Doğu Perinçek: Türkiye NATO’nun üvey çocuğu

Türkiye'nin NATO’dan çıkması gerektiğine işaret eden Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, buna gerekçe olarak NATO’nun Türkiye’nin dış politikada birçok alanında karşısında olmasını ve savunma görevini yerine getirmemesini gösterdi.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Sputnik Radyo'da Ali Çağatay’la Seyir Hali programında gündemi değerlendirdi. Ülkenin NATO’dan çıkması gerektiğine işaret eden Perinçek, buna gerekçe olarak NATO’nun Türkiye’nin dış politikada birçok alanında karşısında olmasını ve savunma görevini yerine getirmemesini gösterdi.

Türkiye, NATO’dan koparak Avrasya’ya yaklaşmakta” diyen Perinçek “Zaten Atlantik sisteminin kendisi dağılıyor ve çöküyor. Dolayısıyla Türkiye’de siyasi kamplaşma da ‘Atlantik’te kalalım’ ve ‘Asya’ya yönelelim’ arasında oluşuyor. Zaten dünya ekonomisinin ağırlığı da Çin ve Asya’ya kayıyor. Vatan Partisi 20-30 yıldır ‘Avrasya bizim yerimiz ancak orada bağımsızlığımızı koruyabiliriz ve geliştirebiliriz’ programının sahibi. Türkiye’de RAND Corporation raporu ya da Biden’ın açıkladığı gibi CHP, İYİ Parti, Abdullah Gül, Babacan bir Atlantik kutbu muhalefeti oluşturdu. Amerika’nın dikkati onların üzerinde yoğunlaşıyor. Buna karşılık da daha ‘Türkiye partisi’ diyebileceğimiz AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve kendimizin ürettiği programın ortasında duruyoruz” dedi.

‘TÜRKİYE ZATEN NATO’DAN AFOROZ EDİLMİŞ DURUMDA’

NATO ülkelerinin Türkiye’nin yanında olmadığını belirten Perinçek “Atlantik ekonomide bizi boğulma noktasına getirdi. Vatan bütünlüğünde bölünme tehlikesiyle yüz yüze geldik. NATO’nun üvey çocuğu Türkiye. Zaten NATO’dan aforoz edilmiş durumda, NATO tatbikatlarına bakıyoruz Atatürk ve Tayyip Erdoğan düşman simgesi olarak kullanılıyor. Doğu Akdeniz’den bizi tehdit eden Amerika, güneyimizde PKK devleti kurmaya çalışıyor. Paşinyan’ı NATO desteklemek istiyor ama mecali yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan dört taraftan kuşatılıyoruz dediği zaman ‘kim kuşatıyor?’ sorusu aklımıza geliyor. Atlantik kuşatmasına NATO’nun içinde kalarak müdahale etmemiz mümkün değil. Türkiye’nin NATO’da veto hakkı var. Türkiye NATO’yu içerleyen bir ülke olarak içinde kalabilir ama bunun bize faydası yok. PKK’ya silah veren, Yunanistan’ı Doğu Akdeniz’de destekleyen bir NATO var. Karadeniz’de Ukrayna’nın arkasında olan bir Amerika var Türk Akımı’nı kesmeye çalışıyorlar, onun için bizim açımızdan NATO bir savunma örgütü değil. Bugüne kadar bizi savunduğunu görmedik ama 15 Temmuz’da NATO’nun bize Gladyo darbesini yaşadık yani NATO meğerse De Gaulle’ün dediği gibi NATO ülkelerini Amerika’nın kontrol etmesi örgütüymüş. Tecrübeler bunu gösterdi. Bozulmuş olan bu ilişkinin adını ve noktasını koyup sonlandırmak en akıllı politika olur” diye konuştu.

