Dizilerde son durum: Anormal olan normal oldu! Pürdikkat ‘uygunsuzluğu’ izliyoruz

Kimisi kadına şiddeti meşrulaştırıyor, kimisi çocuk istismarını olağan kılıyor. Adaletin hiçe sayıldığı, çarpık ilişkilerle dolu olan dizi sektörü izleyenleri nasıl etkiliyor? Aile Danışmanı Klinik Psikolog Özgün Ergin Aydınlık’a anlattı.

Son zamanlarda televizyonda yayınlanan dizilere ciddi tepkiler gelmeye başladı. Özellikle kadınların bir obje olarak yansıtıldığı dizilerde bazıları kadını köpek yerine koyup havlatıyor bazıları çarpık ilişkilere alet ediyor. Çocuk istismarının, aldatmanın, insan öldürmenin meşru olduğu diziler, izleyiciyi olumsuz anlamda etkilemeye başladı.

Akşam evinde televizyon karşısında dizi izlemek için oturan aileler kimi zaman çocuğunun kulağını tıkıyor kimi zaman da bu sergilenen ahlak dışı hareketlere seyirci kalıyor. Dizilerin aileyi ve özellikle çocukları olumlu ya da olumsuz yönde nasıl etkilediğini anlatan Aile Danışmanı Klinik Psikolog Özgün Ergin, “Tüm bireyler görsel uyaranların içeriklerini taklit etme ve kendi hayatlarında uygulama eğiliminde olur, en hafif haliyle de bunu daha normal karşılarlar.” şeklinde uyarı yaptı.

ANORMAL OLAN NORMAL OLDU

  • Yerli dizilerde işlenen konular bireyin, toplumun ve toplumun en küçük yapısı olan ailenin hayatını değiştiriyor mu?

Bireyde, ailede ve toplumda değişim sürekli ve kaçınılmazdır. İnsanlar sadece dizi veya filmlere bakarak hayatını şekillendirmiyor. Ancak bunlar değişim sürecini etkiliyor. Özellikle çocuk ve gençlerde bu etkinin daha fazla olduğunu görüyoruz. İzlenen konuların, kavram veya durumların ele alınış, işleniş biçimine göre tamamıyla gerçek kabul edildiğini, normalleştirildiğini, duyarsızlaşmaya ve modellemeye sebep olabildiğini görüyoruz.

‘DEĞİŞTİREMEYİZ YILGINLIĞINA SEBEP OLUYOR’

  • Kadına şiddet, çocuk istismarı, akran zorbalığı gibi konuların sözde legalmiş gayet normalmiş gibi işlenmesi aileyi nasıl etkiliyor?

Bu saydıklarınız hayatın içinde olan gerçekler ve görsel sanatların her dalında yer verilen konular. Fakat konunun işleniş biçimi, sadece mağdurun güçsüz ve mücadele edemeyen yönlerine, failin ise güçlü ve hiç kaybetmeyen, hep istediğini alan ve herhangi bir yaptırıma uğramayan yönleriyle özendirici biçimde gösteriliyor. Bu tarz davranışların birey ve toplum tarafından daha normal görüldüğünü ve istesek de değiştiremeyiz yılgınlığına sebep olduğunu araştırma sonuçlarında görüyoruz.

KÖTÜ KARAKTERE ÖZENİYORLAR

  • Evimizin içine kadar giren yerli dizilerde sık sık çarpık ilişkilere şahit oluyoruz. Bu dizileri izleyenlerin gerçek hayatında kadın-erkek ilişkisi nasıl etkilenir?

Herkesi genellemek bizi yanlış anlamaya götürebilir. Ancak kadın veya erkek, çocuk, genç veya yaşlı tüm bireylerin maruz kaldıkları görsel uyaranların içeriklerini taklit etme ve kendi hayatlarında uygulama eğiliminde olduğunu, en hafif haliyle de bunu daha normal karşıladıklarını biliyoruz. Araştırmalar sadece dizi ve filmlerden değil, diğer her kaynaktan model aldığımızı söylüyor. Şiddet gösteren, madde kullanımı olan, korunmasız ve sağlıksız birliktelikler, çoklu ilişkiler yaşayan, sık partner değiştiren, sağlığına önem vermeyen, sadece arzunun hemen doyurulmasına ve çabucak tüketime yönelen davranışlara sahip karakterlerin sürekli ön planda yer aldığı içerikler, tam tersi örneklerle birlikte işlenmedikçe, karakterlerin kayıplarıyla değil sadece sözde kazançlarıyla özendirici tarzda işlendiğinde model alma artmaktadır.

‘AİLECE UYGUN OLMAYAN İÇERİKLER İZLENİYOR’

  • Türk aile yapısını korumak için yapımcılar nasıl dizileri izleyiciyle buluşturmalı?

Her konu işlenebilir. Ancak özendirici olma noktasında muğlaklığı ortadan kaldırmak için ruh sağlığı profesyonellerinden görüş alınmalı. Yaşa uygun içeriklerin gerekli uyarılarla verilmesi, neredeyse herkesin üzerinde mutabık kalacağı aile içi şiddet, madde kullanımı, sağlıksız birliktelikler gibi konular işlenirken, karakterlerin uğradığı yaptırımların da ele alınması ve bunun tersi biçimde olumlu örnek oluşturacak davranışlara sahip karakterlere de yer verilmesi doğru olacaktır. Biz ne kadar istemesek ve uyarıda bulunup, sorumluluğu aileye versek de günümüzde çocukların, anne babalarının izlediği ve kendi yaşına uygun olmayan görsel içeriklere maruz kaldığını görüyoruz. Ailecek çocuklara uygun olmayan içeriklerin de sık sık birlikte izlendiğini biliyoruz. Bunun için televizyonlarda saate uygun yayın yapılmalı, sosyal medyada kimlik doğrulaması sistemleri hayata geçirilmeli ve aileler bilinçlendirmeli. Konu sansür noktasına getirilmemeli.

Sonraki Haber