Perinçek, Cumhurbaşkanı'nın 'sivil anayasa' çıkışını değerlendirdi: Askersiz devlet devletsiz anayasa olmaz!
AK Parti Hükûmeti’nin 21 yıldır 12 Eylül darbesinin ekonomi programını uyguladığını hatırlatan Perinçek, mafyalaşan sistemin Meclis’i kenara ittiğini söyledi. Perinçek, ‘Vesayet diyerek orduyu benimseyemeyenler Türkiye'nin önündeki hiçbir sorunu çözemez.’ dedi
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, “sivil anayasa” hazırlıklarıyla ilgili “Askersiz devlet olmaz. Orduya yan gözle bakanlar Türkiye’nin önündeki sorunları çözemezler.” dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki gün “1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu”nda sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasa hedefiyle Meclis’te gruplarla görüşeceklerini açıkladı. Perinçek, Ulusal Kanal’da yayınlanan Çıkış Yolu programında Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel ve Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Beyhan Korkman’ın konuyla ilgili sorularını yanıtladı.
‘CUMHURBAŞKANI KAMUOYUNA NASIL AÇIKLAYACAK?’
“Cumhurbaşkanı Erdoğan da 12 Eylül anayasasını hep birlikte değiştirelim diye siyasi partilere de çağrıda bulundu. Bu çağrıyı nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusu üzerine Perinçek AK Parti iktidarının içinde bulunduğu çelişkiye dikkat çekti. Perinçek özetle şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanımız 2002’den bugüne kadar, 21 yıldır 12 Eylül'ün ekonomi programını uyguluyor. Bir tek, Berat Albayrak döneminde 2016-2017’de o politikadan artık bu yürümez deyip ayrılacak gibi oldular. Turgut Özal'ı hep baş tacı yaptılar. Uygulanan ekonomi programı Turgut Özal'ın 24 Ocak kararlarıyla 1980 yılında getirdiği program. O zamanki adı ile “Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme” programını uyguluyorlar. Üreticileri kambur ilan eden, özelleştirme öngören, çiftçileri tarıma destekleri kaldıran, Türkiye devletinin sosyal devlet, halkçı devlet birikimiyle ilgili bütün prensiplerini ve kurumlarını tasfiye eden ve emekçinin üstüne çullanan bir ekonomi programı. Bakın o ekonomi programı 1980’de uygulamaya başladı. 1985 yılına gelindiği zaman emekçilerin gelir endeksi yüzde 52’ye düştü. Yani beş yılda emekçilerin gelirlerini yarı yarıya biçti o program ve biçerken 1980 ile 1985 arasında 600 bin kişiyi gözaltına aldı ve tutukladı. 12 Eylül'ün ekonomi programı emekçilere karşı bir zorbalık ifade ettiği için ancak sopayla uygulanabilirdi. Parlamenter sistem içerisinde uygulayamayacakları bir programdı. Sendikaları, partileri kapatmaları, halkı bastırmaları gerekiyordu.
“Bu Cumhuriyet Halk Partisi açısından da, İYİ Parti açısından da büyük bir ayıp. AK Parti açısından da çok büyük bir ayıp. Hepsi Turgut Özal’ın mirasını savunuyorlar, paylaşamıyorlar. Özellikle AK Parti bir yandan efendim ‘darbelere karşıyız’ diyor. Sayın Cumhurbaşkanı bunu kamuoyuna nasıl izah edecek? Darbelere karşıysan niye Turgut Özal'ı baş tacı yapıyorsun?
TÜRKİYE’Yİ MEMURLAR YÖNETİYOR
“Türkiye'de anayasa yapmış olan tek parti biziz. 2013 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı'ndan bir yazı aldık. ‘Biz anayasa yapacağız. Bize anayasa önerinizi gönderin.’ dediler. Biz gerekçesiyle birlikte 400 küsur sayfalık anayasa önerimizi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduk ve kamuoyuna da açıkladık.
