Dünya Uygur Kurultayı Başkanının taciz ettiği Türk kızı anlattı: Daha ortaya çıkabilecek çok kadın var!

Dolkun İsa’nın taciz ettiği Türk kızına Dünya Uygur Kurultayı sahip çıkmadı, üstüne hakkında “Çin ajanı” kampanyası başlattı. Belçika'da yaşayan Esma Gün’e ulaştık. Tacizi ve sonrasında yaşananları Aydınlık'a anlatan Gün, tacize uğramış birçok kadının daha ortaya çıkabileceğini söyledi

ABD merkezli yayın kuruluşu NOTUS’un 10 Mayıs'ta yayınladığı haberle, insan hakları aktivisti olarak çeşitli organizasyonlarda çalışan kadınların, bu alanda faaliyet yürüten kuruluşların yöneticileri tarafından tacize uğradığı ortaya çıktı. Tacizlerin merkezinde Almanya’da yaşayan Dünya Uygur Kurultayı (WUC) Başkanı Dolkun İsa ve ABD'de yaşayan Uygur İnsan Hakları Projesi (UHRP) Başkanı ve ABD Kongresi Dini Özgürlükler Komitesi Başkanı Nury Turkel yer alıyor. Haberden sonra Nury Turkel görevinden istifa ederken, Dolkun İsa önce 12 Mayıs'ta sosyal medya hesabından İngilizce bir özür yayınladı, 25 Mayıs'ta katıldığı Uygurca yayında ise hatırlamadığını söyleyerek olayı inkar etti.

Olay üzerine organizasyonda lider pozisyondaki Rushan Abbas, Zumretay Arkin gibi kadınların sessiz kalması ve Dünya Uygur Kurultayı'nın Dolkun İsa'nın arkasında durarak tacizi meşrulaştırması, tacize uğrayan Türk kızına karşı “Çin ajanı” kampanyası başlatması dikkat çekti.

Tazice uğrayanlardan Belçika'da yaşayan 25 yaşındaki Türk kızı Esma Gün'e ulaştık. Gün, ayrıntıları Aydınlık'a anlattı.

Sağdaki Dolkun İsa

'KORKAK BİR ADAM'

- Dolkun İsa ile ilk nerede ve ne zaman tanıştınız? Onu nasıl tanımlarsınız?

O sıralar Uygur davası için birçok proje gerçekleştirmiştim ve doğal olarak projelerime destek gösteriliyordu. Onu ilk 2021'de Berlin’de görmüştüm. Campaign for Uyghurs’dan Rushan Abbas beni Berlin’de bir programa davet etmişti ve onun orada bulunacağından haberim yoktu. Yemek yerken Rushan Abbas beni masasına davet etmişti ve karşımda Dolkun Isa oturuyordu. Ben yemeğimi etrafımdakilere sohbet ederek yemiştim. O ise ne gözüme bakabilmişti ne doğru dürüst rahatça yemek yemişti. Korkak bir adam olduğunu o sırada anlamıştım.

Bu iddia Amerika Birleşik Devletleri tarafından fonlanan Uygur derneklerinin propaganda afişlerinde kullanıldı, afişlerde Esma Gün de model olarak yeraldı. Afişte yazan İngilizce metnin Türkçesi şöyle: İşkence gören Uygur kadınları tarafından üretildi.

'BENİ BIRAKMADAN ÖPECEĞİNİ SÖYLEDİ'

- Size karşı taciz yaklaşımı nasıl başladı, ne kadar sürdü?

Kanada Şubat 2021’de 'Uygur soykırımını' tanımıştı. Kendisine Linkedin'den başarı mesajımı iletmek istedim. Bana yanında olsaydım ne yapacağını bilir miyim diye sordu. Şaşkınlıkla ne yapardınız diye sorunca beni sıkıca kucaklayıp öpeceğini söyledi. Ben böyle güzel bir habere onu sadece profesyonel bir kucaklama/sarılmayı tercih ettiğimi söyledim ve hemen konuyu değiştirmeye çalıştım. Kendisi beni bırakmadan öpeceğini söylemeye devam etti. Ben aynı şeyi tekrar ettim ve konuyu değiştirmeye çalışınca benimde onu öpmemi rica etti. En son haberin linkini sordum, konuyu da kapattım. Mesajların ortaya çıkmasından çekiniyordum ve ispat olarak mesajların ekran görüntüsünü aldım.

