Elginkan Vakfı 5. Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı yapıldı: Türkçe yazıya geçmeyen kelime hazinesi

Kurultayda, ‘Geçmişten günümüze yazılmayan Türkçe’ başlığıyla, Türkçenin ağızları, meslek dilleri, gizli diller ve argoda kullanılan ama yazı diline giremeyen kelimeler incelendi

İstanbul’da yapılan ve 43 bildirinin sunulduğu Elginkan Vakfı 5. Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Kurultay’ında, alanlarına ve konularına göre gruplandırılan bildiriler, 9 oturumda üç gün boyunca sunuldu ve tartışıldı.

Yazı dilinin ölçümlü yani standart dil olarak kuralları, dil bilgisi kitaplarında sözlüklerde, yazım kılavuzlarında belirlenir. Yazıda kullandığımız dilin yanı sıra, şehir, ilçe ve köylerimizde yazılamayan, ama konuşulan bir Türkçe var. Yine yazıda yer bulmayan, Türkçenin ağızları ile meslek dilleri, Türk argosu da kayda geçmeyen kelimelerle dolu.

Kurultayın amacı yazılamayan bu kelimeleri kayda geçirmek. Bu yönüyle Türkçeye büyük katkı sağladığını belirtmekte yarar var. Kurultay boyunca, sunulan bütün bildiriler daha sonra kitap haline getirilerek, kayıt altına alınmış olacak. Köylerimizde, yaylalarımızda, obalarımızda konuşulan, Türk İşaret Dili konuları da alt başlık olarak kurultayda ele alındı.

Alanında uzman isimlerin katılımıyla "Geçmişten Günümüze Yazılmayan Türkçe-Türkçenin Art ve Eş Zamanlı Değişkeleri" konu başlığıyla gerçekleştirilen kurultayın açılış konuşmasını Elginkan Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, eski Savunma Bakanı Dr. Mehmet Vecdi Gönül yaptı.

Gönül, vakfın doğdukları topraklardan sökülerek Türkiye'ye gönderilmiş bir aile tarafından kurulduğunu söyledi. Aile üyelerinin Türkiye'de sanayide öncülük yaptığını belirten Gönül, "Doğduğumuz toprakları, vatanımızı kaybettik. Bari dilimizi ve kültürümüzü kaybetmeyelim diye bir vakıf kurduk. Böyle bir düşünceye hizmet etme fırsatı verdikleri için gerçekten mütevelli heyetine ben de şükran borçluyum. Dil konusu, Türkiye'de çok önemli bir konu. Çünkü biz bir imparatorluğun bakiyesiyiz." ifadelerini kullandı.

‘TÜRK DİL KURUMU İLE ÇALIŞMAKTAN MUTLUYUZ’

Elginkan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Gaye Akçen de vakıf olarak kültürel çalışmalara devam edeceklerini, bu bağlamda Türkçenin korunmasının önemli bir yere sahip olduğunu söyledi ve şunları ekledi; "Biz Türkiye'ye böyle bir hizmet vermekten ve Türk Dil Kurumu ile çalışmaktan mutluluk duyuyoruz. Her zaman destek olacağız."

Elginkan Vakfı Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın da kurultayın 3 yıl önce "Geçmişten Günümüzde Seyahat Edebiyatı" olarak gerçekleştirildiğini belirterek, geçen yıl kurultayın Kovid-19 salgını nedeniyle yapılamadığını söyledi. Akalın şunları söyledi; “Her dilin yazı dili ve konuşma dili olmak üzere iki cephesi vardır. Yazı dilinin ölçümlü yani standart dil olarak kuralları, dil bilgisi kitaplarında sözlüklerde, yazım kılavuzlarında belirlenmiştir. Bu durağan ölçümlü canlı bir Türkçe var."

‘DİL ADALETE, ADALET DİLE HÜRMET EDER’

Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kızılgül Abdulayeva da dilin kültürel önemi hakkında değerlendirmede bulundu. Konfüçyüs'ün dilin toplumdaki en önemli şey olduğu şeklindeki sözlerini hatırlatan Abdulayeva, "Sözler düzgün anlaşılmazsa fikir ve düşünceler düzgün anlaşılmaz. Fikir ve düşünceler yeterince anlaşılmazsa görevler yerine getirilemez. Görevler yerine getirilemezse adetler, medeniyetler yok olur. Bunlar yok olursa şaşkınlık içine düşen halk nereye gideceğini bilemez. Onun için toplumda dilden önemli hiçbir şey yoktur. Dil adalete, adalet dile hürmet eder." ifadelerini kullandı.

