Baba azmettirmiş, oğlu öldürmüş

ERZURUM'da kız kardeşine mesaj attığı gerekçesiyle Soner Yurdigül'ü öldüren İlhami Akın'ı babası azmettirmiş. Bakın hem de nasıl

Oktay POLAT/ERZURUM, (DHA)- ERZURUM'da, kız kardeşine mesaj gönderdiğini öne sürdüğü Soner’Yurdigül’ü (26) tabancayla vurarak öldürüp, kardeşi Serdar Yurdigül’ü (21) de ağır yaralayan İlhami Akın’ın (20) 'Kasten öldürmek', kendisinin ise ‘Azmettirmek’ suçundan tutuklu yargılandığı davada Sedat Akın (39), “Ben oğluma 'Bacağına sıkma, vücudunun üst kısmına sık' gibi bir ifade kullanmadım. Oğlumla bu konuda hiç muhabbetim olmadı, kendisine maktulü öldürmesi yönünde cümleler kurmadım” dedi.
Palandöken ilçesinde, 21 Nisan 2022 günü İlhami Akın, mahalle komşuları Soner ve Serdar Yurdigül'ü, kavga sonrası babası Sedat Akın'a ait ruhsatsız tabancayla vurdu. Soner Yurdigül hayatını kaybederken, kardeşi ise ağır yaralandı. Serdar Yurdigül, uzun süre tedavi gördükten sonra taburcu edildi. Olayın ardından İlhami Akın ve babası Sedat Akın tutuklandı. Yürütülen soruşturmanın ardından İlhami Akın hakkında 'Nitelikli kasten öldürmek', babası Sedat Akın hakkında ise 'Azmettirmek' suçlarından dava açıldı.


Baba ve oğlunun Erzurum 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmalarına başlandı. Sanıkların Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevi'nden, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldığı duruşmada, sanık ve müşteki yakınlarıyla avukatları yer aldı. Oğlunu cinayete azmettirmekle suçlanan Sedat Akın, ifadesinde kendisine iftira atıldığını öne sürerek şöyle konuştu:


"Ben Maktul Soner'i benim evimin alt katında oturması sebebiyle tanırım. Benim kızıma rahatsız edecek bir mesaj atmış, duygusal olarak ondan hoşlanıyormuş. Ben o dönemde İstanbul'daydım. Bir gün baktığımda evimin camına taşlar geldi. Mektubu gördüm, kızıma, "Sen benimle olmazsan seni kaçırırım, öldürürüm" şeklinde bir yazı yazmış. Bunların hepsi mesajlarla mektuplarla sabittir. Ben onlara 'İki oğlunu da öldüreceğim' diye bir şey demedim."


Olaydan bir gün önce Serdar ve Soner Yurdigül ile tartıştıklarını kabul eden Sedat Akın, "Daha sonrasında bana taş attılar, arkadaşlarımla kahvehanede oturduk, ben kimseye kavga ettiğimizi söylemedim. Ertesi gün sabah saat 06.00'da işe gittim, 13.00'de eve geldim, namaz kıldım, uyumaya çalıştım. 2 sivil polis eve geldi, hakkımda şikayet olduğunu, ifade vermem gerektiğini söylediler. Karakola gittik, evimde arama yapacaklarını söylediler. Akrabam olan R.A.'yı aradım, 'Ev aramam var, git tabancayı yakalamasınlar' dedim, R.A., sanayide olduğunu, aracı yaptırdığını söyledi. Oğlum İlhami'yi aradım, ulaşamadım, kendisine mesaj attım, mesaj ulaştı mı, ulaşmadı mı bilmiyorum. Silah yatak odasında çantadaydı. Evimde 7 kişi kalıyoruz, herkes silahın yerini biliyordu. Karakoldayken polislerin telsizinden benim ismim geçti, 'Sedat Akın bir cinayete karışmış' dediler, polis memuru da 'Sedat 2 saattir benim yanımdaydı' dedi. 20 dakika sonra İlhami Akın'ın fotoğrafını bilgisayardan gösterip bana 'Oğlun bu mu?' dediler, ben de 'Evet' dedim. Ben oğluma iddianamede yer alan 'Bacağına sıkma, vücudunun üst kısmına sık' gibi bir ifade kullanmadım. Oğlumla bu konuda hiç muhabbetim olmadı, kendisine maktulü öldürmesi yönünde cümleler kurmadım. Ben Soner'in telefonunu engelledim, o da başka birinin telefonundan aradı, bana etmediği küfür kalmadı. Bana, hanımıma küfrettiler. Tahliyemi istiyorum, 4 çocuğum var, okula gidemiyorlar, durumları iyi değil. 300- 400 bin TL borç altına girdim, suçsuzum, hepsi bana iftira attılar" diye konuştu.


