Ekmek, saz ve ‘kanatlı’ şiirler: Sevdayı kanatlandıran ozan
Anadolu'nun nurlu ufkunda nurlanmış insandır ozan. Üzerinde şiir yazdığı toprağı/vatanı seccadedir. İçi dışı barışık, sade ve küçültülmüş Anadolu'dur. Şair biraz “urumeli” ruhu taşır. Suratı daha asık, şiirleri ile çemkirir zaman zaman...
Gençliğimizin en direngen yıllarında tanıdığım arkadaşların öyküleri, şiirleri ve anılarını okumak büyük bir haz veriyor. Daha gençliğe yeni adım attığı yıllardan tanıdım Hasan Karateke’yi. Söylemesi ayıp ama “Gençliğimin şafağında, Keşfettim Çobanyıldızını” dizeleri beni de kapsıyor. Hasan’ı tanıdığım yıl gerçekten “gençliğinin şafağındaydı.” Tanışma ve ilerleyen yıllarda ilişkilerimiz can arkadaşlığına dönüştü. Şimdi o kitaplı bir ozan. Toplamı 440 şiirden oluşan iki şiir kitabını imzalamış göndermiş.
“Yani hayatın başladığı yerde,
Yani yerli yerinde
Yani yüreğimde” anlayışıyla yazmış, asker mektubu yazar gibi. Şiirleri duygu yüklü, türkü/ezgi biçiminde renkli, sade, ruhu “güneşin aydınlığında” yıkanmış, olgunlaşmış şiirler.
Uzunca bir dönem içinde tanıdığım, düşünce ve duygularımla değerlendirdiğim arkadaşların her biri ayrı karakter ve farklı değerleri olan arkadaşlar. Gençlik yıllarında tanıştığım, devrimci mücadele içinde birlikte olduğumuz zor yılların pekiştirdiği bağlılık, elbette önemli ve unutulmaz. Bir bakıma aynı mevzi, aynı cephede olma arkadaşlığı gibi bir arkadaşlık.
Hepimiz gibi Hasan Karateke arkadaş da devrimin uzatmalı çavuşlarından. Özgün ve tarihsel olan kendi gerçeğini;
“Feda ettik kendimizi
Vatan, emek, namus,
Bayrak uğruna
Odlara yandık
Etrafımıza bir zerrecik
Işık olabilmek uğruna
Hiç mi hiç pişman değiliz
Hem de bu ateşten bize
Çokça pay düşeceğini
Bile bile feda ettik”
Dizeleriyle yarım asırlık yaşamını özetler.
Bu dizeleri yazan ozan hâlâ manga çavuşu benim gözümde. Terfi ve rütbede gözü olmadı. General de olabilirdi. Birikimleriyle, uzun erimli düşünceleriyle emekli olmayan bir general zaten. Zorlu yolların “uzun yürüyüşçüsü” bir arkadaş Hasan Karateke. “El emeği göz nuru” diyebileceğim bir arkadaş. Daha on altı yaşında takılan nişanı ile devrimin uzatmalı nişanlısı. Okuntu gönderir gibi kitaplarını imzalayıp göndermiş. Kitabın her sayfasında sevdası, özlemi, haykırışları, “kanatlı şiir" dizelerine dönüşmüş.
ŞAİR VE OZAN
Şair mi, ozan mı ayrımına fazla girmeden, Hasan Karateke’de daha çok halk ozanı kimliği ağır basıyor. Şair, kendi dışında kalana, kalsın diyebilen, toplumsal özneye uzak, birazda kabuksuz ve esvapsız dolaşır. Ozan şairin tersine, öznenin içinde bir özne. Toplumsal dokuyla daha birleşik, aynı zamanda çelişkili. Yaylada, yörük çadırında yaşar gibi daha özgür. Şair titizdir. “Kılı kırk yarar” gibi gözükse de halk disiplininden yoksundur. Dilindeki sivri sözleri kama gibi kullanır. Kanatmaktan, acıtmaktan çekinmez.
