Ekonomistler hükûmetin 'İyi yoldayız' açıklamalarını yorumladı: Dış finansman bağımlılığı tavizi getiriyor

AK Parti hükûmeti seçimlerden sonra rotayı Batı'ya kırdı, yine sıcak para arayışına girdi. Ekonominin başındakiler 'Düzeliyoruz' dese de, ekonomistler 'Dışarıdan bulmamız gereken para miktarı arttı. Bu durumda işi çevirmek zor.' diye konuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın, dün Hürriyet gazetesinde yayımlanan söyleşisi tartışmalara neden oldu. Söyleşide, “İlk geldiğimizde enflasyon konusunda bırakın beklentilerin çıpalanmasını bir dağılım bile yoktu. Beklenti her yerdeydi. Şimdi enflasyonla kesin bir mücadele içindeyiz.” sözleri ile önceki yönetimi de eleştiren Erkan, yatırımcılara güven verdiklerinin, kur korumalı mevduat ve döviz hesaplarını azaltarak TL’ye geçişi artırdıklarının, TCMB rezervlerinde 141,4 milyar dolara ulaştıklarının bilgisini verdi. Türkiye’ye yabancı yatırımcı ilgisinin arttığının da altını çizen Erkan, enflasyonla mücadele programında olumlu sonuçlara ulaştıklarını ve ihracatçı ile yatırımcıya destek vererek işçiyi, iş gücünü koruduklarını iddia etti.

8-9 Aralık günlerinde İstanbul’da yapılan TRT World Forum 2023’te konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de son dönemde yabancı yatırımcı ilgisi arttığını söylemişti. 5 yıllık kredi risk priminin (CDS) düşüş eğilimini sürdürdüğünü belirten Şimşek, “Ocak-mayıs döneminde 2,9 milyar dolar çıkış olan portföy yatırımlarına, haziran-eylül döneminde 4,9 milyar dolar giriş oldu.” açıklamasını yapmıştı.

‘EKONOMİ İYİLEŞTİ DIŞ POLİTİKA KARIŞIK’

Ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele için dış finansmanı öncelemesine ve yabancı yatırımcı ilgisinin arttığını vurgulamasına karşın uluslararası para kuruluşları yöneticileri ve yayın kuruluşlarından politik güvence beklentilerine dair mesajlar geliyor. New York’ta yayın yapan The Economist dergisi, 11 Aralık günü “Türkiye'nin ekonomisi iyileşti, ancak dış politikası hala karışık” başlığıyla yaptığı paylaşımda “Türkiye ekonomisi doğru yolda ilerliyor ancak Recep Tayyip Erdoğan Batı ile yeni sorunlar yaşadığı sürece uzun vadeli yatırımcılar geri dönmeyecektir. Ülkedeki siyasetin ekonominin izinden gitmesi gerekiyor.” denildi.

Bloomberg’in, 15 ekonomistle yaptığı Türkiye'nin 2024 ekonomisini değerlendirmesinde de yatırımcıların güveninin sağlanması için “Zaman ve ortodoks politikalara gerçek bağlılığa dair daha fazla kanıt gerektiği” ifade edildi.

YABANCILARI HOŞ TUTARAK FİNANSMAN SAĞLAMAK

İktisatçılara; TCMB Başkanı’nın “İhracata destek vererek işçiyi koruyoruz.” söylemini ve Dış finansmanın istenilen düzeyde gelmesi için politik bağlılık beklentilerin de olup olmadığını sorduk. Aydınlık’a konuşan Bilkent Üniversitesi iktisat bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Bilin Neyaptı, şu ifadeleri kullandı:

“Dolaylı vergilerle dar gelirli üzerinden enflasyonla mücadele etmek dışında yapılan yeni bir şey yok. Çözüm arayışı dışarıdan gelecek olan finansmana bağlanmış durumda. Yabancılar da kendi şartlarına uyulduğu ölçüde destek veriyorlar ve sermaye girişi sağlıyorlar. Yabancı sermayenin gelişi için yapılan görüşmelerde şeffaf olunmadığı için de ne gibi güvenceler verildiğini bilemiyoruz. Bu şekilde yabancıların gönlünü hoş tutarak finansman sağlama şiarının uygun olduğunu ve ekonomik yapıda uzun süreli değişimler içereceğini, kalıcı gelişim sağlayacağını düşünmüyorum.”

