Fahiş fiyatın günah keçisi esnaf!

Esnaf üreticinin kılcal damarıdır. Esnaf kapanırsa ne buğdayı satabilirsiniz, ne ekmeği, ne armudu, ne elmayı. Ne kadar üretirseniz üretin satamadığınız ürün deponuzda çürür, paslanır, kullanılamaz hale gelir.

Ev kirası, elektrik, su, doğalgaz, pazar alışverişi vesaire derken geçinmek vatandaş için şapkadan tavşan çıkarmaya eş değer oldu. Kimle konuşsanız hayat pahalılığından yakınıyor. Buna esnafımız da dâhil. Girdi maliyetlerinden, enerji maliyetlerinden, kiralardan onlar da şikâyetçi. Ancak önünüzü göremediğiniz, risklerinizin arttığı, sattığınızı aynı fiyata yerine koyamadığınız bu koşullarda ucuza ürün satmak nâmümkün.

Üretim maliyetlerinin düşmediği, üretimin artırılmadığı piyasalarda fiyatları ve enflasyonu düşürmek imkânsızdır. Hadi imkânsız demeyelim, dışarıdan borçlanıp piyasaya sıcak para sokarsınız bir süre fiyatları baskılarsınız ama geleceğinize borçlanır sonra tekrar yüksek enflasyonla uğraşırsınız. Yani sıcak paraya dayalı ekonomi olursa enflasyon kronik hastalık gibi yeniler durur.

Tepkiler üretimi artırmayan, desteklemeyen, komşularıyla iş birliğini geliştirip sınırlarının dibindeki enerji kaynaklarını daha ucuza alabilecekken yanlış saflaşmalar içerisinde bu imkândan yararlanmayan, liberal politikalarla sıcak para komisyoncularından para dilenen hükümete olmalı.

ÜRETİM MALİYETLERİ BÖYLE DÜŞER

Peki, üretim maliyetleri nasıl düşer? Öncelikle enerjinin ucuz olması lazım ki üretilen ürünün maliyeti düşebilsin. Buğday üretecekseniz o tarlayı sürecek traktörün, mahsulü kaldıracak biçerdöverin mazotunun ucuz olması gerekir. Ayrıca o traktörü ve biçerdöveri üreten fabrikanın elektrik veya doğalgaz maliyetinin düşük olması gerekir ki çiftçi onu daha makul fiyata alabilsin. Çiftçinin de enerjiye ihtiyacı var, onun da karnının doyabilmesi ve bunu daha ucuza mal edebilmesi gerekir. Sonra bu zincir halkaları eklenerek sondan bir önceki nokta olan esnafın rafına oradan da nihayetinde vatandaşın evine kadar uzanır. Arada nakliyeciler, kamyoncular, yükleyip indiren çalışanlar, aracı firmalar ve onların ailesinin giderleri var. O kamyonların amortisman giderleri, bakım onarım masrafları, lastiği, sanayisi, ustası, onları üretenler, çalışanlar ve onların da aileleri. Hepsi enerji ihtiyacı ve gideri demek. Özetle bütünsel baktığımız zaman bir ürünün tüketiciye ucuz ulaşabilmesi için ilk kaynağından itibaren ucuz enerji ile diğer girdileri ile ucuza mal edilmesi lazımdır.

Bunu sağlamak tek başına yeterli değil elbet. Serbest piyasa ekonomisi adı altında suyun başını tutan büyük tekel ve kartellerin fiyatları diledikleri gibi belirlemesine olanak tanımamak, denetleme mekanizmalarıyla piyasalarda istedikleri gibi at koşturma yetilerinin ellerinden alınması şarttır. Enerji girdisi ve üretim artışı ile bu kartel fiyat tekellemelerini çözdüğünüz zaman ham madde ve üretim fiyatlarınız düşer, enflasyon canavar olmaktan çıkar embriyo dönemine girer. Yumurta içerisinde hata yapmanızı bekler.

ÇÖZÜM DOĞRU PROGRAMDA

Bu saydıklarımızın hepsini onu yönetmesi için seçtiğimiz hükûmet ve onun belirlediği ekonomi programı sağlar. Doğru programı olmayan bir hükümet o yumurtadaki embriyoya yaşam şansı verir ve hayat pahalılığı başlar. Ancak bunun sebebinin esnafa yıkılması büyük hatadır. Esnaf üretimden gelen maliyetler üzerinden malını alır, tüm giderlerini bir yüzde bazında hesaplar, yaşaması ve büyümesi için gerekli kar oranını da üzerine ekleyerek ürünü vatandaşa satar. Bakın dikkat ederseniz sadece yaşaması için gerekli olan kardan bahsetmedik aynı zamanda büyümesi için de gerekli olan dedik çünkü iş yeri açmanın amacı sadece karın doyurmak değil yeni yatırımlarla büyüyüp gelişmek, mağazalar zinciri hatta fabrika kurmaktır. Aksi halde vergisiydi, kaydıydı, zabıtasıydı, belediyesiydi, çalışan sorunuydu gibi dert olan işlerle uğraşmaz, yatırır parasını faize, risk almadan geçimini sağlar. Salgın olur esnaf kapanır, doğa olayları olur esnaf dükkân açamaz, halk hareketleri olur bırakın açmayı vitrinleri taşlanır, PKK gelir esnafa kepenk kapattırır, halk hayat pahalılığına kızar esnafı boykot eder. Esnafın riskleri çoktur, saymakla bitmez. Bakın ev sahibinizle kirada anlaşamaz iseniz en kötü ihtimalle başka bir eve taşınırsınız, size taşınma ücretine ve belki komisyona mal olur. Esnaf anlaşamaz taşınır ise tüm müşterisini kaybeder, yeni yerinde yeniden başlar. O yüzden dükkan sahibine fazla itiraz edemez.