'BİRKAÇ GÜN BİRLİKTE VAKİT GEÇİRMEYİ TEKLİF ETTİ'

Mart’ta Instagram’dan devam etti. Bu kısmın ispatı olan ve olmayan tarafı var. İspatı olmayan yer: Kendisi Münih’de olduğu için ve ben Brüksel’de olduğum için Belçika sınırına yakın olan bir Alman şehrinde görüşme teklifi etti. Bunu profesyonel bir şey sanıyordum ama bana birkaç gün birlikte stres atmadan bahsedince müsait olmadığımı belirterek reddettim.

'BAŞKALARININ BİLMESİNE GEREK YOK'

Daha sonra ispatım olan yaklaşımlar da aynı şekilde devam etti: Kendisine sürekli yoğun olduğumu söyleyerek uzaklaştırmaya çalışıyordum. Ama o yoğunluğumun ne zaman bittiğini soruyordu. Hep aklında olduğumu ve konuşmak isteyip sesimi duymak istediğini söyledi. Cevap vermeyince o mesajını silip iyi geceler dedi. Tekrar birkaç gün görüşürsek iyi geleceğini, beni güldürüp stresimi attırabileceğini söyledi. Bu sefer onunla profesyonel projelerle alakalı ve Belçika'daki Uygur ekibimle birlikte konuşmayacaksak onunla neden yalnız görüşüyüm diye sordum. Bana "Neden olmasın, özel görüşmeler olabilir, neden başkaları bilsin, samimi arkadaşların kendine 'özel işleri' olur. Sadece kendileri bilecek" dedi. İtmem yeterli değildi, onun hep cevabı vardı.

Birçok kişi onu neden engellemediğimi sordu, ama kendisini henüz tanımadığım için ve çok hızlı bu şekilde yükseldiğini görünce, bulunduğum davanın içerisinde çok özel bir yeri olduğu için birçok şeyden tedirgindim. Engellersem belki mesajları etrafıyla paylaşır veya beni programlara katılmaktan alıkoyar veya benimle alakalı olumsuz şeyler paylaşır diye birçok nedenim vardı.

'UYGUR KADINLARIN SESSİZLİĞİNİ AFFETMEYECEĞİM'

O zaman 22 yaşındaydım. Daha da genç olabilirdim. Böyle davalarda kadınların güvende olabileceği bir ortamın olması çok önemli. Haber çıktıktan sonra birçok kadın aktivist konuşmadı. Susmak ile zorlananlar elbet vardır, ama konuşma gücüne sahip olan Uygur kadınların sessizliği ve bana çevrilen "Çin ajanı" iftiralarını, birçok hakaretlere ses vermemelerini affetmeyeceğim.

'BİRÇOK KADINI ÖĞRENİNCE FARKINDALIK YAPMAYA KARAR VERDİK'

-Taciz 2021'de olmuş. Sizi 3 yıl sonra konuşmaya iten ne oldu?

Böyle bir şeyin diğer kadınlara da olduğunu hiç düşünmemiştim ve utanç duygusu ile bunu kendime sakladım. Bu olayı birkaç kişi ile görüşmek istiyordum ama bu bir tek bana olmuştur, dedikodu yayılır, belki de benim hatam olduğunu söyleyecekler diye kimseye açılamadım. İki buçuk, üç yıl sonra sosyal medyada Julie Millsap’in bir paylaşımını gördüm ve detay vermeden bu davada bazı erkeklerin güçlerini yanlış kullandığını açıklayan bir paylaşımdı. Hemen neyden bahsettiğini anladım ve aslında bu olayın yalnız beni değil, birçok kadını ilgilendirdiğini o an anladım. Ona açılmam bu nedenle çok kolay oldu. Başta sadece onunla paylaşmış bulundum ama daha sonra bu sorunun sürekli üzerinin kapatıldığını, hiç doğru dürüst çözüm odaklı bir yaklaşım sergilenmediğini öğrendim. Birçok kadının bu problem ile karşılaştığını öğrenince medya aracılığı ile farkındalık ve baskı yapmaya karar verdik. Bildiğiniz üzere, bu da ‘şimdilik’ işe yaramadı. Farkındalığa sebep oldu ama tersi süreç yürüdü.

