Dodo’nun ülkesi Mauritus’tan…
Bizden binlerce kilometre uzaklıktaki Mauritus halkı, Türkiye ile çok yakından ilgileniyor. Türkiye’nin attığı adımlar, onun dış politikası ve hatta enflasyonu bile Maurituslu için bir ilgi alanı. Türk malları tam olarak ağırlığını burada hissettirmiş değil
Tarih boyunca insanlar her yerde cennete kavuşmak için yanıp tutuşmuşlar, bunun yanında da dünyada var olan cennet benzeri yerlerin peşinde koşmuşlardır. Bu çabaların çok sayıda olumlu sonuçlandığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. İşte başlıkta ele aldığım Dodo’nun vatanı bunlardan biri belki de en önde gelenlerinden…
DODO KİM, NEYİ İFADE EDİYOR
İsterseniz buradan başlayalım…
Dodo, adeta masallarda yer alanlara benzeyen dev bir kuş…
Artık sonsuzluktan bizlere bakıyor ve insanlığı uyarıyor: "Benim neslimi yok ettiniz, türümü tamamıyla dünyadan kaldırdınız. Eğer dikkat etmezseniz, insanlığın sonu da bana benzeyecek!"
Dodo’nun dünya üzerinde yaşadığı tek bir anavatanı vardı. Buranın dışında hiçbir yerde ne akrabası ne benzeri ne de türdeşi vardı. Yaşam alanı, insanlığın ayak bastığı 1600’lü yılların ardından, Dodo’nun çilesi başladı… Haince avlanmalar nedeniyle, uçamayan bir kuş olan Dodo’nun nesli tükendi…
Cennetin bir ferdi dünyamızdan, ebediyen kayboldu.
'BURASI BİR CENNET'
Ben yaklaşık 10 saati bulan bir uçak yolcuğunun ardından Hint Okyanusu’nun ortasında yer alan, bir inci tanesine benzeyen, Dodo’nun vatanına, yani Mauritus’a ulaştım.
Mauritus 2 bin kilometre kareyi aşan bir yüz ölçümüne sahip, nüfusu ise 1 milyon 500 bini aşıyor.
Başkenti Port Lois. Burada da nüfus yaklaşık 150 bin civarında. Sanki bizim büyük kentlerimizin, örnek vermek gerekirse, Bakırköy’ün Kartaltepesi gibi.Hava alanına iner inmez sizi ilk şaşırtan, hava alanında gördüğünüz, Fransa’dan, Belçika’dan ya da Emirates’den gelen uçakların fazlalığı olacaktır.
Bu minicik, Hint Okyanusu’nun ortasında yer alan Dodo’nun vatanının ilgi çekmesi neden sorusuna cevap arıyorsunuz. Ama cevap kısa zamanda ortaya çıkıyor, bindiğim halk otobüsünde yanımda oturan orta yaşlı bir yerli bana dönüp, "Cennete hoş geldiniz. Biz cennette yaşıyoruz. Burası bir cennet!" diyor.
Mükemmel İngilizce konuşuyor, işe giden bir Hintli. Adadaki Müslümanlarla barış içinde yaşadıklarını sözlerine ekliyor.
Ama ardından gelen cümleler oldukça can sıkıcı, o da hayat pahalılığı ve fiyatların beklenmedik şekilde katlanışı. Cenneti biraz da çekilmez yapmış.
Her taraf yemyeşil, aylardan Temmuz sonu ve tarih 22. Mevsim kış…
Kış ama Maurituslulara göre kış, çünkü hava sıcaklığı ortalama 26 derece, kimi zaman da 32 dereceyi buluyor.
Mevsim kış diye kimse, o cennet plajlarda yüzmüyor, sadece sahillerde kumlarda oturuyor ya da yemyeşil, son derece bakımlı parklarda ağaçların altında spor yapıyor ve yürüyüş yapıyor.
TÜRKİYE'YE İLGİ BÜYÜK
Ada nüfusunun üçte biri Müslüman. Başta Müslümanlar olmak üzere herkesin Türkiye’ye beklenmedik bir ilgisi , merakı ve sevgisi var.
Nüfusta, üçte ikiyi oluşturan halk Hindu. Her yerde camiler, kiliseler ve Hindu tapınakları yan yana. Kimse kimseye karışmıyor, herkes inancına göre ibadetini yapıyor.
Adada ana ürün şeker kamışı. Tarlalar şeker kamışı ekili. Öyle ki 1800’lü yıllarda Afrika’dan köleler getirtilmiş ve bu şeker kamışı plantasyonlarında çalıştırılmışlar. Günümüzde adada karşılaştığım bu siyahiler, o Afrikalıların torunları.
Ne yazık ki, onlar bugün de en fakir kesimi oluşturuyorlar.
Cennet ada Mauritus, Afrika ana karasından 2 bin kilometre doğuda, Hint Okyanusu’nun tam ortasında yer alıyor. Madagaskar’dan da uçakla 2 saat uzaklıkta.
