Eczacılarda bıçak kemiğe dayandı

Eczacıların ‘Eylem Plan Taslağı’ hazır. Yeni yılda onların da harekete geçmesi bekleniyor… Peki, ne istiyorlar? Eczacı Barış Tolga Demircigil temel sorun olarak, eczanelerin içinde bulunduğu ekonomik çıkmaza işaret etti

Türk Eczacılar Birliği (TEB), ekonomik zorlukların kamu otoritelerine defalarca aktarılmasına rağmen çözümsüz kalması nedeniyle tepkilerini eyleme dökmeye hazırlanıyor. TEB Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu ile 56 Bölge Eczacı Odası Başkanı, ekim sonunda Olağanüstü Başkanlar Danışma Kurulu’nu topladı ve eylem kararı aldı.

Aralık başında da tüm oda başkanlarıyla bir araya gelinerek, yol haritası ve Eylem Planı Taslağı belirlendi. Yeni yılda eczacıların da harekete geçmesi bekleniyor.

Eczacılar ne istiyor? Ankara’da eczacılık yapan Barış Tolga Demircigil “Bıçak kemiğe dayandı.” dedi ve şöyle sürdürdü:

“Birden fazla sorun var. Eczaneler işletme giderlerini karşılamakta zorlanıyor. Çünkü ilaç fiyatları arttıkça kârlılık azalıyor. Buna karşılık kiralar sürekli artıyor, çalışanların ücretleri, primler, vergiler, enerji, su, bütün gider kalemleri sürekli artıyor. En temel talep İlaç Fiyat Kararnamesinin kalıcı olarak iyileştirilmesi.”

Demircigil, eczacıların sorunlarını ve taleplerini anlattı:

Barış Tolga Demircigil

İLAÇ FİYAT KARARNAMESİNE KALICI BİR ÇÖZÜM GEREKİYOR

- İlaç Fiyat Kararnamesinde nasıl bir iyileştirme talep ediyorsunuz:

İlaç Fiyat Kararnamesinde güncelleme yapıldı ama tekrar zam geldi, zam geldikçe İlaç Fiyat Kararnamesinde tekrar bir güncelleme ihtiyacı oluyor. Daha kalıcı bir çözümün bulunması gerekiyor.

Kademeli kârlılık sisteminden belki de vazgeçilmesi gerekiyor veya tarafların oturup yeniden değerlendirip, ilaç fiyatı arttıkça eczacının kârlılığını azaltan bir enstrüman olmaktan çıkarılması gerekiyor.

İlaç markette satılan bir ürün değil. İnsan sağlığını doğrudan etkileyen bir ürün. Fiyatın belirlenmesinde tek başına eczaneler, tek başına üreticiler karar verici olamaz. Bu nedenle devlet müdahalesi kaçınılmaz.

Ancak özellikle günümüzde fiyatı arttıkça eczaneler açısından kârlılığı düşen bir ürün olmaktan çıkarılması veya bu konuda bir iyileştirme yapılması gerekiyor. Tabii bununla ilgili tüm paydaşların oturup yeniden konuşması ve bir düzen getirmesi gerekiyor.

BUGÜNLERDE İNSÜLİN BULMAKTA ZORLANIYORUZ

İkincisi ilaç yokları. Her fiyat artışı gündeme geldiğinde bu fiyatı artacak ürünlerin ilaç üreticileri veya dağıtıcıları tarafından piyasadan çekilmesi problemi. Bir ay, iki ay sonra fiyatı artacak olan ilaç, talep etmesine rağmen eczacıya gönderilmiyor.

Hayati öneme haiz ilaçlarda, örneğin bugünlerde insülin bulmakta zorlanıyoruz, stoklar tükendi ki ben stoklar azalmaya başladığı anda sipariş veriyorum. Buna rağmen elimdeki stoklar tükenmiş durumda şu anda.

- İlaç yokları döviz kurlarındaki sıçramayla, birkaç yıldır ortaya çıkan bir sorun değil mi?

Avro şu anda 36 lira. Ama ilaç fiyatı belirlenirken 1 avro 22 lira olarak kabul ediliyor. İlaç fiyatları arttıkça, ilaç ödemelerinde esas alınan avro fiyatı da belli bir oranda artırılıyor. Ama artış düzenli yapılmadığı için ilaç firmaları, daha fazla yükseltilsin diye veya zammın uygulanmaya başlanacağı tarihten 15-20 gün önce ilaç göndermeyi tamamen kesebiliyor.

SGK KATILIM PAYLARINI DOLAYLI OLARAK ARTIRIYOR

Bir başka sorun, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), ödeme politikasıyla hastaların ödediği ilaç katılım payını dolaylı olarak artırıyor. Bir ilacın beş ayrı eşdeğeri olduğunu düşünelim. SGK en ucuzunun fiyatı ne ise o fiyattan ödeme yapıyor. Kalan kısmı vatandaş kendi cebinden ödüyor. SGK bu yolla tasarrufa gitmeye çalışıyor. Ancak vatandaş tepkisini eczacıya gösteriyor.

KAMUDA ÇALIŞANLAR DA ZORDA

Eczane açmada nüfusa dayalı sistem geldikten sonra eczane sayısı sınırlandı. Yeni mezun eczacılar kamuyu tercih etmeye başladılar ve kamuda da belli bir eczacı potansiyeli oluştu.