‘TÜRKLÜĞÜM BU KADAR SAYGISIZ BİR MUAMELE GÖRMEMİŞTİ’

"Neden medya ile görüşüp içerden birisi ile görüşmedin?" diye çok soru geldi ama WUC’son kararı bunu çok güzel cevapladı. Dolkun İsa başkan kalmaya devam ediyor, özrünü geri çekiyor ve NOTUS’un haberi 'Çin’in bir karalama oyunu' diye dalgalandı. Ben ve Julie Millsap, Çin ajanı diye etiketlendik. İnsanlığım, samimi niyetim ve Türklüğüm hiçbir zaman bu kadar saygısız bir muamele görmemişti. Hem de bunun Uygur bir kurultay tarafından olacağını asla beklemezdim.

‘AYNI PROBLEMİ YAŞAYAN KADINLAR İLETİŞİM KURDU’

-Olayın ortaya çıkmasından sonra hayatınız nasıl değişti, neler oldu? Siz bu çıkışı yaptıktan sonra size destek olan, ben de yaşadım diye sizinle temasa geçen oldu mu?

Yaşadığım özel bir durumu sırf bu davada gelecekte ve şimdiki kadınlar için daha temiz ve güvenilir bir ortam olsun diye herkes ile paylaşmayı seçtim. Üzerimde çok göz olduğunu bilmek, insanların bir kısmı inanırken, diğer kısmı her şeyimi sorguluyor olmaları, belaltı vurmaları, rencide ve nefret paylaşımları beni zihnen çok etkiledi. Henüz 25 yaşındayım ve önümde bir geleceğim var ama kadın hakları için kendimden özel bir parça vermeyi göze aldım, değişiklik gelsin diye. Bunu herkes anlamaz. Onun yerine, destek ile birlikte, bu organizasyon onların davasında samimi ilerleyen ve yer almak isteyen insanları Çin ajanı diye etiketlediler. Hayal kırıklığımı ifade etmekte zorlanıyorum.

Özel mesajlarda böyle problem yaşamış olan insanlar yaklaştı bana, evet. Onlar sadece yaklaşıp paylaşabilenler. Ben eminim ki daha ortaya çıkabilecek çok kadın var. Keşke hep birlikte el ele tutup bütün sistemi daha ferah bir yer olabilmesi için silkeleyebilsek.

‘ÇİN AJANI DEĞİLİM’

-NOTUS’un haberinde “Tacize uğrayan kadınlar, davalarına zarar verme ve Çin casusu damgası yeme korkuları nedeniyle sessiz kaldıklarını söylüyor” ifadeleri yer aldı. Çıkan haberden sonra özellikle Dolkun İsa’nın etrafındaki kişiler tarafından sizin hakkınızda da “Çin ajanı” suçlaması başlatıldı. Çin ajanı mısınız? Çin’le ilişkiniz nedir?

Ben Çin ajanı değilim. Doğu Türkistan’da yaşanan zulmün farkında olarak büyüyen Belçikalı bir Türküm! Doğu Türkistan’ın davası her zaman aklımda olan bir şeydi. Belçika bu konu ile alakalı henüz konuşmazken film okulunda okuduğum zaman belgesel çektim, daha sonra protestolara katıldım, fotoğraf video çektim ve farkındalık kampanyaları yapmaya başladım. Eski twitter hesabımdan Çin hesapları ölüm tehditleri yazarlardı. Avrupa’da Çin tarafından ülkeye giriş yasağı alan 10 kişiden bir kaç tanesi ile fotoğraflarım var. Çin ajanı olmadığımı ispat etmek kolay değil. Bir Uygur’un bana Çin ajanı demesi çok kolay ama. Artık samimiyetime inananlar benim Çin ajanı olup olmadığımı kendileri bilirler. Dolkun Isa, Dünya Uygur Kurultayı ve onlarla birlikte destekçileri ile bütün bunların bir ‘Çin oyunu’ ve benim ve Julie Millsap’in ‘Çin ajanı’ olduğumuzu ortaya sürenlerin hiçbirini affetmiyorum.

