Dünya bu kâbustan kurtulabilir! Sağlıklı beslen hareketli yaşa

Çağımızın önemli sağlık sorunlarından biri olan obezite kalp hastalıklarından tansiyona, diyabetten felce kadar sayısız hastalığa davetiye çıkarıyor. Dünya genelinde 1 milyardan fazla insan ne yazık ki obezite sorunu yaşıyor. Sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam ile bu hastalıktan kurtulmam mümkün

Dünya genelinde 1 milyardan fazla insanın obezite ile yaşadığı ve çocuklar arasında obezitenin 32 yıllık bir dönemde dört kat arttığı belirtildi. İngiltere merkezli The Lancet dergisi tarafından ve Dünya Sağlık Örgütü'nün de katkılarıyla obezite, zayıflık ve bunların önlenmesine ilişkin bir rapor yayımlandı.

Dünya genelinde kız çocukları için obezite oranı 1990 yılında dünya nüfusunun yüzde 1.7'si iken 2022 yılında bu oranın yüzde 6.9'a yükseldiği; erkek çocuklarda ise artış aynı dönemde yüzde 2.1'den yüzde 9.3'e çıktığı saptandı. Aynı dönemde dünya genelinde obezite oranları kadınlarda yüzde 8.8'den yüzde 18.5'e, erkeklerde ise yüzde 4.8'den yüzde 14'e yükseldiği ortaya kondu.

Aynı zamanda, hem çocuklar hem de yetişkinler arasında düşük kilolu insanların oranının düştüğü ifade edilirken, bunun da obezitenin dünya çapında birçok ülkede yetersiz beslenmenin en yaygın biçimi olduğu anlamına geldiği ifade edildi.

Raporda, ayrıca, "Yetersiz beslenme, 5 yaş altı çocuk ölümlerinin yarısı, obezite, kalp-damar hastalıkları, diyabet ve bazı kanser gibi bulaşıcı olmayan hastalıklara da neden olabiliyor" ifadeleri yer aldı.

DSÖ'DEN MÜCADELEDE ÇAĞRISI

DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, söz konusu raporun, obezitenin erken yaşlardan yetişkinliğe kadar diyet, fiziksel aktivite ve yeterli bakım yoluyla önlenmesinin ve yönetilmesinin önemini vurguladığını kaydederek şu açıklamada bulundu: “Obeziteyi engellemeye yönelik küresel hedeflere ulaşmada çalışmaları rayına oturtmak, hükümetlerin ve toplulukların, DSÖ ve ulusal halk sağlığı kurumlarının delillere dayalı politikalarıyla desteklenen çalışmalarını gerektiriyor.”

Çalışmanın kıdemli yazarı Majid Ezzati, 1990 yılında dünyanın büyük bölümünde yetişkinler arasında görülen obezitenin şimdi okul çağındaki çocuk ve ergenlere de yansımasının 'çok endişe verici' olduğunu söyleyerek, "Aynı zamanda, özellikle dünyanın en yoksul bölgelerinde, yüz milyonlarca kişi hala yetersiz beslenmeden etkileniyor. Yetersiz beslenmenin her iki türüyle de başarılı bir şekilde mücadele edebilmek için sağlıklı ve besleyici gıdaların bulunabilirliğini ve satın alınabilirliğini önemli ölçüde arttırmamız hayati önem taşımakta" dedi.

TÜRKİYE AVRUPA'DA ZİRVEDE

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Türkiye, yüzde 66.8 ile Avrupa'da ilk sırada yer aldı. Türkiye'yi yüzde 63.7 ile İngiltere, yüzde 62.3 ile Yunanistan, yüzde 61.6 ile İspanya ve yüzde 59.5 ile Fransa takip etti.

Söz konusu raporda 200 ülke arasında Türkiye obezite oranları açısından kadınlarda 42, erkeklerde 60. sırada yer aldı. Araştırmaya göre Türkiye'de 20 yaş ve üstü bireylerde obezite oranları 30 yıldan uzun süredir hem kadınlarda hem de erkeklerde artış gösterirken Türkiye'de kadınlarda obezite görülme sıklığının 2022'de yüzde 42.6'ya yükseldiği belirtildi. Erkeklerde ise bu oran, aynı sürede yüzde 26.2'ye çıktı.

Ayrımcılık tedavi süreçlerini olumsuz etkiliyor

Obeziteli bireylere yönelik damgalama ve ayrımcılık bireylerin hayatını ve tedavi sürecini etkiliyor. Türkiye Obezite Araştırmaları Derneği (TOAD) Genel Sekreteri Doç. Dr. Feray Akbaş, 4 Mart Dünya Obezite Günü dolayısıyla obeziteli bireylere yönelik ayrımcılık ve damgalamanın yol açtığı olumsuzlukları değerlendirdi.

