Fedakarlığı ders gibi kazıdı zihnimize!
Kurulduğu günden bu yana Ulusal Kanal'ın emekçisi olan Hüseyin Mert aramızdan ayrıldı ama koca bir miras bıraktı. Vatan Partisi üyesi de olan Mert, çalışkanlığı, disiplini, göreve bağlılığı, dürüstlüğü, arkadaşlığı ile örnek oldu, gülümsemesiyle mesai arkadaşlarının hep içini ısıttı. ÇOK ÖZLEYECEĞİZ
Bizde çığlık, feryat figan olmaz. Neler gördü bu Aydınlıkçılar neler... Ne kayıplar, ne acılar yaşadı. Dünkü sabah toplantısında Yazı İşleri Müdürümüz Cansu Yiğit, “Başımız sağ olsun, Hüseyin ağabeyi kaybettik“ dediğinde de sustuk. Gözyaşlarımız içimize aktı. Derin acıyı dalga boyutunda yaşadık, birbirimizin yüzünden okuduk adeta. Körler gibi hissettik sadece. Şimdi artık akıllarda başka bir soru var: Böyle kadro nasıl yetişecek? Çok zor alışacağız yokluğuna, ama asla unutmayacağız. Ne bizim kuşak, ne eskisi ne yenisi! Hep hatırlayacağız. Nasıl mı? Onu da mücadele ve çalışma arkadaşlarından dinleyip öğreneceğiz.
HER DÖNEMEÇTE DOĞRU YERDE
Turan Özlü, Ulusal Kanal’ın ilk yayın yönetmenlerinden. Çok uzun yıllar, gece ve gündüz birlikte çalıştılar; Ergenekon döneminde biri içeride biri dışarıda göğüs göğüse mücadele etti.
Şöyle anlattı Hüseyin Mert’i: "Televizyondan önce parti döneminden tanıyorum. Sosyalist Parti'den İşçi Partisi'ne.. hep vardı. İl örgütlerimizin de demirbaşlarındandı. Ulusal Kanal’da idari bölümde göreve başladı. Aynı Mahmut Şen gibi. Mahmut Şen gibi o da oturduğu yerden montajı, kesip biçmeyi öğrendi. Arkadaşlıkları çok iyiydi zaten. Oradan adım adım televizyonculuğu öğrendi. Televizyon artık ona emanetti. Geceleri, hafta sonları.. Zor zamanlarda hep görev başındaydı. Programların alt yazılarını o yazardı. Kritik konularda onu oturturduk koltuğa, ona güvenirdik.
Partiyle özdeşleşmiş bir arkadaşımızdı. Onunla mutlu olan onunla yaşayan biri. Aynı zamanda aydın! Önsezileriyle, değerlendirmeleriyle, kararlarıyla… Her dönemeçte doğru tavır almış bir arkadaş. Büyük bilir küçük bilir, nerede konuşacağını bilir. Örnek bir partiliydi. O binanın yapılışında büyük emeği vardı. Adı, Halil Alkan’la, Hasan Yalçın’la, Nizamettin Şen’le beraber anılacak bir arkadaşımız. Yiğit ölür, şanı kalır. Hiç unutmuyoruz bu arkadaşları. Bizden sonrakiler de hiç unutmayacak. Partiyi tanımak isteyenler onları örnek alır!
ŞİKAYETSİZ BİR ADAMDI
Serhan Bolluk da Ulusal Kanal’ın bir dönemki Genel Yayın Yönetmeni. “Hüseyin gibi birini anlatmak çok zor” dedi ve şu kadarını özetleyebildi: “Çalışkan, disiplinli, görevine bağlı, şikayetsiz bir adamdı. Tam bir devrim emekçisi. Onu en iyi program müdürleri tanır, hep sağ kolları oldu, kendisi de bir dönem program müdürlüğü yapmıştı.”
