Dostluğu geliştirmede akademinin rolü
ABD hükümetinin demokrasiyi teşvik etmesi, başlı başına demokrasi ve insan hakları için değildir. Aksine, demokrasiyi teşvik etmek Amerika'nın güvenliğini desteklemek ve onun dünyadaki üstünlüğünü ilerletmek içindir.
Şanghay Sosyal Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü Başkanı, Çin Halk Siyasi Danışma Konferansı üyesi, Şanghay Üniversitesi Türkiye Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Guo Changang’ın “1. Uluslararası Kuşak ve Yol Girişimi ve Türkiye Sempozyumu” açılış oturumunda yaptığı konuşmayı Türkçeleştirerek bilginize sunuyoruz. Ara başlıklar tarafımızdan konulmuştur.
Kuşak ve Yol hakkında konuşurken belirtmek isterim, daha 2008 yılında Azerbaycan, İran, Gürcistan, Kazakistan ve Kırgızistan ile birlikte Türkiye, eski İpek Yolu'nu yeniden inşa etme olasılığını araştırmıştık. 2013 yılında Başkan Xi Jinping, Kuşak ve Yol Girişimi (KYG)'ni resmen tanıttığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye'den coşkulu bir destek ve kucaklama aldı. Türk hükûmeti, 2015 yılının Haziran ayında bir KYG koordinatörü atadı. Ve iki taraf, aynı yılın kasım ayında (2015) Kuşak ve Yol Girişimi için ortak mutabakat zaptını imzaladı.
Kuşak ve Yol Girişimi, “Politika Koordinasyonu”, “Altyapı Bağlantısı”, “Engelsiz Ticaret”, “Finansal Entegrasyon” ve Güçlendirilmiş Halktan Halka Bağlar olarak beş yönlü işbirliğinin üzerinde yükseliyor. Kanımca bu beş bileşen içinde, “halktan halka bağlar” en önemli olanıdır. Karşılıklı anlayış ve güven olmadan, ortak çıkarlar ve sorumlulukları gerçekleştirmek ve ortak bir geleceğe sahip bir topluluk inşa etmek mümkün değildir.
Halktan halka bağlar için akademi önemli ve benzersiz bir rol oynayabilir. Karşılıklı anlayış için sosyal bağlamın oluşturulmasına yardımcı olabilir. Ve mevcut açığı kapatmaya yardımcı olabilir.
İKİ YÜZ YILDIR AYNI KADERİ YAŞIYORUZ
19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar, Asya kıtasının doğu ve batı ucunda yer alan iki medeniyet, Qing Hanedanlığı ve Osmanlı İmparatorluğu, Batı kültürüne tepki olarak dramatik bir siyasi ve sosyal dönüşüm geçirdi ve nerdeyse aynı kaderi paylaştı.
Batılılaşma Hareketi'nin önde gelen destekçilerinden ve Çin'in Qing Hanedanlığı Olağanüstü Elçisi Hsieh Fucheng, 1890'da Londra'da Osmanlı'nın Fransa Elçisi Essad ile bir araya geldi. Osmanlı Elçisi, İngiltere ve Rusya gibi büyük güçlerin zorbalığına uğramaktan ve sözde uluslararası sözleşmelerinin ve antlaşmalarının ikiyüzlülükten başka bir şey olmadığından yakındı. Aynı yıl, özellikle 26 Mart'ta, Osmanlı'nın Britanya Elçisi Ahmed Rüstem, Hsieh Fucheng'e Qing Hanedanlığı ile ittifak kurmasını teklif etti.