Anadolu'nun nurlu ufkunda nurlanmış insandır ozan. Üzerinde şiir yazdığı toprağı/vatanı seccadedir. İçi dışı barışık, sade ve küçültülmüş Anadolu'dur. Şair biraz “urumeli” ruhu taşır. Suratı daha asık, şiirleri ile çemkirir zaman zaman. Daha bir asabi, çalım atmaya, kafa tutmaya meyilli, duruşu ile heykel aymazlığı gibi ve soğuk. Biz (Delgi aleti) sivriliği dili ile şiirlerde sıfatlar, zamirler ünlemlerle dikkat çekmeye çalışır. Bir eleğe konsa, eleğin üzerinde Divan Edebiyatının kasideciliği kalır. Anadolu ozanı elenmez. Un değil, pişirilmeye hazır, mayalanmış hamurun mayasıdır.
Arkadaşım, uzatmalı çavuşum Hasan Karateke, hamurun içinde mayadır. Ekşitmeden, kokutmadan hamurunu ekmeğe dönüştürmüş.
Benim için Hasan’ın üç dönemi var: Çocukluk dönemi hariç, geriye kalan yarım asrın ilk yarısında piyade çavuşu. Yaşamının üçüncü döneminde kutsal bildiği ocağa odun taşıyan bir genç. Şimdilerde hizmetini uzatmalı çavuş olarak sürdüren bir arkadaş. Mangasına gönlündeki türküleri söyler, özlemlerini sazının tellerinde müziğe döker.
Anadan doğma Anadolulu olduğu için saz elinden düşmez Hasan’ın. Yanlış anlaşılmasın kendi çalıp kendi söyler...Sevdasını, özlemini, hayallerini sade bir yazımla yazmış. Ozanlığı geçmişten geleceğe uzanır.
Romantik uzatmalı çavuş şiirlerini Anadolu ozanların gerçekçiliği, dili ve ruhuyla yazar. “Umut güllerini” soldurmadan büyütmüş ve gülüne âşık olmuş! Şiirleri renkli, lirik, müzikal. Sazına uyarlamalı yazdığı için türkü türü şiirler yazmış. Ezgili yüreğinden kopan şiirler...
“Yanarım yanarım, kül olsam” dizelerinde Yunus Emre, Karacaoğlan etkileri görülür. Uzatmalı çavuşunun şiirlerinde, yurtseverlik ve devrimci damar kuvvetli atar. Anadolu ozanlarından aldığı şiir geleneğini, Nazım Hikmet, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Ahmet Arif, Metin Demirtaş’ın şiir geleneğine bağlığını, terbiyeli ve alçak gönüllü bir tavırla sürdürmeye çalışır.
MÜTEVAZI BİR ÇAVUŞ
Avrupa da yaşayan emekçilerin ezici çoğunluğu sırılsıklam vatan sevdalısıdır. Memleketine adımını attığında toprağı öper Anadolu emekçileri. Yol üzerinde gördüğü çoban çeşmesinin başında durur, abdest alıp namaz kılar, dua eder vatanına kavuştuğu için. Avrupa da yaşayan emekçilerin vatan sevdası bir başkadır.
Hasan şiirlerinde vatan özlemi;
“Aslına bakarsan
Hayat
Yari vatan,
Vatanı yar gibi sevmektir” der. Avrupa’da yaşaya gurbetçi Türk emekçilerin “vatan hasreti” içtendir. Nesil değişse de vatan sevgisi daha derinlere çekilir. O duygu asla sönmez. Hasan Karateke, Şiirlerinin dokusunu vatan sevdasını katmış. Geleceğe olan özlemini türkü/ezgi tarzı yazmış.
“Vaktidir yârin saçlarını okşar gibi
Ellerimi daldırıp vatan toprağına” dizeleri, vatan özlemine doymamış emekçilerin en içsel duygusu bütün şiirlerinin ana dokusudur.
Kendi kendisiyle sohbet eder, tartışır şiirlerinde. En yalın duygular sazının telinde türküye dönüşür, şiir olur. Kendi dizelerinde ifade ettiği gibi “gönül hatları vapuru” gönlünden sazına şiirler taşır. Bütün özlemlerini bavuluna sığdırmış bir ozan. Gönüller arası sevda taşır, aşk taşır.
Konuştuğu gibi yazar, yazdığı gibi konuşur. Manga çavuşuna özgü disiplinini gevşetmeden, şiirlerine eylemlilik kazandırır. Şehir eskisi şiirlerden ziyade, Anadolu söylencelerine göre şiirlerine anlam yükler. Yayla pınarları gibi gümüşlü bir dil kullanır. “Memleket hasretini” materyalist dünya görüşünü ile birleştirmeye çalışır.