ADI GİBİ MERT
Ufuk Akkaya, uzun bir dönem haber müdürü olarak Hüseyin Mert’le omuz omuza çalışmış, yol arkadaşı: “Televizyona geldim, o vardı. Yaklaşık 2002’den beri tanıyorum. Adı gibi çok mert bir adamdı. Öyle tarif edebiliyorum. Dürüst! Görevler açısından bakınca bir günden bir güne sızlandığını duymadım. Bu arkadaşlar Halil Alkan’ın adamları. Harcı aynı olan kişiler. Mahmut, Nizamettin de aralarındaydı. Şu anki arkadaşlar hatırlamaz ama Nizamettin’le, Trabzon-Fenerbahçe kavgaları kadar eğlenceli bir şey yoktur. Her halükarda takılırdı. Sporu, Trabzonspor’u çok severdi, izlemeyi severdi. Ulusal Kanal’a genel yayın yönetmeni olarak otursa yürütecek çapta biri. Çünkü kanalın her şeyini biliyor! En ağır görevleri en zor zamanda sırtında taşırdı. Bir gün Bilgi Üniversitesi önünde Batıcılara karşı eylemde direğe tırmanırken, bir gün Ermeni mücadelesinde 'Soykırım yapmadık vatanı savunduk' diye slogan atarken görürdün. Biz ona haftanın beş günü TV programını verdik, bir dönem onu yaptı. Kanalın en yalnızlaştığı dönemde, kimseleri çıkartamadığımız için ekrana çıkarttık, sabah gazeteleri okudu. Ama bıyığını kestiremedik bir türlü! Çok uğraştık, ama olmadı. Kimse ona abi demez. Hüseyin Mert! Kimseye büyüklü gibi bir davranış şekli yoktu. Ayakları yere basan adam. Ulusal Kanal ve bizim camiada örnek bir insandı. O kadar zorlanırken ayrılabilirdi, tercih etmedi. Çok temas ettiği insan var. Nihat Genç mesela! Şadi Yenen! Biri edebiyatçı, haşin delikanlı, diğeri bilim insanı. Hüseyin Mert için mesaj atmışlar. Çünkü programlarda arkalarında hep Hüseyin Mert vardı. Sonra sadakati yüksek biriydi. Ertuğrul abinin ameliyatı sırasında çok emek verdi. Yanında oldu, evinde ağırladı. Çok vefalıdır. Zihni çok kuvvetlidir. Türkiye’nin yakın siyasal geçmişine ilişkin birikimi çok yüksekti. Şakacıydı. Kimseyi kızdırmazdı, yapamayacağı şeye yapmam demezdi. Siyasetçi aynı zamanda. Kanala giren çıkan, hangi konuk geldiyse Hüseyin Mert’i tanımadan geçmezdi. Her konuğu mutlaka tanır. Onlarla konuşur, bilgi alır, haber müdürüne söyler. Gazeteleri çok iyi okur.”
GÖREV ADAMIYDI
Ulusal Kanal Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Türkkan, uzun yıllar birlikte çalışan bir başka isim. Türkkan şöyle anlatıyor: “Görev adamı. Hangi görev olursa olsun, ona dört elle sarılan bir adam. 20 yıldır kanalda çalışıyor, büyük zorluklar, sıkıntılar yaşıyor. Asla bunları işinin önüne koymaz. Siyasetçilerle, fikir adamlarıyla oturur konuşurdu. Senin görevin arşiv sorumlusu denmiş, onunla yetinmezdi, bütününe kafa yorar ve oradan sorumluluk hissederdi. Kanalda moloz taşırken de program müdürlüğü yaparken de aynı ruh ve bilinçle çalışan biri.” Türkkan, az bilinen bir özelliğine daha dikkat çekti: “Haber toplantılarına maskeyle gelirdi, sağlığına dikkat ederdi. Koca haber merkezi, zaten mesafeli oturuyoruz, ama maskeyle gelirdi.“
ARŞİVE ADINI VERELİM
Ferit İlsever, Ulusal Kanal’ın ilk genel yayın yönetmeniydi. Telefondaki sesi oldukça hüzünlü, acı çektiği belli: “Ne diyeyim? Mahmut’la beraber kaybettik Aydınlık'ın iki fedakar emekçisini. İnşaatından yerleşmesine kadar her şeyinden sorumlu. Vatan Partisi’nin, örgütlü mücadelenin kahramanlarından biri. En son bıraktığımda 8-10 ay önce arşivdeydi. Bazı olayların hatırlatılması gerekiyordu, neyi söylesem eliyle koymuş gibi bulurdu. Olayları yaşayan bir insan! Devrim mücadelesinin kahramanlarından. Ulusal Kanal'ın kuruluşunun temel direklerinden biridir. Arşive adını verelim! Bunu hak edecek kadar sürece hakim. Bütün materyale, olaylara hakim.”
KANAL’I TARİF EDERKEN ONU ANLATIRIM
Devrim Aşkın Karasoy, Antalya temsilcimiz. Hüseyin Mert’le pek fazla ilişkisi olmamış sanırsınız ama bakın neler hatırlıyor: “Program dairesindeyken görüşürdük. Antalya programları yaparken mutlaka bir dönüş yapardı, 'Burası iyi olmuş, şurada daha fazla dikkat edin'… Mert bir işi eline alıyorsa, o iş mutlaka tamamlanır. İnsanlara Ulusal Kanal'ı anlatırken gözümün önüne ilk gelen sima Hüseyin Mert’dir. Kanal’ın en zor olduğu zamanlarda hem güvenlik görevlisiydi hem de ekrana çıktı, gazete haberi okuduğunu biliyorum. Kanalı tarif ederken onu tarif ederim.“
KİMSENİN GÖRMEDİĞİNİ GÖRÜRDÜ
Deniz Adalı, Ulusal Kanal’ın Haber Müdürü. Muhabir olarak başladı, program editörlüğü yaptı. Hüseyin Mert’i her konumda tanımış, iş arkadaşlığı yapmış bir isim. “Ne zaman insanlığımdan şüpheye düşsem, onu örnek alır, toparlarım” diyor:
“En ufak bir kibri yok, hovardalığı yok. Sessizce geçerdi aranızdan. Bazen varlığı bile farkedilmezdi... Sessizliğine karşın içinde dağ gibi mücadelenin neferiydi. O Aydınlıkçıydı. Çalışır, yorulmaz ve kıyasıya savaşırdı. Her zaman bedel ödemeye hazırdı. Kavgaysa en önde gider, nöbet yerinde bıçak bile yerdi. Öyle savunurdu kalesini çünkü o savaşçıydı. Sessiz dedik ya vatan ve emek mücadelesinde susmazdı örneğin. Ve kimse onu susturamazdı. Kavga eder ama küsmezdi. O vatanseverdi. Fedakardı, cebindeki son parayı verir kendi aç yatardı. Biraz derdiniz varsa yandınız! Sizi gülerken görmeden yanınızdan ayrılmazdı. Susar dinlerdi saatlerce. O can yoldaşıydı.