Demokratik devrimin öncüsü ve Çin Cumhuriyeti'nin kurucusu Sun Yat-sen, Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Türk Devrimi'ni övdü. 1904 yılında Commercial Press tarafından kurulan önemli bir kapsamlı süreli yayın olan Eastern Miscellany/Oriental Magazine (《东方杂志》), Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti hakkında pek çok makale yayınladı. 1928 yılında, Hu Hanmin (胡汉民), Sun Ke (孙科) liderliğindeki Çin Cumhuriyeti'nden üst düzey yetkililerden oluşan bir heyet, Türkiye Cumhuriyeti'ne resmi bir ziyarette bulundu. Heyetin görevlerinden biri, Batılı Güçler tarafından zorla dayatılan eşitsiz anlaşmaların nasıl feshedileceğini öğrenmekti.
‘MUSTAFA KEMAL EN BÜYÜK EN DEVRİMCİ RUH’
1921’de kurulan Çin Komünist Partisi de Türk devrimiyle ilgileniyordu. 27 Eylül 1922'de, Çin Komünist Partisi'nin kurucularından, Komünist Parti'nin ilk sözcülüğünü yapan The Guide Weekly'nin yazı işleri müdürü Cai Hesen, Çin'in geleceğinin nasıl olacağının Türk devriminden çıkarılabileceğini savunan, “Türk Milliyetçiliğinin Zaferi Kutlanıyor” başlıklı bir makale yayınladı. Mustafa Kemal'i “en büyük ve en devrimci ruh” olarak övdü, “Zaferle sadece Türkiye'de ve Yakın Doğu'da on milyonlarca mazlum Müslümanı kurtarmakla kalmayıp, aynı zamanda dünyadaki mazlumlara da örnek oldu ve etkiledi. Rus devrimi gibi, kutlanmayı hak eden zaferdir” dedi.
Yukarıda bahsedilenler, karşılıklı anlayışımızın tarihsel bağlamını göstermeye çalışıyor. Bugünlerde hem Türkiye hem de Çin, kendilerini kendi ulusal koşullarına uygun bir kalkınma yolu aramaya adamışlardır. Türkiye, Yeni bir Türkiye inşa etmeye çalışıyor ve Çin, Çin’e özgü çağdaşlaşma yolunu izliyor. Bu keşifler ve yeni uygulamalar gelişmekte olan ülkeler için önemli deneyimlerdir. Bu da Dijital İpek Yolu Sempozyumu’nun alt başlığına çok uyuyor: “İpek Yolu'nun Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Önemi”.
ABD, HEM ÇİN’İ HEM TÜRKİYE’Yİ HEDEF ALIYOR
İki ülke akademisi, özellikle uluslararası kalkınma ve uluslararası yönetişim alanında söylem inşasında iş birliklerini güçlendirmeli ve ABD'nin istismar ettiğ “Değerler” konusunda net bir anlayışa sahip olmalıdır. Sadece birkaç gün önce, 26 Mayıs’ta ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Çin stratejisi hakkında bir konuşma yaptı ve Çin'i “Uluslararası düzene yönelik en ciddi uzun vadeli tehdit” olarak nitelendirdi. Öte yandan Fox News ise “Türkiye, Rusya’nın NATO içindeki gizli silahı mı?” diye bir saldırı yöneltti.
ABD, Kuşak ve Yol Girişimini şu şekilde tanımlıyor:
1) Çin'in diğer ülkeler üzerindeki stratejik kontrolü için bir sis perdesi;
2) Ekonomik düzeni sarsmak için bir Truva atı;
3) Jeopolitik hedefleri olan “Marshall Planı”nın Çin versiyonu;
4) Gelişmekte olan ülkeler ve yükselen halklar için bir borç tuzağı.
ABD, özgürlük ve demokrasi hakkında yüksek perdeden konuşmaya devam ediyor. Ancak, eski Başkan Bill Clinton'ın ekonomi danışmanı ve Dünya Bankası'nın eski baş ekonomisti Joseph Stiglitz'in belirttiği gibi: “Amerika'nın uluslararası ekonomik politikası, artan küresel egemenliğini kendi çıkarları için kullanmakla sınırlıdır. Diğer ülkeleri, ABD malları için ABD’nin şartlarına göre açmaya zorlama fırsatı için çok çeşitli özel çıkarlar tarafından yönlendirildi.”
