Disney'in Atatürk filmi Türk Devrimine düşmanlık
Büyük bir bütçeyle çekildi, son anda yayınlanmaması büyük yankı ve ilgi uyandırdı. Disney'in Atatürk filmi, tam da Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yıldönümünde Amerikan kanalı Fox'ta yayınlandı, yaldızların ardından Türk Devrimine düşmanlık çıktı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yıldönümünü kutlayan milyonlarca yurttaş, 29 Ekim akşamı Amerikan sermayeli Fox TV'de yayınlanan Atatürk filmini büyük bir merakla bekliyordu. Türk Devrimi ve Atatürk hakkında eksik bilgiye sahip olan kitleleri memnun edecek tarzda büyük bir bütçeyle çekilen filmin verdiği mesajlar, tam anlamıyla emperyalist merkezlerde üretilen bir psikolojik savaş malzemesi olduğunu ortaya koyuyor. Sonuç bu açıdan bende pek de şaşkınlık yaratmadı. Ancak milyonlarla buluşacak bu psikolojik savaş malzemesine yönelik uyarıyı milletimize yapmanın büyük önem taşıdığı kanaatindeyim.
ŞEKERLİ-SİHİRLİ MERMİ
Atatürk filmi, iletişim fakültelerinin birinci sınıfında okutulan iletişim bilimleri dersinin müfredatını hatırlattı bana. Şekerli Mermi ya da Sihirli Mermi olarak adlandırılan kuram tam da Amerikan film endüstrisinin Atatürk filminde yapmayı amaçladığı şeyi amaçlıyor. Kuram, en basit anlamıyla kitle iletişim aracının hedef kitleye gönderdiği art niyetli mesajın, ustalıkla kabullenilmesini sağlıyor. Bunun için de hedef kitlenin benimsediği değerlerle, art niyetli mesajın birbirine karıştırılması gerekiyor. Kuramın adından anlaşılacağı üzere şekere bulanmış mermi, hedef kitlenin zihinlerine yara açmadan güzel bir mesajmış gibi yerleşiyor.
İTTİHATÇI DÜŞMANLIĞI
Tam da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı akşamı, televizyonda yayınlanan filmi çekenlerin yapmayı amaçladığı gibi. En kısa ifadesiyle film, Türk Devrimi'nin Önderi Mustafa Kemal Atatürk'ü yüceltme kisvesi altında, onu; bağrından çıktığı Türk Devrim geleneğine, Genç Türkler'e, İttihatçılar'a düşman gösteriyor. Bu gerçekdışı ve art niyetli mesaj, filmin her noktasında adeta izleyicinin gözüne sokuluyor. Bunu yaparken, Atatürk'ün hep haklı çıktığı, doğruları inatla savunduğu vurgulanarak emperyalist merkezlerin mermisi, tam da kuramda olduğu gibi şekere bulanıyor. Bu konuyu somut örnekler üzerinden inceleyelim.
1908 DEVRİMİNE DÜŞMANLIK
Film aslında insanın ağzını açık bırakır derecede bir devrimcilik övgüsüyle başlıyor. 2. Abdülhamit istibdadını ve adaletsizlikleri yaşaya yaşaya büyümüş genç subay Mustafa Kemal, sürgün edildiği Şam'daki askeri görevinden, 1908 Hürriyet Devrimi'nin ardından Selanik'te karşımıza çıkıyor. 2. Abdülhamit'in devrime sahip çıkmak istermiş gibi beyanını okuyan İttihat ve Terakki Partisi Liderleri Enver Paşa, Cemal Paşa ve Talat Paşa, bu beyan üzerine yapılan toplantıda sert çareler almayı tartışırken, Mustafa Kemal söz alarak demokrasi ve parlamentarizmi övüyor. Konuşmasından sonra salon birbirine giriyor ve Mustafa Kemal, İttihatçıların düşmanlığını kazanıyor. İttihat ve Terakki Partisi'nin ilk üyelerinden ve 1908 Devrimi'nin önderlerinden olan Mustafa Kemal'in asıl amacının parlamento olduğu mesajı veriliyor. Atatürk, diktatörlük ve sert tedbirler yanlısı İttihatçılar'a karşı, demokrasiyi savunur halde sunuluyor. Oysa verilmek istenen mesaj, devrimciliğin mahkum edilmesidir. 25 Temmuz 1908 günü Mustafa Kemal ve İttihatçılar birbirine düşman ediliyor.
SUİKASTÇI ENVER PAŞA!