‘TACİZİ İNGİLİZCE KABUL ETTİ UYGURCA REDDETTİ’

-Dolkun İsa, X hesabından 12 Mayıs’ta İngilizce yaptığı bir açıklamada kamuoyundan özür dileyerek, “Rahatsızlık ve sıkıntıya neden olan mesajlar gönderdiğim için derin pişmanlık duyuyorum.” ifadelerini paylaştı. Fakat 25 Mayıs’ta katıldığı Radio Free Asia’nın YouTube Uygurca yayınında “Çin beni devirmek için türlü türlü komplolara başvurdu. İletişim kayıtlarımda arama yaptım. Böyle bir iletişim veya konuşma geçmişi bulamadım. Ne böyle bir konuşmayı, ne de o kızın kim olduğunu hatırlamıyorum.” diyerek iddiaları reddetti. Taciz mesajları var mı? Bunların ekran görüntülerini paylaşabilir misiniz?

Dolkun İsa’nın o özür mesajını çok güzel bir İngilizce ile paylaşmış olması oyunun bir parçasıydı. Uygurca tercümeler yanlış ve manipülatif sonuçlar veriyordu. Bazı hesaplar aynı özrü Uygurca’da da paylaşmasını isterken, Dolkun o hesapları Twitter’den engelledi. RFA röportajında ise Uygur milletine oyunu ters çevirerek kendisini hem mağdur hem de kahraman konumuna koydu. Davayı korumak için ve ortam sıcakken özür dilediğini belirtti, ama kendisi hiçbir mesaj bulamadığını savundu. Diğer taraftan ‘Çin’in ona sürekli oynadığı oyunlardan’ bahsetti ve bütün şüpheleri bu şekilde yok etmeye çalıştı. İngilizce anlayanlara başka bir mesaj, Uygur milletine verdiği ise bambaşka bir mesaj! O video da özrünü de geri çekiyor çünkü ortamı başka bir karar için hazırlıyor. Bir iki gün sonra ise WUC genel bir görüşme yapıyor ve Dolkun Isa’nın başkan olarak kalmaya devam edeceğini söylüyor. NOTUS’un araştırmasının Çin oyunu olduğunu, Julie Millsap ve benim ise Çin ajanı olduğumuzu ima ediliyor.

‘HABER ÇIKMADAN YARDIMCILARI BENİ MARKAJA ALDI’

Beni hatırlamadığı iddiasını reddediyorum. NOTUS’un haberi çıkmadan önce ben hikâyesini gizli isimle anlatan kadınlardan birisi olacaktım. İsmim ile çıkmak istemiyordum, üniversite öğrencisi olduğumun bile belirtilmesini istememiştim. Daha sonra muhabir bizim söylediklerimizi dinledikten sonra karşı tarafa düşündüklerini, söylemek istediklerini, iddialara cevabının ne olduğunu sorunca, Dolkun’un hikayenin benden geldiğini anladığını biliyorum. Bir kaç gün sonra yakın ekip arkadaşı Zumretay Arkın beni Linkedin’den ekledi.

Uzun süredir ortak arkadaşımız var ama o nedense birden, yıllar sonra, şimdi beni ekliyor. İki gün sonra ise Ömer Kanat beni ekliyor, başka bir Uygur aktivist. Bu şahısların Dolkun ile birlikte o gizlice ifade veren kadınlardan birinin benim olduğunu bildikleri için beni eklediklerini düşünüyorum. Bu çok rencide ediciydi. Bu gizliden ve sessizce ‘senin olduğunu biliyoruz’ mesajıydı.

