Doğurganlık hızı düşüyor... ‘Teşvikler ve destekler artırılmalı’

Doğurganlık hızındaki düşüş alarm veriyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde doğurganlık oranları kritik seviyelerin altına düştü. Uzmanlar doğum sayısını yükseltmek için teşvik ve desteklerin artırılması gerektiği görüşünde

Avrupa ülkelerinde doğurganlık oranları düşüşte. Mevcut en son genel veriler 2022 yılına ait. 2022 yılına ait doğum oranlarını gösteren harita, Avrupa’nın birçok ülkesinde doğurganlık oranlarının kritik seviyelerin altına düştüğünü ortaya koyuyor. Eurostat ve Washington Üniversitesi’nin verilerine dayanan çalışmaya göre, kıtanın genelinde kadın başına doğum oranı 2.1’in çok altında. O yıl AB'de sadece 3.88 milyon bebek dünyaya geldi. Doğum sayısı 1960'tan bu yana ilk kez 4 milyonun altına düşerek dünyadaki en düşük doğurganlık oranlarından birine sahip oldu.

GÜNEY AVRUPA’DA ENDİŞE VERİCİ DÜŞÜŞ

İtalya (1.24), İspanya (1.16) ve Portekiz (1.34) gibi Güney Avrupa ülkelerinde doğurganlık oranlarının 1.5’in altına düştüğü görülüyor. Özellikle İspanya, 1.16 ile kıtanın en düşük doğum oranlarından birine sahip. Bu durum, ekonomik kalkınma ve sosyal güvenlik sistemlerini tehdit eden bir nüfus azalması trendini işaret ediyor.

ORTA VE DOĞU AVRUPA DA TEHDİT ALTINDA

Polonya’da doğurganlık oranı 1.29 ile tehlikeli seviyelerde. Çekya (1.64) ve Bulgaristan (1.65) gibi bazı ülkeler nispeten daha iyi oranlara sahip olsa da bu rakamlar nüfusun sabit kalması için yeterli değil.

TÜRKİYE VE FRANSA GÖRECELİ İYİ DURUMDA

Türkiye, 1.69 doğum oranıyla Avrupa ortalamasının üzerinde yer alıyor. Fransa ise 1.79 ile kıtanın en yüksek doğum oranlarından birine sahip. Ancak bu ülkelerin bile doğurganlık oranları 2.1’in altında kalarak nüfus artışını sürdüremiyor.

Türkiye'nin doğurganlık hızı, 2023'te AB ortalamasının altına düştü. Ancak doğurganlık hızı 2023 yılında AB'de 1,54 çocuk olurken, Türkiye'de 1,51'de kaldı. Türkiye'nin doğurganlık hızı 27 AB ülkesinden 16'sının gerisinde yer aldı.

POLİTİKALAR GÖZDEN GEÇİRİLMELİ

Uzmanlar, Avrupa genelinde ailelere yönelik teşviklerin artırılmasını öneriyor. Çocuk bakımına yönelik destekler, annelik izinleri ve aile dostu iş politikaları doğum oranlarını artırabilecek önlemler arasında yer alıyor. Ayrıca demografik yaşlanma sürecine hazırlık kapsamında sağlık ve emeklilik sistemlerinde reformlar yapılması gerektiği belirtiliyor.

Avrupa’nın doğurganlık krizine karşı somut adımlar atmaması durumunda, nüfus azalması ve yaşlanmanın ekonomik ve sosyal etkileri daha da derinleşebilir. Özellikle iş gücünde azalma, sosyal güvenlik sistemlerinin sürdürülebilirliği açısından ciddi tehditler oluşturuyor.

KONGREDE ÇÖZÜM YOLLARI KONUŞULDU

Uzmanlarda doğum oranlarındaki düşüşe ilişkin çalışmalar yürütüyor. Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği-TSRM tarafından düzenlenen 12. Üreme Sağlığı ve İnfertilite Kongresi-TSRM 2024, 14-17 Kasım tarihleri arasında, Antalya'da yapıldı. 27 ülkeden 100'den fazla yabancı katılımcı kongrede; “Bir Kadının Üreme Sağlığı Genel Sağlığıyla Bağlantılı Mıdır?, Transfer Edilecek Doğru Embriyo Nasıl Seçilir?, Tüp Bebek Başarısını Artırma Arayışında Teknoloji Ve Biyoloji, AI (Yapay Zeka) İle Embriyo Seçimi, Üreme Genetiğinde Yeni Teknolojiler, Doğurganlığın Korunmasının Psikolojik Önemi” gibi konu başlıklarını tartıştı.