Filmin bir sonraki sahnesinde, Atatürk'ü sokakta hızlı ve tedirgin şekilde yürürken görüyoruz. Arkasına takılan iri kıyım bir kişi onu takip ediyor. Ara sokakta tabancasını çeken Atatürk, takibi atlatıyor. Bu sırada onu takip ettiren kişilerin bir İttihatçı subay ve Enver Paşa olduğunu görüyoruz. Atatürk, daha sonra kendisini hedef alanlara karşı elde tabancası sokağa atılıyor. Bu sırada Enver Paşa ve diğer İttihatçı subayın tüydüğün görüyoruz. İttihatçılar sinsi ve alçak! Filmin devamında, suikast girişiminin başarısızlığa uğramasının ardından Atatürk'ün İttihatçılar tarafından Selanik Tren İstasyonu müdürlüğüne atandığını görüyoruz. İstasyonda çavuş rütbesiyle görev yapan müdür, kurmay yüzbaşıyı görünce şaşkınlığını gizleyemiyor. Ne olursa olsun vazifesini yapan Atatürk ise çalışma masasına oturur oturmaz, o güne kadar her sıkıntılı yerde gördüğü 2. Abdülhamit portresi yerine Enver Paşa'nın portresinin asıldığını görünce sinir krizi geçiriyor ve masasındaki eşyayı bir atışta Enver Paşa'nın resmini alaşağı ediyor.
Atatürk'ün bu sürgün görevinde izleyicinin gözüne İttihat ve Terakki'nin "baskıcı" yönetimi gazete manşetleriyle sokuluyor. İstasyona giren her gazete, İttihat ve Terakki'nin "faili" olduğu bir suikastı haber veriyor. Atatürk bu haberleri okudukça, İttihatçı düşmanlığı körükleniyor veya bize böyle anlatılıyor! Ancak İttihatçıların beceriksiz yönetimini ve eksik askeri dehası, Atatürk'ün katıldığı bir askeri oyun toplantısındaki yanıtları ve Almancasıyla yerle bir ediliyor. Arkasından da 31 Mart Vakası olarak bildiğimiz gerici isyanın olduğunu haber alıyoruz. Filmde, İttihat ve Terakki'nin baskıcı uygulamalarının ve gün geçtikçe kontrolü elden kaybetmesinin 31 Mart Vakası'na neden olduğu yalanı ballandırıla ballandırıla anlatılıyor. Teşbihte hata olmaz demiş atalarımız; filmde İttihatçıların pisliğini temizlemek ise Atatürk'e düşüyor.
SÜRGÜNDEN KURMAY BAŞKANLIĞINA
Tarihin tozlu raflarında yeri olmayan istasyon müdürlüğünden, isyan çıkar çıkmaz İttihat ve Terakki Cemiyeti liderlerinin masasına terfi ettiğini görüyoruz Atatürk'ün. Atatürk içeri girene kadar odada karmaşa hâkim. Kayıtlar düzgün tutulmamış, İttihatçı Cemal Paşa öfkeyle çevresindekileri azarlıyor, kendi kellesini düşünen bir suçlu tavrıyla "biz biteriz" diyor, sakinliğiyle bilinen Talat Paşa çaresiz... Toplantının konusu İstanbul'da çıkan gerici ayaklanma konusunda ne yapılacağı... İttihatçı liderler, devrimden hemen sonra istasyon müdürlüğüne sürdükleri Mustafa Kemal'den imdat bekliyor. Mustafa Kemal ise İttihatçılar'a moda deyimle laf sokarak, Hareket Ordusu planını ortaya koyuyor ve sorunu çözüyor. Bu sırada çok Atatürk'ün yanındaki çok değerli subaylar Ali Fuat Cebesoy ve Nuri Conker ile Atatürk'ün Yaveri Salih Bozok da aşağılık bir şekilde hedef alınıyor. Biri “Bırak ne halleri varsa görsünler”, biri “seni sürerken iyiydi” diyor, biri isyandan medet umarcasına İttihatçı liderlerin bu isyanla gideceğine seviniyor.
ENVER PAŞA'NIN ŞEYTANİ GÜLÜŞÜ
Cesaretiyle ve yürekliliğiyle bilinen Enver Paşa'nın da ortadan kaybolduğu ve kendini sağlama alıncaya kadar ortaya çıkmayacağı dillendiriliyor. Atatürk'ün hal tarzı anlatılırken, arka plandaki görüntülerde isyancıların idam edilmesini kalabalığın içinde izleyen Enver Paşa'nın kameraya dönen yüzünde şeytani gülümsemesini görüyoruz. Filmin Fox TV'de yayınlanan bölümü, Hareket Ordusu Çatalca İstasyonu'nda iken son buluyor. Bu kadarı bile Amerikan emperyalizminin kültür endüstrisi kurumu olan Disney'in neden Atatürk filmini çektiğini, bu filmin yayınlanmamasına yönelik tepkilerle artan merak sonrasında Amerikan sermayeli Fox TV'de neden yayınlandığını açıklamaya yetiyor kanımca.
