenimiz daha var onun işletme izninin alınmasını bekliyoruz. Bir ay içerisinde o da çıkacak. O çıktığı zaman yazın yeni proje yapacağız. Nevşehir ve Kayseri arasında bir tesis daha kuracağız. Sadece Ünye’de dört tesisimiz var, Ankara’da bir tesisimiz var. Nevşehir’le beraber inşallah altı tesisimiz olacak. Almanya’da sadece büyük market zincirlerine 6 milyon kutu ihraç ettik 2020 yılında. Bu sene yaptığımız sözleşmelerle sadece Almanya pazarın 8 milyon kutu 40 bin tona yakın ürün satacağız.
TARIM YATIRIMLARI HIZLANMALI
Bu koşullarda biraz Türkiye ekonomisini konuşalım isterseniz. Nasıl görüyorsunuz Türkiye’nin ekonomik gidişatını?
Tabii ki devletimizin yatırım olarak büyük projeleri var ama üretim olarak çok daha fazla desteklenmesi gerekiyor. Özellikle de tarım alanında yatırımların hızlanması gerekiyor. Yani önce tarım sanayisinin kalkınması lazım. Tabii ki her sanayi çok önemli ama pandemi de gösterdi ki kendi kendine yeterlilik çok daha önemli. Bu konuda, Türkiye makarna, un vs. bunlarda çok önde. Dünyanın en büyük makarna üreticilerinden bir tanesi Türkiye’dir. Ancak biz ne yapıyoruz sadece buğdayla ilgili değil çilekten de nasıl üç ürün yaparız, patatesten ne yapabiliriz? Mesela fındık. Trabzon’da bir tane çikolata fabrikası var mı; yok. O tarz şeylerin kurulması lazım.
Türkiye’nin bu konuda bir geriliği mi var?
Geriliği var demeyelim de Türkiye daha iyisini yapabilir diyelim.
Yapmamasının nedeni nedir?
Yapmamasının nedeni yöresel teşviklerin iyi planlanamaması. Yani eğer Ordu, Giresun, Trabzon’da fındık varsa bence Sakarya’ya teşviğin fındık alanında verilmemesi lazım. Fındıkla ilgili teşvik Doğu Karadeniz’de olması lazım. Çayla ilgili fabrika kurulacaksa Rize ve Giresun’dan başka bir yere kurulmaması lazım. Elma ile ilgili bir fabrika kurulacaksa Amasya’da kurulması lazım ya da nerelerde üretiliyorsa oraların pilot bölge olarak uygulanması lazım. Tekstilci geliyor Ordu’daki 6. bölgede tekstil fabrikası kuruyor. Bunun altyapısı yok ki. Oraya her şey yine İstanbul’dan geliyor. Onu İstanbul’dan almanın bir faydası yok. Orada çikolata fabrikasına önem verelim. Her yerin ya madeni ya da tarımsal kaynağı var kendine özgü.
SORUN PLANLAMANIN OLMAMASI
Bu nasıl olacak?
İşte sorun orada. Planlamanın olmaması. Eskiden bizim Devlet Planlama Teşkilatı’nın beş yıllık planları vardı. Şimdi bu planlar kaldırıldı. Devletin hiç planı yok mu; yine var. Biliyorum ben, demir çelik cevheri genelde Rusya’dan ya da Kanada’dan gelir ama Siirt civarında büyük bir demir çelik hammaddesini üretmek üzere bir tesis kuruluyor. Bu tür Türkiye’nin büyük kalem ithalatlarını nasıl önlerizin çalışmaları var. Bütün bunlar yapılırken mikro çalışmalar da yapılması lazım. Herkesin müteşebbis olma şansı var. Mandıracılık mesela. 50 hayvanla başlayıp birkaç yıl içerisinde 5 bin hayvana çıkarabiliyor onu. Biz burada tarım ve hayvancılığı besleyerek aslında müteşebbisi de yaratmış oluyoruz. Bunu turizmde becerdik aslında. Şimdi tarım ve hayvancılıkta ileri seviyelere getirmemiz lazım.
YETER Kİ PROJE ÜRETELİM
Tüketim ekonomisi ya da hazırcılık, ithalata dayanan ekonomi Türkiye’yi nereye getirdi?
Bizim firmamızın o yönde de çalışmaları var. Türkiye bugüne kadar kimyasal gübrelerle geldi ve bu toprağı ağırlaştırdı. Ağır metallere maruz kaldı toprak. Yine sulamada salma sulama denilen tekniklerin hala uygulanması hoş bir şey değil. Damla sulama vb. tekniklerde geliştik ama bunu daha ileri noktaya getirmemiz gerekiyor. Bu konuda da yine devletimizin projeleri var. Bizim özellikle toprağı zenginleştiren daha doğal gübrelere ihtiyacımız var. Böyle projeleri devletimizin bize sunması lazım. Devletin planlama aşamasında olması lazım. Gerekirse ortak olarak gelmesi lazım. Ben devletin yüzde 100 bir işi alıp gitmesini istemiyorum çünkü insanın olduğu yerde menfaatler devreye giriyor. Devlet orada katalizör olacak yani bir şirkete belli bir yüzde ile girecek sadece o şirketin projeyi doğru yapıp yapmadığını, parasını doğru kullanıp kullanmadığını görmek ve ona destek olmak adına orada olacak. Ortak da olsun karını alsın zaten vergiden de payını alacak. Yeter ki proje üretelim.