Lise Geçiş Sınavı ve Maarif Modeli: ‘Yer altı madenlerini’ keşfedeceğimiz bir model lazım
Eğitimde sorunlarını nasıl çözeceğiz? Cumhuriyet Devrimi’nin 2. Dünya Savaşı yıllarındaki Köy Enstitüleri örneğiyle yani üretime dayalı eğitim modeliyle! Eğitimi üretimin merkezine alarak yarınlarda işsizlik sorununu da çözmüş oluruz
Milli Eğitim Bakanlığı’nın kamuoyuyla paylaştığı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” yaklaşık bir aydır tartışılıyor. Bu tartışmalar sonunda ders programları MEB Talim Terbiye Kurulu’nda kabul edilerek önümüzdeki yıl okul öncesi, ilkokul 1.,ortaokul 5. ve lise 9. sınıflarda kademeli olarak uygulanacak. Bu süreç eğitim çevrelerinde ve eğitim paydaşlarınca değişik açılardan incelendi.
Bu yazının konusu “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” değil. Zaman zaman bu model tartışmalarına da değineceğiz yine de. Bilindiği üzere 2 Haziran 2024 Pazar günü LGS (lise Geçiş Sınavı) yapılacak ve 8. Sınıfta okuyan yaklaşık 1 milyon öğrenci bu sınava girecek ve okumak istediği lise için tercih yapacak.
Tercih yaptıkları liseyi bitirdikten sonra ise üniversite kapısına yığılıp sayıları 210 civarında olan devlet ve vakıf üniversitelerine kayıt yaptıracaklar. Bu üniversiteleri bitirdiklerinde elinde diploma olan kalabalıkları oluşturacaklar. Bunları söylerken yaşananlardan yola çıkıyorum. Atanamayan öğretmenler, iş bulamayan veterinerler, mühendisler ve aldıkları diplomada yazan bölümle hiç ilgisi olmayan işlerin peşinde koşup çoğu zaman hayal kırıklıkları yaşayan ülkenin en dinamik kesiminin işsizler ordusuna katılması.
SİSTEM ‘YÖNLENDİRME’ TEMELLİ OLARAK YENİDEN DÜZENLENMELİ
Eğitim sistemi yeniden düzenlenmeli. Bu düzenleme Türkiye’nin koşulları ve gereksinimleri dikkate alınarak yapılmalı ve bu işe ilköğretimden başlanmalı. Öncelikle 4+4+4 denen ucube sistem ortadan kaldırılmalı ve yönlendirme yeni sistemin temelini oluşturmalıdır. Bu yönlendirme yapılırken ilköğretim süreci çok iyi değerlendirilmelidir. Öğrencinin yeteneklerini keşfedecek bütün araç ve gereçler kullanılmalıdır. Rehber öğretmeni olmayan ortaokul kalmamalıdır. Bu aşamada rehber öğretmen, öğretmen, aile ve çocuk bu sürecin değerlendirilmesinde birlikte çalışmalıdır.
AKADEMİK LİSELERE TALEP AZALTILMALI
Bütün bu süreçlerin sonunda ortaokulu bitiren öğrenciler ciddi bir yönlendirme yapılarak mesleki yetenekleri olanlar Mesleki ve Teknik Liselere yönlendirilmeli ve Akademik Liselere olan anlamsız talep azaltılmalıdır. Bugün gelişmiş sanayi toplumlarında Mesleki ve Teknik Eğitimin oranı eğitimin geneli içindeki yüzde 70’ler civarındadır. Bu ülkeler Türkiye’nin yaptığı her şeyi eleştirirken eğitim konusundaki suskunlukları çok anlamlıdır. O ülkelerde ilköğretim kademesinden sonra öğrencinin hangi okula gidebileceğini o kademedeki eğitimciler, rehberlik uzmanları ve aile birlikte karar vermektedir. Bu yönlendirmede çocuğun gizilgüçleri belirlenmeye çalışılmakta ve buna göre karar verilmektedir. Akademik Liseler önünde bir yığılmaya rastlanmamaktadır. Çünkü yönlendirme nesnel koşullara göre yapılmaktadır.
KADEME VE GEÇİŞLERDE HİÇBİR YENİLİK GETİRMİYOR
Milli eğitim sistemimiz yeniden düzenlenirken Türkiye’nin koşulları dikkate alınmalı ve bu temelde bir değişim olmalıdır. Biz biliyoruz ki her değişim olumlu olmayabilir. Sistem mutlaka yenilenmeli. Şu ana kadar işleyen sistem bütün öğrencileri üniversite kapılarına yığmaktadır. Çok büyük bir iddiayla kamuoyuna sunulan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli “inde kademeler arasında geçişte herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ders programlarında öngörülen ve Talim Terbiye Kurulu’nda yeni kabul edilen yenilikler dışında okul kademeleri ve geçişlerinde hiçbir yenilik getirmemektedir.