Haksızlığı babası yapsa susmazdı, karşı çıkar doğrusunu anlatırdı. Partili, partisiz herkesin hakkını savunurdu. O İnsandı. Odasına kumrular yuva yaptığında annesi yavrularına rahat baksın diye kapıyı açık bırakıp soğuktan titrerdi. O hayvan severdi. Kimsenin görmediğini görür, en ufak işleri kendine dert ederdi. 'Bırak boşver' denilenlerle saatlerce uğraşır, düzenli ve sorunsuz bir hale getirirdi. O tamirciydi. Soyadı gibi mert bir yoldaşımızı kaybettik. Mücadelesi hepimize örnektir. Onu ve mücadelesini yaşatacağız.”
EĞİLİP BÜKÜLMEYEN ADAM
Bilge Mutlu, Ulusal Kanal’ın en eskilerinden. Hatta en eskisi. İlk gününden beri görev başında.
Şöyle anlatıyor Hüseyin Mert’i: “Bu binanın her şeyinde temel taşında bu adam var. Ne görev verildiyse yapan biri. Çok dürüst. Hiç eğilip bükülmeyen bir insan. Varlığıyla buradayım diyen bir adam. Bilgi donanımı ortada. Yanlışlıkları düzelten, doğruları söylemeye çalışan bir adam. Herkesle hem dost hem mesafeli. Hiç kimseyle lakayt olmamış biri. Sır tutan bir adam. Hiç kimseye dedikodu yapmaz ama herkesin her şeyini bilir. Hiç kimsenin arkasından konuştuğunu ne gördüm ne duydum. Haksızlığa karşı gelen, tepkisini gösteren biri.”
TRABZON’UN DEVRİMCİ EVLADI
Vatan Partisi önceki İstanbul İl Başkanı Erkan Önsel: Sosyalist Parti döneminden tanıyorum Hüseyin’i. Sadeliğin, çalışmanın simgesi. Görevine bağlı. Hiç ortalıkta görünmeyi sevmeyen ama işini büyük sorumlulukla yapan bir arkadaşımız. O aynı zamanda çok alçakgönüllü bir insan. Örnek bir insan. Görev aldığında arkaya bakmazsın. Dört elle işine sarılır. Gecesi gündüzüyle bu işi yapar. Her zaman anlayışı mesaide olmaktır. Gece görevinden uyanır gelir. Aklına bir şey takıldı mı yatağından kalkar gelir. Basit, sade yaşamıştır. Karadenizlidir. Trabzon’un devrimci evladıdır.
TAŞIYICI KOLON GİBİYDİ
Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel, sosyal medya hesabından şu mesajı paylaştı: “Binamı yapıyorsunuz ‘Taşıyıcı kolon‘ olurdu. Yolda mı yürüyorsunuz önünüzdeki taşları tek tek ayıklardı. Sıkıntıya mı düştünüz sizin yerinize düşünürdü. İş ortada mı kaldı, sessiz sitemsiz üstüne alırdı. Hüseyin Mert aslan gibi bir Aydınlıkçıydı. Unutulmayacak…
Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Sinan Sungur ise şu mesajı paylaştı: Görev adamını kaybettik. Biz yürürdük yürüdüğümüz yolları yapardı, sırtımızı dönerdik arkamızı kollardı. Partisi ve davası her şeyin üstündeydi. Dokunanı yakardı. Çok özleyeceğiz. Bayrağı emin ellerde olacak.”
TRABZON‘DA TOPRAĞA VERİLECEK
Hüseyin Mert, dün arkadaşlarının omuzlarında memleketi Trabzon’da defnedilmek üzere İstanbul’dan yolcu edildi. Naaşını taşıyanlar arasında Vatan Partisi İl Başkanı Cem Dikmen, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Sinan Sungur ve mesai arkadaşları vardı.