Faizden kurtulmanın BEŞ+BİR ANAHTARI

Türkiye'nin faiz yükünden kurtulması için sermaye piyasalarının geliştirilmesi gerektiğine işaret eden Arif Ünver, bunun için de işlem hacmi odaklı piyasa yerine yatırım odaklı yaklaşımların ön plana çıkması gerektiğini söyledi. Ünver, acilen atılması gereken 5+1 adımı Aydınlık'a açıkladı.

Türkiye'nin finansal sistemi bankacılık üzerine kurulu. Tasarrufların çok büyük kısmı bankalar tarafından işletiliyor. Gerek Bankalar Birliği gerek BDDK yöneticileri sermaye piyasalarının payının artırılması gerektiğini yıllardır söylüyorlar. Sistem bankacılık üzerinden yürüyünce işi para satmak olan bankaların fonladığı sistemde faiz üretimin önünde büyük bir engel olarak duruyor. Sermaye piyasaları üzerinde akademik çalışmaları da olan, sermaye piyasası uzmanı Arif Ünver ile Türkiye'de sermaye piyasalarının gelişmesi için yapılması gerekenleri konuştuk. Tasarruflarını hisse senedi piyasasında yani borsada değerlendirenlerin alsatçı tüccar mantığı yerine yatırımcı niteliğine bürünmesi için yapılması gerekenleri açıklayan Arif Ünver, “Türkiye'nin faiz yükünden kurtulması için sermaye piyasalarının ağırlığının artması lazım. Bunun için de işlem hacmi odaklı piyasa yaklaşımı yerine yatırım odaklı yaklaşımların hakim olması için beş önemli düzenleme gerekiyor; Virmanlı satış işlemlerinin yasaklanması, kredili işlemler, açığa satış, temettüde stopaj ve halka açıklık oranı-bedelli sermaye artırımları arasındaki ilişkiler masaya yatırılmalı. Ayrıca, yabancı işlemlerin arka tarafının daha iyi takip edilmesini” önerdi.

GERÇEK FİYATIN OLUŞMASI BUNA BAĞLI

Yatırım iklimini bozan, işlem hacmi odaklı bir piyasanın ortaya çıktığını kaydeden Ünver, “Elbette al-sat olacaktır ama yatırımcı tarafının ağır basması gerekiyor. Son dönemde yapılan halka arzlarda ilk işlem günü fiyat marj modeli yanlış olduğundan fiyatlarda aşırılıklar olmaktadır. Gerçek fiyatların oluşabilmesi için ilk işlem günü serbest marjla işlem görmeleri gerekmektedir” diye konuştu.

Hisse senedi yatırımcılarına tavsiyelerde bulunan Ünver, “Hissesini alacağınız şirketin yönetim kurulu üyelerini, izahatlarını, finansal tablolarını, ortaklık satışı mı sermaye artırımı mı olduğunu inceleyin. Gerekiyorsa bunun için uzman desteği alın. Tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması için işlem hacmi odaklı piyasa yerine yatırım odaklı yaklaşımların ön plana çıkması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

AT-SAT MANTIĞINI BIRAKMAK LAZIM

Sermaye piyasaları alanında 30 yıllık deneyimi olan ve SPK uzmanlık lisansı bulunan Arif Ünver, Türkiye'nin üretime dayalı bir büyüme modeli oluşturamamasının arkasında kaynakların üretime akmamasının olduğunu kaydetti. “Türkiye'de kaynak var. Ama kaynakların yanlış dağıtımı söz konusu” diyen Arif Ünver, şunları söyledi: “BDDK'nın sitesine girince ne kadar kredi ne kadar mevduat var görülüyor. İşte 3.6 trilyon lira kredi, 3.4 trilyon lira mevduat. Başkasının taşıyla başkasının kuşunu vurmak gibi. Faiz karşılığında bunu vermiş. Türkiye'nin fonlama modeli bankacılık, borç alacak ilişkisi üzerine ve para piyasaları eliyle yapılıyor. Bunun mümkün mertebe ortaklık kültürü, ortaklık ilişkisi üzerine bir miktar kaydırılması gerekiyor. Bu sağlanırsa Türkiye'nin faiz yükünden kurtulmasına sebep olur. Nasıl olacak? Fon arz ve talep edenler arasındaki ilişkinin optimum şekilde (kazan kazan) dizayn edilmesi son derece önemli. Sermaye piyasaları arzu edilen seviyede olmaması bu ilişkinin optimize edilmemesinden kaynaklı. Üçten alacağım beşten satacağım mantığı var. Vatandaş orta ve uzun vadede firmanın yarattığı kardan fayda sağlamalı, şirketlere ortak olarak bakması lazım.”

BORSAYA 2.5 COİNLERE 5 MİLYON

Sermaye piyasalarının paylaşımcı olduğunu bu anlamda vatandaşın kalkınmadan pay almasını sağladığını ifade eden Arif Ünver, ancak bunun sağlanabilmesi için buradaki ilişkinin optimum seviyede realize edilmesini gerektiğini anlattı. Bunu önleyen birçok unsurdan birinin niceliksel bakış açısı olduğunu vurgulayan Arif Ünver, sözlerini şöyle sürdürdü: “İşlem hacmi odaklı bakış açısı! Hal böyle olunca son derece önemli sorunlar var. Son on yıl içinde bu piyasanın ruhuna yönelik adımlar yerine işlem hacmine yönelik atılan adımlar, sığ olup gelişmemiş sermaye piyasamızın arzu edilen şekilde gelişememesinin sebebidir. Bir örnek verelim: Yatırımcı sayısı düşük değil. Coinlere beş milyon kişi gitmiş. Üç yılda beş milyon orada, 35 yılda 2.5 milyon yatırımcının gittiği sermaye piyasaları orada! Virmanlı satışlar durdurulmalı. Hisse senedini A kurumundan aldığınızda neden B kurumundan satma ihtiyacı hissedersiniz? A'dan alıp B'den satmak insanların zihnini karıştırarak suni bir ortam oluşturmaktadır. Sermaye piyasaları son 35 yılda çok yol kat etti. Ama işlem hacmi odaklı yaklaşımlar yerine yatırım odaklı, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerini koruyucu adımların öne çıkması ülkeyi faiz prangasından kurtaracaktır. Ekonomik kırılganlıklardan kurtulabilmek için sermaye piyasasının ağırlığının artırılması lazım. ABD'de 100 kişiden 50'sinde hisse senedi var. Türkiye'de halka arzlara katılmak için hesap açanlar dahil yüzde 3'lerde.” Arif Ünver, ayrıca “Türkiye'nin sigortası sağlıklı sermaye piyasasıdır. Bunun toplumun tüm kesimleri tarafından benimsenmesi gerekiyor” mesajı verdi.

Sonraki Haber