Erenköy destanından iki devletli çözüme

‘21 Aralık 1963’te Rumların uygulamaya koyduğu plan, 1948 Soykırım Sözleşmesi’ne göre tam bir soykırım planıdır. Bunu önleyen olgu, Erenköy'ün meziyetidir.’

Kıbrıs Türk Kültür Derneği (KTKD) İstanbul Şubesi tarafından, hepsi ağustos ayı içerisinde kutlanan Kıbrıs'ın fethinin 451'nci, Türk Mukavemet Teşkilatının kuruluşunun 64'üncü, Erenköy Direnişi'nin 58'nci ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının kuruluşunun 45'inci yıldönümleri dolayısıyla anma töreni, sergi ve konferans düzenlendi.

Şişli'deki Dernek Lokali'nde önceki gün düzenlenen etkinliğe, şanlı Erenköy Direnişi'nin mücahitleri ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) İstanbul Başkonsolosluğu Kültür Ateşesi Mehmet Faruk ve KTKD Genel Başkanı Ahmet Zeki Bulunç da konuşmacı olarak katıldı.

Mücahitler, Erenköy Direnişi'ni tüm ayrıntılarıyla dinleyicilere anlatırken, konuşmacılar egemen-eşitlik temelinde iki devletli çözüm vurgusu yaptı.

SERGİDEKİ ÇARPICI HAKİKAT

Anma töreni öncesinde Dernek Lokali'ne kurulan sergide, Rumların Kıbrıs Türk halkına yönelik saldırı ve katliamlarından kesitler sunuldu. Kanlı Noel'den çeşitli işkence görüntülerine kadar çarpıcı karelerin yer aldığı sergi; Rumların Türk halkını imha hedeflerinin açık bir sunumuydu. Sergide şehitlerimizin, mücahitlerimizin, KKTC liderliğinin, halkın haklı mücadelesinin ve adaya ilk çıkan Türk subayı Yarbay Rıza Vuruşkan'ın da fotoğrafları vardı. Sergiyi ziyaret eden konuklar, daha sonra konferansa geçerek o günleri birinci ağızdan dinleme şansı yakaladı.

'ERENKÖY DİRENİŞİ'NİN YERİ ÇANAKKALE İLE DENKTİR'

Açış konuşmasını yapan KTKD İstanbul Şube Başkanı Yüksek Mimar-Mühendis Zehra Bilge Eray, “Birlik ve beraberliğimizin bugün olduğu gibi bundan sonra da, bizleri bugüne taşıyan TMT Grubu ile devamını diliyorum.” dedi.

Daha sonra ilk sunum için sözü, Erenköy Mücahidi Özmen İkibiroğlu devraldı. Kıbrıs'ın fethinden günümüze kadar geniş bir perspektifte adadaki Türk varlığına mercek tutan İkibiroğlu, Erenköy Direnişi'ne ilişkin şunları söyledi: “Buraya Erenköy dememizin sebebi; bereketçilerle başlayıp Türkiye ve İngiltere'den 530 öğrenci ve gencin oraya giderek mücadele etmesidir. Bereketçiler olmasaydı Erenköy olmazdı; Erenköy olmasaydı belki bugün KKTC olmazdı. Türkiye ilk defa 8 Ağustos 1964'te uçaklarla Kıbrıs'a müdahale etti; 'Ben silahımla, askerimle, uçağımla buradayım!' dedi. Bunu en güzel anlatan Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş'tır. Denktaş der ki; 'Erenköy Direnişi'nin Kıbrıs Türk halkının milli mücadelesindeki yeri, Çanakkale Direnişi'nin Türk halkının milli mücadelesindeki yeri ile denktir. Erenköy, milli ruhun şahlanışıdır. Erenköy, silahsız halkın bu eksikliğini kendi kararlılığı ve cesareti ile tamamlamasıdır. Erenköy, Türkiye'ye olan güvendir.'”

'ERENKÖY SAVUNMASIZDIR'

Erenköy Mücahidi Makina Yüksek Mühendisi Mesut Erol Reşhat da, 1964 yılında Erenköy'e gitmeden önce Türkiye'de aldıkları askeri eğitimleri, adaya gönderiliş hikayelerini, görev şartlarını, nöbet yerlerini, Rumlarla mücadelelelerini harita üzerinde ayrıntılarıyla anlattı. Reşhat, sunumunun sonunda bir eleştiride bulunarak, “1 ay önce adaya gittiğim zaman, bizim oradan ayrılırken bıraktığımız yerlerin Barış Gücü'ne terkedilmiş olduğunu gördüm. Bugün için Erenköy savunmasız durumdadır.” ifadelerini kullandı.

Geçen günlerde KKTC yönetimi de Birleşmiş Milletler’in (BM) kendi rızaları olmadan Barış Gücü'nün adadaki kalış süresini uzatmasına tepki göstermiş ve tedbir alacaklarını duyurmuştu.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) İstanbul Başkonsolosluğu Kültür Ateşesi Mehmet Faruk da konuşmasında Kıbrıs'taki 500 yıllık Türk varlığının önemli konaklarını anlattı.

