Devrimle adına kavuşan şehir: Beijing
1 Ekim 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla işgal güçlerinin verdiği 'Peiping/Peking' adından kurtulan Beijing, Çin’in kültür ve tarih dolu başkenti
Beijing çok geniş bir alana yayılmış, büyük bir şehir. Öyle ki haritanızın ölçeğini kontrol etmeden gideceğiniz yerin yakın olduğunu düşünerek yürümeye başlarsanız, saatlerce yürümek zorunda kalabilirsiniz. Beijing ana caddeleri sağlı sollu 5’er şerit, ayrıca bisiklet şeritleri var. Caddelerde karşıdan karşıya geçmek zaman alıyor, sakın İstanbul usulü yola atlamaya kalkmayın, ortada kalıverirsiniz.
Her türlü araç dışında milyonlarca bisikletli ve motosikletlinin de trafiğe çıktığı Beijing trafiği çok yoğun ve yorucu. Beijing’e ilk kez 1995 yılında Birleşmiş Milletler 4. Dünya Kadın Konferansı’na katılmak üzere gitmiştim. Çok taksi vardı, taksimetrelerde yazan miktarı ödeyip karşılığında fiş alıyorduk, “bahşiş” kabul etmiyorlardı. Son gidişimizde ise “kara” taksilerin çoğaldığını ve “turist” olarak kandırılma riskimizin arttığını gördük.
Taksi şoförleriyle anlaşmak kolay değil, mutlaka yazılı olarak kaldığınız otelin adını, adresini, telefonunu yanınızda bulundurun. Beijing metrosu çok modern ve şehir içinde ulaşımı müthiş kolaylaştırıyor. Üstelik metro ve belediye otobüsü biletleri ucuz. Ancak işe gidiş ve dönüş saatlerinde çok kalabalık oluyor. Bazı duraklarda kırmızı kolluklu gönüllüler hem trafiğin akışına hem de yolculara, çocuklara iniş binişte yardımcı oluyorlar.
RUHUMUZU DİNLENDİREN PARKLAR VE BAHÇELER
Beijing tertemiz parklar ve çiçekli bahçelerle dolu genelde temiz bir şehir. Halkın kullanabileceği çok fazla açık alan var. Her yaşta insan akşamları park ve bahçelerde yanlarında taşıdıkları radyolarından yükselen nağmelerle dans ediyor. Bu gelenek nasıl gelişmiş bilmiyorum ama çok yaygın, izlemesi de birlikte dans etmek de çok zevkli. Bir de açık alanlarda grup halinde yapılan tai-chi sporu çok yaygın. Tai-chi vücudu yormadan esnek tutmaya yarayan geleneksel bir Çin sporu, sabah işe gitmeden, öğlen iş molalarında her yerde topluca yapılıyor. Parklarda Çin daması oynayan müzik yapan, sohbet eden, termoslarında taşıdıkları yeşil çayı içen o kadar çok “yaşlı” Beijingli gördük ki, emekli olduğunu düşündüğümüz bu insanların kendi akıl ve fiziksel sağlıklarına katkı yapacak etkinlikler yapmasına hayran kaldık.
Halk etkinlikleriyle şehrin yeşil alanlarına sahip çıkarken, şehrin yöneticilerinin de buna saygı gösterdiği anlaşılıyor. Gözlerimizi ve ruhumuzu dinlendiren yeşil alanlar, dinlenirken dahi bir şeyler yapan saygılı insanlar, bu şehri sevmek için yeterli. Ayrıca şehrin çok planlı, düzenli, kendi geleneksel dokusuna, Çin tarzına uygun geliştiği ve modernleştiği de açıkça görülüyor. Bu gökdelenlere dahi yansımış. “Batı”lı 40-50 katlı gökdelenlerde özgün Çin tarzı bir öğe kullanılarak, örneğin koruyucu bir ejderha, turna kuşu, bir desen, modern “Çin” tipi gökdelenler haline getirilmiş. Geleneksel dokunuşlarla kopyacılıktan uzak modern ve özgün bir mimari tarz yaratılmış, doğrusu gayet hoş olmuş.