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nda, Sosyal Güvenlik Kurumu'nda, devlet hastanelerinde çalışan kamu eczacısı meslektaşlarımızın özlük haklarında çok büyük sıkıntılar yaşadıklarını, şikayetleri olduğunu biliyoruz.

Bunun da mutlaka değerlendirilmesi ve gündeme alınması gerekiyor.

Özellikle özel üniversitelerde kontrolsüz bir şekilde açılan eczacılık fakülteleri nedeniyle ihtiyacın çok üzerinde eczacı mezun veriliyor ve bir işsiz eczacı kitlesi oluşturuluyor. 63 eczacılık fakültesi var. Bütün uyarılara rağmen önlem alınmıyor. En büyük sorunlardan biri de bu.

İLACI MARKET RAFLARINA TAŞIMA GİRİŞİMİ YOĞUNLAŞTI

- ’Bugünlerde bazı ilaçların tıbbi cihaz ya da gıda takviyesi ruhsatıyla reklama ve markette satılmaya açık hale getirilmesi için bir takım çalışmalar yapıldığını duyuyoruz’ dediniz. Bu konuyu biraz açar mısınız?

İlaç olduğu için eczacı kontrolünde, eczacı danışmanlığında sunulması gereken bazı ürünler Sağlık Bakanlığı yerine Tarım Bakanlığı tarafından ‘gıda takviyesi ve tıbbi ürün, tıbbi cihaz’ olarak ruhsatlandırılıyor. Böylece o ürünün reklamı yapılabiliyor ve market raflarında, internet ortamında satılabiliyor.

Biz ilaçta reklama karşı bir gelenekten geliyoruz. İlacın, eczacı danışmanlığında verilmesi gerekir. Yan etkileri vardır, başka ilaçlarla hatta besinlerle etkileşimi olabilir. Örneğin ‘ginseng’ içeren ürünleri 50 yaş üstü hastalarımıza pek tavsiye etmiyoruz. Bunun gibi birçok ürün var.

Ama bazı sermaye grupları, ilaçları eczacı danışmanlığının dışına çıkarıp serbestçe satmak istiyor, adlarını değiştirerek gıda takviyesi veya tıbbi cihaz olarak, reklamı yapılabilir hale getirip daha çok satmak istiyorlar.

BİR SERMAYE GRUBU ISRAR EDİYOR

- Daha önce de ilacı market raflarına taşıma girişimi olmuş büyük tepki yaratmıştı?

Bundan hiçbir zaman vazgeçmediler…

Eskiden İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü vardı. 2011 yılında Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu haline getirildi. Eskiden genel müdürler eczacılardan seçilirdi. Kurum olduktan sonra bir eczacı başkan olmadı.

Eczacıların ilaçla ilgili politikaların belirleneceği üst kademelerde yer almalarını ve etkili olmalarını istemiyorlar. İlacı eczacı danışmanlığından ayırma politikasının bir parçası bu. Bunu isteyen sermaye grupları var, devlet de hatalı uygulamalarla buna destek oluyor.

YERLİ İLAÇ ÜRETİMİNDE ECZACILAR SÖZ SAHİBİ OLABİLİR

- İlaç ve tıbbi malzemede bağımlılık ve son yıllarda döviz kurlarındaki şiddetli yükseliş, sağlık sistemini bir bütün olarak zora soktu. Nasıl çözülecek bu sorun?

Türkiye’de eczacılık, 10 yıllara dayanan örgütlü bir geleneğe sahip. Bilimsel eczacılık 100 yıldan fazla bir zamandır var olan bir meslek. İlaç perakendeciliği alanında yaklaşık 29 bin kadar eczane ile güçlü bir meslek grubu.

Ayrıca ilaç kooperatifleri ile dağıtım alanında yüzde 30’u aşan gücü var. Türk Eczacısı maalesef üretim alanında yeterince güçlü değil ama gerekli altyapısı var. İlaç, özellikle gıda takviyesi üreten, üretmeye çalışan, çabalayan eczacı meslektaşlarımız var.

Yine Türk Eczacıları Birliği'nin bir takım iştirakleri, Novogeliks gibi araştırma laboratuvarları var. Yetişmiş bir öğretim üyesi kadrosu var. Bu tecrübeler bir araya getirilerek eczacılar ilaç üretiminde söz sahibi olabilirler.

Devlet neden yapmasın?

Devlet bu tip üretimleri teknokentler kurarak ve tecrübesi olan irili ufaklı firmaları bir araya getirip bir ekosistem oluşturarak yapıyor.

Tabii devletin önayak olması, yer göstermesi, devletin ortaklığının olması çok önemli. Türkiye'nin yerli üretim yapan köklü ilaç firmalarıyla, sermaye gruplarıyla da işbirliği yaparak, konsorsiyum oluşturarak ilaç üretiminde de yer alabilirler.

Hammadde üretiminde de yerli üreticinin desteklenmesi gerekir. Eczacılar, ayağı Türkiye topraklarına basan sermaye kurumlarıyla bir araya gelebilirler.

Sonraki Haber