Fedai Aydınlıkçı Özay Gökçe'yi saygıyla anıyoruz

‘Kendisini partiye adamıştı. Az partili değil, çok partiliydi. Neşeli, hayat dolu insandı. Düşüncelerini hayata geçiren bir insandı. Evde başka işte başka insanlardan değildi. O hayatı paylaşırdı. Düşüncelerini hayata aktarırdı. Çok fedakârdı’

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in koruma müdürü Özay Gökçe’yi ölümünün birinci yıl dönümünde ailesi ve partili arkadaşları mezarı başında anacak. Yeni Ayazağa Mezarlığında yapılacak olan anma programı 17.00‘de başlayacak. Özay Gökçe’yi Aydınlık’a anlatan 30 yıllık eşi Gülsün Gökçe, “Onun hayatı partisiydi. Hastayken bile, görevimin başında ölmek istiyorum, derdi” dedi.

Gülsün Gökçe eşini şöyle anlattı: “Özay’ın vicdanını özlüyorum. Kendisini partiye adamıştı. Az partili değil, çok partiliydi. Arta kalan zamanında evinde bizimle ilgileniyordu. Bütün günü görevi ve partiydi... Biricik kızımız Defne hasta olsa aldırmıyordu, ben vardım. Önüne parti geçiyordu. 30 yıldır yan yana yürüdük. Dünya görüşümüz de aynıydı. Güzel adamdı. Onunla üzülemezdim, hayatı basitleştirirdi. Neşeli, hayat dolu insandı. Düşüncelerini hayata geçiren bir insandı. Evde başka işte başka insanlardan değildi. O hayatı paylaşırdı. Düşüncelerini hayata aktarırdı. Sosyalist dünya görüşüne sahipti ve o düşünceye uygun yaşardı. İş yapılması gerekiyorsa yapardı. Çok fedakârdı. Dik başlıydı. Eğilmezdi. Eleştirilerini de yapar, sakınmazdı. Yanlışa yanlış, doğruya doğru derdi.”

MURAT NEHRİ’NİN KENARINDA BÜYÜDÜ

Gülsün Gökçe, eşinin tanışmadan önceki hayatını ise şöyle anlattı: “3 Mayıs 1959 tarihinde Ağrı’nın merkez Gerger Köyünde dünyaya gelmiş. İki erkek üç kız kardeşin üçüncüsüydü... İlkokulu 6-7 kilometre uzaktaki bir köyde okumuş. Okula yürüyerek gidip gelmiş. Köyleri Murat Nehrinin kenarında olduğu için yüzmeyi çok severmiş ve boş zamanlarında hep yüzermiş. Çok iyi yüzücüydü. Buğday başakları ve mavi gökyüzünü anlatırdı. Köy yaşamına ve doğaya aşıktı. Çok hareketli bir çocukluğu olmuş. Koşmayı ve arkadaşlarıyla oynamayı çok seven bir çocuk… Sonraki hayatı da hatta ölene kadar çok hareketli yerinde durmayan bir insandı. Kıpır kıpır… Dik başlılığı ve kendine güven de buradan geliyor. Ortaokul ve liseyi ise Ağrı merkezde okumuş. Ailesi aydın bir insandı, onu okutmuşlar. Hatta köylerinden büyük bir grup Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP)’ne üye olmuş. Ağrı’da yaşadığı ve gördüğü zorlu hayatlar onu sosyalist yapmış. Beni o zorluklar ve doğunun fakirliği etkiledi, derdi.

Özay ile Ankara’da tanıştık. Ben o sırada belediyede memurdum. Sonra İstanbul’a taşındık. Tayinim olmayınca ben de memurluğu bırakıp Kaynak Yayınları’nda çalışmaya başladım. 10 yıl çalıştıktan sonra emekli oldum ve evde biricik kızımıza baktık. Özay kızına çok düşkündü. Onu çok severdi. Onun hayat kaynağıydı… Kızımız da onun ölümünü kabullenemedi. Çok etkilendi. Annesi Naciye Hanım da 18 gün sonra vefat etti.

Hastayken bile ‘görevimin başında ölmek istiyorum.’ derdi. Yatayım demezdi. Bir an önce kalkayım, görevimin başına gideyim diye çırpınırdı. Hastanede bile bir oraya bir buraya gidip gelirdi. Doktoru bize partiyi anlattı, dedi. Partisine laf söyletmezdi. İnançlıydı. Canını partisine ve liderine siper etmişti. 1977 yılından bu yana partiliydi. Bize onurlu, şerefli bir hayat bıraktı. Bize ışık oldu. Onun öğretileriyle ayaktayım. Vicdanlı, paylaşımcı bir adamdı.”

Sonraki Haber