ŞEHRİN KALBİ TİANANMEN MEYDANI
Beijing’in tam ortasındaki Tiananmen Meydanı, dünyanın en büyük alanı! Çok etkileyici, tam 440.000 m2 büyüklüğünde, uzunluğu 880 metre, genişliği 500 metre. Yapımı 1417 yılında Ming hanedanlığı zamanında başlamış, son halini ise 1958 yılında almış. Aslında bu meydanın tarihi hem Beijing’in hem de Çin’in isyan ve antiemperyalist mücadelesinin bir özeti gibi! Bugün “Yasak Şehir” olarak bilinen imparatorluk sarayı da bu alanda olduğu için Cizvitlerden işgalcilere tüm hesaplaşmalar hep bu meydanda yapılmış! İngiliz ve Fransız birlikleri 1860 yılında şehri işgal ettiklerinde burada tam imparatorluk sarayının karşısında kamp kurmuşlar. Ama bu sarayı yakmayı planlarken vazgeçip imparatorun yazlık sarayını yakmışlar, yağmalamışlar. 1898-1901 yıllarındaki Batılıların “Boxer/Boksör ayaklanması” dediği “Adalet ve Uyumun Yumrukları” örgütünün önderliğinde ayaklanan halka karşı işgal güçleri orduları da atlarıyla bu meydana yerleşmiş.
Çinliler kendilerine karşı birleşen 8 düvele karşı ayaklanmışlar. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya-Macaristan, ABD, Japonya ve Rusya’nın oluşturduğu 8’li ittifak gücü ayaklanmayı kanla bastırmış. Ardından tüm Beijing’i talan etmişler. Öyle ki bir yıl boyunca İngiliz elçiliğinde pazar günleri hariç her gün açık artırma yapılmış ve Çin’in yağmalanan kültür varlıkları satılmış. Amerikan diplomat Herbert Squiers ise yağmalanan kültür varlıklarını tren vagonlarına doldurup kaçırmış. Ama gün gelir devran döner hesabı 1 Ekim 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu da bu meydanda ilan edilmiş.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Mao’nun anıt mezarı gibi, 19. ve 20.yüzyılda hayatını kaybeden devrim şehitleri anısına yapılmış 38 metre yüksekliğindeki “Halkın Kahramanları Anıtı” da Tiananmen Meydanı’nda bulunuyor. Mao’nun anıt mezarı meydanın en çok ziyaretçisi olan yeri. Her zaman çok uzun kuyruklar oluyor. Ülkenin dört bir yanından gelen aileler, kadınlar, erkekler, işçiler, köylüler, öğrenciler yoğun güvenlik kontrollerinden geçtikten sonra kristal bir lahit içerisinde yatan Mao’nun mumyalanmış bedeni önünde saygı duruşunda bulunmak üzere içeri alınıyor. Lahit önünde durmak, oyalanmak yasak! Tiananmen Meydanı’ndaki devasa bir göndere her sabah gün doğumunda ve her akşam gün batımında dev bir bayrak çekiliyor. Bayrak töreni de sabah akşam yüzlerce kişi tarafından izleniyor.
996 yılında inşa edilen ve halen ibadet edilen Niujie Cami’sinden Çin Seddi’ne çok geniş bir kültür, tarih, mücadele yelpazesinde gezmekten büyük zevk aldığım bir şehir Beijing.
Beijing’in mi Pekin mi?
Beijing Çince (bei-kuzey, jing-başkent) kuzey başkenti demek, şehrin Çin’in kuzeyindeki konumunu vurguluyor. Şehir yüzyıllar boyunca farklı adlarla anılmış.
Marco Polo’nun Cambulac dediği şehre farklı hanedanlar döneminde Youzhou, Zhongdu, Dadu, Shuntian, Peiping ve Yanjing adı verilmiş. Peiping Çince kuzey barışı anlamına geliyor. Nanjing’in (Çince güney başkenti demek) başkent olduğu dönemde iç savaşlarla ve işgallerle sarsılan Çin İmparatorluğu’nda 1928’de kuzeyde barış sağlanınca bunu vurgulamak için şehre Peiping adı verilmiş. Japon işgalcileri şehre “Pekin” derken İngiliz ve diğer batılı işgalciler “Peking” demiş. 1949 yılında komünistlerin yönetimi ele geçirmesinden sonra ise şehrin adı hemen Beijing olarak değiştirilmiş. Çinliler haklı olarak işgali çağrıştıran Peking/Pekin ismine karşılar ve kendi başkentlerinden bu şekilde bahsedilmesini aşağılanmak olarak görüyorlar. Ankara 20 Haziran 1990’dan bu yana Beijing ile kardeş şehir. Dileriz Ankara’da kardeşine emperyalistlerin taktığı adla değil gerçek adıyla seslenir.
