'Dizide değinilmemiş önemli konular var'

Mustafa Kemal Derneği Genel Başkanı Dr. Orhan Çekiç, diziye ilişkin sorularımıza yazılı yanıt verdi:

  • Dizi tarihi gerçekleri yansıtıyor mu?

İSTANBUL’A GİDENLER

Dizide bugüne kadarki bölümlerde, çok önemli olup atlanmış konular var.

1.1. Rauf Orbay İstanbul’a Mustafa Kemal’in yönlendirmesiyle değil, tam aksine gitmemesi ısrarına rağmen kendisi gitti. Sadece Rauf Bey’in değil, Sivas Kongresi’nde Temsil Heyeti üyesi seçilip şimdi de “milletvekili” olan hiç kimsenin gitmemesini, çünkü tutuklanacaklarını söyleyip durdu. Ama gittiler ve bu durumda, “Gölge Hükümet” konumumda olan Temsil Heyeti çok zayıfladı ve en gerekli oldukları zamanlarda Mustafa Kemal Ankara’da, Şeyh Fevzi Ef. ile yapayalnız kaldı, her sorunla kendisi baş etmekle uğraştı. Gidenlerin yerine yeni seçilenler ise çok geç katılabildiler. İsmet ve Fevzi Paşaların da geç katıldıkları düşünülürse, yalnızlığın ölçüsü açıktır. Bu konunun dizide işlenmemesi büyük eksikliktir.

Gerçekten de İstanbul’a gidenler, o gün Kara Vasıf’ın evinde Rauf, Süreyya Yiğit, Mazhar Müfit, Yunus Nadi bir araya gelip kaçmama kararı aldılar ve beklendiği gibi 16 Mart 1920’de Malta’ya sürüldüler, 15 Kasım 1921’de döndüler. Böylece TBMM açılırken de, 1. İnönü, 2. İnönü ve Sakarya gibi yaşamsal savaşlar yapılırken de Türkiye’de değildiler. Bir de üstelik döndüklerinde “Büyük Taarruz neden gecikiyor” diye en sert eleştirileri yaptılar. Onları Malta’dan kurtaran da gene Mustafa Kemal olmuştu. O yüzden Mustafa Kemal bu gidişi Nutuk’ta eleştirir. Yapılan adeta ucuz kahramanlıktır. Ayrıca, Rauf Bey’in tutuklanma aşamasında söyledikleri ve “Kaçmayacağım. Kendimi millet yolunda feda edeceğim. Bu sözü Sivas’ta verdim. Bizler tutuklanmalıyız ki, Anadolu’da bir Meclis açmak için bir vesile doğmuş olsun!” yaklaşımı gerçek dışıdır. Zira bu konu Ankara’da konuşulmuştu, bu yüzden zaten Mustafa Kemal’in başkan seçilmesi sağlanacaktı. O da başkan olarak Meclis’i Ankara’da toplayacaktı, buna yetkisi vardı, tutuklamalara mahal kalmayacaktı.

'İKİ ÖNEMLİ GÖREV YERİNE GETİRİLEMEDİ'

1.2. Ayrıca, İstanbul’a gidenler, Meclis-i Mebusan'da iki önemli işlevi yerine getireceklerdi:

a. Meclis Başkanlığı’na Mustafa Kemal’i seçeceklerdi. Meclis’i Başkan Yardımcıları yönetecekti. Meclis basılırsa, Mustafa Kemal, bu meclisi bir başka yerde toplantıya çağırma yetkisine sahip olduğu için, Ankara’ya davet edecekti.

b. Sivas Kongresi’nde alınan kararları uygulayabilmek için, Mecliste güçlü bir Grup oluşturulmalı, adı da “Müdafaa-i Hukuk Grubu" olmalıydı.

