FED ağırdan alacak dönüşüm için zaman var

FED faiz artırımı için acele etmeyecek. Ancak eylül ayında varlık alımları azaltımı için takvim açıklaması bekleniyor. Bir yol kazası olmazsa Türkiye yapısal dönüşümlerini tamamlamak için biraz daha zaman kazanmış durumda.

Amerikan Merkez Bankası FED Başkanı Jerome Powell, merakla beklenen konuşmasını yaptı. Günlerdir üzerinde spekülasyon döndürülen ve cuma günü dolar/TL kurunun da bir miktar yukarı gelmesine sebep olan konuşmada beklentilerin ötesinde bir mesaj gelmedi. Buna göre FED faiz konusunda acele etmeyecek çünkü enflasyon artışı geçici etkilerden ileri geliyor. 2008 krizi sonrası piyasaya para pompalayan FED, 2014'te bundan geri adım atmaya başlamıştı. Ancak piyasa tepkisi yüzünden 800'den 4 trilyonu aşan bilanço eski seviyesine dönemedi. 2020 Kovid-19 krizi ile birlikte FED yeniden parasal genişlemeye adımları atınca 6 trilyon doları aşan bir bilanço ile kendisini buldu. FED bilançosu hala şişiyor. Powell, ekonomi çevrelerinin yakından takip ettiği Jackson Hole toplantısındaki konuşmasında piyasaya varlık alımları yoluyla verdikleri parayı azaltmaya başlayacaklarını resmen duyurdu. Ancak takvim vermedi. Takvim için eylül ayında yapılacak FED'in Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısı beklenecek. Konuşma öncesi bir miktar yükselen dolar kuru, konuşması sonrası ise yüzde 0.5'e yakın değer kaybetti.

DELTA VARYANTI ENDİŞESİ HAKİM

Powell açıklamasında diğer öne çıkan başlıklar şöyle özetlenebilir: “Varlık alımlarının hızını bu yıl düşürmeye başlamak uygun olabilir. Aradan geçen ay, temmuz ayı için güçlü bir istihdam raporu şeklinde daha fazla ilerleme sağladı ve aynı zamanda Delta varyantının daha da yayılmasını sağladı.

Varlık alımlarında yapılacak olan düşüşün zamanlaması ve hızı, farklı ve önemli ölçüde daha katı bir test açıkladığımız faiz oranı artışının zamanlamasına ilişkin doğrudan bir sinyal taşımayı amaçlamayacaktır.”

Powell'in konuşmasını ve verdiği mesajları yorumlayan Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan, basın listesine geçtiği özel notunda, “Fazla önem atfedilen ve öncesinde birçok bölgesel başkanın ağız birliği etmişçesine 'tapering' (varlık alımlarını azaltma) olgusundan bahsettikleri Powell’ın Jackson Hole konuşması, para politikasının güncel düzlemdeki mantığına uyan açıklamalar içeriyor. Powell, merkez bankasının bu yıl aylık tahvil alımlarını azaltmaya başlayabileceğini, ancak bundan sonra faiz oranlarını yükseltmek için acele etmeyeceğini söyledi (zaten tapering bu yıl olacak, faiz artırımı çok sonra olacak, bunu biliyoruz). Para politikasının teorisini oluşturan rasyonalite ise temelde şu; ekonominin FED'in enflasyon hedefine yönelik 'önemli ilerleme' testini karşılaması ve işgücü piyasasının da 'açık bir ilerleme' kaydetmesi” dedi.

FAİZ AYRI, GENİŞLEME AYRI

“Temmuz ayındaki FOMC toplantısında da, merkez bankasının ayda 120 milyar dolarlık tahvil alım programını yıl sonundan önce kısmaya başlamanın muhtemelen uygun olacağı konusunda anlaştığını görmüştük” hatırlatması yapan Enver Erkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün de birçok FED yetkilisinden gördüğümüz görüşler bütünü, önümüzdeki ay en kısa sürede bir hamle için bastırma aşamasında olduklarını gösteriyor. Eylül, Ekim ve Aralık 2021 toplantıları ekonominin gidişatına göre tapering yapılmaya başlanabileceği dönemler, ancak ekonomi açısından çok büyük riskler teşkil edecek durumlarla karşılaşmazsak eylül biraz daha olası gibi. Powell, aslında mantıken bizim de ayrımını yapabildiğimiz 'QE tapering (parasal genişlemeyi azaltma)' ve 'faiz artırma' arasındaki farka açıklık getirdi, FED faiz oranlarını yükseltmeye başlamadan önce alımları sonuçlandırmak istiyor.”

KEMERİ BİRAZCIK SIKACAK

FED'in, zaten geçen yıl sıfıra indirdiği fonlama oranlarını pandemi kriziyle yaptığı ultra geniş tahvil alımlarıyla birleştirdiğinden; para politikasının ultra gevşek aşamasından az gevşek aşamasına geçişinde ilk etapta faiz artırmayacağını rahatça öngörebileceğimizi kaydeden Enver Erkan, “Zaman kaymasını ise FED’in enflasyondan duyduğu endişe belirleyecek; uzun süre yüzde 2 hedefinin üzerinde gidecek bir enflasyon durumu eğer dengelenme öngörülenden uzun bir sürede gerçekleşecek olursa 2023’ten 2022’nin sonlarına kayabilir. Tapering döneminde de artık bununla ilgilenir, bunu tartışırız. Nokta tahminler haziran ayında, her ne kadar noktalar çok dağılsa da medyan olarak 2023 senesini göstermişti. Eylül toplantısında tahminler bir daha güncellenecek” ifadelerini kullandı.