Herkesin kafasında yer alan cennet tasviri burada karşınıza çıkıyor. Yeşillik, her yerden akan pırıl pırıl sular, derecikler, türlü türlü kuşlar ve tabi ağaçlar.
Ada bu özellikleriyle Avrupalıların adeta gözdesi, başta Fransızlar, Belçikalılar ve Almanlar bu cennet adayı turist olarak ziyaret ediyorlar.
Adada dört dil konuşuluyor. Fransızca, İngilizce, Hindu ve Kreol dili. Her yaştan her insan ile bu dillerden biriyle sohbet etme olanağınız var.
Parlamentoda da hem İngilizce hem de Fransızca kürsü dili. Laik ve parlamenter sistemle yönetilen Dodo’nun ülkesinde parlamento 70 milletvekilinden oluşuyor.
Ülkede, idarede en büyük sorumluluk, Başbakan başkanlığındaki, Bakanlar Kuruluna ait bulunuyor. Seçimlerin henüz 2 yıl 6 aylık bir zamanı var. İçinde bulunduğumuz bu günlerde ülke ciddi bir skandal ile çalkalanıyor. Skandal ise ana adaya (Mauritus) yaklaşık 1000 (bin) kilometre uzaklıkta bulunan Agalega adasında, halktan gizli olarak Hindistan’a verilen bir askeri üs.
Ülke bu skandalla çalkalanıyor çünkü bu üste Hindistan Deniz Kuvvetlerine ait nükleer denizaltılar konaklayabilecek. Cennet adaları cehenneme çevirecek bir girişim ve anlaşma. Halk tedirgin, fakat protesto ötesinde elinden bir şey gelmiyor. Buradan şu kanıya varıyoruz, dünyanın neresinde olursanız olun, rekabetten, stresten uzak kalamıyorsunuz.
Bir cennette yaşayan, huzurlu insanları, huzurundan edecek bu ve benzeri adımlar, kimsede yaşam sevinci bırakmıyor.
HER ŞEY İTHAL
Cennet ada Mauritus doğal kaynak olarak şeker kamışı üretiyor. Toplumun büyük çoğunluğu toprakla uğraşmak istemiyor.
Özellikle gençler bu işlere karşı çok isteksiz. Bu durum ise tarlaların terk edilmiş halde kalmasına yol açıyor. Bu durumda da süt bile, paketler halinde, Fransa, İngiltere ve Almanya’dan geliyor. Süt basit örnek, bunun yanında etten kâğıt mendile kadar değişen türde, ithal ürünler market raflarını dolduruyor. Bu ise vatandaşa pahalılık olarak yansıyor
Otobüs başkent Port Louis’te en uzak mesafe bir dolar. Fakir kesim için çok yüksek bir ücret. Genelde ülkede gelir düzeyi yüksek. En büyük gelir turizmden.
Pırıl pırıl suları, plajları, yem yeşil ormanları, tertemiz parkları ile Maurtus bir turist cenneti. Dünya’nın belli başlı marka otellerinin burada ki örneklerini görebiliyorsunuz. Kumsallar tertemiz. Üniformalı temizlik görevlileri, sahile vuran yosunları bile topluyor ve çevreyi temiz tutuyorlar.
Bizden binlerce kilometre uzaklıktaki Mauritus halkı, Türkiye ile çok yakından ilgileniyor. Türkiye’nin attığı adımlar, onun dış politikası ve hatta enflasyonu bile Maurituslu için bir ilgi alanı. Türk malları tam olarak ağırlığını burada hissettirmiş değil. Adanın kendi tekstili var. Ancak, Çin ve Hindistan’da bu alanda burada yer alıyorlar.
ALİ JOOKUN
Bu gezimde Ali Jookun’a değinmeden geçemeyeceğim. Ali, Maurituslu ve benim çok yakın arkadaşım, öyle ki adeta kardeşlik düzeyinde.
Ben onun soy adını Coşkun olarak çevirdim. Bu da onun çok hoşuna gitti. Ali İle Bangladeş’in Başkenti Dakka’da yapılan Uluslararası Barış Konferansı sırasında tanıştım.
Ali, hayatını fakirlere, düşkünlere, sakatlara ve spastik çocuklara adamış durumda. Sokakta hangi özürlü onu görse koşup "Ali, Ali" diyerek sarılıyorlar.
Ali kimsesizlerin kimsesi konumunda. Hatta bu çalışmalarını sınırlar ötesine taşımış bulunuyor. Ali bu alanda, işbirliği ile karşılıklı yardımlaşmayı, Türkiye’de bulunan resmi ve özel kurum ve kuruluş ve derneklerle de sürdürmek istiyor.
Ali her cumartesi, bir eğitim merkezinde, spastik çocukların eğitimine katılıyor, onları eğitiyor, onları eğlendiriyor ve adeta onları hayata bağlıyor.
Kısaca da olsa, Mauritus’a değinilmiş olsa bile, şu sözle yazımı bitirmek isterim: "Mauritus anlatılmaz, yaşanır!
Bizleri seven, bağrına basan, kültürümüzü takip eden bu halkla, ilişkilerimizin daha da köklenmesi ve derinleşmesi umuduyla…