ASIL SORUN: DIŞ BORÇ SORUNU

Dünyadaki kalkınan ve kalkınmaya çalışan ülkelere baktığımızda sıcak parayla kalkınabilen, gelişebilen bir ülke olmadığını vurgulayan Kalkınma ekonomisti Bartu Soral, şöyle devam etti:

“Sıcak para dış ticaret açığını sürdürebilmek için tüketim ve ithalatı sürdürmek için bulunan bir pansuman. Yani yaranın kanamasını kurtaracak ve iyileştirecek programlar değil sadece gün kurtarma. Sıcak para dediğimiz şey bu. Türkiye’nin yıllık 220 milyar dolar bulması lazım. bu yıllık bulması gereken miktar 2002’de yaklaşık 30-35 milyar dolardı. Yine iyi bir tablo değildi ancak bugün kadar da ağır değildi. Yıllar içinde ithalata bağımlılık, dış ticaret açığı büyüdü. Büyüdükçe bu ekonomik sistemi sürdürebilmek için dışarıdan bulmamız gereken para miktarı arttı.

“Sizin dolar ve avroya bu kadar ihtiyacınız varsa o dolar ve avroya sahip olan uluslararası finans kuruluşları size istediği politikaları dayatıyor. Her ne kadar direnç gösterseniz de dünyadaki çok kutupluluğa dayanarak, bir takım güç dengelerini gözeterek hamleler çekseniz de günün sonunda böylesine dış ticaret açığı verip ve ithalata bağlı olduğunuz durumda tıkanıyorsunuz. Esas konuşmamız gereken şey; ‘Türkiye’nin bu dış finansman bağımlılığını, dış ticaret bağımlılığını ve Türkiye’nin dış borç sorununu nasıl çözebiliriz?’ sorularıdır.”

‘İŞÇİYİ KORUMAK İÇİN VERGİ REFORMU YAPILMALI’

TCMB Başkanı Erkan’ın “İhracat ve yatırımı destekleyerek iş gücünü koruyoruz.” sözlerinin popülizm olarak değerlendiren Soral, sözlerini şöyle tamamladı:

“İş gücünü korumak istediğini söyleyen Merkez Bankası Başkanı’na da Maliye Bakanı’na da şunu soruyorum; Türkiye’nin gelir vergileri hangi tip vergilere dayanıyor? Kurumlar, rantiye, gelir vergilerini içeren doğrudan vergilerin payı, toplam vergiler içinde 1980’lerde yüzde 70 idi. Bu yıllarda ise yüzde 28’lere geriledi. Biz rantiyeyi, finansmandan kazanç elde edeni vergilendirmiyoruz. KDV ve ÖTV ile vergi yükünü dar gelirli ve orta gelirliye yüklemişiz. Gelirden büyük payı alan nüfusun ilk yüzde 10’luk kesimine ise vergi salmadığımız gibi bir buçuk yılda bir vergi affı çıkarıyoruz.

“İşçiyi koruyacağım demek için ilk önce vergi reformu yapmak gerekir. Dolaylı vergilerin yüzde 72 olan payını, yüzde 40-45’lere indirmek lazım. Bu da kazananın vergilendirilmesi anlamına gelir. Bunlar olmadan Merkez Bankası Başkanı’nın söylediklerinin popülizmden başka anlamı yok maalesef.”

‘TUHAF AÇIKLAMALAR’

Ekonomi yazarı Uğur Gürses sosyal medyadan yaptığı paylaşımda; Merkez Bankası Başkanı’nın yaptığı açıklamaların tuhaf olduğunu ve bir merkez bankacının yapmaması gereken açıklamalar olduğunu dile getirdi. Gürses paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

“Merkez Bankası başkanları; ekonomik birimlerin portföy tercihlerine "Böyle bir faizle dövize geçmesi matematiksel olarak saçma" demezler, dövizde duranların rasyonelini anlamaya çalışır, 'acaba neyi eksik-yanlış yapıyoruz?' diye sorgularlar.

Uzun uzun kişisel yaşam ayrıntılarına girmezler. Bu durumda, geçmişte iyi para kazandığı halde bugün neden garibanizm yapıyor diye sorgulanır. Hatta Merkez Bankası Başkanı olarak ne kadar maaş aldığını sorgulatırlar.

Ülkeyi yönetenlere 'dükkan senin' tarzında ‘Bize üç alan söyleyin, biz şahlandıralım. Sizin stratejik gördüğünüz nasıl savunma sanayiinde önümüzü açtınız, stratejik gördüğünüz alanları söyleyin, destekleyelim’ demezler. Bir kağıt para matbaasını yönettiklerini değil, ülkenin yurttaşının cebinde taşıdığı ve güven duymasını isteyeceği ulusal parayı korumak gerektiğini her zaman hatırlarlar.

Son not: Sahi merkez bankacı mı olmak istiyor yoksa politikacı mı?”

Sonraki Haber