Devrim ve direnişin öncüsü kitaplar

Filistin günlerdir bir direniş destanı yazıyor. Tarihte devrimler direnişlerle gelir. Her direnişin akışına yön verenlerin, esin kaynağına ihtiyaçları vardır. Kuşkusuz edebiyat da bunlardan biridir

Her devrim ve direniş toplumsal bilince dayanır. Direniş ve devrim için yola çıkanların tarihin akışına yön verebilmeleri için esin kaynaklarına ihtiyacı vardır. Toplumsal hareketlerin en önemli esin kaynaklarından biri de kuşkusuz edebiyattır. Çünkü edebiyatın en yaratıcı alanı toplumsal hareketlerdir. Bu organik bağ, devrim, direniş, isyan, başkaldırı ve benzerlerine öncülük eden kitapların tam listesini hazırlamak ise zordur. Çünkü bu liste uzayıp gider. Direniş ve devrimlere öncülük etmiş, öykülerinin kaleme alındığı, teorilerinin geliştirildiği kitaplardan bir demet derledik.

KOMÜNİST MANİFESTO- KARL MARX - FRİEDRİCH ENGELS

Karl Marx ve Friedrich Engels’in Komünistler Birliği’nin programı olarak kaleme aldıkları Komünist Manifesto, Şubat 1848’de, tüm Avrupa’nın devrimci ayaklanmalarla çalkalandığı bir dönemde, Londra’nın küçük bir basımevinde basıldı. Bilimsel sosyalizmin kitlesel siyaset sahnesine çıkışının ilk ciddi işareti olan Komünist Manifesto, yayımlandığı günden bu yana en çok okunan ve en çok tartışılan toplumsal ve siyasal metinlerden biridir. Tarihteki bütün sosyalist ve komünist partilerin programlarının temelini oluşturdu. Dünyanın ve milyonlarca insanın yaşamının değişmesinde belirleyici bir rol oynadı. Modern çağda başka hiçbir siyasal hareket, döneminin toplumsal, ekonomik ve sınıfsal koşullarını kavrayışındaki derinlik, çözümleyişindeki gözü peklik ve üslubunun gücü bakımından, Manifesto’yla kıyaslanabilecek bir metin ortaya çıkaramadı.

NASIL YAPMALI? - NİKOLAY ÇERNİŞEVKİ

Roman, Rus köylü komününe dayanan, ancak endüstriyel üretime yönelik olan küçük sosyalist kooperatiflerin kurulmasını savunur. Yazar, entelektüellerin görevinin Rusya'daki emekçi kitleleri kapitalizmi atlayan sosyalizme giden bir yolda eğitmek ve yönlendirmek olduğu fikrini destekler. Kitabın çerçevesi, devrim için çalışmaya karar veren ve hayatlarındaki her şeyi amansızca davaya tabi kılan ayrıcalıklı bir çiftin hikâyesinden geçiyor. Bu bakımdan roman, Rus İmparatorluğu'nun erken sosyalist yeraltı dünyasının ideali haline gelen münzevi ve ölüme adanmışlık için bir kılavuz haline gelmiştir. Küçük rolüne rağmen romandaki karakterlerden biri olan Rakhmetov, Rus radikalizminin felsefi materyalizminin ve asaletinin bir sembolü haline gelmiştir.

ANA - GORKİ

Kitabın ana karakteri olan "Pelage" veya bir başka deyişle "Ana", kendisini sürekli döven işçi kocasının ölümünden sonra oğlu Pavel ile baş başa kalır. Bir süre sonra oğlunu, o kasabadaki kavgacı/geçimsiz gençlikten farklı olarak olgun bir kişiliğe bürünürken bulur. Bir süre sonra evleri kitaplarla dolmaya başlayınca Ana, oğlunun gizli yaşantısını merak eder. Pavel, anasını sosyalizm ile ve ezilen işçi/köylü sınıfının burjuvalarla olan çatışmasıyla tanıştırır. Pavel, artık her gün şehirden arkadaşları ile kendi evinde toplanıp sorunu çözmek için uğraşır. Bunun yanında fabrikadaki işçi hayatı üzerine konuşup bildiriler hazırlarlar.