ATATÜRK'ÜN RUH HALİ
Bir de senaryonun gidişatına ek olarak dikkat çeken olgu, Atatürk'ün bozuk ruh hali. Atatürk her fırsatta çocukluğunda babası Ali Rıza Bey'in odunlarını ateşe veren gayrimüslim çetecilerin görüntülerini görüyor. Çanakkale'de şarapnel parçasıyla vurulduğunda, lüks bir barda arkadaşlarıyla eğlenirken, yatağında uyurken, hep o çocukluk travmasıyla yüzleşip duruyor. Her fırsatta babasının ticaretini yaptığı odunları yakan, at üstünde yüzü siyah örtüyle kapatılmış eşkiya gözünün önüne geliyor. Atatürk'ün çocukluk travması, en azından filmde anlatıldığı kadarıyla 1915 yılına kadar peşini bırakmıyor. Filmin bir sahnesinde de Atatürk'ü, kardeşi Makbule Hanımla evlenmek isteyen genci cahil Anadolu delikanlısı haşinliğiyle oturduğu kahveden kaldırıp, sert bir şekilde arkasına takıp, yolda duvarlara vuran bir sinir hastası olarak görüyoruz.
TÜRK DEVRİMİ'NE SALDIRMAK
Filmin bu ilk bölümünü izlediğimizde, neden 1881-1919 arası dönemi anlattığı sorusu da aydınlanıyor. Amaç, Türk Devrimi'nin temellerinin atıldığı büyük bir devrimci geleneği mahkum etmek. Bunun için de emperyalist medya tekelleri, Türk milletinin değeri Atatürk'ü alçakça kullanmaktan geri durmuyor. Disney, bağlı olduğu devrimci Jön Türk geleneğinden kopardığı Atatürk'ü, sosyal demokratların günümüzde bize propagandasını yaptığı demokrasi havarisi olarak sunuyor. Filmin devamını izlemek imkanını henüz bulamadık. Ancak, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir atasözümüzü hatırlayarak şu tahminde bulunabiliriz. Filmin izlemediğimiz bölümlerinde Birinci Dünya Savaşı'na girmeye karşı olan barış yanlısı Atatürk ve savaş yanlısı İttihatçılar, macera peşinde Osmanlı İmpataratorluğu'nu dağılmaya sürükleyen Enver Paşa, memleketi mahvettikten sonra kaçıp giden İttihatçı liderler... Hatta beklentim, bir bölümde usulüne uygun bir sihirli mermi ile sözde Ermeni Soykırımı yalanının bile sokuşturulabileceği... Bu sonuncusu cesur bir hareket olacaktır ama Disney'in ve emperyalistlerin amacına daha iyi hizmet eder kanaatindeyim.
GERÇEK ATATÜRK VE TÜRK DEVRİMİ
Aydınlık okurları için çok da yabancı olmayan bir gerçeği yeniden vurgulamakta fayda var. Kurtuluş Savaşı'mız ve Cumhuriyet Devrimi'nin kökleri; Namık Kemallere ve Mithat Paşalara, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin fedai devrimci geleneğine ve 1908 Devrimi'ne dayanmaktadır. Bu husus, Atatürk ve Cumhuriyet Devrimi'nin diğer önderleri tarafından defalarca dile getirilmiştir. Tarihsel süreçte, Kurtuluş Savaşı sonrası yapılan Atatürk Devrimlerinin bir çoğunun başlangıcının veya öncüllerinin 1908 Devrimi'yle başlatıldığını biliyoruz. Emperyalizme karşı duruş, halk egemenliği, ulusal ordu, milli ekonomi, kadın erkek eşitliği, özgür basın, milli kültür gibi bir çok anlayış, Cumhuriyet döneminde 1908 Devrimi'nin mirası olarak uygulanmış ve başarıya ulaşmıştır. Şüphesiz, Atatürk bu devrim ve fedailik geleneğinden gelen bir büyük devrimci olarak, döneminin bir kaç adım ilerisindeydi ve İttihatçılar'ın hatalı uygulamalarını zaman zaman eleştiriyordu. Ancak sonraki dönemlerde kendisinin de dile getirdiği üzere, Enver, Cemal ve Talat Paşalar ile hiçbir zaman kanlı bıçaklı düşman olmamıştır.
DISNEY DERSLERİ
Ancak, Amerikan emperyalizminin çekip bize kendi kanalından izlettiği filmin, biz Türklere verdiği önemli bir ders var. Türk Kurtuluş Savaşı'nı ve Türk Devrimi'ni bizlere ve gelecek kuşaklara duru bir şekilde anlatacak sanat yapıtlarının azlığı! Türk Milleti, devrimci önderinin hayatını Disney tarafından çekilen bir filmle öğrenecek değildir. Elbette ki Türk Milleti, bağrından emperyalizme kök söktüren Kurtuluş Savaşımızı, Atatürk Devrimi'ni, Yörük Ali Efeleri, Fatma Seher Erdenleri, Yahya Kaptanları, Demirci Mehmet Efeleri, İpsiz Recepleri, 1908 Devrimi'ni, Çanakkale'yi, Kut-ül Amare'yi, Sarıkamış'ı, İstiklal Yolu'nu, Türk-Sovyet dostluğunu, Trablusgarp Savaşı'nı, Cumhuriyet sonrasında verilen uygarlık savaşını anlatan filmler, diziler ve başka sanat yapıtlarını üreten sanatçıları çıkartacaktır.