Doğu Akdeniz'de MEB ilan edelim
Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı, Türkiye'nin neden Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmesi gerektiğiyle ilgili bir çalışma yaptı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından kitaplaştırılan çalışmada, Türkiye'nin 'itiraz eden devlet konumunda bulunmayı bırakması' istendi.
Doğu Akdeniz'i dünyanın en çekişmeli bölgelerinden biri yapan başlıca sebep, ekonomik potansiyeli. İçinde barındırdığı doğalgaz, petrol ve gaz hidratların miktarı, kıyıdaş ülkeleri rahatça üst lige taşıyacak seviyede. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi verilerine göre, halen bölgede keşfedilmeyi bekleyen 10 trilyon metreküplük doğalgaz rezervi bulunuyor.
Bölgedeki zenginlik bununla da sınırlı değil. Doğu Akdeniz'deki balık potansiyelinin de gerekli kotalar koyulduğunda ciddi bir ekonomik girdiye dönüşebileceği değerlendiriliyor. Türkiye, şuan Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB)'ni ilan etmediği için kota belirleyemiyor, kota olmayınca da karasuları dışındaki gemileri engelleyemiyor. Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz'e göre, bu bölgede sadece orkinos avcılığından kaybımız 400 milyon doların üzerinde.
Türkiye, her ne kadar örf ve adet hukuku gereği bölgedeki hakları korumaya çalışsa da, MEB ilanının çok çeşitli alanlarda ülkemize katkı sunacağı değerlendiriliyor.
İşte tam bu konuda, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı'nın yaptığı bir çalışma, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından kitaplaştırıldı. “Sorular ve Cevaplar ile Münhasır Ekonomik Bölge Kavramı” ismini taşıyan kitap, Doğu Akdeniz'deki hukuki çerçeveyi çizerek, MEB ilanı ile kıyıdaş ülkelerin elde edeceği kazanımları gösteriyor. Tümamiral Yaycı'nın çalışmasından dikkat çeken bölümler şöyle:
BALIKÇILIK KOTASI
Yaycı, kitabında Suriye, Mısır ve GKRY bayraklı balıkçı teknelerinin karasularımızın hemen dışında avlandıklarına dikkat çekerek, MEB ilan etmediğimiz için caydırıcı müeyyideler uygulayamadığımızı belirtiyor. Cezayir, İspanya, Libya ve Malta'nın balıkçılık koruma bölgesi, GKRY ve Fas'ın da MEB ilanı ile bu alanda düzenlemeler yaptığını belirten Yaycı, Türk balıkçılarının Akdeniz'de yürüttüğü faaliyetlerden dolayı milyonlarca avro para cezası ödediğini hatırlatıyor. Yaycı'ya göre, MEB ilanı ya da balıkçılık koruma bölgesi belirlemeden, üçüncü ülke balıkçılarının engellenmesi mümkün değil.
ÇEVRENİN KORUNMASI
Son dönemde denizlerin giderek çevre siyasetinin bir parçası olarak görüldüğünü, bu kapsamda da, denizlere yönelik menfaatleri bulunan devletler tarafından deniz çevresinin korunmasına yönelik projelerin bir çeşit sahiplenme aracı olarak kullanıldığını belirten Yaycı, çevre projelerinin politik çıkarlar doğrultusunda istismar edildiğini söylüyor. Yunanistan ve GKRY'nin de benzer girişimlerle Doğu Akdeniz'i sahiplenmeye çalıştığını belirten Yaycı, ilan ettiğimiz acil müdahale sınırlarımız dahilinde deniz çevresini ve muhafaza etme yükümlüğümüzü yerine getirmemiz gerektiğini vurguluyor.
SUNİ ADALAR
Kitapta, MEB ilanı ile elde edeğimiz haklardan birisi de şöyle özetlenmiş:
-Suni adaların, ekonomik amaçlar için kurulan tesis ve yapıların ve yine, kıyı devletinin haklarının kullanılmasına müdahale edebilecek nitelikteki tesis ve yapıların yapılması, yapılmasına izin vermek, yapılmasını düzenlemek, işletmek ve kullanmak hakkını kıyı devleti münhasıran haizdir.
-Kıyı devleti, bu suni ada, tesis ve yapılar üzerinde gümrük, maliye, sağlık, güvenlik ve göç konularının düzenlenmesi yetkisi de dahil olmak üzere, inhisari yetkilere sahiptir. Bu ada, tesis ve yapılar çevresinde, 500 metreyi aşmamak koşuluyla uygun olacak bir genişlikte, güvenlik bölgeleri kurulabilir.