'ÇİVİLİ SOPAYLA VURDU'


İlhami Akın ise savunmasında, "Biz bunlarla önceden çok yakın arkadaştık, yediğimiz içtiğimiz birdi, yardımcı da oluyorduk, işe de soktuk. Annem evimizdeki yemeği de götürüp veriyordu. Olaydan bir gün önce babamın yaşadığı kavgadan da haberim yoktu. Babamın kavga ettiğini cezaevinde öğrendim. Olay günü ben işten geldiğimde kız kardeşime babamın nerede olduğunu sordum, o da karakola götürdüklerini söyledi, ben neden olduğunu sorduğumda 'Camları kırmışlardı, o yüzden götürmüşlerdir' dedi. Bir akrabam beni aradı, 'Baban aradı, tabancayı evden çıkart. Arama var, dükkana getir' dedi. Ben de silahı aldım, mermileri çıkarttım, silahı belime taktım, evden çıktım. Biraz ilerleyince sokağı döndüm. Serdar Yurdigül sırtıma vurdu. Hatta birileri de 'Vurmayın çocuğa' diye bağırdılar. Ben onları bir yere çağırmadım. Küfretmedim. 'Buraları terk edin' demedim. Soner bana vurduktan sonra ben de arkamı döner dönmez yüzüme tükürdü, ağır küfretti. 'Durun" dedim, durmadılar. Ben silahın ağzına kurşunu vereyim, belki dururlar dedim ancak durmadılar. Serdar bana çivili sopayla vurdu. Durmadıklarını görünce önce havaya 2 el ateş açtım, daha sonrasında ise rastgele ateş açtım. Kimseyi vurma kastıyla hareket etmedim. Rastgele ateş ettiğimde nasıl onlara denk geldi ben de anlamadım. Ben canımı korumak amacıyla silahı çıkarttım. Ben Serdar bana vurduğu için olay sebebiyle şikayetçiyim, çok pişmanım" dedi.


'ÇOCUKLARINI GÖZÜNÜN ÖNÜNDE VURACAĞIM DERDİ'


Soner ve Serdar Yurdigül kardeşlerin annesi Işıl Ertek, sanıklarla husumetli olduklarını söyledi. Sedat Akın ve ailesinin sürekli evlerini bastığını anlatan Ertek, şunları söyledi:
"Benim kimsem yoktu, sahipsiz olduğum için de Sedat Akın bana böyle yaptı. Sedat Akın beni sürekli tehdit ediyordu, '2 çocuğunu gözünün önünde vuracağım, kanını içeceğim' derdi. Olay günü ikindi vaktinde hava güneşliydi, evin önüne çıkalım dedik. Evin önünde Soner, Serdar, ben ve kızım birlikte oturuyorduk. Komşumuzun da bir çocuğu vardı. Kapı önünde otururken İlhami yoldan geçti, çocuklarımı çağırdı, ben de 'Siz gitmeyin sakın' dedim. Serdar'a gel dedi, Serdar da 'Bakayım bana ne diyecek' dedi, gitti. Daha sonrasında Soner ve kızım peşinden koştu, ben oturuyordum. Aradan 1 dakika geçti, silah sesleri duydum, 'Ramazandır, çocuklar torpil patlatıyorlar' diye düşündüm. Sonra kalktım, onların bulunduğu yere gittim, bir oğlumun çenesi düşmüş, diğer oğlum da orada vefat etmişti. Kızım da sağa sola koşturuyor, arabanın arkasına saklanmıştı. Ben olay olduktan sonra olay yerine gittim. Ben gittiğimde sanıklar kaçmıştı. Ben olay sebebiyle şikayetçiyim."
Mahkeme heyeti, adli tıp kurumundan gelece kati rapor ve eksiklerin giderilmesi için duruşmayı erteleyerek sanık baba ve oğlunun tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. (DHA)

Sonraki Haber