Doğu Akdeniz’de kilit sorun: KKTC’nin tanıtılması

Türkiye etrafındaki Batı kuşatması, Doğu Akdeniz ve KKTC etrafında yoğunlaşıyor. KKTC’yi tanıtma girişimlerini Avrupa Birliği, Yunanistan, GKRY ve arkalarındaki Amerika önlemeye çalışıyor.

Alman dış politika bülteni German Foreign Policy (GFP) 23 Temmuz 2021’de, AB ile Türkiye arasındaki güç mücadelesinin Kıbrıs ve iki devletli çözüm etrafında yoğunlaştığını yazdı:

“AB ile Türkiye arasındaki güç mücadelesi, Kıbrıs sorununda sürüyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iki devletli çözüm çağrısını yineledi. Bununla Ankara, BM tarafından da temsil edilen, AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti'nin sadece Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birliğini baltalıyor. Erdoğan ve Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Maraş'ın bir kısmının Kuzey Kıbrıslı nüfusa açılması talebini vurguluyor. Aynı zamanda Erdoğan, doğalgaz yataklarını araştırma gemileri göndereceğini de duyurdu. Bu, ilerideki gerginlik için başka bir argüman oluşturuyor.”

SON İKİ YILIN HIZLI GELİŞMELERİ

AB ve Almanya, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki etkinliğini hedef alıyor. Türkiye’nin, Mavi Vatan’ında özgür hareketini engellemeye çalışıyor. GFP, 23 Haziran 2020 tarihli makalesinde şunları yazıyor:

“Doğu Akdeniz'de Yunanistan ile Türkiye arasındaki çatışma tırmanıyor. Berlin arabuluculuk yapmak istiyor.

“Alman hükümeti, Yunanistan ile Türkiye arasında Doğu Akdeniz'de doğalgaz arama hakları konusundaki anlaşmazlıkta arabuluculuk yapmaya çalışıyor. Ankara'nın Meis Adası açıklarında doğal gaz arama açıklamasından sonra gerginlik tırmandı. On iki kilometrekarelik Meis, Antalya önünde yer alıyor ve en doğudaki Yunan adası sayılıyor. Atina, Meis çevresindeki denizin kendisine ait olduğunu iddiasıyla Türk keşif planlarını protesto ediyor. Ankara ise bu iddiayı tanımıyor. Çatışma, Yunanistan'ın yanı sıra özellikle AB üyesi Kıbrıs'ın da dahil olduğu Doğu Akdeniz'deki önemli doğal gaz rezervleri üzerindeki güç mücadelesinin bir parçası. Yunan-Türk çatışması askeri olarak tırmanma eğilimi gösteriyor. Berlin şimdi Washington yerine arabulucu olmak için çabalıyor.”

BERLİN STRATEJİK NEDENLERLE TÜRKİYE’YE ILIMLI DAVRANIYOR

Berlin’in arabulucuk çabaları geçen 26 Ağustos’ta, Washington’un yerini almak isteği vurgulanarak tekrar açıklandı: Berlin, Yunanistan ile Türkiye arasında arabulucu olarak Washington'un yerini almak istiyor ve Ankara'ya yönelik eleştirileri azaltıyor.

Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Doğu Akdeniz'de Yunanistan ile Türkiye arasını yumuşatmaya çalıştı. Ancak Yunanistan ve Fransa, AB'nin Ankara'ya karşı kararlı adımlar atmasını talep ediyor, Almanya stratejik nedenlerle ılımlı yaklaşıyor.

Batı basını ve kurumları KKTC ve Kıbrıs Barış Harekatı için, “işgal harekatı” ve “gayrimeşru devlet” ifadelerini kullanıyor. En çok dayanak yaptıkları konu ise KKTC’nin sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınması. Türkiye ile daha anlayışlı bir ilişki geliştirmek isteyen Almanya’nın tutumu da bu yöndedir.

GFP son makalesinde şunları yazdı: “Geçen yıl Kasım 2020'de, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs'ı ziyaret ederek, iki devletli çözüm çağrısında bulundu: ‘Kıbrıs'ta iki halk ve iki ayrı devlet var’ dedi. Erdoğan, Ekim 2020'den bu yana görevde olan, uluslararası alanda tanınmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ‘Cumhurbaşkanı’ Ersin Tatar tarafından desteklendi. Erdoğan ve Tatar o zamandan beri hedeflerine bağlı kaldılar. Erdoğan, Türk işgalinin 47. yıldönümü münasebetiyle hafta başında Kuzey Kıbrıs'ı ziyaret ettiğinde bunu doğruladı. Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakerelerin gelecekte yalnızca ‘iki devlet arasında’ yürütüleceğini söyledi; bu amaçla, Kuzey Kıbrıs'ın ‘egemenliği’ ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile ‘eşitliği’ tanınmalıdır dedi.