BİLİMSEL ARAŞTIRMA
1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)'ne göre MEB'de bilimsel araştırma izninin kıyı devletin iznine tabi olduğunu vurgulayan Yaycı, şu önemli bilgiyi paylaşıyor:
“Sahildar devlet MEB'de araştırmada bulunmadığı veya buranın doğal kaynaklarını işletmediği takdirde hiç kimse, sahildar devletin rızası olmadan bu çeşit faaliyetlere girişemez. Sahildar devlet, egemenliğine karşı yapılan bu tür faaliyetleri durdurmak için gerekli tedbirleri alabilir, ve egemenliğine tecavüz edenleri ulusal mevzuatına göre yargılayabilir.”
TEK TARAFLI MEB İLAN EDİLEBİLİR Mİ?
Tümamiral Yaycı, çalışmasında MEB ilanının tek taraflı yapılamayacağına ilişkin iddialara da yanıt veriyor. Tek taraflı MEB ilanına aykırı bir hükmün bulunmadığını vurgulayan Yaycı, Karadeniz'de herhangi bir sınırlandırma anlaşması yapmadan 200 millik MEB alanımızı ilan ettiğimizi belirtiyor. Doğu Akdeniz'de ise Fas, Suriye, Libya ve Lübnan'ın benzer şekilde MEB ilan ettiğine dikkat çekiyor.
TERS YÖNDEKİ ADALARIN DENİZ YETKİ ALANINA ETKİSİ
Yaycı'nın kitabında ayrıntılı incelediği konulardan birisi de ters yöndeki adaların deniz yetki alanlarına etkisi. Çünkü bu konu, Türkiye için özellikle önem taşıyor. Yunanistan, 7 kilometrekarelik Meis Adası gerekçe göstererek Doğu Akdeniz'deki 148 bin kilometrekarelik deniz yetki alanımızı çalmaya çalışıyor. Yaycı ise bu tezi Uluslararası Adalet Divanı ve Hakem Heyeti kararları ile yıkıyor. Kuzey Denizi Davası (1969), İngiltere-Fransa Davası (1977), Gine-Gine Bissau Davası (1983), Libya-Malta Davası (1984), Libya-Tunus Davası (1984), Eritre-Yemen Davası (1999), Romanya-Ukrayna Davası (2009) ve Bangladeş-Myanmar Davası (2012) gibi pek çok davayı inceleyen Yaycı, “Bu kararlar çerçevesinde, Ege'de ters tarafta bulunan Yunan adaları ile Doğu Akdeniz'de Türkiye kıyılarına yakın mesafede bulunan Meis Adası'nın karasuları dışında herhangi bir kıtasahanlığı veya MEB'e sahip olamayacağı aşikardır” diye yazıyor.
ADIM ADIM DE FACTO
Tümamiral Yaycı'nın önemli tespitlerinden birisi de Doğu Akdeniz'de son dönemde geliştirilen enerji nakil ve boru hattı projeleriyle ilgili.
East-Med ve EuroAfrica Interconnector hattı gibi projelerin Yunanistan ve GKRY tezleri doğrultusunda hazırlandığına dikkat çeken Yaycı, şu ifadeleri kullanıyor:
“Hak ve menfaatlerimizin fiili durum yaratılmak suretiyle yok sayılmasına gayret edildiği ve Türkiye'yi Antalya Körfezi'ne hapseden sözde Seville Haritası'nın adım adım 'de facto' gerçekleştirilmeye başlandığı görülmektedir.”
EN KÖTÜ SENARYO
Yaycı'ya göre Doğu Akdeniz'deki en kötü senaryo ise Yunanistan-Mısır ve Yunanistan-GKRY arasında deniz yetki alanların paylaşımına dair anlaşmaların imzalanması. Bu durumda öngördüğümüz 189 bin kilometrekarelik yetki alanımızın 41 bin kilometrekareye düşeceğini belirten Yaycı, kitabını şu sözlerle bitiriyor: “Kıyıdaş yönetim/devletler tarafından yapılan karşıklı MEB anlaşmalarına daima itiraz eden devlet konumunda bulunmak yerine, karşılıklı sınırlandırma anlaşmaları yapmaya hazır olduğumuzu beyan ederek, Doğu Akdeniz'de MEB ilan edilmesi gerekmektedir.”
LİBYA İLE ANLAŞALIM
Türkiye'nin Libya, Mısır, İsrail ve Lübnan ile, KKTC'nin de Mısır, İsrail, Lübnan ve Suriye ile karşılıklı kıyıları bulunuyor. Yaycı, hızlıca Libya ile deniz yetki alanı sınırlandırılmasına yönelik bir anlaşmasının yapılması gerektiğini vurguluyor.