Devrimciliğimizin köklerinde Jön Türkler, gericilerin köklerinde 2. Abdülhamid vardır

HİKMET ÇİÇEK

7 ülkeden 40 torun geldi. Sultan 2. Abdülhamid'in ölümünün 100. Yıldönümü. 7 ülkeden gelen 40 torun, Abdülhamid'in kabrini ziyaret etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi anma etkinlikleri düzenlendi. Sultanahmet Camii'nde sabah namazı kılındı. Namazın ardından Hanedan ailesi vatandaşlara çorba dağıttı. TRT özel yayın yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da etkinliklere katıldı, Abdülhamid’i öven bir konuşma yaptı.

Devrimciler için de gericiler için de geçerli bir kural vardır: Geçmişi olmayanın geleceği de olamaz!

Devrimciliğimizin köklerinde Jön Türkler vardır, İttihat ve Terakki vardır. Türkiye'nin 150 yıllık milli demokratik devrimi, Genç Osmanlılarla, Jön Türklerle, Enver Bey’lerle, Talat Paşa’larla başlıyor. Gericilerin köklerinde Abdülhamid vardır.

'İTTİHATÇI OLMAYAN YA SARAY DALKAVUĞU YA İŞBİRLİKÇİYDİ'

Hem Batıcı aydınlar hem de Abdülhamid hayranı sağcı aydınlar Jön Türk düşmanı olduklarını gizlemiyorlar. Jakoben olan her şeye karşıdırlar. Türkiye tarihinin devrimci birikimi ve geleneği, onlar için kurtulunması gereken ağır bir yük gibidir. Abdülhamit övgüleri bu yüzdendir.

Sultan Hamid’e karşı 1908 Devrimi’ni yapan kuşağı düşünün. Zaten o kuşakta, İttihatçı olmayan aydın bulmak neredeyse imkansızdı. İttihatçı olmayan asker ya da sivil aydın ya Saray’ın dalkavuğu ya da yabancı devletlerin işbirlikçisiydi.

'SUYUN ÖTE TARAFI'

Sultan Hamid, “Ben Manastır’dan değil, Selanik’ten ürkerim” derdi! Selanik, İttihat ve Terakki'nin beyni ve kalbi, imparatorluğun en canlı limanıdır. Avrupa’dan gelen "muzır evrak" (yasak yayın) ülkeye buradan dağıtılır. Selanik, 'suyun öte tarafı’dır. Osmanlının Batı’ya açılan penceresidir. Osmanlı topraklarına Batı’dan gelen devrimci fikirler, bu limandan yayılır. “Selanikli Mustafa”nın doğduğu yerdir orası.

BİR ÖRGÜT DOĞUYOR

İstanbul’da Sarayburnu’nda Demirkapı’da olan Mektebi Tıbbiye-i Şahane’de kurulan bir örgüt, gelecekte ülkenin hayatını değiştirecekti: “İttihadı Osmani.” Sadece ülkenin mi? Bir hanedanın da hayatını değiştirecekti. Şimdi çorba dağıtan hanedanın!

İttihadı Osmani, Askeri Tıbbiye Mektebi öğrencilerinden İbrahim Temo, Harputlu Abdullah Cevdet, Kafkasyalı Mehmed Reşid, Bakülü Hüseyinzade Ali ve Diyarbakırlı İshak Sükuti tarafından 1308 (1889) tarihinde kurulmuştu. Cemiyeti kurma kararının, Demirkapı'daki eski Tıbbiye Mektebi odunluklarında yapılan bir toplantı sırasında verildiği yazılır. Cemiyetin kitabet (katiplik) görevini Şerafettin Mağmumi Bey yapıyordu.

Mektebi Tıbbiye-i Şahane öğrencilerinin 1889 yılında kurdukları İttihad-ı Osmani Cemiyeti, Sultan Hamit rejimine karşı kurulan bir öğrenci derneğidir. Örgüt, Askeri Tıbbiye sınırlarını kısa zamanda aşacak Harbiye, Baytariye, Mülkiye, Bahriye, Topçu ve Mühendislik okullarına yayılacaktır.

Tarık Zafer Tunaya’nın deyişiyle, “Bir iç dinamik simgesi olarak asıl İttihat ve Terakki 1906’da Selanik’te 3. Ordu subaylarının girişimiyle kurulacaktır.”

İşte bizim tarihimiz oralardan geliyor!

NEDEN JAKOBENİZ?

Jön Türkler, Fransız Devrimi’ne ve özellikle Jakobenlere büyük hayranlık duyardı. Osmanlı- Türk aydınlarının düşüncelerinde en büyük etkiyi Fransız Devrimi (1789) yapmıştır. Bu etkilenme “Yeni Osmanlılar” ile başlamıştır. Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi aydınlarımızdaki özgürlükçü, eşitlikçi ve meşrutiyetçi yaklaşımının kaynağında bu büyük devrim vardır.

Aynı etkilenme Jöntürklerde de devam etti. Tıbbiye ve Mülkiye’nin genç öğrencileri, boş zamanlarında okul yönetiminden gizlice Danton, Marat, Robespierre gibi devrimci kişilikleri canlandırdıkları oyunlar oynarlardı. Fransız Devrimi’nin ünlü sloganı “Liberté, Egalite, Fraternite” “Hürriyet, Musavat, Uhuvvet” olarak adlandırılmıştı. 1908 devrimini, Marseilles marşı ile kutlamaları da bu yüzdendir. Türk aydınları açısından Fransız İhtilali’nin en fazla ilgi duyulan döneminin “Jakoben diktatörlüğü” dönemi olması ise dikkat çekicidir.

Gericilerin Jakoben düşmanlığı da buradan gelir!

Abdühamid’in ölümünün 100. yılıymış. Peh!

Sonraki Haber