FED'İN KREDİBİLİTESİ SINANACAK

Faiz artırımının ne kadar erken olabileceğinin FED'in enflasyon endişelerine bağlı olduğunu vurgulayan Enver Erkan, sözlerini şöyle tamamladı: “İşte bu noktada, kısa ve uzun vade açısından enflasyon beklentilerindeki farklı doğrultuların altını çizmek gerekecek. Enflasyon bir süreliğine merkez bankasının yüzde 2 hedefini ortalamada sağlamak bağlamında yüksek seyrettirilecekti, ancak dışsal faktörler (hammadde, çip, teknolojik aksam, enerji, navlun, pandemi kaynaklı ulaştırma sıkıntıları, küresel enflasyon) bu ortalamadan çok sapılmasına neden oldu. Aslında, bu hedefin ortaya çıkarılma amacı, durgunluk döneminde düşük enflasyonun sonraki canlanma dönemlerinde telafi edilmesiydi. Şimdi FED'in kredibilitesi sadece dünyanın en büyük merkez bankası olmasından değil, aynı zamanda uzun süreli öngörülebilir politika patikası ve iletişiminden ileri geliyor. Bu noktada, enflasyon hedefinin başarılabilirliği aşamasında, bu dalgalanmaya verilmesi gereken reaksiyon da ortada. QE’nin yararlı etkilerinden toksik etkilerine geçiş aşamasında da doğru yerde dönüşümü sağlamak gerekiyor, bu yüzden ekonomik pürüzlere rağmen FED zemini biraz azaltacak.”

LATİFOĞLU MADDE MADDE SIRALADI

Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere Türkiye için bir fırsat penceresi açıldı. Atılması gereken adımları ise Aydınlık Yazarı Serhat Latifoğlu, “Dolarizasyon belasını savuşturmak” başlıklı yazısında şöyle sıraladı:

-“Risk yönetimi, hem kamu hem de tüm özel sektör şirketlerine yönelik olarak bir kanunla zorunlu hale getirilmelidir,

-Döviz hesaplarının çözülmesi için alternatif ürünler geliştirilmeli. Örnek olarak döviz hesapları hedging (döviz sigortası) yapılarak TL’ye çevrilebilir.

-Döviz sigortası yapılmış TL’ye dayalı alternatif yatırım ürünlerinin kullanımı teşvik edilmeli. Vergi avantajı sağlanabilir veya BES gibi yatırım fonlarında kullanılması teşvik edilebilir,

-Döviz bazında borçlanmalar ya daha çok sınırlandırılmalı ya da yapılan borçlanmalarda döviz sigortası zorunluluğu getirilmeli,

-Dış borç vade yapıları düzenlenmeli. Dış borçların vadesi bir yıldan daha uzun vadelere taşınması sağlanmalı. Örnek olarak kısa vadeli bazı borçları devlet üstlenebilir ve bazı borç sağlayan kurumları bu yönde finanse edebilir,

-Kamunun ve özel sektörün döviz borçlanmalarında ABD doları dışında döviz birimleriyle borçlanma yapılmalı. Avro, yuan, ruble, yen gibi,

-Dış ticaret işlemlerinde dolar kullanımının azaltılması ve milli paralarla ticaretin teşvik edilmesi gerekir.”

BİR AN EVVEL ÖNLEMLERİMİZİ ALALIM

FED'in izleyeceği politikalar özellikle Türkiye gibi dış sermaye akımları ile ekonomisi yön bulan ülkeleri yakından ilgilendiriyor. 2013 Mayıs ayında başlayan FED'in değişen politikaları Türkiye'nin birçok döviz şoku ile karşılaşmasına neden olmuştu. Geçen süreçte ülkemiz doların ekonomideki ağırlığını azaltacak bir takım girişimler yaptı. Özellikle ticaretimizin olduğu bazı ülkelerle ulusal paraların ağırlığını artıracak derece yapılan SWAP anlaşmaları bir miktar koruma kalkanı sağlıyor. Bunun yanında FED'in faiz artırımı konusunda aceleci davranmayacağına yönelik taahhüdü Türkiye'ye reformlar için bir zaman dilimi tanımış durumda. Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran da, bankanın 97. kuruluş yıldönümü vesilesiyle yaptığı açıklamada, “FED önümüzdeki dönemde varlık alım programını azaltabilir, faiz artırımına gidebilir. Bu riskler gerçekleşmeden, halen vaktimiz varken, bizim bir an evvel önlemlerimizi almamız ve yeni konjonktüre hazırlanmamız gerektiğine inanıyorum” mesajı verdi. Türkiye bahar aylarında ilan ettiği reform programını genişleterek ekonomide dolarizasyonu azaltacak adımları hızla hayata geçirmeli. Ekonomist Atilla Yeşilada'nın başında olduğu Istanbulanalytics ekibinin hafta içinde geçtiği notta ise şu ifadeler dikkat çekti: “Biz de tüm uzmanlar gibi Türkiye’de reel faizin çok düşük seyrettiği ve zamansız faiz indirimini kurda sert çalkantıya yol açacağı görüşündeyiz. Ancak, eğer FED öngörülebilir vadede tahvil alımlarını sürdürecekse, TCMB’ye faiz indirimi için fırsat penceresi açılır. Eylül-ekim’de yapılacak 50-100 baz puan faiz indirimi daha az piyasa tepkisiyle karşılaşır. Ek olarak, eğer erken seçim yoldaysa, TCMB ve kamu bankaları faiz indirimleri sonrası dövizi müdahale yoluyla desteklemek zorunda. Dolar endeksinin ivme kaybettiği bir gelecekte, müdahaleyle TL’yi istikrarlı tutmak daha kolay olacak.”

Sonraki Haber