Programa Azerbaycan'dan katıldığı için büyük memnuniyet duyduğunu dile getiren Abdulayeva, şöyle devam etti: "Biz ne güzel ki dile hürmet ediyoruz. Bunun için çaba harcıyor, öz katkımızı veriyoruz. Gururluyum burada olduğum için. Azerbaycan'dan gelen bütün araştırmacılar olarak inşallah katkımızı vereceğiz. Türkiye Azerbaycan, Azerbaycan Türkiye demektir. Her ikisi de var olsun."

‘MEHMET SİYAH KALEM’İN KALEMİ NE RENK BOYUYOR?’

Kurultayda, “Mehmet Siyah Kalem’in Kalemi ne renk boyuyor?” başlıklı bir bildiri sunan Kiraz Perinçek Karavit, yaptığı konuşmada, Mehmet Siyah Kalem lakaplı sanatçının 14-15. yüzyıllarda Maveraünnehir coğrafyasında yaşadığının tahmin edildiğini belirtti. Karavit şunları söyledi: “Birden fazla sanatçıya atfedilen, kâğıt üzerine fırça ve mürekkeple yapılmış resimleri, Çin etkisine açık olmakla birlikte kendine özgü güçlü bir sanatsal geleneği temsil etmektedir. Söz konusu resimlerde, yeşil, mavi, kırmızı gibi renkler canlı bir tavırla kullanılmış, kalemle değil fırçayla yapılmıştır.

Bu bildiri de Türkçe kökenbilim ve renk betimlemeleri araştırmaları ile komşu dillerle alışverişler ışığında, renk olarak siyahın ve mürekkebin kullanımlarına karşılaştırmalı olarak değinerek, sanatçının lakabının neden Siyah Kalem olduğu sorusuna yanıt aranmıştır. Bu lakapta ‘siyah’la kastedilenin mürekkep, ‘kalem’le kastedilenin fırça olduğunu göstererek, sözcükleri tarihsel bağlam, dönem ve bölgesinde değerlendirmenin önemini bir kez daha vurgulamıştır.”

SIRPÇA’DA ÇOK TÜRKÇE KELİME VAR

Sırp Bilimler ve Sanatlar Akademisi Türkçe Araştırmacısı Prof. Dr. Marija Djindjic, uzun yıllardır Türkçe üzerine saha araştırmaları yaptığını, birkaç yıl önce Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan Sırpça-Türkçe sözlüğünü hazırladığını söyledi.

Djindjic, "Sırpçada çok fazla Türkçe kelime olduğu tespit edildi. Sözlükte yaklaşık 51 bin kelime bulunuyor. Akademide Leksikograf olarak çalışıyorum. Türkçeden geçen kelimeler üzerine araştırmalar yapıyorum. Sırpçada 3000 civarında (Türkçe) kelime var ve bunları kullanıyoruz. En az yarısı yani 1500 kelime dilimizde tamamen kalacak çünkü dilimizde karşılığı yok. Mesela yastık, tavan, kaşık gibi… Bunlar Sırpçaya yerleşmiş" dedi.

Arş. Gör. Dr. Ceyhun Sarı ise “Muğla ve Yöresi Ağızlarındaki Arıcılık Dili gabra kaldırmak” başlıklı bildirisinde, ‘gabra kaldırmak’ deyiminin yörede kullanımı çok yaygın olmadığını belirterek, ilgi çekici bir yapı olarak değerlendirildiği için konu edindiğini söyledi. Sarı: “Sözü edilen deyim ‘bey’le ilgili kullanılmaktadır. Beyin kovanın yöneticisi konumunda olduğu ve adeta hükümdar gibi görüldüğü söylenebilir. Dolayısıyla tebaasına da hükümdarlık yapmalı, yeri geldiğinde hazinenin sandıklarını balla, polenle doldurmalı, bazen de asker sayısını artırmalıdır. Tüm bunları ya da bunlardan bazılarını gerçekleştiremeyen bey, artık saygınlığını kaybeder ve tahttan indirilmek istenir. Gabra kaldırmak deyimi ise kovan içerisinde bulunan muhtemel bir akil arı heyetinin beye gözdağı vermek için ana arı gözleri inşa etmelerine denir.” diye konuştu.