‘ADANIN KİRALANDIĞI GERÇEK DEĞİL’

KTKD Genel Başkanı ve E. KKTC Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç, dikkat çeken bilgiler paylaştı. Bulunç, KTKD'nin Türk Mukavemet Teşkilatı'nın kuruluşu, Erenköy Destanı'nın yazılışı, Barış Harekatı'nın gerçekleştirilmesi gibi olguların yaratılmasında önemli görevleri olduğunu anlattı. “TMT’nin kuruluşu sürecinde 'Kıbrıs İstirdat Projesi'nin yaşatılması için derneğin öğrencilere yurt olarak verdiği binayı TMT’ye üs olarak kullandırdık.” diyen Bulunç, bu dönem kaynak akışlarının da dernek öncülüğünde yapıldığını kaydetti.

Erenköy Direnişi ile köprübaşının tutulmasının önemli bir dönüm noktası olduğunu bildiren Bulunç, şöyle devam etti:

'SOYKIRIM SUÇU İŞLEDİLER'

“21 Aralık 1963'te Rumların tamamen devlet olanaklarını kullanarak Türk halkını imha etmek için kurdukları Akritas terör örgütünün uygulamaya koyduğu plan, uluslararası hukuk ve 1948 Soykırım Sözleşmesi tanımlamalarına göre tam bir soykırım planıdır. Hedef, Kıbrıs Türk halkının imhasıdır. Bunu önleyen olgu, Erenköy'ün meziyetidir. 21 Aralık'ta tahmin etmedikleri 5 bin eğitilmiş TMT mücahidi ile karşılaştılar.”

'ADA KİRALANDI İDDİASI YALAN'

Bulunç, Osmanlı'nın 1878'de altın yada para karşılığı adayı İngilizlere kiraladığına yada bıraktığına yönelik iddiaların da asılsız olduğunu bildirdi. Bulunç, şöyle devam etti:

“Kıbrıs, İngiltere’ye ne kiralanmış ne satılmış ne de para alınmıştır. 4 Haziran 1878'de İngiltere ile imzalanmış olan İttifak Antlaşması'nın ve ek antlaşmanın maddelerini okuduğumuzda kira veya altın karşılığında Kıbrıs’ın verildiğine dair bir hüküm yok. Peki bu yanlış anlayış nedir? Padişah, İttifak Antlaşması'nı imzalamak sürecinde isteksizdi. Osmanlı'nın egemenlik haklarını elinde tuttuğunu gösterebilmek için büyük bir mücadele verilmişti. İngiltere en son savaş açabileceği tehdidini yaptıktan sonra, 6 maddelik ek bir anlaşma yapıldı. Bu ek antlaşmanın ilk maddesinde Osmanlı Devleti'nin egemenliğini sürdürecek şekilde şeri mahkeme ve şeri hukukun Müslümanlara uygulanması yazılıydı. Yani Osmanlı Devleti'nin egemen hukuk yapısının devamıydı. İkinci maddede kendi mallarının gelirlerinin Osmanlı Devleti'ne verilmesi söz konusuydu. Üçüncü maddede bu hüküm güçlendirildi. Dolayısıyla Osmanlı Devleti adayı ne kiralamış ne de belli bir altın karşılığı vermiştir.”

'CEMAAT DEĞİL TOPLUM'

“Kıbrıs Türk halkı çok az toplumun yarattığı bir etki yaratmıştır. Fakat bir dönem biz bile kendimizi azınlık statüsüyle tanımladık. Bizi bir toplum olarak değil dini cemaat olarak kodladılar. Onun için hala kandil ve mevlüt bayramlarımız var. Türkiye’de var mı? Yok. Laik bir devlet çünkü. Biz kazanılmış hak diyerek muhafaza etmeye çalışıyoruz. Fakat biz devlet kuran bir halkız. Bugün Kıbrıs'ta uluslararası hukukta açık iki bağımsız egemen devlet vardır. Hukuk açısından en geçerli olan KKTC’dir. Bütün hukuksal süreçleri yaşamıştır. Güney Kıbrıs Rum Kesimi ise 'Kıbrıs Cumhuriyeti' adıyla meşru bir devlet değildir. Kıbrıs Cumhuriyeti 1959 ve 1960 antlaşmalarının bir ürünüdür ve bu antlaşmalar çökmüştür.”

'SOLCULUK BAĞIMSIZLIKTIR'

“5. kol faaliyetleri ile kendine ilerici, solcu diyen gruplar bugün birleşmek istiyorlar. Kiminle birleşecekler? Bize katliamları, soykırımları uygulayanlarla mı birleşecekler? Ben de solcuyum, sol hareketlere katılmış birisiyim. Ama uluslararası açıdan baktığımızda solculuk bağımsızlıktır, egemenliktir ve milli varlığı korumaktır. Dolayısıyla milli varlığı korumak zorundayız.

“Ya KKTC Devleti ya da Anavatan'la birleşen bir devlet; başka çıkış yolumuz yoktur.”

Sonraki Haber