ULUSLARARASI AKADEMİK İŞBİRLİĞİ ZORUNLU
ABD, kendini haklı çıkarmak için retoriğe ihtiyaç duyduğunda, serbest piyasalardan söz ediyorlar, ancak serbest piyasa, Amerika'nın firmaları için dezavantajlı hale geldiğinde, 'yönetilen ticaret' veya 'adil ticaret' gibi söylemler icat ediyorlar”.
Bir yorumcunun belirttiği gibi: ABD hükümetinin demokrasiyi teşvik etmesi, başlı başına demokrasi ve insan hakları için değildir. Aksine, demokrasiyi teşvik etmek Amerika'nın güvenliğini desteklemek ve onun dünyadaki üstünlüğünü ilerletmek içindir.
Bence akademimiz, küresel meselelerde ortak sesimizi duyurmak için birlikte daha yakın çalışmalı.
İLİŞKİLER GERÇEK ANLAMDA SON 10 YILDA BAŞLADI
Ancak 21. yüzyıla kadar veya daha kesin olmak gerekirse, 10 yıl önce, akademilerimiz arasında çok az doğrudan temas vardı. Hala her iki taraf da birbirini öncelikle üçüncü bir taraf aracılığıyla tanıyor. Türk akademisi Çin hakkında Batı medyasından haber ve bilgi alıyor ve aynı şekilde Çin akademisi veya İngilizce yayın yapan haber ajansları aracılığıyla Türkiye'yi tanıma çalışıyor.
Her iki hükümet de aralarında doğrudan iletişim kurmayı taahhüt etti. Türkiye'de “Çin Kültür Yılı” ve Çin'de “Türk Kültür Yılı” gibi etkinlikler düzenlendi. Ancak, karşılıklı güvenin daha derinlikli olarak karşılıklı anlayış temelinde inşa edilmesi gerekiyor. Bu amaçla hem Çinli akademisyenler hem de Türk akademisyenler, iki kültürün ortak deneyimleri hakkında -tarihte, bugün ve gelecekte- derinlemesine bilgi sağlamak ve yaymak için bu görevi üstlenmelidir.
İyimser yanı, şu anda Çin'de okuyan Türk öğrencilerin sayısı (2000 civarında) giderek artıyor. Ve ayrıca Türkiye’deki üniversitelerde giderek daha fazla Çin araştırma programlarına tanık oluyoruz. Bunların arasında İstanbul İstinye Üniversitesi de var. Kuşak ve Yol Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi’ni kutluyorum.
ÇİN’DE 10 TÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ VAR
Çin tarafında, yaklaşık 10 Türk Araştırma Merkezi kuruldu. Pekin Üniversitesi, Pekin Yabancı Diller Üniversitesi, Shaanxi Normal Üniversitesi, Zhejiang Yabancı Diller Üniversitesi, Şanghay Uluslararası Araştırmalar Üniversitesi gibi Çin Üniversitelerinde daha fazla Türkçe eğitimi programları başlatılmıştır.
Bu yıl Çin'deki ilk Türk Araştırmaları merkezi olan Şanghay Üniversitesi'ndeki Türkiye Araştırmaları Merkezi 10. Yılını kutlayacak. Merkezimiz, şu anda Türkiye'de 10'a yakın üniversite ve akademik enstitü ile iş birliği yapmaktadır. Bu ortak Sempozyum dışında, konferanslar, yuvarlak masa toplantıları, çevrimiçi seminerler, paneller gibi pe çok akademik etkinlik planlıyoruz. NATO-Türkiye ilişkilerini konu alan bir forumu Haziran ayı içinde gerçekleştireceğiz.
Bu uluslararası sempozyumun başarılı olmasını diliyor ve Çin-Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesi için uzmanlarımız ve akademisyenlerimiz arasında daha yakın işbirliklerini sabırsızlıkla bekliyorum.