Kongrede gerçekleştirilen basın toplantısında; Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği-TSRM Başkanı ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Barış Ata, TSRM Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Gürkan Bozdağ, TSRM Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Yunus Aydın ve TSRM Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Erhan Şimşek, doğurganlık oranının azalmasına dikkat çekerek, üremenin devamlılığının sağlanması konusunda önerilerde bulundu.

DOĞURGANLIK HIZININ DÜŞMESİNDE EN ÖNEMLİ NEDEN GELECEK KAYGISI

Ulusal kanal’dan Hanife Yalçın’ın sorularını yanıtlayan Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği Başkanı Prof. Dr. Barış Ata, doğurganlık hızındaki düşüşü değerlendirdi ve çözüm önerilerini açıkladı.

Türkiye’de doğum oranın düşme nedeni ne?

Doğurganlık hızının düşmesinde en önemli neden insanların isteyerek çocuk yapmamaları yani yapmamayı tercih ediyor olmaları buda ekonomik endişeler ve gelecek kaygıları sebebiyle oluyor. Toplumun yüzde 17-18’i de istediği halde yapamıyor, istemsiz çocuk sahibi olamama kısırlık denen şey yaklaşık 6 kişiden 1’ini etkiliyor.

Nüfusun korunması için ne yapılması gerekir?

Bugünkü yaşam beklentisiyle bir topluluğun yaş dağılımını ve sayısını koruyabilmesi için çift başına 2,2 çocuk yapılması gerektiği hesaplanıyor. En az 3 çocuk yapılabilir ise bu demografi korunabiliyor. O yüzden bizde aynı bilimsel gerekçelerle dünyanın her yerindeki bu probleme karşı 3 çocuk yapılmasını teşvik ediyoruz. Çiftlere, kısırlık yaşayan insanlara da 3 çocuk sahibi olana kadar destek verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

‘YUMURTA DONDURMA İMKÂNI SAĞLANMALI’

Kısırlık durumu doğum hızında çok etkili mi?

Aslında kadın ve erkeğin kısırlık yaşamasında bir fark olduğunu söyleyemeyiz. Çocuk sahibi olamayan çiftlerin yüzde 40’lık kısmında bir erkek faktörü var. Ama aradaki cinsiyet farkı şu; sperm yapımı ömür boyu devam ederken, yumurta yapımı doğumdan önce durduğu için sınırlı bir kaynak ve bir gün bitiyor. Yaş iki cinsiyeti de olumsuz etkilerken yumurta üzerinde etkisi daha bariz bu nedenle kadınların bir miktar zamana karşı sınırlamaları var. Bunun üstesinden gelebilmek içinde artık çok verimli bir teknoloji olan yumurta dondurma imkânının gelecekte çocuk sahibi olmak isteyen kadınlara 30’lu yaşların başından itibaren erişilebilir hale getirebilmesi doğurganlıklarını verimli bir şekilde korumayı sağlar.

‘TÜP BEBEK KONUSUNDA SINIRLAMA KALDIRILSIN’

Devletin üreme sağlığı konusunda verdiği destekler yeterli mi ve ne yapması gerekir?

3 çocuk hedefimiz olduğuna göre ve toplumun yüzde 17-18’i istediği halde çocuk yapamama sorunu yaşadığına göre yapmak isteyip de yapamayanlara verilen desteğin maksimuma getirilmesi gerekir. Burada örnekler tüp bebeğe ihtiyaç duyanların bu tedavi desteğinin sadece hiç çocuğu olmayanların değil 1 çocuğu olan hatta 2 çocuğu olup da 3’üncüyü yapmak isteyenlere de sağlanması önemli bir ilerleme olur. Yaş ilerledikçe deneme başına tedavi düştüğü için deneyenlerin doğurmasını istiyorsak o zaman 3 deneme değil de şansı daha düşük olanlara daha çok 5- 6 belki de istenen çocuk sayısına ulaşana kadar deneme imkanı verilmesi gerekir. Yasaların da buna bağlı uygun hale getirilmesi ve gelecekte doğurmak isteyenlere de verimlik hesaplarına göre 32-33 yaşında itibaren yumurtalık rezervinden bağımsız hatta yüksekken yumurta dondurma imkanının verilmesi ve bunu arzu eden insanlara da maddi destek sağlanması bu sorunları çözmeye yardımcı olur.

Sonraki Haber