Maalesef ki bazı köşe yazarı arkadaşlarımız bu riskleri hesaba katmadan salt maliyet fiyatından yola çıkarak yüksek enflasyonun sebebi olarak kalemleriyle esnafı hedef almakta, gerçek maliyetleri tümüyle bilmeden hata yapmaktadırlar. Art niyetli olduklarını düşünmüyorum ancak işin detaylarını incelemeden, araştırıp sormadan yazılan yazılar popülizmden öteye varmaz, halkı da kasabıyla, fırıncısıyla, ayakkabıcısıyla, manavıyla karşı karşıya getirir. Tehlikelidir. Esnaf üretilen malın tüketiciye ulaştığı son halkadır. Esnaf kapanırsa ne buğdayı satabilirsiniz, ne ekmeği, ne armudu, ne elmayı. Ne kadar üretirseniz üretin satamadığınız ürün deponuzda çürür, paslanır, kullanılamaz hale gelir. Hatta bir ileri derece örnekle izah edeyim; savunma sanayinizin ürettiği top mermisini kullanmazsanız/satmazsanız bir süre sonra ordunuz kullanılamaz raporuyla imha eder. Esnaf vücut misali kanınızın her bir dokuya ulaşmasını sağlayan kılcal damarlarınız gibidir. O da üreticinin kılcal damarıdır.

TEPKİLER YANLIŞ YERE YÖNELİRSE…

Mesela demiş arkadaşımız dönerlik et fiyatından ve satışından örnek vermiş. Esnafın cevabı olsun, 300 TL'ye hiç bir kasaptan hatta mezbahadan dönerlik et alamazsınız. Hadi dönerci arkadaşımızın alış fiyatını ifşa edelim, iline göre 500 ila 600 TL arasında. Kaldı ki aldığınız eti döner ocağına koyduğunuzda %30-35 kayba uğrar. Bunun üzerine kiranızı, verginizi, KDV'yi, etin soslanmasını, soslayan ustayı, döner ocağı maliyetini, doğalgazını veya tüpünü, onu kesmek, biçmek, tartmak için kullanılan demirbaşları, kayıtlı olduğunuz oda aidatlarını, bilumum belediye ücretlerini, tarım ilçe aidatlarını, yangın söndürme cihazlarından dolaplarına, hatta ilk yardım dolabına konması unutulan tentürdiyot için sorma ver parasına kadar daha onlarca yazabileceğimiz masrafları eklediğinizde 100 gr döner satış fiyatı il, ilçe, semt farkı ile 150 TL ile 300 TL arasında değişkenlik gösterir. 400 TL'ye 100 gr döneri ya boğaz manzaralı yerde ya da 6 ay açık 6 ay kapalı olup iş yapan, Fethiye, Kaş, Kalkan vb yerlerde yersiniz. Okurlarımız teyidini açık kaynak internetten yapabilir. Bu kadar yazdık ancak biliyoruz ki fırsatı ganimete çevirmek isteyen, sen ağlasan ananı da ağlatacak esnafımız da yok değil!

Son olarak 20-21 Nisan'da yapılacak olan Kafe ve Restoran boykotuna değinirsek, halkımızın tepkisine ve öfkesine saygı duymakla birlikte yönelimi yanlış yeredir. Tepkiler üretimi artırmayan, desteklemeyen, komşularıyla iş birliğini geliştirip sınırlarının dibindeki enerji kaynaklarını daha ucuza alabilecekken yanlış saflaşmalar içerisinde bu imkândan yararlanmayan, liberal politikalarla sıcak para komisyoncularından para dilenen hükümete olmalı. Öfkeler ise Rusya'dan petrolü %25 ucuza alıp kendi ülkesine indirimi yansıtmayıp piyasa fiyatından satan, yalılarında koçlar gibi yaşayan ailelere olmalı. Kredi kartı ile ödediğiniz her 100 TL'nin 3 TL'sini cart diye cebine indiren bankalarına olmalı. Uç uça eklenince bunlar vatandaşa elbette yüksek enflasyon ve pahalı ürün olarak yansımaktadır. Tabiri caizse ekonominin yük eşeği esnaf yanlış politikalarla günah keçisi ilan edilmeye çalışılsa da bu sıfat tutmaz. Ekonominin de vatandaşın da yükünü taşımaya devam eder!

Sonraki Haber