Her ikisi de gerçekleşmeyip, başkanlığa Celalettin Arif seçilmiş, grubun da adı Felah-ı Vatan olmuştu. Dizide Meclis’in basılması sahneleri gösterildiğine göre, belli ki yukarıdaki iki konu işlenmeyecek demektir ki, bu çok önemli bir eksikliktir zira o konular Mecliste işlenirken ileri sürülecek meseleler çok önemlidir, şimdi bütün bunlar atlanmış oluyor.

VAHDETTİN'İN KONUMU

1.3. İstanbul’un işgal günü, Meclis baskınından önce saat 17.00’de Rauf Bey, Mecdi Ef., Hoca Vehbi Ef., Sultan Vahdettin’i ziyaret ettiler. Burada konuşulanlar çok önemlidir ve dizide bunların olmayışı önemli eksikliktir. Burada Vahdettin dedi ki: "İtilaf Devletleri çok güçlüdür. Meclis’teki konuşmalarınıza dikkat edin.“ Sultan kurtuluşu düşmanı kızdırmamakta bulmuştu. Vehbi hoca müdahale etmişti: “Efendimiz! Ne yapsalar milleti yıldıramazlar. Millet hem vatanımızın bağımsızlığını hem de sizi ve makamınızı kurtarmaya kesin karar vermiştir. Rahat olunuz” deyince, Sultan sözünü kesecek, “Yok, yok Hoca! Sözlerinize dikkat edin. Ortaya çıkan olaylar meydandadır. Akıl için yol birdir“ diyecektir. Bu kez Mecdi Ef. söze girecek, “Anadolu’da milletin tek vücut olduğunu, mutlaka girilecek mücadeleyi kazanacağını” söyleyince, Sultan Vahdettin, aynı bedbinlikle itirazını sürdürecekti: “Hoca, dikkat ediniz. İsterlerse yarın Ankara’ya girerler.”

Bunun üzerine Rauf Bey, söze girecek, “Saltanat makamından beklenen şudur: Meclis kararı olmadan hiçbir uluslararası belgeyi imzalamayın. Aksi halde geleceği çok karanlık ve korkunç görüyoruz. O kadar ki geleceğin ne olacağı şimdiden kestirilemez“ diyecektir. Buna Sultan’ın yanıtı, ayağa kalkmak olacaktır. Bu, “konuşma bitti” demektir. Sultan ayaktayken der ki: “Rauf Bey, bir millet var, koyun sürüsü. Buna bir çoban lazım, o da benim.” Konuşma böyle bitmiştir ve Sarayın hali budur. Meclise dönerler, kısa süre sonra da tutuklanırlar.

Bu anlattığım diyalogların eksikliği, dizi için büyük bir hatadır. Kasıtlı yapıldıysa, yukarıdaki sözleri nedeniyle Vahdettin “korunmak” istenmiştir. Kasıtlı değilse, bu kez de senaryonun kalitesi yetersiz demektir.

HAREKETİN GERÇEK LİDERİ

  • Mustafa Kemal Paşa karakteri tarihsel rolüne ve kişiliğine uygun işleniyor mu?

Dizide doğal olarak çok kahraman var ama hareketin gerçek liderinin Mustafa Kemal olduğu açık. Elbette bundan sonra izleyeceklerimiz de kesin karar vermek için, önemli.

'SARAY, KÖSTEK OLAN'

  • Dizide öne çıkarılan vurgulardan günümüze çıkan sonuçlar nelerdir?

Günümüze çıkan sonuçlar:

a. İstanbul işgal edilince Meclisi Mebusan kapatılmıştır, Saray kaderine razı konumdadır.

b. Mustafa Kemal Ankara’da bir Meclis açarak direnişi oradan yönlendireceğini ilan etmiştir.

c. Göze alınan silahlı mücadelede Saray bir “destek veren” değil, “köstek olan” konumunda olduğunu açıkça ilan etmiş, buna göre yerini almıştır. Daha kesin hükümler için, dizinin ilerleyen bölümlerini de görmek gerekir.

Sonraki Haber