‘Etki ajanlığı’ tasarısını sorduk: Mossad’ın yöntemleri ihtiyaç yaratmış olabilir
9’uncu Yargı Paketi’nde 'casusluk' suçunun genişletileceği ve ‘etki ajanlığı’nın da suça dahil edileceği gündeme geldi. Konuyla ilgili hukukçulardan görüş almaya devam ediyoruz
Kamuoyunda “etki ajanlığı” olarak tartışılan ve Ak Parti’nin 9’uncu Yargı Paketi içerisinde yasalaştırmayı düşündüğü tasarıyla ilgili tartışmalar sürüyor. Ceza kanunumuzda ‘ajanlık’ faaliyetleriyle ilgili yeterli cezai yaptırım olduğunu söyleyen hukukçularımızın yanı sıra muhalefetin susturulmasına ilişkin yeni bir düzenleme olarak değerlendiren de var, eğer bir yasal boşluk varsa buna yönelik yapılacak düzenlemelerin ucu açık olmaması gerektiğini söyleyen de... 9’uncu Yargı Paketi’nde getirilmesi öngörülen düzenleme ve teklifi ülkenin önde gelen hukukçularına sormaya devam ediyoruz. Deneyimli hukukçu Av. Ceyhan Mumcu ve ceza hukukçusu Dr. Av. Mehmet Ruşen Gültekin, düzenlemeyle ilgili Aydınlık’a konuştu.
‘KÖTÜ NİYETE AÇIK BİR ŞEY DİYE KORKUYORUM’
Eğer bir düzenleme yapılacaksa, uygulamada kuşku yaratacak şeyler olmaması gerektiğini söyleyen Ceyhan Mumcu şunları aktardı:
“Sayın Doğu Perinçek ‘etki ajanı’ suçlamasına çok uğrar. Suçlamayı kim yapar? Mehmet Eymür. Nerenin ajanı? Yok İngilizlerin, yok olmadı Almanların. Bu etki ajanlığı suçlamasını en çok uğrayan bir grubuz biz. Nedir bunun kaynağı? Mehmet Eymür, MOSSAD'a bilgi verdi. Bir sürü Türk genci şehit düştü Beyrut'ta. Ondan sonra Perinçek de onu ifşa etti. Eymür, MİT'ten öyle bir ceza aldı ki, müsteşar olmasının yolu kesildi. Bir kere onu bir tarafa koyuyorum. Ben ‘etki ajanlığı’ konusunun kötü niyetle uygulamaya açık bir şey diye korkuyorum. Şuna benzetiyorum: ‘Terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör amacıyla çalışan…’ diye bir madde var ceza hukukunda. Bu uygulamada kuşku yaratacak şeyler olmamalı. Ceza hakkının temel prensibi, kuşkudan sanık yararlıdır. Buna açık olmamalı. Sayın Nusret Senem’in değerlendirmesini okudum, proje yapıyorum diye dışarıdan para alanlara düzenleme yapılmasını öneriyor. Bu çok somut bir şey.
‘ÇOK DİKKATLİ OLARAK DÜZENLENMESİ GEREK’
“Ama şimdi tabii çok net bilmiyoruz. MOSSAD ajanları yakalanıyor. Farklı yöntemler uygulanmış onlarda da. Yani bu ihtiyaç oradan çıkıyor. MOSSAD’ın çalışma tarzına karşı içeride bilmeyerek MOSSAD’ın tezgahına, tuzağına düşmüş yurttaşlarımız var. O davayı çok iyi takip etmek lazım MOSSAD casusu diye yakalananların davasını.
“Çok dikkatli olarak düzenlenmesi gerek. Özellikle kötüye kullanımını önleyecek istisnai hükümler olduğu takdirde gerekli olabilir. Çünkü yabancı ülkelerin Türkiye'de bu etkileri gerçekten var. AB'nin baskıları var, o projeler nedir, niye Türkiye'ye Amerikalılar para ayırıyor? Bakıyorsun Soros gibi veya bir Amerikalı zengin çıkıyor, bir vakıf kuruyor, Türkiye'yle birilerine yardımlar yapıyor. Onların da önünün alınması gerekir. Bu bakımlar hem ihtiyaç hem de uygulamada çok hassas olmak gereken bir konu bu.”
‘BİR KOMİSYON KURULUP CİDDİ SÜZGEÇTEN GEÇİRİLMELİ’
“Fatih Sultan Mehmed'in bir ölçüsü var; ulemanın hepsinin onayını almak. Hukukçulardan, uygulamacılardan, yargıcılardan, savcılardan, istihbaratçılardan bir komisyon kurulup, o komisyonun ciddi süzgecinden geçirip, çok güzel bir gerekçeye bağlayıp, yanlış yorumlamaya, saplamaya önlenecek önlemler alındığı takdirde, yararlı ve gerekli bir düzenleme olur diye düşünüyorum.”
