Dokunulmazlığı ‘dokunulamaz’ yapmak istiyorlar

Bu mahkûmiyet kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi nezdinde bireysel başvuruda bulunulmuş ve daha sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidilecek olması, hükmün kesinleşmemesi anlamına gelmez. Aksine, hükmün kesinleştiğini gösterir.

Haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunan kişilerin "milletvekilliğinin düşmesi", günlerdir kamuoyunda tartışılıyor. Bilen de, bilmeyen de konuşuyor. Gelin, konuyu kimilerinin yaptığı gibi, "at gözlüğü" takarak değil, Anayasal açıdan inceleyelim: "Milletvekili seçilme yeterliliği", Anayasa'nın 76. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; "Taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler."

Her ne kadar, Anayasa'nın "yasama dokunulmazlığı"na ilişkin 83. maddesinde; "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz" hükmü yer almakta ise de, anılan maddenin devamında; "Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır" deniliyor.

"Milletvekilliğinin düşmesi" ise Anayasa'nın 84. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddenin 2. fıkrasına göre; "Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur."

SEÇİMDEN ÖNCE SONRA

Anayasa'nın 83. maddesinin 3. fıkrasında yer alan; "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zaman aşımı işlemez" hükmü, Anayasa'nın yukarıda aktardığımız 76. maddesinde belirtilen milletvekili seçilmeye engel olan suçları kapsamaz.

Keza, 83. maddenin 4. fıkrasındaki; "tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır" hükmü de 76. maddede belirtilen bu suçları kapsamamaktadır.

Kaldı ki, 83. maddede belirtildiği gibi, "seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14 üncü maddesindeki durumlar", yani bu kapsamda, "devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma" fiili, dokunulmazlık kapsamında değildir.

Bu mahkûmiyet kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi nezdinde bireysel başvuruda bulunulmuş ve daha sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidilecek olması, hükmün kesinleşmemesi anlamına gelmez. Aksine, hükmün kesinleştiğini gösterir. Zira, gerek Anayasa Mahkemesi ve gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne, iç hukuk yolları tüketilmeksizin, kesinleşmemiş kararlarla ilgili başvuruda zaten bulunulamaz. Anayasa'nın 148. maddesine göre: "Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır", "bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."

KAPATMAYA İVME KAZANDIRIR

Özetlersek:

  • Haklarında milletvekilliğine engel olan suçlardan dolayı kesinleşmiş makûmiyet kararı bulunan kişilerin milletvekilliğinin düşmesi, Anayasa gereğidir.
  • Bunun için ayrıca bir karara gerek yoktur ve ertelenmesi mümkün değildir. "Kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesi" yeterlidir. Anayasa hükmü açık: "Genel Kurulda görüşülmesi"nden değil, "Genel Kurula bildirilmesi"nden söz edilmektedir. Bu nedenle, "milletvekilliğinin düşürülmesi" değil, "milletvekilliğinin düşmesi" söz konusudur.
  • Bu mahkûmiyet kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmuş olması nedeniyle henüz kesinleşmemiş olduğundan bahisle, uygulanamayacağını ileri sürmek dayanaksızdır. Aksine bu başvuruda bulunulmuş olduğunu söylemek, hükmün kesinleştiğini kabul etmektir. Zira, kesinleşmemiş kararlara karşı bu başvuruda bulunulamaz.
  • Kesinleşmiş bu mahkumiyet kararlarının "Genel Kurula bildirilmesi"nin bekletilmesi ve dolayısıyla "milletvekilliklerinin düşmesi"nin geciktirilmesinin istenmesi, Anayasa'nın 84. maddesinin ihlalini talep etmektir.

Bütün bu gerçekler bilindiği halde, koparılan yaygara, dokunulmazlığı "dokunulamaz" yapma çabası, bir paniğin ürünüdür. Zira, milletvekilliklerinin düşmesi sonucunu doğuran bu mahkumiyet kararları, HDP-PKK ilişkisinin bir kez daha tescili anlamına gelmekte ve HDP'nin kapatılması sürecine ivme kazandırmaktadır.

Sonraki Haber