‘ÖNCE KOMŞULARIMIZLA OLAN İLİŞKİLERİMİZE YÖNELMELİYİZ’

Perinçek, Türkiye’nin Asya’ya yönelirken izlemesi gereken politikayı “Asya’da Türkiye’nin ekonomik gelişmesini yürütme ve Asya’da toprak bütünlüğünü sağlamada önce komşularımızla olan ilişkilerimize yönelmeliyiz; Astana süreci, Rusya, İran, uzak komşumuz Çin Halk Cumhuriyeti, işbirliği yapacağımız Asya ülkeleri, Türk cumhuriyetleri bunun parçası” şeklinde yorumladı.

‘İYİ PARTİ’DEN VATAN PARTİSİ’NE ÇOK BÜYÜK KATILIMLAR BAŞLADI’

Perinçek, partisinin son yedi yılda Türkiye siyasetinde geldiği yeri “Bizim dikkatimiz üretim devrimi programımızda, güvenlik ve dış politikalarda. 2014 sonrası Türkiye’ye baktığımız zaman Vatan Partisi’nin program ve siyasetinin Türkiye gündemine birer birer geldiğini görüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri’ne Büyük Ortadoğu Projesi’nde (BOP) eş başkanlığı yapan bir hükümet varken, Amerika’ya kafa tutan bir hükümetimiz var. PKK ile görüşmeler yapan, çözüm üretmeye çalışan bir siyaset varken bugün üzerine silahla giden ve onu temizleyen bir siyaset var. Fetullah Terör Örgütü (FETÖ) hükümetin paydaşı iken, birlikte koalisyon kurmuşlarken, bugün FETÖ’nün temizlendiğini ve hapislere tıkıldığını görüyoruz. O gün Rusya uçağı düşürmekle övünen bir hükümet varken bugün Rusya, İran dostluğu, Çin’le ilişkiler geliştirme rotasına giden bir hükümet var. Atlantik ile Türkiye arasındaki çelişmede Vatan Partisi yeri en belirli olan partidir. Bize yakın olan partiler AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, CHP’nin tabanında önemli bir güç var. İYİ Parti’den Vatan Partisi’ne çok büyük katılımlar başladı” diye anlattı.

‘SICAK PARA PEŞİNDE KOŞMA BİTTİ’

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıklamalarının bir devrim habercisi olduğunu dile getiren Perinçek, bu fikrine şöyle açıklık getirdi:

En son Maliye Bakanımız üretim ve istihdamla ekonomik meselelerin ancak çözüleceğini ilan etti ve mevcut uygulanan sistemin de sürdürülemez olduğunu söyledi. Bu bir devrim habercisidir. Ekonomi neydi? 1980’den sonra kurulan Turgut Özal’ın önderliğinde kurulan, Dünya ekonomisiyle bütünleşme denen program ve sıcak para peşinde koşma bitti. Maliye bakanının kendisi sürdürülemez dedi. Üretim ve istihdam odaklı ekonomi bizim, Vatan Partisi’nin, programının başlığı. Bu durum hızla Vatan Partisi’ne bir yönelişi de getiriyor.”

‘KAPİTALİZMDE NAMUS ÇOK TEMEL, HUKUKİ AHLAKİ ÇERÇEVEYİ KURMAMIZ LAZIM’

Perinçek, yolsuzluğa çözüm olarak özel mahkemeler kurulması gerektiğini söylüyor, ardından şunları aktarıyor:

Vatan Partisi yolsuzluk mahkemeleri kuracak, soruşturmalar üç ayda yargılamalar altı ayda bitecek. Yolsuzlukla ilgili konular on sene yirmi sene süren yargılamalar, bunun üzerine giden bir toplum yok. Büyük miktarda kaynaklar israf ediliyor. Kapitalizmin üstünlüğü kaynakların rekabet çerçevesinde verimli olarak dağılmasıdır. İşin içinde rekabet değil de devlet torpili girdiği zaman kapitalizmin üstünlüğü de ortadan kalkıyor. Çaresi kökten tedbirler, yolsuzluk mahkemelerinin kurulması. Fabrikasını kursun kar etsin ama yolsuzlukla havadan kar elde etmek, tarikat rantları, dolar-borsa vurgunculukları, ihale yolsuzlukları gitmeli. Kapitalizmde namus çok temel, hukuki ahlaki çerçeveyi kurmamız lazım.