‘KEYFİ SORUŞTURMALARIN ÖNÜ AÇILACAK’
Ceza hukukçusu emekli savcı Dr. Ruşen Gültekin, Ak Parti hükümetinin geçmiş uygulamalarının bilindiğini belirterek, çifte standart uygulandığını ve söz konusu düzenlemenin de muhalefetin susturulmasına ilişkin yeni bir düzenleme olacağını söyledi. Hukukçu Dr. Gültekin, söz konusu düzenlemenin hayata geçirilmesinin ardından yaşanabilecekleri ise şöyle özetledi:
“Türk Ceza Kanunu'na etki ajanlığı diye bir kavram getirip sosyal medyada haber veren herkese, işte ‘sen Almanya lehine çalışıyorsun, sen Fransa lehine çalışıyorsun’ diyerek bir soruşturma başlatmanın, keyfi soruşturmaların önü açılacak diye düşünüyorum.
‘şekerler zehire bulanıyor’
“Bu düzenlemenin, gazetecilere ve sadece muhaliflere yönelik yine düşman ceza hukuku kapsamında uygulanacağından şüphemiz olmasın. Bu kadar net bir şekilde yargının siyasallaştığı bir yerde böyle bir tasarının hazırlanması, hele hele güzellemeler yaparak 9’uncu Yargı Paketi gibi bir şeyin içerisine bunun konulması gene şekerlerin arasında en zehirli maddelerin Ceza Kanunu'na konulmasının izlenimini yaratacak ve bu madde üzerinde Meclis’te görüşülmesine de izin verilmeyecek. Tıpkı Dezenformasyon Yasası gibi iki dakika Meclis’te birileri konuşup geçecek, ondan sonra da bu düzenlemeden insanlar soruşturma geçirecek. Bütün hikaye bu.”
İSTİHBARAT UZMANI METİN ERSÖZ:
TÜRKİYE’DEKİ EN BİLİNEN ETKİ AJANI OSMAN KAVALA’DIR
9. Yargı paketi ile birlikte “devletin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları aleyhine araştırma yapan ve yaptıranlara hapis” yolu görünüyor. Henüz taslak metni ortaya çıkan düzenleme Türkiye’de “etki ajanlığı” tartışmalarını beraberinde getirdi.
Taslağa göre yabancı istihbarat örgütlerinin Türkiye’deki casusluk faaliyetlerinin önlenmesiyle ilgili kapsayıcı yasal tedbirler alınacak. Yeni tip casusluk faaliyetlerinin caydırıcı bir şekilde soruşturulması sağlanacak. Yabancı istihbarat örgütlerinin Türkiye’deki faaliyetleri önlenmeye çalışılacak. İstihbarat mücadelesinde yeni bir evre olan “etki ajanlığı” konusu TCK’ya girecek. "Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda" araştırma yapan veya yaptıranlar hapis cezasına mahkûm olacak. Ayrıca devletin savaş hazırlıklarını, savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle atanlar da hapis cezası alacak.
Peki, “Etki Ajanlığı” nedir? Türkiye’de daha önce bu konuda görülmüş bir dava var mı?
İstihbarat Uzmanı Metin Ersöz bu soruları şöyle yanıtladı:
- Aslında 10 yıldır bunu anlatmaya çalışıyoruz. Türkiye’de bazı özel güvenlik şirketleri bu etki ajanlığı faaliyetlerinin bir parçası. Bunun yanında istihbarat örgütleri sözleşmeli özel istihbaratlar da kullanıyor. Yani bir ülke kendini gizleyerek başka bir ülkede istihbarat faaliyetleri yürütüyor.
Türkiye’de “özel istihbarat” olarak kullanılan yöntem nedir?
- Raportörler. Klasik bir örnek Boğaziçi Üniversitesi. Oradaki gençler ve bazı öğretim üyeleri sayfası 100 dolara raporlar hazırlıyor. İstihbarat örgütleri de o raporları kullanıyor. Daha önce Türkiye’de İslami hareketler konusunda hazırladıkları raporlar var. O raporlar istihbarat örgütlerinin operasyonları için alt yapı sağlıyor. Onun dışında vakıflar. Biliyorsunuz Alman vakıfları bu noktada çok başarılı. Aleviler, Kürtler konusunda çalışmaları var.
Arap kışkırtıcılığı da bu faaliyetlere örnek mi?
- Elbette. Türk halkının 3 temel arzusu var. Ortak gelecek, tek dil ve vatan sınırlarını korumak. Bu faaliyetler bu 3 temel arzuyu yıkmak üzerine yürütülüyor. Ayrıştırma temelli.
Peki, Türkiye’de “etki ajanlığı” konusuna örnek gösterebileceğiniz bir dava var mı?
- En bilineni Osman Kavala davası. Bunun klasik ama güzel bir örneği. Soros vakfı, vakfın faaliyetleri, TESEV… Bilerek ya da bilmeyerek. Ama Kavala bilerek. Yasal bir boşluk vardı. Şimdi o boşluk dolduruluyor. Sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde böyle. ABD’de yapıldı, Çin’de yapıldı. Son olarak Gürcistan’da yapıldı. Şimdi Türkiye. Bu işin önemi yeni yeni anlaşılıyor.