‘AMACIMIZ TÜRKÇEMİZİ ARAŞTIRMAK, ARAŞTIRMALARI DESTEKLEMEK’

Elginkan Vakfı Müdürü Ali Erköse sorularımızı yanıtladı.

  • Elginkan Vakfı’nın kuruluş amacı nedir?

Kültür değerlerimizi, tarihimizde bizi büyüten örf, adet ve manevi değerlerimizi ve Türkçemizi araştırmak, araştırmaları desteklemek, korumak, yaşatmak ve tanıtmak, bilim, teknoloji ve eğitim alanındaki faaliyetleri teşvik etmek. Bunun yanı sıra ülke sanayinin ihtiyaç duyduğu vasıflı iş gücü yetiştirilmesine ve bu suretle ülkenin istihdam imkanlarını arttırıcı eğitim çalışmalarına katkıda bulunmak için okullar, eğitim kurumları açmak, işletmektir.

  • 2013'ten beri düzenlediğiniz "Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı”na nasıl karar verdiniz? Buradaki amaç ve hedefinizi nasıl anlatırsınız?

Kuruluş amacımızda belirtilen “Türkçemizi araştırmak, araştırmaları desteklemek, korumak, yaşatmak ve tanıtmak” ilkesinden hareketle vakfımız, daha önce çeşitli kurumlardan ve üniversitelerden Türkçe ile ilgili olarak düzenledikleri bilimsel toplantılara destek talepleri gelmekteydi. Bu talepleri değerlendiren vakıf yönetimimiz doğrudan doğruya Elginkan Vakfı olarak Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayları düzenleme kararı aldı. Kurultayların iki yılda bir düzenlenmesi, bir Kurultay’ın Türk Dili, bir Kurultay’ın da Türk Edebiyatı alanında düzenlenmesi kararlaştırıldı. Kurultay’ın genel adının yanı sıra her Kurultay’a özel bir güncel ana konu ve alt başlıkları belirlenmektedir. Kurultay programı bu alt başlıklara göre oluşturulmaktadır. Kurultaya katılan bilim insanlarının bütün bildirileri dinleyip tartışabilmesi düşüncesiyle de alt başlıklara göre tek tek oturumlar düzenlenmektedir. Böylece Türkçe ile ilgili güncel konular alanın uzmanlarınca ayrıntılı bir biçimde konuşulup tartışılmaktadır.

  • “Geçmişten Günümüze Yazılmayan Türkçe-Türkçenin Art ve Eş Zamanlı Değişkeleri" konu başlığıyla bu yıl düzenlenen kurultayda, alanında uzman çok isim var. Bu isimler neye göre seçildi?

Kurultay’ın duyurusu aylar öncesinden bütün üniversitelere, ilgili kurumlara gönderilmekte, vakfımızın ağ sayfasında ve e-postalarla alandaki bütün bilim insanlarına, akademisyenlere gönderilmektedir. Belirlenen süre içerisinde gönderilen özetler Uluslararası Danışma Kurulundaki alanında uzman bilim insanlarınca incelenip değerlendirilmekte, kabul edilen özet sahiplerinden bildirilerinin tam metinleri istenmektedir. Bildirilerin tam metinleri de Uluslararası Danışma Kurulu tarafından incelenmekte, kabul edilen bildirilerle Kurultay programı oluşturulmaktadır. Bu yılki Kurultay’a yaklaşık yüz elli özet gönderilmiş, özet ve tam metin bildirilerin incelenmesi sonucunda kırk üç bildirinin Kurultay’a sunulabileceğine karar verilmiştir.

  •  Bu yılki konu başlığı ilgi çekici. Yazıya geçmeyen dil konusunda önemli bir hizmet. Bu kurultayda çalışmalarını anlatan, uzmanların metinleri toplumla buluşacak mı?

Önceki dört Kurultay Türk yazı dilini ve yazılı Türk edebiyatını konu almıştı. Bu Kurultay’da ise köylerimizde, yaylalarımızda, obalarımızda konuşulan Türkçenin ağızları ile meslek dilleri, Türk argosu, Türk İşaret Dili konuları alt başlık olarak seçilmişti. Kurultay’da sunulan bu bildirilerin tamamı editörlerce düzenlendikten sonra birkaç ay içerisinde kitap olarak yayımlanarak metinler toplumla buluşturulacaktır.

Sonraki Haber