TOM AMCA'NIN KULÜBESİ - HARRİET BEECHER STOWE

Tom Amca’nın Kulübesi hem dünya edebiyatının klasiklerinden biridir hem de yarattığı toplumsal ve siyasi fırtınalarla ABD tarihine damgasını vurmuş bir romandır. Amerikan toplumunun kölelik konusundaki utanç verici tutumunu acımasızca yargılayan ve siyahların yaşadıkları acıları ayrıntılarıyla gözler önüne seren yapıt 1852’de yayımlandığında büyük tepki almıştı. Amerika’da kölelik kurumunun kaldırılmasında büyük rolü olduğu söylenen bu kitap köleliğin korkunçluğunu, ahlaki ve dinî açıdan yanlışlığını, özgürlüğü elinden alınmış insanın çaresizliğini dile getirir. Yazıldığı dönemin koşulları içinde değerlendirilmesi gereken romanda yazar, köleliği beyazların sorunu olarak ele almış, kölelerin çektiklerini ön planda tutmuş, Tom Amca başta olmak üzere bütün zencileri ahlaklı, yumuşak huylu, inançla donatılmış kişiler olarak yansıtmıştır.

GERMİNAL - ÉMİLE ZOLA

19. yüzyıl Fransa’sında maden işçileri ve onların direnişini anlatan Germinal, başkaldırının ve işçi sınıfının en önemli temsillerinden biridir. Latincede tomurcuk, filiz anlamına gelen kelimeden türeyen Germinal, o dönemde maden işçilerinin birçok anlamda umudu olmuştur diyebiliriz. “Şimdi bulutsuz gökyüzünde gururla parlayan nisan güneşi doğurmaya hazırlanan toprağı ısıtıyordu. Toprak ananın besleyici sinesinden yaşam fışkırıyor, tomurcuklar patlayarak yeşil yapraklara dönüşüyor, tarlalar boy veren otlarla ürperiyordu. Tohumlar şişiyor, yukarı doğru uzanıyor, sıcağa ve ışığa ulaşma ihtiyacıyla toprağı çatlatıyordu. Taşan özsular fısıltılar çıkararak akıyor, çatlayan tohumlardan öpücük sesleri yayılıyordu. Arkadaşların kazma sesleri sanki yüzeye iyice yaklaşmışlar gibi giderek daha da belirginleşiyordu.”

BAŞKALDIRAN İNSAN - ALBERT CAMUS

Sanat ve başkaldırı ancak son insanla birlikte ölecektir. İsyan kavramının ve devrimin iki yüz yıllık tarihini tutan Başkaldıran İnsan, aynı zamanda insan doğasını, düşünce akımlarını, onların toplumu ne şekilde etkilediğini; soyut ve somuta, var olana ve olmayana karşı niçin başkaldırmak gerektiğini merceğe alıyor. Bunu yaparken Fransız Devrimi'ni, önderlerini ve cinayetlerini, devrimden tiranlığa evrilen süreci de inceleyerek başkaldırıyla devrimi karşılaştırıyor, “başkaldırma” düşüncesini felsefi ve pratik sonuçları bakımından çözümleyerek bu iki sonucun birbirlerini nasıl etkilediklerini gösteriyor.