‘MADENLER’ ORADA BEKLİYOR
Bunun anlamı şudur: Öğrenciler yeteneklerine göre yönlendirilmeyecektir. Öğrencilerin yeteneklerini keşfedecek bir çalışma içinde olunmayacak. Ortaokulu bitiren bütün öğrenciler ülkenin gözde sayılabilecek okullarına girebilmek için yine özel ders, etüd, dersane sarmalı içinde koşturup duracaktır. Kimin hangi yetenekte olduğu, ileride hangi alanda bu ülkeye yararlı olabileceği konusunda hiçbir çalışma yapılmayacaktır. Yani ülkenin yer altı madenlerini bulup, onlardan yararlanmak gibi bir çabanın içinde olmayacağız. Ülkenin madenlerine geç de olsa bulup ekonomiye kazandıran iktidarlar gelinceye kadar madenler orada bekleyecek. Ancak öğrencilerin yeteneklerini zamanında keşfedip onları verimli ve yararlı biçimde ülkenin geleceğine katkı verecek bir rotaya yönlendiremez isek bu zenginlikler kaybolup gidecektir. Çocuğun yeteneklerini keşfedemez isek ülkenin geleceğini sağlam temeller üzerine kuramayacağız.
GELİŞTİRİLMEYEN YETENEKLER ZAMAN İÇİNDE YİTİP GİDER
Eğitim stratejik bir alandır. Bu strateji yapılmazsa günü birlik bir takım çabalar ve çalışmalar uzun vadede hiçbir yararı olmayan çabalara dönüşür. Belli bir süreçte bulunup geliştirilmeyen yetenekler yukarıda belirttiğimiz gibi zaman içinde yitip gidecek. Oysa bugün ülkemizin önünde yakıcı bir vaziyette duran bir üretim sorunu vardır. Bu üretim olgusu ülkemizin bir zorunluluğudur. Bunun dışındaki bütün arayışlar zaman kaybetmekten başka bir şey değildir. Tarımda, hayvancılıkta ve sanayideki sorunlar ve ihtiyaçlar gelip kendini ülkenin önüne koymuştur.
KÖY ENSTİTÜLERİ ÖRNEĞİYLE EĞİTİM ÜRETİMİN MERKEZİNE!
Peki, sorunları nasıl çözeceğiz? Cumhuriyet Devrimi’nin 2. Dünya Savaşı yıllarındaki Köy Enstitüleri örneğiyle yani üretime dayalı eğitim modeliyle. Sanayide ihtiyaç duyulan kalifiye elemanları nasıl yetiştireceğiz? Meslek Liselerini ülkenin ihtiyaç duyduğu ara elemanları yetiştirecek biçimde yeni bir anlayışla yeniden yapılandırmamız gerekir. İlköğretimden sonra, yetenekleri doğrultusunda iyi bir yönlendirme yaparak, çocukların sınav kaygılarını en aza indirmemiz gerekir. Böylece eğitimi üretimin merkezine alarak yarınlarda işsizlik sorununu da çözmüş oluruz. Bundan dolayı Meslek liselerinin yüzde 30’larda bile olmayan oranını orta vadede yüzde 50’lere uzun vadede mutlaka yüzde 70’lere çıkarmamız gerekmektedir.
SEÇME SINAVINDA YÜZLERCE BİRİNCİ OLMAZ
Sınavlar konusu da ayrıca ele alınmalıdır. 2 Haziran 2024’te yapılacak olan Lise Geçiş Sınavı’da geçen yıl olduğu gibi yüzlerce öğrencinin birinci olduğu bir seçme sınavı tekniğinden vazgeçilmelidir. Bir seçme sınavında yüzlerce öğrenci birinci olmamalıdır. Burada bir yanlışlık var. Bu başarı sınavı değildir. Başarı sınavında bütün öğrenciler başarılı olabilir ancak seçme sınavında yüzlerce birinci olmaz bir futbol liginde birden çok takım şampiyon olamayacağı gibi. Önce ilköğretimde doğru bir yönlendirme yapılmalıdır. Daha sonra da bu sınav tekniği mutlaka değiştirilmelidir.
ÜRETKEN BİREYLER YETİŞTİRELİM!
Lise Geçiş Sınavında sınavın doğru ve anlamlı olabilmesi için:
1) İyi bir yönlendirme yaparak kademeler arası geçişi ülkenin gereksinimleri doğrultusunda yeniden ele almalıyız.
2) Meslek Liseleri günün koşullarına göre yeniden yapılandırılmalıdır.
3) Seçme sınavlarının niteliği tekrar ele alınmalı ve “bakın biz çok başarılıyız, sınavda yüzlerce birincimiz var” anlayışından kurtulmalıyız.
4) Türkiye koşullarında üretim odaklı bir eğitim sistemine ivedi olarak geçilmelidir.
5) Okullar, bir üst eğitim kurumuna öğrenci hazırlayan ve kurs niteliği olan kurumlar olmaktan çıkarılmalı. Her okul kendi kademesine uygun programları uygulamalı ve o seviyenin gerektirdiği bireyler yetiştirmelidir.
6) Eğitim amacı; bilimsel, laik ulusal, kendi değerlerine bağlı, kendisiyle barışık, doğayı seven ve evrensel ilkelere bağlı üretken bireyler yetiştirmek olmalıdır.
7) Bütün okullar fiziki anlamda spor, sanat ve etkinliklerin yapılabileceği alt yapıya kavuşturulmalıdır.