Ekonomik sorunlar bireysel silahlanma oranını artırıyor

Prof. Dr. Rüstem Erkan, toplumdaki bireysel silahlanma ve suç oranının ekonomik sorunlarla ilgili olduğunu söyledi; sorunların yalnızca cezalandırma ve yasaklarla çözülemeyeceğini kaydetti.

Kültür olarak silahı seven bir toplumuz. Bu ve farklı nedenlerle silah edinme çabasını herkes çevresinden gözlemliyordur.

Düğünlerde, asker uğurlamalarında, eğlencelerde, kavgalarda hatta aile içi tartışmalarda dahi silah patlatılıyor. Son dönemde ölümlerle biten silahlı kavgalar, tartışmalar, şiddet olayları daha sık görülür oldu. Silahın ruhsatlı veya ruhsatsız yaygınlaştığı görülüyor. Bu durum bireysel silahlanmanın sorgulanması gerektiğini gündeme getiriyor.

Şiddet olaylarını takip eden ve bireysel silahlanma üzerine çalışma yürüten Umut Vakfı’nın her yıl hazırladığı ‘Türkiye Silahlı Şiddet Raporu’na göre, 2021 yılında silahlı şiddet olayı sayısı 3 bin 801. Bu olaylarda hayatını kaybedenlerin sayısı ise 2 bin 145 olurken, 3 bin 896 kişinin de yaralandığı, 629’unda ise kesici aletler kullanıldığı belirtiliyor. Bu olayların yüzde 3’ünde de ruhsatlı silah kullanıldığı tespit edilmiş.

Silahlı olayları engellemeye yönelik tartışmalar birçok ülkede de sürüyor. En radikali geçen aylarda Kanada’da gündem oldu. Ülkede tabanca satışı, alımı ve devrinin tamamen yasaklanması için çalışma başlatılmıştı. ABD’de ise ateşli silah sahibi olmak, taşımak anayasal hak olarak korunuyor.

Peki ülkemizde silahlı şiddet olayları nasıl engellenebilir, azaltılabilir? Bireysel silahlanma isteği nasıl düşürülebilir? Konuyu Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan’la konuştuk.

ANOMİK TOPLUM GÖSTERGESİ

Geleneksel kültürümüzde ya da feodal kültürde silahın önemli bir araç olduğunu ve bunun ülkemizde silah sahibi olma isteğini de artırdığını kaydeden Prof. Dr. Erkan, ayrıca iç göçlerle kırsal kesimin alışkanlıklarının kentlere taşındığını da belirtiyor. Kendini güvende hissetmeyen insanların silah edinme çabası olduğunu anımsatan Erkan, “Medya ile toplum yapısında silahsız insanın her an saldırıya açık olduğu gibi bir psikoloji oluşturuluyor. Toplum inşasında dijital oyunlar da önemli, hiç silahsız dijital oyun var mı?” diyor.

Türkiye’de silaha ulaşımın çok kolay olduğunu belirten Prof. Dr. Rüstem Erkan, “Türkiye’de ortaya çıkan manzara sadece ruhsatlı silah meselesi değil, çok sayıda da ruhsatsız silah olduğu görülüyor. Bunun ciddi bir denetime tabi tutulması lazım. Mafya olarak tanımlanan yapılar var. Başkasının ürettikleri üzerine konma yöntemi büyük ölçüde silahla oluyor. Türkiye’de de bireysel silahlanmada bu organize suç örgütlerinin rolü var. Her şehirde belli gruplar var, silahla işi götürmeye çalışıyorlar. Yani bazı insanlar belli ölçüde korunma amacıyla taşımak istiyor, bir bölümü de karşısındakini korkutma amacıyla taşıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Hem toplumsal hem de bireysel olarak sorunlarımızı çözemiyoruz.” diye konuşan Prof. Dr. Erkan, birey ve toplum psikolojisine dikkat çekti: “Çok tartışmaya açık bir insan profili yok, toplum profili de yok. Trafikte yaşanan tartışmada birbirini hiç tanımayan insanların hemen silah kullanması anomik toplumun belli bir ölçüde göstergesi, anında şiddete eğilimli olması… Hatta bir psikoloji diliyle öfke kontrolünde ciddi bir sıkıntı var. Bu da giderek ölümlere neden olabiliyor.”

SORUNUN TEMELİ EKONOMİ

Prof. Dr. Rüstem Erkan, bireysel silahlanma sorununa çözümü ise şöyle anlattı: “Uzun vadede çözüm, toplumun kendini güvende hissetmesi, silaha ihtiyaç duymaması, ciddi oranda kaygılarından arınmış olması... Bu noktada iş ve iş güvencesi çok önemli. Ekonomik yapı bozuk olunca toplum da ister istemez diğer sorunları yaratıyor. Bunun da çözümü ekonomik yapının insanlara güven verecek, geleceğini sürdürebilecek bir yapıda olması... Silaha erişim, üretimden Türkiye’ye girişine, bireylere ulaşana kadar takip edilmeli ve elinde bulunanlara da ciddi yaptırım olmalı… Çok ağır cezalar caydırıcı olur mu, bu da tartışmalı ama cezalar yine de bireylerin sapan davranışlardan uzak durmasını sağlayacak ölçüde olması lazım.

TOPLUMSAL KONTROL OLMALI

“İnsanlık tarihinde suç olmayan bir toplum yok. Sosyolojik olarak bizi ilgilendiren bazı dönemlerde bunun çok artması... Yani sıfır suçun olmadığı bir toplum mümkün değil. O çok sağlıklı bir toplum da değil, demek ki çok durağan… Bireyler gelecekte umut görmüyorsa toplumsal kontrolü azalıyor. Toplumsal kontrol çok önemlidir, her şey devletle, yasayla kontrol edilemez. Sistemin ekonomik, siyasi, iletişim araçları olarak vs. kullandığı dil önemli, hepsinin kendisini gözden geçirmesi gerekir. Ama her zaman iş yasa ve güvenlik güçlerine düşer, onun da mutlaka caydırıcılığının olması gerekir.”

Sonraki Haber