FRANSA’DA İÇ SAVAŞ -KARL MARX

"Komün'ün gerçek sırrı şuydu: O, özünde, bir işçi sınıfı hükümeti, üretenlerin mülk edinen sınıfa karşı mücadelesinin sonucu, emeğin iktisadi kurtuluşunun gerçekleşmesini sağlayabilecek olan en sonunda keşfedilmiş siyasal biçimdi.” 1852'de kendisini Fransa'nın imparatoru ilan eden Louis Bonaparte 1870’te Prusya'ya açtığı savaşta esir düşmüş, ülkede cumhuriyet ilan edilmiş, burjuva siyasetçileri tarafından bir “ulusal savunma” hükümeti kurulmuş ve Paris, Prusyalılar tarafından kuşatma altına alınmıştı. Hızla bir “ihanet” hükümetine dönüşen ve başkentin Prusya'ya teslim edilmesi için çaba harcayan iktidara direnen halk, 18 Mart 1871'de Paris'in yönetimini eline aldı. Karl Marx, Fransız Üçlemesi'ni oluşturan eserlerinden sonuncusu olan Fransa'da İç Savaş'ta, tarihteki ilk işçi sınıfı iktidarını, yani Paris Komünü'nü ortaya çıkaran koşulları, Komün'ün siyasal ve toplumsal önlemlerini ve yıkılmasının nedenlerini çözümlüyor.

DÜNYAYI SARSAN ON GÜN -JOHN REED

Amerikalı gazeteci ve sosyalist John Reed'in 1917 yılında Rusya'da gerçekleşen, kendisinin de bizzat tanıklık ettiği Ekim Devrimi'ni anlattığı kitabının adıdır. Dünyayı Sarsan On Gün, 1917 Sovyet Devrimi'ni olanca canlılığıyla yansıtan bir anlatıdır. Devrimi günbegün izleyen Amerikalı gazeteci John Reed bir tarihçi titizliğiyle, belgelere dayanarak kurar yapıtını. Bu kitabı eşsiz kılan, başkaldırının açığa çıkardığı yaratıcı enerjiyle kaleme alınmış olmasıdır. Öyle ki baş döndürücü bir ivmeyle gelişen onca olay; gazete haberleri, polemikler, telgraflar, çağrılar ve bildiriler bir solukta okunmaktadır.

MOSKOVA ÖNLERİNDE - VOLOKOLAMSK ŞOSESİ

İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi ordusu, Polonya, Danimarka, Norveç ve Fransa’yı işgal etmiş, Kuzey Afrika’ya yönelmişti. Asıl hedefinin Sovyetler Birliği olduğunu yıllar önce yazdığı Kavgam’da ilan eden Hitler, tüm bu işgallerin bunun bir ön hazırlığı olduğunu ifade ediyordu. Nitekim 1941 Haziran’ında Nazi ordusu, tarihin en geniş çaplı askerî harekâtı sayılan ünlü Barbarossa Harekâtı’na kalkışmış, Almanlar Sovyet topraklarına girerek Moskova’ya doğru ilerlemeye başlamıştı. “İşgale karşı vatan savunması”nın yanı sıra “faşizme karşı sosyalist direniş”in epik destanı Moskova Önlerinde, bu tarihî günleri anlatır.

EYLEMCİLER- JEAN LAFFİTTE

Fransa’da Nazi işgaline karşı direnişin, komünist hareketin ve toplumcu gerçekçi edebiyatın önemli isimlerinde Jean Laffitte, “Rezistans”ın tam ortasından yazdığı bu anı-romanda okurları, Paris’in sokaklarından Gestapo’nun zindanlarına ve toplama kamplarına götürüyor.

Ortaya insanı mücadeleye çağıran, nefes kesici bir anlatı çıkıyor. Okuru yakın tarihin karanlık sokaklarında dolaştıran, dehşet dolu zindanlara atılan insanların hikâyelerini hatırlatan, taş ocaklarında ölesiye çalıştırılmanın ve aç bırakılmanın gerçekliğini bütün çıplaklığıyla anlatan bu sarsıcı romanda, insan olmanın onurunu koruyarak ve mücadeleyi son nefesine kadar sürdürerek karanlıkları aydınlığa çevirmenin ve zindanları yıkmanın olanaklarını da görüyoruz.

Sonraki Haber