Benim ‘Türkiye'nin Anayasa Birikimi” kitabım var. 10 yıl önce Türkiye'yi 12 Eylül'den kurtaracak anayasayı yapmışız. Kitap olarak da basmışız. AK Parti ‘yeni anayasa’ diyor. Neymiş o yeni anayasa? İçeriği hakkında bir şey söylemiyorlar. 2016 yılında Cumhurbaşkanlığı sistemini getirdiler. O getirdikleri sistemle mafyalaşan ekonominin, mafyalaşan siyasetin sistemini yaptılar. Turgut Özal ekonomisi ekonomide bir mafyalaşma getirdi. Yüksek faiz politikalarıyla, faizcileri tuttu. Sanayiciyi kenara itti. Sıcak para komisyoncularını yukarı çıkarttı. Sıcak para komisyoncuları, dolar borsa vurguncuları, Türkiye'nin ürettiği değerleri bu havadan para kazananlar paylaşmaya başladılar. Sistem mafyalaştı. Siyaset de mafyalaştı. Seçimlerde CHP, AK Parti, bütün partilerin merkezlerinde on beşinci kata, üçüncü kata 8-10 kişi doluşuyorlar. Listeleri yapıyorlar. Milletin önüne koyuyorlar. Hangi milletvekili gerçekten milletin vekili? Siyasi partilerin tepesindeki mafyalar seçiyor. Bunu CHP tabanı da, AK Partililer de söylüyor. Liderler tarafından atanıyorlar. Cumhurbaşkanlığı sistemi de o mafyalaşmanın sistemi. Cumhurbaşkanı'nın etrafında atanmışlardan oluşan bir grup var. Cumhurbaşkanı'nın danışmanları, bakanlar kurulu da biraz öyle. Eskiden Bakanlar Kurulu Millet Meclisi'nden güven alıyordu. Millet Meclisi'nden hükümeti kopardılar. Cumhurbaşkanı'nın memurları Türkiye'yi yönetmeye başladı. Meclisi sistemin kenarına ittiler.”
ATATÜRK MECLİS’TEN VAZGEÇMEDİ
Doğu Perinçek, yeni sistemin Türkiye’nin yönetimine hız kazandırdığı yönündeki iddiaya da yanıt verdi. Perinçek, “1924 anayasası kuvvetli yürütmenin anayasasıdır. Vatan Partisi'nin iktidarında da Türkiye hızlı, çevik yönetilir. Çevik yönetmek demokrasiyi bertaraf ederek olmaz. Atatürk, meclisten vazgeçmedi ama hızlı yönetti. Bunlar Cumhurbaşkanı sistemiyle meclisten vazgeçtiler. Cumhurbaşkanlığı sistemini ileri götürüp ondan sonra iyice kuvvetler ayrılığı yapıp yürütmeyi iyice meclisten koparıp nereye varacaklar.” dedi.
‘SİVİL ANAYASA’ İFADESİ CAHİLCE
Perinçek “sivil anayasa” söylemi ile ilgili de şunları ifade etti: “Sivil anayasa dedikleri an o anayasanın çürük bir proje olduğunu söylemek mümkün. Sivil devlet dışında demek. Devlet dışı anayasa olur mu? Anayasa, devletin organlarını düzenleyen temel hukuktur. Bir de devletin vatandaşlarla olan hürriyetlere dair olan kamusal ilişkilerini düzenler. Yani anayasada her şey devlet. Sivil anayasa demek, cahillik, hukuku hiç bilmemek. Birinci sınıfta o hukuk başlangıcı dersinden bile nasibini almamış insanlar, sivil anayasadan bahsedebilir. AK Parti hükümeti bir türlü kendisini iktidar göremedi. Askeri olmayan devlet olur mu? Askeri olmayan Kanarya Cemiyeti olur. Çocuk Esirgeme Kurumu askersiz olur. Ama devlet askersiz olur mu? AK Parti’de bir asker düşmanlığıdır gidiyor. O yüzden bir türlü devletin sahibi olamadılar. Devletin bir tane tarifi vardır. Cebir yani kuvvet kullanma tekeline sahip olan topluluğa devlet denir. Devleti diğer bütün topluluklardan ve örgütlenmelerden, ayıran bir tane vasıf vardır. O da askeri varsa bir örgütlenmenin o devlettir. Askeri yoksa o devlet değildir. Vesayet vesayet… Hep bir asker düşmanlığı, askere şüpheyle bakmak gibi bir kültürü yerleştirdiler. Askere yan bakan, vesayet diyerek orduyu benimseyemeyenler Türkiye'nin önündeki hiçbir sorunu çözemez. Türkiye 2014-2015’ten beri bütün sorunlarını askerle, silahla çözüyor. FETÖ'ye karşı, PKK'ya karşı mücadeleyi askerle yapıyorsun. 15-16 Temmuz darbesini askerle bastırıyorsun. Amerika gelmiş. Bütün Ege kıyılarına üstlerini kurmuş. Siz vesayet bilmem ne falan filandan bahsederseniz hem içeride hem dışarıda Türkiye'nin önündeki sorunları, tehditleri karşılayamaz ve çözemezsiniz.”