Akbaş, DSÖ'nün yakın zamanda yayımladığı bir rapora göre obeziteli okul çağı çocuklarının yüzde 63 daha fazla zorbalığa maruz kaldığının tespit edildiğini vurgulayarak, "Obeziteli erişkinlerin yüzde 54'ünün işyerindeki arkadaşları tarafından damgalayıcı davranışlara uğradığı ve yüzde 69'unun sağlık çalışanları tarafından damgalanma tecrübesi yaşadığı belirtilmiştir." dedi.

Akbaş, damgalama ve ayrımcılığa maruz kalan obeziteli bireylerin depresyon, anksiyete, panik atak, sosyal fobi gibi psikolojik sorunlar yaşayabildiğinin altını çizerek, şunları dile getirdi: "Damgalama neticesinde bireylerin özgüveni, beden imajı ve benlik saygısı etkilenmekte, tedavi süreçleri aksamakta, hatta bu kişiler tedaviyi bırakmaktadır."

Akbaş, obeziteli bireylere karşı ayrımcılığın önüne geçilmesi için toplumun bu konuda eğitilmesi gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: "Obeziteli bireylere karşı ayrımcılığın önüne geçmek için medyanın etkin şekilde obezite damgalamasıyla mücadeleye katılımının sağlanması gerekiyor. Sağlık çalışanlarının obezite eğitimlerinde mutlaka bu konuya yer verilmesi önem taşıyor. Sağlık kurumlarının hiçbir basamağında obeziteli bireylere karşı ön yargı hissettirecek hiçbir davranışa, söyleme yer verilmemesi de aynı şekilde."

‘Çocuklara ekran karşısında yemek yedirmeyin’

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Ayçiçek Dinçer, çocukların ekran başında sağlıksız beslenmelerinin obezite riskini arttırdığını belirtti.

İnternetin hayatımıza girmesiyle hareketsiz yaşamın da yaygınlaştığını bildiren Dinçer, "Mümkün olduğunca çocukların ekran başında geçirdikleri zamanı azaltılması gerekiyor. Ekranı bir kurtarıcı olarak görmemelisiniz, çünkü ekran önünde gerçek anlamda sağlıklı bir beslenme gerçekleşmiyor. Çocukların okul öncesinde düzenli ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmalarını önemsiyoruz." ifadelerini kullandı.

Ekrana bakma süresinin iki yaştan sonra bir saatle sınırlandırılması gerektiğinin altını çizen Dinçer, şöyle devam etti: "Ekran, çocuğun dikkatini dağıtarak onu yemekten alıkoyabilir. Bu durumda çocuk yemeğe odaklanamaz ve ekrana hipnotize olabilir. Dolayısıyla önündeki yiyeceğin farkına varamaz. Bir diğer olumsuz etki ise açlık ve tokluk hissinin etkilenmesidir. Çocuğun tüm ilgisi ekrana yönelik olduğunda tokluğun farkına varmayabilir, bu da obezite riskini artırabilir."

Obezite, sindirim sisteminin bir hastalığıdır

Türk Gastroenteroloji Derneği Obezite Çalışma Grubu, Dünya Obezite Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yaptı. “Obezite; kalp hastalıklarına, yüksek tansiyona, kalp krizine, felç geçirilmesine, böbrek hastalıklarına, dermatolojik problemlere, diyabet ve komplikasyonlarına, kas iskelet sistemini etkileyen hastalıklara sebep oluyor” denilen açıklamada şunlar ifade edildi: “İnsanın obez olabilmesi için ilk olarak yeme sonrası sindirebilmesi gerekir. Sindirim sisteminin ciddi hastalarında sindirim problemleri sebebiyle kilo kaybı ön plandadır. Bu bilgi sindirim sisteminin kilo kontrolünde esas görevli olduğunu ispatlamaktadır. Bu sebeple diyetisyenler obez hastanın sindirim sistemini kandırmak için çeşitli diyet yöntemleri uygulamakta, plastik cerrahlar vücutta biriken yağları emerek fazlalıkları ortadan kaldırmaya çalışmakta, genel cerrahlar pankreas, mide ve ince bağırsak cerrahisiyle sindirim sistemini kandırmaya odaklanmakta, endokrinoloji ve iç hastalıkları uzmanları çeşitli ilaçlar yardımıyla kilo vermeyi kolaylaştırma çabasındalardır. Bütün bunlara rağmen her geçen gün dünyada ve ülkemizde obezitede artış gözlenmektedir. Bunun temel nedeni hastalığın yani obezitenin birçok branşı ve meslek grubunu etkilemesi ve bunun sindirim sisteminin bir hastalığı olduğu gerçeğiyle yüzleşilmemesidir.”

Sonraki Haber