Eski Yazlık Saray-Yuanmingyuan
Beijing’in kuzeybatısında yer alan “Eski Yazlık Saray” üç devasa bahçesiyle tam 3,5 km2 büyüklüğünde. 1707 yılında yapımına başlanan yazlık sarayın tapınakları ve gösterişli binaları Çin sanatının nadide örnekleriyle süslüymüş, her yeni imparator döneminde yapılan eklemelerle saray daha da ihtişamlı bir hale getirilmiş. Ta ki 1860 yılında yakılıp yıkılana kadar. 1856 yılında İngiliz konsolosun kışkırtmasıyla ayaklanan Çinliler Avrupalılara saldırmaya başlayınca emperyalistler bunu fırsat bilmiş. İngiliz ve Fransız birlikleri Batılıların Kanton dediği Guangzhou’dan yola çıkarak ülkeyi işgal etmeye başlamışlar. İkinci Afyon Savaşı olarak bilinen bu savaşta Beijing’i de işgal ederek Tiananmen Meydanı’na yerleşmişler. 1860’da Çin’deki Britanya Yüksek Komiseri olan Lord Elgin, İmparator Xianfeng’in emriyle 2 İngiliz diplomat, The Times gazetesinden bir gazeteci ve 20 Hintli askerin öldürülmesini bahane ederek 3500 askeriyle imparatorun yazlık sarayını deyim yerindeyse başına yıkmış! Yağmalamış ve yakmış! Saray parkıyla birlikte 3 gün sönmeden yanmış. Bu sarayın hemen batısında yer alan diğer yazlık sarayında yıkıldığını ama orasının imparatoriçe Cixi tarafından savunma bütçesi kullanılarak onarıldığını bir not olarak ekleyelim.
Beijing’de son dönemde yapılan yenileme çalışmalarında “Eski Yazlık Saray”ın yeniden inşası gündeme gelmiş. Halkın yoğun protestoları sonrasında hükümet hak vermiş ve emperyalizme teslim olunursa sonucun ne olacağının görülmesi için parkın olduğu gibi muhafaza edilmesine karar vermiş. Sadece eski suyolları yeniden açılmış, bahçeler düzenlenmiş. Çin devlet kurumları 47 ülkeye dağılan yaklaşık 1,5 milyon kültür varlığının izini sürüyor. Sarayı yağmalayarak kendi müzelerine taşıyan Batılıların eserleri geri vermesi için uzun ve zorlu bir mücadele veriyor. Batılılar ise bu çalıntı eserleri hiç yüzleri kızarmadan British Museum gibi ünlü müzelerinde apaçık sergiliyor. Çin’e geri getirilebilen eserler ise Beijing’deki Milli Müze’de sergileniyor.
Eski yazlık sarayı yıkan ve yağmalayan Lord Elgin’in sicili öyle kötü ki yazmadan olmaz. Yağmacının esas adı James Bruce (8. Earl of Elgin), 1842’de Jamaica valisi olduğu dönemde şeker kamışı üreticisi yerlileri ezerek nam salmış, 1857’de Hintlilerin İngiliz sömürgecilere karşı başlattığı Sepoy ayaklanmasının kanla bastırılmasında rol oynamış. Guangzhou’yu bombalatarak Çin’i emperyalizme bağımlı kılan 1858 Tianjin anlaşmasını kanla imzalatmış. 1862’de Hindistan’da İngiltere kraliyet vekili olmuş. Unutmadan yazalım James Bruce, Osmanlı İmparatorluğu’nda İngiliz büyükelçiliği yapan ve Elgin mermerleri olarak bilinen Parthenon Tapınağı’nın ünlü mermerlerini yağmalayan büyük Lord Elgin’in yani Tomas Bruce’nin (7. Earl of Elgin) de oğlu. Demek ki hırsızlık babadan oğula geçmiş.
Panjiayuan bit pazarı
Panjiayuan hem açık hem de kapalı alanı olan bir bit pazarı. Kapalı alanında sıra sıra dizili küçük dükkanlarda yarı antika ve yeni ürünler bir arada satılıyor. Açık alanda ise pazarcılar mallarını yerlere serdikleri örtülerin üzerinde satıyor. Resim, kağıt oyma, heykel, taş veya tahta oyma ürünler, seramik, yarı değerli taşlar, takılar, etnik giysiler o kadar çok ki nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Her şey çok güzel ve albenisi yüksek. Yok yok. Ama burada iyi bir alışveriş yapmanın sırrı tadında pazarlık yapabilmekte. Beijing’de pazarlık etmek bir sanat ve çok zevkli, satıcılar her zaman güler yüzlü, saygılı ve yabancılar ile pazarlıktan hoşlanıyorlar.