ÇEDES’LE MÜCADELE
Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan protokolle Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES) başladı. Projeye karşı mücadale yürüteceklerini söyleyen Perinçek, okullarda manevi danışmanlık hizmeti adı altında imam, müezzin; din hizmetleri uzmanı görevlendirilmesini içeren proje ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye, iki yüz yıldır Batı'dan dayatılan değerleri ve artık eskimiş olan feodal değerlere, şeyhlik, dervişlik, ağalık, aşiret reisliğine karşı mücadele ediyor. Batı'nın dayattığı bireyci, bencil, gözü doymayan çıkarcı değerlerle bizim geleneksel değerlerimiz, yani vatan sevgisi, insan sevgisi, dostluk, kardeşlik, arkadaşlık; paylaşma arasında çarpışma yoğunlaştı. Vatan Partisi olarak, Türkiye'de milli, halkçı devrimci değerlerin eğitimini Türkiye için bugün bir zaruret olarak görüyoruz. Türkiye'de değerler eğitimi diye bu millete şeyh olmayı, mürit olmayı, cemaat mensubu olmayı, tarikat mensubu olmayı; boyun eğmeyi, teslim olmayı, emperyalizme uşak olmayı dayatacaksanız, bunlar değerler değil, değersizlikler, yozlaşmalar, çürümelerdir. Dünyanın her yerinde eğitim bakanlığı, eğitim bakanlığıdır. Ama bizim Türk Devrimi ona Milli Eğitim Bakanlığı demiş. Şimdi kalkıp da bu milleti milletsizleştirme, cemaatin mensubu yapma olamaz. Cemaatin mensubu olursanız, milletiniz olmaz. Herhangi bir şeyhin müridi, mensubu olursanız, o zaman sizin mensup olduğunuz kimlik, bağlandığınız kimlik cemaat kimliğidir; tarikat kimliğidir. Millet kimliği değildir. Bunları biraz da AK Parti içindeki büyük çoğunluğa ve Milliyetçi Hareket Parti'sinin ezici çoğunluğuna hitaben söylüyorum. Bir yandan milliyetçi olacağız. Bir yandan da feodal değerleri, bu millete değerler eğitimi diye aşılayacağız. Milletlerin oluşması saltanatları yıkarak, krallıkları yıkarak, taçları, tahtları devirerek olmuştur. Tahtlar devrilmeden millet olunmaz. Sultanların kulu olanlar vatandaş olmaz. Milli devrimci değerleri savunan ve toplumu aşılayan bir eğitim politikası izlemezseniz LGBT'nin kucağına düşersiniz ve düştünüz. İstanbul Sözleşmesi'ni AK Parti'nin, Cumhuriyet Halk Partisi'nin, İYİ Partililerin, Milliyetçi Hareket Partililerin bulunduğu meclis oy birliğiyle kabul etti.”
AİLE BULUŞMASI’NA ÇAĞRI
Vatan Partisi Lideri Perinçek, 17 Eylül’de Saraçhane’de yapılacak “Büyük Aile Buluşması” için de çağrıda bulundu: “Avrupa'da yapılan bütün araştırmalarda LGBT’nin yalnız aileye değil insana da düşman olduğu görülüyor. İntiharların, alkolizmin şiddetin, uyuşturucu kullanımının arttığı bir ortam. Onun için LGBT'siz çürümeden masum, uzak yabancılaşmalardan arınmış bir dünyada yaşamak hepimizin ihtiyacı. Bu yalnızca aileye değil bütün insanlara istisnasız her erkeğe, her kadına, her gence, her çocuğa, lazım. Vatan Partisi olarak yalnız propagandası değil LGBT örgütlenmesi de yasaklansın diyoruz. Türk Ceza Kanunu'na göre kamunun ahlakına, kamunun değerlerine karşı dernek kurulamaz. Mesela insanların birbirine sadakatsizlik göstermesi için sadakatsizlik derneği kuramazsın.
“Saraçhane Fatih Anıt Parkı’ndaki buluşmaya yüzün üzerinde dernek katılıyor. Derneklerin bilişimi çok güzel. Daha önce Saraçhane'de, İzmir'de, Konya'da oldu. Mitinge katılanlar arasında birbirlerine farklı fikirlerden insanlar büyük saygı gösteriyor. Rekabet, çekişme olmuyor. Ben öne geçeceğim falan filan gibi. Bu da bir değerler eğitimi.”