‘KAMU HİZMETİ İÇİN ÇALIŞAN BELEDİYELERİ ŞİRKETLERE DAĞITTIK’

Perinçek, belediyelerin rant ve çıkar uğruna kamu yararı gözetmeyen şirket gruplarına dönüştüğünü de ifade etti:

Rantlar, kapitalizme de ayak bağıdır. Rantlara, faize, rüşvete akan kaynaklar sonuçta yatırıma değil israfa yönelir. Rantlara son verilmesi Türkiye ekonomisinin gelişmesi bakımından son derece önemlidir. Eskiden belediyelerin fen işleri vardı. Şimdi belediyeler şirket topluluğu oldu. ‘Belet’, komünden gelir. Topluluk demektir. Böyle bir kurumu özel çıkarın emrine veriyorsunuz. Belediye gerçek belediye olduğu zaman vatandaşın üzerinde bir ağırlığı olur ama özel şirketleri nasıl denetleyeceksiniz zaten kar amacıyla çalışıyor. Kamu hizmeti için çalışan belediyeleri şirketlere dağıttık. Ticaret kanununda şirketlerin amacı zaten yazıyor, kar etmek. Belediye kendi işini kendisi yapacak, başka şekilde çözülmez. Şirketlere verdikçe masraftan kısarak tekrar yapılmaya yol açıyor. İhale sisteminden kurtulmamız lazım.”

‘FAY HATTI ÜZERİNDE YAŞAMAYI ÖĞRENMEK DURUMUNDAYIZ’

Türkiye’nin deprem bölgesi olduğuna dikkat çeken Perinçek, Türkiye’de yaşamak için depreme dair devlet planlamaları yapılması gerektiğini aktardı:

Fay hatları üzerinde yaşayan bir milletiz. Vatanımızdan vazgeçmeyeceğimize göre fay hattı üzerinde yaşamayı öğrenmek durumundayız. İmar politikalarımızı, kentleşme politikalarımızı değiştirmek zorundayız. Sorun kamuculukla çözülebilir. Müteahhitlere yüklenerek değil, oklar hemen onlara çevriliyor. Bu kamu politikası ve denetimsizlik kamunun büyük hataları, bizim dikkatimiz hep yıkıldıktan sonraya ama yıkılmamasını sağlamamız gerekli.

Bireycilik, özel çıkar ve özel mülkiyet iflas etti. Görüyoruz dünyada paylaşımcılık, kamuculuk ve devletçilik yükselen eğilimler korona da bunu getirdi. Alüvyonlu toprağın üzerine kent inşa ediyoruz. En bereketli toprakların üzerine bina yapıyoruz, binalar yıkılıyor. Patates tarlası, şeftali bahçesi olması gereken yere kentler kuruyoruz. Kentleşme politikası değişmeli, planlı olmalı.

Türkiye iki apartmandan kazazede çıkarmaya çalışıyor: Emrah apartmanı ve Rıza Bey apartmanı. Binlerce binanın yıkılma ihtimali olan depremleri düşünelim. Orada ne hallere düşeceğiz? Kentlerimizi devrimci bir şekilde ele almamız lazım. Elimizde 2 milyon ev var. Plansızlık yüzünden duvarları yapmışız ve içleri boş. Yıkılma tehlikesi olan evlerin içinden insanlarımızı çıkarıp boş konutlara yerleştirebiliriz. Devletin desteği ve oraya yerleşen insanların katkılarıyla geleceğe yönelik bazı tedbirler alınabilir.”

Sonraki Haber