‘Rum yönetimi dünyaya yalan söylüyor’

Ulusal Kanal’da konuşan Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, ‘Birleşik Kıbrıs’ söylemlerini değerlendirdi. Işıksal, ‘Amaçları Türklerle egemenliği paylaşmak değil; adayı Rum egemenliği altında, Türk askerinin ve garantörlüğün olmadığı bir AB ülkesi haline getirmektir.’ dedi

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, KKTC’nin 41. kuruluş yıldönümü vesilesiyle, Ulusal Kanal’da Yeşim Eryılmaz'ın sunduğu Gün Ortası programına konuk oldu.

“Bizim Cumhuriyet’i kurmamız, yaşatmamız hiç kolay olmadı.” diyen Işıksal, Kıbrıs Türk halkının Rum-Yunan zulmüne karşı verdiği tarihi direnişini anlattı. Son zamanlarda konuşulan “Birleşik Kıbrıs” söylemlerini de değerlendiren Işıksal, şöyle konuştu:

“Kıbrıs, Osmanlı döneminde 1571’de 80 bin şehit ile alındı. Dünya nüfusunun 200 milyon civarı olduğu düşünülürse bu rakamın ne kadar büyük olduğunu görüyoruz. Kıbrıs meselesinde bu dava uğrana çok kişi canını feda etti. Bu bizim milli davamız. Kıbrıs davası kendine özgü bir davadır. Eşi benzeri yoktur.

"1960’ta egemenlik iki halka birden verilmiştir. Bir halkın, diğer halkın üzerinde herhangi bir egemenlik yetkisi yoktur. Üstünlüğü yoktur. Rum tarafı bu durumdan hiçbir zaman memnun olmadı. Kıbrıs Türk halkının eşitliğini, iki kurucudan biri olmasını hiçbir zaman hazmedemedi.

"Dönemin Rum lideri bütün açıklamalarında, ‘bu hatanın düzeltileceğini’ ifade etti. Bunların hepsi basına yapılmış açıklamalardır. Gizli değildir. Bu sözlerin retorikten ibaret olmadığını biz acı şekilde yaşadık.

’11 YIL DİRENDİK, RUM EGEMENLİĞİNE GİRMEDİK’

“1963’te ordusuyla, polisiyle, topla, tüfekle, tankla üzerimize gelen Rum kuvvetlerine karşı Kıbrıs Türk halkı 11 yıl boyunca karşılık verdi. 39 tane birbirinden bağımsız bölgesinde ne elektrik ne su hiçbir devlet hizmeti verilmedi.

"Ama 11 karanlık yıl boyunca Kıbrıs Türk halkı Rum egemenliği altına girmeyi kabul etmedi. Ne devletimiz ne askerimiz hiçbir şeyimiz olmamasına, devletten tamamen atılmış olmamıza rağmen Rum tarafının egemenliği altına girmedik.

"Yunan cuntasının desteğini arkasına alan EOKA lideri Nikos Sampson, 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak amacıyla başlatılan Enosis hareketinin önderlerinden Makarios'a karşı darbe yaptı ve iktidarı ele geçirdi. Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’ne gereken meşru haklar sağlanmış oldu.

"20 Temmuz Barış Harekatı’yla da KKTC’nin kurulmasına giden yolun en önemli dönemeci sağlanmış oldu. Kıbrıs Türk halkı belki de tarihinde ilk defa bir coğrafyada bir arada yaşama şansı buldu.

“1975’te federal devletimizi kurduk. Kıbrıs Türk halkı her zaman barıştan yana olan taraf olmuştur. Biz ‘Federal devlet eşitlik üstüne inşa edildi, Kıbrıs Türk halkı iki kurucu halktan bir tanesi olarak kendi federe devletini kurmuştur.’ mesajını verdik. Ama uzlaşmaz, kendini adanın tek hâkimi sanan, Kıbrıs Türk halkını azınlık sanan Rum tarafı, bu barış çağrısına kulağını tıkadı.

"Yaklaşık 9, 10 yıl süren ve hiçbir sonuç alınamayan müzakereler oldu. Ben de 6 yaşlarında babamın sırtında o mahşeri kalabalığı dün gibi hatırlıyorum. Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’ın tarihi konuşmasının ardından, KKTC tüm dünyaya ilan edildi. En güneydeki, en yeni ve stratejik konumda olan Türk devletini kurmuş olduk. Bugün büyük bir coşkuyla, mutlulukla, minnettarlıkla kutluyoruz.”

Işıksal, Eryılmaz’ın “Son zamanlarda ‘Birleşik Kıbrıs’tan yanayız.’ diyorlar. Hakan Fidan da son Atina temaslarında buna tepki gösterdi. Siz ne diyorsunuz?” sorusunu yanıtladı:

‘HEDEFLERİ: GARANTÖRLÜĞÜN BİTTİĞİ BİR AB ÜLKESİ’

“Rum tarafının niyeti hiçbir zaman federal bir çözüm olmadı. Olsaydı bunu 1960 Cumhuriyeti’ni yıkarak göstermezlerdi. Annan Planı’nı reddederek niyetlerini ortaya koydular. Amaçları Türklerle egemenliği paylaşmak değil. Geçmişin prangalarından kurtulamadıkları için adanın tek hâkimi oldukları görüşündeler.

"Adayı Rum egemenliği altında Türk askerinin yer almadığı, garantörlüğünün bittiği bir AB ülkesi haline getirmektir. Birleşmeden kastedilen budur. Rum tarafının uluslararası hukuka aykırı bir şekilde AB’ye üye olmasından sonra artık Kıbrıs’ta iki kesimlilik gerek hukuksal gerek siyasal açıdan mümkün değildir.

"Rum tarafı zaten tek taraflı şekilde AB’ye üye olarak bu olasılığı ortadan kaldırmıştır. Kıbrıs’ta bütün BM kriterleri eşitliği öngörüyorsa bunun tek yolu; iki egemen devletin iyi komşuluk ilişkileri içerisindeki işbirliği yöntemi.

"Dünya kamuoyunu yanıltarak, yalan söyleyen Rum tarafı ‘iki taraflı, iki kesimli federasyonu destekliyoruz’ diyor. Ama AB ile Türk garantörlüğünün yer almayacağı bir anlaşma yaparak, gerçek niyetlerinin federasyon olmadığını ortaya koyuyorlar.”

Sonraki Haber