Üzerimde hiç kimsenin herhangi bir güç gösterisi yapmasına izin vermeyeceğim için ve bu çıkacak olan haberin Uygur davasında tanınan bir isim ile çıkma sonucu daha çok ses verebileceği için, ‘Çin projesi’ diye damgalanabileceğini düşündüğüm için, haberin çıkmasına iki hafta kala ismim ile çıkacağıma karar verdim. Bu bir detay ama büyük bir fark, Dolkun’un benim anonim hikayemden bile beni tanımış olması farklı yollara itti ama böyle olması gerekiyordu demek. Beni hatırlamıyor olması oyunlarından bir tanesi sadece. Kendisi istediği kadar beni hatırlamadığını söylesin, onun iki yakın Uygur aktivistinin ‘birden’ beni ekleme yaklaşımlarını mantıklı düşünen herkes beni çok ta iyi hatırlıyor olmasına bağlayacaktır.

‘MESAJ KAYITLARI ELİMDE’

Taciz mesajları var ama ekran görüntülerini paylaşamam maalesef. Bunların ispatı olduğunu polis, araştırma yapacak olanlar ve muhabirler biliyor olayın gerçekliğini araştırmak için. Ama herkes ile bunu paylaşırsam, Çin ajanı etiketi yetmezmiş gibi, buna da dava açmalarını kesinlikle beklerim. Adalet’i farklı şekilde yerine getirme taraftarıyım.

‘UYGUR KURULTAYINDAN HİÇ KİMSE ARAYIP SORMADI’

-Dolkun İsa dışında ismi taciz olaylarına karışan ‘Uygur İnsan Hakları Projesi’ Başkanı ABD’de yaşayan Nuri Türkel, istifa etmek zorunda kaldı. ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu başkanlığını da yapan Türkel’in, komisyondaki görevinin son bulduğu duyuruldu. Fakat Dünya Uygur Kurultayı isimli kuruluş bu olanların hepsinin “Çin oyunu” olduğunu açıklayarak Dolkun İsa’nın başkanlığının sürdüğünü açıkladılar. Dolkun İsa’nın da istifa etmesi gerektiğini düşünüyor musunuz? Bu olayda Dolkun İsa’nın arkasında duran Dünya Uygur Kongresi isimli kuruluştan nasıl bir tavır beklerdiniz? Aslında tam olarak ne istiyorsunuz?

Dolkun İsa kesinlikle istifa etmeli. WUC’den başka profesyonel Uygur organizasyonları olsa da bu yaklaşım ile Uygur davasını lekeliyorlar. Öncelikle World Uyghur Congress ve başka hiç kimse bana ulaşmadı. Ömer Kanat ve Zumretay’in yaklaşımını bir ulaşım olarak görmüyorum. O zaman anonim bir şekilde hikayemi paylaşmıştım ve bunu bilerek beni eklemeleri çok rencide ediciydi. Haber ortaya çıktıktan sonra WUC’den hiç kimse bana ulaşmadı. Tacize uğrayan kadınlar olarak, arka planda organizasyonlar bu problem ile nasıl başa çıkabilecekleri ile alakalı tartışıyorduk. Bu çok rezil bir durum. Kimse bize bu konuda çözüm odaklı ulaşmıyor, biz de kendimiz fikirler düşünmeye başladık. Julie Millsap bir dosya hazırladı, ama bu hiçbirini ilgilendirmiyor. İstediğimiz açıkça bu organizasyonların içerisinde bağımsız olan ve bu tarz sorunlara ciddi bir yaklaşım sergileyen bir ekip görmek. Buna ayrılan bağımsız bir ortam olmalı her organizasyonda.

‘KADINLAR ERKEKLERİN KİRLİ İŞLERİNİN ÜZERİNİ ÖRTÜYOR’

Kadın Uygur aktivistler bu problemde çok büyük bir rolleri var. Erkek aktivistlerin kirli işlerini onlar susturuyor ve üzerini örtüyorlar. Hatta onların mağdur gibi gözükmelerine göz yumuyorlar. Bağımsız ve cinsel taciz yaşayanların gidebileceği bir yer yok bu organizasyonlarda maalesef. Dolkun bir var bir yok diyor. Bunu yapmak yerine, Dolkun özrünü geri çekiyor ve her şey Çin oyunu denip Çin ajanı deniyor bize. Aslında bu olayın yaşanması onlar için çok iyi bir an olabilirdi organizasyonu sıfırdan güvenilir sağlayabilmek için adımlar atmaya. Ama bu imkanı bile kullanmadılar.