KAPALI MARAŞ’IN AÇILMAYA BAŞLAMASI BATI’YI TELAŞLANDIRDI

Erdoğan geçen kasım ayında Maraş’ta bir etkinlik düzenlemişti, bu hafta başlarında yaptığı ziyarette, Maraş'ı açma planlarına destek sözü verdi. AB hemen tepki gösterdi. Federal Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Maraş'ın kontrolünün Kıbrıs'taki BM misyonuna devredilmesini talep etti; Erdoğan'ın eylemleri “AB-Türkiye ilişkilerinde son aylarda kaydedilen ilerlemeyi tehlikeye atıyor” dedi.

Dışişleri Bakanlığı, “BM Güvenlik Konseyi’ni, Rum-Yunan ikilisinin yanıltıcı propagandasından kurtulmaya, ayrıca KKTC’nin, Maraş konusunda hukuka uygun olarak attığı adımlarını desteklemeye davet ediyoruz” açıklamasını yaptı.

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da Maraş’ın açılması ve Rum-AB tutumuyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:

“Rum Yönetimi, geçmişten bu yana yaptığımız diyalog ve uzlaşı çağrılarına olumsuz yanıt verirken, köhnemiş hâkimiyetçi zihniyetini ve Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkma girişimlerini sürdürmektedir. Elbette ki buna karşı seyirci kalmamız mümkün değildir. Rum Yönetimi, federal temele dayalı çözüm şekli ile halkımızı azınlık yapmayı hedeflerken bir diğer hedefi de Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak ve Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmaktır. Kıbrıs konusuyla ilgili 1968 yılında başlayan müzakere süreçleri de Rum tarafının olumsuz tutumu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandı, özellikle Annan Planı referandumu ve Crans Montana’da yaşananlar federal temele dayalı bir çözüm şeklinin mümkün olmadığını bir kez daha gösterdi. Bunların neticesinde de Kıbrıs’ın ve bölgenin yararına olan egemen eşit iki devletin varlığına dayalı çözüm tarafımızdan gündeme getirilmiş ve Cenevre’de müzakere masasına konulmuştur. Bu çözüm önerimizden geri adım atmamız da asla mümkün değildir.”

VON DER LEYEN: İKİ DEVLETLİÇÖZÜMÜ ASLA İSTEMEYİZ

GFP’nin makalesine göre “AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Brüksel'in iki devletli çözümü asla tanımayacağını” söyledi. Birliğin dış temsilcisi Josep Borrell, Türk-Kuzey Kıbrıs ilerlemesini “kabul edilemez tek taraflı bir karar” olarak nitelendirdi. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian da iki devletli çözüm fikrini reddetti ve “provokasyon” dedi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken “endişe verici durumu BM Güvenlik Konseyi'ne havale edeceğini” ve “kararlı bir yanıt için baskı yapacağını” duyurdu. “Erdoğan'ın istediği iki devletli çözüm, o zaman elbette uluslararası diplomasinin gündeminde girecek” dedi.

GFP: BATI, TÜRKİYE’NİN GÜÇ KAZANMASINA ENGEL OLAMIYOR

Batı, Türkiye’nin üstünlüğünü mülteci anlaşmasına bağlıyor. Oysa Türkiye, Batı Asya’da bölgesel bir liderdir. GFP Alman dış politikasını yansıtan bir yayın olarak bu gerçeği ifade ediyor: “Berlin ve Brüksel, sadece Doğu Akdeniz'de değil, aynı zamanda Suriye, Libya veya Güney Kafkasya'da da yıllardır açıktan görünen şekilde Türkiye'nin güç artışına karşı koyamıyor. Bu durum, Batı'nın genel düşüşüne bağlı olarak Batı Avrupa'nın da zayıfladığına işaret ediyor.” Doğu Akdeniz’de Türkiye-Rusya ittifakı Atlantik merkezli Batı üstünlüğünü dışlamıştır. Bu üstünlük, bölgesel bütüncül politikalar, ittifaklar ve kazanılan başarılarla birlikte Avrupa’yı Atlantik’ten kopartarak Avrasya’nın Batısı olmaya zorluyor.

Sonraki Haber