“Her sabah çıkıp yüreğimden
Bırakırım kendimi
Hayatın acımasız dalgalarına
Köprüler kurarım
Gönülden
Memleketin dağlarına” dizelerinde harlanan ateşli duyguların maddesidir.
Ozanın dizelerinde “yar, aşk-sevgili, gönül” sözcükleri, gerçekten “bir dikili ağacı olmayan,” üryan ve “çulsuzların” dilindeki vatanıdır.
“Kaybetmek bulduğum yerde seni” dizesinde umudun sağlamlığı anlaşılır. Harman yeri gibi savrulur hayalleri. Ayrılığını ve özlemlerini ayrıştırır. Özlemlerinde umutsuzluk olsa da umuda erişmede, umutsuzluğun eziyetini yeniden umutla birleştirir.
CUMHURİYET KÖYLÜSÜ
“Yârin Gözlerinde Bahar” ve “Gel Be Sevgili” şiirlerini topladığı kitaplarında emekçi özlemlerini, köy emekçisinin özlemleriyle birleştirir. Yurt dışında yaşar, ama kentleşmiş bir şair olmaktan çok Anadolu köylü ozanı ruhu taşır. Bir yanıyla köylü, bir yanıyla devrimci manga çavuşu gibi cephelerin ozanıdır. Bütün köyler “Cumhuriyet köylüsüdür.” Yüreğinin sıcaklığı sazıyla birlikte “kar altında özleme” dönüşür . Ama “Kar yağdırmaz” umutlarına.
“Yüreğini almış eline
İsyan eder ağalığa, şeyhliğe
***
Nasırlı yüreğiyle kafa tutar
Aslanoğlu Cumhuriyet köylüsü” dizelerinde Ahmet Arif’in tavrı görülür. “Güvendiğim dağlar kar tutmaz” inancı içinde umutlu yolculuğu sürer. Umarsızlığın egemen olduğu koşullarda umudunu tüketmez. Sapla samanı, tahılı ayrıştırıp yoluna devam eder. Ocağının başına geçer, yeniden umut üretir, türküler dillendirir. Hasan’ın umuda olan bağladığı “cumhuriyet köylüsü” umudunun aydınlığı ile aydınlanır. Umut dolu yüreği elinde kitlelerin yüreğiyle birleşir. Kendi diliyle “İki sevda taşırım yüreğimde, Vatan sevdası, yar sevdası.” Taşıdığı duygular umudunun gür seslidir. Bütün ozanlar gibi O’da gelecek günlerin getirisiyle umutlanır, umutla gelecek günleri bekler
“Sabahın seher vakti
Seher yelleri,
Haber getirecek,
Benden sana
Güzel günlere” umuduyla beklerken, geleceğe olan inancı yerli yerinde ve sağlamdır.
Halkın vefalı evlatlarının elleri boş değildir. Saz çalmayı da bilir, kalem kullanmayı da. Silah elde savaşmayı da bilir emperyalizme karşı. Elleriyle önce kendisini ayağa kaldırır. Sonra da yoldaşlarını, halkı kaldırır yerinden. Yarım asır geriye doğru baktığında vefalı, erdemli bir kuşağın kararlılığıyla aydınlanmış manga çavuşu kararlılığıyla, direncine direnç kazandırma çabası içindedir.
DÜŞÜNCE VE DUYGULAR
Hasan Karateke’nin karakterini bildiğimden manga çavuşu deyimi gerçeği ifade eder. Benim bildiğim Manga çavuşunun belleğindeki görevleri somuttur;
“Umutla bakar yarına
Yüreğim Vatan toprağında
Yüreğim kale burcunda
Üç yüz altmış beş gün altı saat
Vatan nöbetinde” dizeleri ile uzatmalı çavuş ruhu yankılanır.
Şiir yazım biçiminde çok fazla ayrıma gitmediği gibi, aşırı soyutlamadan kaçınır. Duygularıyla düşüncelerini birleştirir. Şiirlerinde, düşünsel derinliğe önem verdiği kadar, duygularda derindir. Aynı şiirde, romantik duygular ve düşünceler eşlik eder.
Uzunca bir dönem içinde yoğunlaşan duygu ve düşüncelerini ozan olgunluğuyla yazmış. Şiir üretimiyle görücüye çıkması, kutlanmaya değer bir cesaret... Karateke’nin kıratında pek çok insan anılarını yazıyor. Hasan daha zor bir yolu seçmiş. Tekrar kutlar ve başarılar dilerim.