‘Doğu Akdeniz’de oldubittilerin sonu geldi’
Emekli Amiral Kadir Sağdıç, Türkiye ve Libya arasında varılan Doğu Akdeniz mutabakatının, 2010 yılında atılan ‘devrim niteliğinde bir adıma’ dayandığını söyledi. Türkiye, ‘Yan hudutlarda küresellik şekli düşünülmelidir’ teziyle küresellik hesaplaması yapılmış ve böylece ‘Türkiye ve Libya komşudur’ denilmişti... Emekli Amiral Kadir Sağdıç, Aydınlık’a yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin atacağı kesintisiz yeni adımlarla Doğu Akdeniz’de oldubittilere son verebileceğini vurguladı:
‘RUMLARLA YUNANİSTAN’IN KOMŞULUĞU KESİLDİ’
“Türkiye, Doğu Akdeniz’de hukuki olarak baştan sona kadar haklı. Libya ile varılan mutabakatın özüne inilecek olursa, 1950’lerde kıta sahanlığı konusu gündeme geldi ve 1958 Cenevre Deniz Hukuku Sözleşmeleri’nde tanımlandı. 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’nden sonra kıyıdan 200 mil açığa kadar olan bölge, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) olarak tanımlandı. Fakat ölçüm konusunda farklı hükümler var. Türkiye devrimci bir adım attı 2010 yılından itibaren ‘yan hudutlarda küresellik şekli düşünülmelidir’ dedi. Bu küresellik hesaplamasına göre o zaman Türkiye ve Libya komşudur denildi.
“Devrim niteliğindeki hesaplama yöntemiyle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan’ın komşuluğu da kesildi. Buradaki devrimsel ölçüm tekniği Libya-Türkiye bandını gösteriyor. Türkiye daha önce MEB sınırlamalarının görüşülmesi isteğini hep yineledi. Ama bu noktada hep tek taraflı olarak başka ülkelerle görüşmeler yapılarak, Türkiye sürecin dışında bırakılmaya çalışıldı. Şimdi küresel ölçüm tekniğiyle Türkiye doğrudan diğer ülkelerle görüşülebilir. Batı’nın bazı ülkeleri, özellikle Rumlara bağlı gibi hareket eden Fransa bu durumdan rahatsız. GKRY’nin oldubittilerine karşılık KKTC’nin hakları da arttı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin mavi vatanı ile Türkiye’nin mavi vatanı birleşiktir ve bunu tüm dünya artık gördü.”
‘DİĞER ÜLKELERLE DE MUTABAKAT’
“Türkiye’ye sondaj gemileri ve çağdaş silahlar vermeye çekinen Batı gördü ki Türkiye’nin güvenlik anlayışı farklı bir raya oturmuştur. Türkiye artık sondaj kuleleri satın alıp sondaj yapıyor. Türkiye kendi silahlarını üretiyor ve kullanıyor. Türkiye kendi mavi vatanını koruyor. Bunu yaparken, hukuki düzlemde diğer ülkelerin haklarına da saygılı davranıyor. Doğu Akdeniz’de oldubittiler artık sona eriyor. Bölge ülkeleri artık diplomatik ilişkiler sürecinde Türkiye ile ılımlı politikalara yaklaşıyor. Türkiye de bunu kullanmalı ve başta en az sorun çıkaracak ülke Suriye olmak üzere, diğer ülkelerle de mutabakatlar yapmalıdır.”
DIŞİŞLERİ MEB SINIRLARININ HARİTASINI YAYINLADI
Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdür Vekili Büyükelçi Çağatay Erciyes, geçen hafta Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’ndan sonra Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı ve MEB sınırlarını gösteren haritayı sosyal medyada paylaştı.Erciyes’in paylaşımı, Dışişleri Bakanlığı’nın resmi Twitter hesabı tarafından da yayınlandı..
Türkiye ile KKTC arasında 2011’deki anlaşmada belirlenen hat A ve B noktaları gösterilen haritada, Türkiye ve Mısır arasındaki “ana karalar arası ortay hat” C, D ve E noktalarıyla işaretlendi. Türkiye ile Libya’nın geçen hafta imzaladığı “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ile belirlenen noktalar ise E ve F şeklinde gösterildi.
'TÜRKİYE'NİN ELİ DAHA GÜÇLÜ'
Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Çolak, Türkiye’nin, etrafındaki herhangi bir sıkıntıda, işin içine girmesi gereken devlet, olarak görüldüğünü söyledi. Prof. Dr. Çolak, “Bunun nedeni ise Akdeniz’in tarihsel anlamda bize uzak bir yer değil hatta bizim bir parçamız olması” dedi.
Doğu Akdeniz’de yürütülen hidrokarbon arama faaliyetlerinin de masaya yatırıldığı “Akdeniz’de devlet ve düzen” temalı 4. Uluslararası Güvenlik Sempozyumu Antalya’da yapıldı. Konuşmacılardan Prof. Dr. Çolak, AA’ya yaptığı açıklamada, son yıllarda önemi artan Akdeniz’in her anlamda Türkiye’nin iç meselesi olduğunu söyledi. “Arap Baharı” sonrasında Akdeniz’e kıyısı bulunan birçok ülkede iç kargaşa ve istikrarsızlıklar ortaya çıkmış, kamu düzeninin bozulmasıyla doğudan batıya, batıdan kuzeye kitlesel göçler olmuş, Türkiye’ye de 4 milyonun üzerinde sığınmacı gelmişti. Doğu Akdeniz’de keşfedilen hidrokarbon yataklarının uluslararası büyük güçlerin ve şirketlerin odağı haline geldiğini belirten Prof. Dr. Çolak, şöyle konuştu: “Türkiye’nin hem uluslararası güvenliği hem de iç güvenliği anlamında Akdeniz’deki gelişmeler çok kritik ve belirleyici unsurlardan oldu. Doğu Akdeniz’deki kaynakların bölüşülmesinde Türkiye’nin de hakkı var.”
‘İMKAN VE KABİLİYETİMİZ VAR’
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Tanrısever de Doğu Akdeniz’in enerji anlamında bölgenin en önemli konusu haline geldiğini söyledi. Türkiye’nin hem kendi meşru haklarını hem de KKTC’nin enerji kaynakları üzerindeki haklarını korumak için konumunu dünyaya deklare ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Tanrısever, şunları kaydetti: “Bazı ülkeler, Türkiye’yi dışarıda tutan bir yaklaşım sürdürüyor. Yanlış olan bu. Bölgedeki diğer aktörlerin, Türkiye’nin menfaatlerini gözeten, ortak paydaya yönelen bir diplomasi içine girmesi gerekiyor. Türkiye ve KKTC’nin bazı projelerin dışında tutulması dikkati çekiyor. Menfaatleri göz ardı edilince Türkiye kendi menfaatini kendisi korumak zorunda kalıyor.”
Prof. Dr. Tanrısever, projelerin dışında tutulmaya çalışılan Türkiye’nin kendi kaynaklarını geliştirebilecek, onu koruyacak imkan ve kabiliyete sahip olduğunu belirti. Dünyada çok az ülkenin sismik ve sondaj gemileri bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Tanrısever, şöyle sürdürdü: “Türkiye deniz sahalarındaki hidrokarbonları bulma ve geliştirme konusunda son yıllarda büyük adım attı. Artık elimiz çok daha güçlü.”