‘DAHA FAZLA TACİZ OLABİLECEĞİNİ DUYDUM’

-Dolkun İsa ve Nury Turkel den başka tacizde bulunan lider var mı sizin duyduğunuz? Bazı Uygur gruplarında tacizin meşrulaştırılmaya çalışıldığını duyduk. Bundan haberiniz var mı? Bunu yapanlar kimler?

Bu iki kişinin pozisyonu daha yüksek olduğu için ‘lider’ diyebiliriz ama başka taciz eden Uygurlarla tecrübem olmasa da bundan daha fazlası olabileceğini duydum, evet. İsim veremeyeceğim üzgünüm.

‘HUKUK MÜCADELESİ BAŞLATACAĞIM’

-Bundan sonra nasıl hareket edeceksiniz?

Bu insanların hiç mi korkusu yok anlam veremiyorum. Çin ajanı olmadığımı polise giderek, gerekirse yüksek düzeyde üzerimde bir araştırma yapılması için bir istekte bulunarak, bir avukat ile bana uyguladıkları bütün hakaret ve nefrete karşı dava açarak ben ortaya koyabilirim. Peki onlar nasıl ‘Çin ajanı’ olduğumu ispatlayabiliyorlar? Veya NOTUS’un Çin projesi olduğunu nasıl gösterebiliyorlar? Bu kadar profesyonellikten yoksun bir organizasyon olabilir mi?

Ben bundan sonra, medyadan yardım alarak ve farkındalık yaratmaya çalışarak da bir yere varamadığımızı gördükten sonra hem 2021 olaylarına hem de bu süreçte yaşadığım hakaret, nefret ve iftira için hukuk çerçevesi içerisinde ilerleyeceğim. Bunu yapmak istemiyordum davaya leke gelmesin diye ama kendileri yeterince durumu çok kötü bir şekilde karşılayıp profesyonel yaklaşmak yerine çok duygusal ve liderlerini koruyarak yaklaştılar. Kendilerini yeterince düşürdüler, mağdur olan kadınları fazlasıyla ezerek. Ben hakkımı arayacağım.

Uygurların davasına gelirsek Uygurlar için samimiyetimi hiç bir şey bozamaz. Onlar için her zaman ses olmaya devam edeceğim. Davalarında samimi bir şekilde ilerleyen bütün Uygur kardeşlerime selamlar olsun.

TÜRKİYE’YE ALINMAYAN DOLKUN İSA KİMDİR

Taciz olaylarının merkezinde bulunan ve ABD ile yakın ilişkileriyle dikkat çeken Dünya Uygur Kongresi Başkanı Dolkun İsa, 2017’de Almanya’nın Münih Şehrindeki Kristal Otelde yapılan Dünya Uygur Kurultayı’nın (DUK) 6. Olağanüstü kurultayında Genel Başkan seçildi. Başkanlığı, ABD’de yaşayan Rabia Kadir’den devraldı. ABD Federal Bütçesi'nden tahsisat alan kurumlardan National Endowment for Democracy-NED'in (Amerikan Demokrasi Vakfı) fonlarıyla çalışmalar yapan kurumların başında DUK geliyor. İsa, NED'in 2019 Demokrasi Ödülü’nü alan isimlerden biri. Aydınlık, 19 Temmuz 2019 tarihli haberinde başta Dolkun İsa’nın başında bulunduğu DUK olmak üzere, faaliyet yürüten birçok Uygur ayrılıkçısı örgüte ABD’nin milyonlarca dolar aktardığını duyurmuştu.

Aydınlık’ın 19 Eylül 2021 tarihli haberinde ise, Dünya Uygur Kurultayı (DUK) Genel Başkanı Dolkun İsa’nın Türkiye'ye alınmadığını haber yaptı. Almanya'dan uçakla Ankara'ya gelen İsa, 'kamu güvenliğini tehdit' gerekçesiyle Emniyet Genel Müdürlüğü ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan ülkeye giriş yasağı nedeniyle geri dönmek zorunda kaldı.

Sonraki Haber